103 kişinin hayatını kaybettiği 10 Ekim Ankara Katliamı’nın firari 16 sanığıyla ilgili davanın ilk duruşması bugün Ankara’daki Sıhhiye Adliyesi’nde görüldü. Bir sonraki duruşma 18 Nisan 2019’da görülecek
103 kişinin hayatını kaybettiği 10 Ekim Ankara Katliamı’nın firari 16 sanığıyla ilgili davanın ilk duruşması bugün Ankara’daki Sıhhiye Adliyesi’nde görüldü. Bir sonraki duruşma 18 Nisan 2019’da görülecek
10 Ekim 2015’te Ankara’da tren garında gerçekleşen katliamda 103 kişi hayatını kaybetmiş, 3 yıl süren 55 celselik davanın sonucunda tutuklu bulunan 19 sanık ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı. Davada, katliamın gerçekleşmesine neden olan kamu görevlileriyle ilgili olarak herhangi bir kovuşturma yapılmamıştı.
Bugün (8 Kasım) ise 10 Ekim Ankara Katliamı’nın firari sanıklarıyla ilgili davanın ilk duruşması görüldü. Duruşmada 10 Ekim Ankara Katliamı Davası Avukat Komisyonu beyanlarda bulundu ve taleplerini dile getirdi.
Katliamda hayatını kaybeden Mesut Mak’ın eşi Evrim Mak duruşmada şunları söyledi:
“Bir ülkede adalet olmazsa o zaman adaleti biz sağlarız”
Bir ülkede adalet neden olmalı? Siz sağlayamadığınıza göre bize bir yer gösterin biz de oraya gidelim. Oradan isteyelim. Biz buraya geldik. Ben ilk başta konuşmamda ağlaya ağlaya anlattım derdimi. Bu sizden ya da şuradaki polislerden korktuğum için değil susuyorsak korktuğumuz için değil bunu bilin! Biz hâlâ daha adaletin peşinde koştuğumuz için. Arkadaşın dediği gibi kaybettiklerimiz asla geriye gelmeyecek. Biz sizin çocuklarınız için buradayız. Çünkü bir ülkede adalet olmazsa o zaman adaleti bizler sağlarız. Siz sağlayamazsanız biz sağlarız. Nasıl olduğunu biliyor musunuz ilkel toplumlarda? Gider birilerini vururlar. Karşısına çıkar vururlar. Bizden bunu mu istiyorsunuz başkanım?
Burada, insan mı diyeyim ne diyeyim bundan önceki mahkemelerde suçlular resmen gözümüzün içine baka baka diyor ki “Polisler bizi durduruyorlardı ama geçişe izin veriyorlar.” Bizi buna ikna eder misiniz? O polisin orada görevini yaptığına dair doğru düzgün bir şekilde yaptığına dair, kamu görevlilerinin hiçbir suçu yoktur diye ikna eder misiniz? Ben bunu talep ediyorum. Bu mahkemeye artık en son talebim bu. Kamu görevlilerinin bu katliamda hiçbir suçu olmadığına dair sizden kanıt istiyorum. Bunu söyleyin. Bunu ispat edin. Ben de o zaman gözümü kapatarak gideyim buradan. “Yokmuş, eyvallah” derim. İki tane köpek gelmiş koskoca Türkiye Cumhuriyeti ülkesinde, Ankara’nın göbeğinde binlerce, yüzbinlerce polisin, MİT’in dibinde bombaları sarıp patlatabiliyorlarmış. Bu rahatlık ne?
“Oturduğunuz koltuğunu hakkını bize vermek zorundasınız”
Siz orada oturuyorsanız, oturduğunuz koltuğun hakkını bize vermek zorundasınız başkan. Bizim kafamızdaki o soruları cevaplamak zorundasınız. Aksi takdirde göreviniz yapamıyorsanız, bence oradan kalkın emekliye mi ayrılıyorsunuz artık en yapıyorsanız yaparsınız?
Katliamda hayatını kaybeden Uygar Coşgun’un annesi Nuray Coşgun ise şunları söyledi:
Kendi adıma konuşmuyorum burada ben buradaki annelerin duygularını da ifade ediyorum. Benim oğlum oraya gittiği zaman bir resim yollamıştı. Resme baktığım zaman o coşku, o sevinç… O kadar coşkuluydu ki oradaki bütün insanların duygularını ifade ediyordu. Bizler mutlu olduk, böyle bir barış mitingi var, çocuklarımız geleceği için umut taşımaya başladı. Ama bizim umudumuz 10 Ekim’de bitti. Bizim yaşantımız da 10 Ekim’de bitti.
Benim oğlum “Avukatlık yapacağım” diyordu. Her anne, babanın bir duygusu vardır, çocuğunun daha ileri gitmesini ister. Biz ona diyorduk ki “Hakimlik savcılık sınavlarına gir.” Benim oğlum gerçekten vicdanlı bir çocuktu ki burada bunu yapamayacağını şimdi anladım ben. Çünkü gerçekten vicdana dayanan bir şey. Bizim acılarımız… Şurada yaralılar anlatıyor o bombadan sonra atılan gazları, üstünde gezen polisleri. Bu insanlar insan değil miydi? Nasıl bunlar yaşanıyor? Bizler bunları duydukça daha çok vicdan azabı çekiyoruz. Bu acıyı yaşantımız boyunca çekeceğiz, çekmeme gibi bir imkanımız yok. 32 yaşına getiriyorsun, gözünün içine bakıyorsun, kıyamıyorsun. Kendini bilmez bir insan geliyor oğlunu öldürüyor. Orada insanları öldürüyor. 103 can. 103 can az bir can değil. Türkiye’nin en büyük katliamı.
