TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi CHP İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil Sendika.Org’a Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmet Bakanlığı bütçesine ve oyuncu haklarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi CHP İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil Sendika.Org’a Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmet Bakanlığı bütçesine ve oyuncu haklarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu
Kadıgil, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın birleştirilmesinin kadınlar ve emekçiler açısından ne anlama geldiğine ilişkin soruya şu yanıtı verdi:
Bu soruya ben veya her hangi bir insan evladının yanıt verebileceğini de sanmıyorum açıkçası. Malumunuz “Kadın Bakanlığı” bizim talebimiz fakat onu alıp “aile”ye odaklamış durumdalar. Kadın politikaları hali hazırda zaten yok sayılmış, “Aile için varsan varsın, yoksan yoksun” şeklinde bir anlayış var. Buna karşı durmaya çalışırken Çalışma Bakanlığı’yla Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın birleştirilmesi gerçekten fantastik bir hamle olduğu için bunun ne gibi bir etkisi olabileceğini söylemek gerçekten çok zor. Dünyanın herhangi bir yerinde böyle bir şey var mı onu da bilmiyorum ama şu var: En çok ihlal edilen alan nedir? Biri kadınlardır, biri işçilerdir. “Kadınları ve işçileri tek potada eritelim, bari masraf olmasın” gibi bir düşünce var.
Bütçenin Cumhurbaşkanlığı tarafından yapıldığını belirten Kadıgil, dün mecliste görüşülen Çalışma, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bütçesini anımsatarak eleştirilerini dile getirdi.”Çalışma, aile, sosyal hizmetler olmak üzere koskoca üç tane majör konunun konuşulması için sadece 5 dakikamız vardı” dedi.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmet Bakanlığı’nın en yüksek bütçeye sahip bakanlıklardan birisi olduğunu belirten Kadıgil, bunun sebebinin işçilerin ya da kadınların haklarının korunmasını olmadığını, sebebinin “sosyal yardımlar” olduğunun altını şu sözlerle çizdi:
Bu sosyal yardımlarla sanki müthiş bir sosyal devlet anlayışı kurulmuş da sanki onun üzerinden iş yapılıyormuş gibi, çiçeklerle bezenerek pazarlanan bir durum var. Yoksul bırakılan, yoksullaştırılan, üretim araçları ellerinden alınarak yoksullaştırılan halkı buna mahkum ettiler. Bunu da en büyük seçim propagandası olarak da kullanıyorlar.
Sinema TV Sendikası’nın kurucu avukatlığını ve Oyuncular Sendikası’nın da avukatlığını yapmış olan Kadıgil, önceki adıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın sendikal haklarla ilgili engellemeleriyle karşılaştığını ve bu nedenle de siyasete yöneldiğini belirtti. Kadıgil, özellikle oyuncuların yaşadıkları sıkıntıları daha önce birçok kere yazılı olarak ilettiklerini fakat Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmelerinde ise bunu bir kez de sözlü yaptıklarını belirtti:
Sinema-televizyon alanında, kültür-sanat hayatında çalışan, üreten insanların temel problemi kanuna aykırı çalışma ilişkilerinin, hükümeti denetim eksikliği ve hatta göz yumması neticesinde olağan bir hal almış duruma gelmesi. Her akşam izlediğimiz bütün dizilerde, filmlerde, televizyonda gördüğünüz, ekran arkasında kalan kısım da dahil hepsiyle beraber kanunen “işçi” olarak işverenleri tarafından sigortalanmaları gerekirken “serbest meslek erbabı” gibi bir teamül oluşturuldu. Bütün sözleşmeler bunun üzerinden yapılıyor ve bu insanlar kendi sigortalarını kendileri ödemek zorunda bırakılıyor. Bu işçi hukukuna, iş hukukuna aykırı. Hiçbir işçi kendi sigortasını ödemekle mükellef kılınamaz. İş hukuku ve işçi hakları ihlali var bu noktada. İkinci kısmı devlet zarara uğratılıyor. Çünkü bir insan bölüm başı 3 bin TL alıyorsa ayda 12 bin TL’lik bir gelirdir ve ayda 12 bin TL’lik gelir üzerinden SGK priminin yatırılması gerekiyor.
Bununla birlikte bu çok daha detaylı bir mevzu. Telif ve emek mevzusuna göre bir hesaplama yapılması gerekirken Bağ-Kur üzerinden en düşük primi yatırdığı için Bağ-Kur emeklisi oluyor hem daha çabuk emekli olma hakkı elinden alınıyor, sosyal güvencesizliğe maruz bırakılıyor, hem de devlet o insandan 2 bin TL SGK primi alması gerekirken 500 TL SGK primi alıyor. Kanuna aykırı bir uygulama var. Biz yeni bir kanun veya düzenleme istemiyoruz aslında, var olan kanun hükümlerinin uygulanmasını istiyoruz ki Oyuncular Sendikası’nın kurulduğu yıldan bu yana bu konuda muvaffak olabilmiş değiliz.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın bu yılı “Çocuk işçiliğiyle mücadele yılı” olarak belirlediğinin altını çizen Kadıgil, her akşam televizyonlarda izlenen çocukların hepsinin usulsüz çalıştırıldığını vurguladı. Kadıgil şunları söyledi:
Bütün devlet görevlilerinin gözü önünde usulsüz çocuk işçilik durumu söz konusu. Bunu bilmeyen de yok çünkü 2013 yılından bu yana ben de bizzat bu konuda çalışıyorum, sendika da bizzat çalışıyor, bakanlık da defalarca toplantı yaptık. Sağ olsunlar bir konuda haklarını yemeyeyim, İş Kanunu’nda gerekli değişikliği yaptılar ama bunu yapalı dört yıl oluyor. Yönetmeliğini de yazdık, çok fazla saha araştırması yaptık, bakanlığa sunduk. Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, Aile Bakanlığı gibi bakanlıkların hepsinin katılımıyla sunumunu yaptık. Hepsi çok beğendi, “Tamam bunu geçirelim” dendi. Sonra bir daha toplantıya çağrıldığımızda çocukların sağlıklı çalışabilmesi için hazırladığımız yönetmelikte yaptırım kısmının kuşa çevrildiğini gördük. Başında hepsi çok güzel yazıyor ama yaptırımların hepsini kuşa çevirmişler. 2 bin TL, 3 bin TL ceza ödeyerek bir çocuğu yine istediğin gibi çalıştırabiliyorsun. Yönetmelik diye bir şey yok. Sadece kanuna bir madde eklediler ve şuna sebep oldular: Ekranda çocukların olması hukuken yasaktı, şimdi kanun değişikliğiyle hukuken garabet haline getirdiler gerekli düzenlemeyi de yapmıyorlar. Çocuk işçiliğinin en görünür yönünü her akşam bize izletiyorlar.
Sendika.Org/ Ankara