Şırnak’ın Cizre ilçesinde 2015-2016 yılları arasında ilan edilen ve çok sayıda insanın yaşamını yitirdiği sokağa çıkma yasaklarına dair yapılan başvurunun duruşması AİHM’de görüldü. Dava avukatlarından Ramazan Demir, hükümetin davada hesap veremediğini söyledi
Şırnak’ın Cizre ilçesinde 2015-2016 yılları arasında ilan edilen ve çok sayıda insanın yaşamını yitirdiği sokağa çıkma yasaklarına dair yapılan başvurunun duruşması AİHM’de görüldü. Dava avukatlarından Ramazan Demir, hükümetin davada hesap veremediğini söyledi
Şırnak’ın Cizre ilçesinde 2015-16 yılları arasında uygulanan ve yüzlerce insanın yaşamını yitirdiği sokağa çıkma yasakları sırasında yaşanan insan hakkı ihlallerine dair Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yapılan başvurunun kabul edilmesi üzerine açılan dava görüldü.
Fransa’nın Strasburg kentinde görülen duruşmaya Av. Ramazan Demir ve Nevruz Uysal katıldı. Cizre’de yaşamını yitiren Mehmet Tunç’un eşi Zeynep Tunç ve yaşamını yitiren Orhan Tunç’un eşi Güler Tunç’un da katıldığı duruşmada, Türkiye’yi temsilen de avukatlar bulundu. Mahkeme yargıçları, her iki taraftan iç hukukun kullanılıp kullanılmadığı veya engellenip engellenmediğine yönelik sorular yöneltti.
Mezopotamya Ajansı’nın haberine göre, Türkiye’yi savunan avukatların savunmasında bir bütün olarak dosyanın AİHM tarafından kabul edilmemesi üzerine yürüttü.
İç hukukun tükenmediği gerekçesiyle dosyanın Anayasa Mahkemesi’nde (AYM) görülmesi gerektiği iddiasını dillendiren savunma heyeti, AYM’nin “etkili bir iç hukuk yolu” olduğunu savundu.
Tunç ve Elçi ailelerinin avukatları ise, ihlallere ilişkin de o dönemde hukuki olarak sokağa çıkma yasağının İl İdare Kanunu’na dayandığına dikkat çekerek “Zira bu kanunda doğrudan valinin sokağa çıkma yasağı ilan edebileceğine dair bir madde yok, sadece ‘Vali, gerek gördüğünde gerekli tedbirleri alır’ benzeri bir ifade var” dedi.
Avukatlar, bu nedenle yasakları anayasaya ve uluslararası hukuka aykırı olduğunu ve zaten “hiçbir hukuka dayanmadığını” vurguladı.
Cizre’nin 100 bini aşkın nüfusunun olduğuna dikkat çeken avukatlar, tanklarla sivil yerleşimlerin vurulduğunu ve savaş sahnelerinin olduğuna vurgu yaptı. Elektrik, su, gıda ve sağlığa erişim imkânlarının engellendiğini ve insanların dışarı dahi çıkamadığını dile getiren aile avukatları, böyle bir tabloda Türkiye’de iç hukukun uygulanamayacağını ve delil toplama imkânının olmadığını belirtti.
Avukatlar, ambulans gönderilmediği için yaşamını yitiren Orhan Tunç’un istenseydi kurtarılabileceğini ifade etti. Hükümetin “güvenlik gerekçesiyle ambulansın gidemediği” yönündeki savunmasının da geçersiz olduğunun altı çizen avukatlar, “Orhan Tunç, yaralı olduğu halde çağrılan ambülans bulunduğu bölgeye ‘güvenlik gerekçesiyle’ gitmemişti. Ambülansın gidişinin engellenmesiyle Tunç yaşamını yitirmişti. Türk hükümetinin bugüne kadar ciddi bir soruşturma açılmadığı da dikkate alınırsa, Türk hükümetinin dayanaklarının oldukça zayıf olduğu görülüyor” ifadelerini kullandı.
Duruşmanın ardından avukatlar ve aileler, HDP Milletvekili Ayşe Acar Başaran ve Şırnak eski Milletvekili Faysal Sarıyıldız’ın da katılımıyla AİHM önünde basın açıklaması yaptı.
Cizre’deki katliam esnasında ve sonrasında AİHM’e yapılan 30’un üzerindeki başvurudan Elçi ve Tunç ailesinin başvurularının pilot olarak ele alındıklarını söyleyen Av. Ramazan Demir şu ifadeleri kullandı:
Bizim temel savunmamız, devletin güvenlik güçlerinin Cizre’de yürüttüğü operasyonların sivil yerleşim yerlerinin savaş araçları kullanılarak vurulmasının hukuka aykırılığı ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) tarafından yaşam hakkının korunmasına ilişkin 2’nci madde bağlamında orantılı, elverişli ve sivil kayıpları önleyecek nitelikte olmadığıydı. Aynı şekilde Orhan Tunç hakkında verilen ihtiyati tedbir kararının yerine getirilmemesiyle ilgili olarak belirttik savunmamızı. Orhan Tunç’un ölümüyle ilgili yürütülen (Türkiye) soruşturmanın etkili, bağımsız ve tarafsız olmadığını ileri sürmüştük.
AİHM’in bugünkü duruşmada Türkiye’yi savunmasına yönelik doğrudan sorular sorduğunu kaydeden Av. Demir, yürütülen “operasyonların” niteliği, sivil kayıpların önüne geçmek için herhangi bir önlem alınıp alınmadığı, Orhan Tunç’un ölümünün nasıl gerçekleştiği ve ihtiyati tedbir kararının neden yerine getirilmediğine ilişkin savunma istendiğini belirtti.
Türkiye’nin savunmalarını daha önceden de bildiklerini söyleyen Av. Demir, AİHM’in yanıt istediği sorulara ilişkin “Türk hükümeti bu soruların çoğuna cevap veremedi aslında. En azından mahkemenin istediği nitelikte cevaplar olmadığını düşünüyoruz. Cizre’de meydana gelen hak ihlallerinin hemen hemen hepsi dile getirildi. Ancak mahkemenin verdiği süre kısa olduğu için her şeyden bahsedemedik” dedi.
AİHM’e sunmak istedikleri tüm kanıtları ve uzman görüşlerini sunamadıklarına dikkat çeken Av. Demir, kendilerine 25 dakikayla sınırlı bir süre verildiğini hatırlattı. Av Demir, Türkiye’nin bugünkü duruşmada Cizre’de yaptığı katliamların açıklamasını ve hesabını veremediğini gördüklerinin de altını çizdi.
Av. Demir ayrıca, mahkemenin kararının ileri bir tarihte verileceği bilgisini paylaştı.
Şırnak Valiliği’nin 14 Aralık 2015’te saat 23.00’te Cizre’de ilan ettiği sokağa çıkma yasağı 79 gün sürdü ve 2 Mart 2016’da sona erdi. 79 gün süren yasakta toplam 259 kişi öldürüldü.
İçerisinde ağır yaralıların olduğu ve bodrumlara sığınan 177 insanın büyük çoğunluğu yakıldı. 92 kişi kimlik bilgileri açıklanmadan kimsesizler mezarlığına defnedildi.
Onlarca insan evlerinin mutfağında yemek yaparken, oturma odalarında, tuvalet ihtiyacını gidermeye giderken, kurşunların hedefi oldu.
Bu kentlerdeki hak ihlallerine karşı 2015 ve 2016’da AYM ve AİHM’e çok sayıda başvuru yapıldı. Bu başvurularda AYM ve AİHM’den hak ihlallerinin önüne geçebilmek için geçici tedbir kararları vermeleri istendi.
AİHM, iç tüzüğünün 41. maddesi uyarınca bu başvuruların öncelikli olarak ele alınmasına karar verdi. AİHM, bu kararın bir sonucu olarak 15 Aralık 2016’da sokağa çıkma yasakları bağlamında 160’tan fazla kişiyi temsilen yapılan 34 başvuru hakkında Türkiye’den savunma istedi ve başvurucuların esası hakkında ilerleyen tarihlerde karar vereceğini duyurdu.
Mahkeme, başvuruların hem esası hem de kabul edilebilirliğiyle ilgili duruşma yapmaya karar verdiğini Temmuz’da duyurdu. Ancak bütün dosyalar için duruşma yapmak yerine içlerinden iki tane dosyayı seçip bu iki dosyada yapılacak olan usul ve esas tartışmalarını, geri kalan bütün dosyalar için de uygulamaya karar verdi. Sokağa çıkma yasağının yasallığını Ömer Elçi dosyası üzerinden, sokağa çıkma yasakları sorasında Cizre’de yürütülen operasyonun niteliği ve meydana gelen ölümlerin hukuki tartışmasını da Orhan Tunç dosyası üzerinden yapacağını açıklamıştı.
Öte yandan AİHM’de görülen Cizre duruşmasına, Fransa Ankara Büyükelçiliği “aile olarak iltica riski” olduğu gerekçesiyle Mehmet Tunç’un annesi Esmer Tunç’a ve Orhan Tunç’un 2 yaşındaki oğlu Bêkes’e vize vermemişti.
Sendika.Org