“Gerçek adaleti istiyorum”
Bizler onun burada vicdanınıza sesleniyoruz. Gerçekten, gerçekten yargılansınlar artık yeter. Bizler insanız, taş değiliz. Bizim de kalbimiz var. Biz buraya gelebiliyor isek… Benim bir tane torunum var. Onun gözüne bakamıyorum ya. Birisi “baba” dedi diye çocuğa saldırıyordum. Baba sevgisinden yoksun. Bunu yaşatanlara nasıl ceza verilmez? Onlar nasıl ortada gezerken bizim vicdanımız rahat eder? Ben sizin vicdanınıza sığınıyorum. Gerçek adaleti istiyorum.
Ailelerin beyanlarının avukatların teker teker beyanlarını sunması öncesinde söz alan Avukat Sevinç Hocaoğulları, katliamın siyasi bir katliam olduğuna dikkat çekti.
Avukat Murat Kemal Gündüz, beyanında İçişleri Bakanlığı’nın bir “ödül listesi” olduğunu belirterek, bu ödül listesinin kriterlerinin ne olduğunu ve listede bulunan tüm IŞİD’lilerle ilgili bilgilerin mahkeme tarafından istenmesini talep etti.
Gündüz, 10 Ekim Ankara Katliamı Davası dosyasında bulunan polis takiplerinde X ve Y’lerle ilgili beyanda bulunarak, saldırı öncesinde IŞİD’lilerin konuşlandığı binaya giriş ve çıkışlarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Gündüz, bu kişilerin tek başlarına binaya girdiklerini bu kişilerin herhangi bir daireye gelen bir komşu da olabileceğini belirterek fakat Emniyet’in sanık olarak dosyaya eklediğinin altını çizdi. Gündüz, “Polis apartmana giren X17’yi nasıl tespit etti? Sokakta takip ediyor da oradan mı biliyor? Yoksa nasıl X17 diyor?” diye sorarak bu sanıkların tespit edilme biçimlerine ilişkin soruşturmadaki boşluklara, eğer böyle bir boşluk yoksa da bu bilgilerin paylaşılmamış olduğuna dikkat çekti.
Apartman giriş-çıkışlarına ilişkin görüntü kayıtlarının bilirkişilere gönderildiğini fakat bilirkişilerin “Tespit edebilme imkanımız yok” dediğini anımsatan Gündüz, dosyada bulunan X ve Y’lerin tespit edilebilmesi için Emniyet’in ve İnterpol’ün yüz tanıma sistemlerinin kullanılması gerektiğini belirtti. Gündüz ayrıca, Emniyet tarafından gönderilen sanık fotoğraf listelerinde sağ alt köşede bir fotoğrafın makasla kesildiğini, bu fotoğrafın dijital kayıtlarda da bulunmadığını belirtti. Gündüz, Gaziantep Emniyet Müdürlüğü’nde IŞİD’li sanıklara ilişkin bir fotoğraf albümü bulunduğunu da soruşturma sırasında edindikleri dosyalarda öğrendiklerini belirterek bu albümün mahkeme tarafından istenmesini talep etti.
Gündüz’ün ardından söz alan Avukat İlke Işık, önceki davada birtakım taleplerinin mahkeme heyeti tarafından “Taleplerin çoğu firari sanıklarla ilgili” denilerek reddedildiğini ve heyetin konuya ilişkin bu mahkemede suç duyurularında bulunulacağını taahhüt ettiğini anımsatarak sözlerine başladı.
Işık, katliamın planlayıcılarından Yunus Durmaz’ın yıllarca Antep’te yaşadığını, bunun da Antep Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bilindiğinin dosyalarca sabit olduğuna dikkat çekti. Buna rağmen İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yakalanması talebinin yerine getirilmediği ve savcılığın da bunu kayıt altına aldığını anımsattı.
Sanıkların neredeyse tamamının Genç Ensar Derneği’ne gittiklerini anımsatarak sözlerine devam eden Işık, derneğin katliamın gerçekleştiği gün genel kurulunu “Faaliyet amacına ulaşmıştır” denilerek kapattığının altını çizdi. Sanıklardan Ahmet Güneş’in yakalama emrine rağmen genel kurul tutanağında ve hazirun listesinde imzası olduğunu belirtti.
Işık, IŞİD’in ölmüş olan sanıklarının da neler yaptığı, kimlerle görüştüğü, ilgili kamera ve telefon kayıtlarının incelenmesini talep etti. Bununla birlikte Hatay 2. Ağır Ceza Mahkemessi’nde 2017’de bir baskın sırasında canlı bomba yelekleri imalatı yapılan bir yere yapılan baskında yeleklerin üzerinde Ömer Deniz Dündar ve Ahmet Güneş’in parmak izlerinin bulunduğunu belirterek, bu dosyanın da ilgili mahkemeden istenmesini talep etti.
Sanıklarla ilgili neredeyse tüm bilginin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi’nde bulunduğunun altını çizen Işık, dairenin önceki dava sırasında verdiği bir yanıtta “önleyici amaçla yürütülen iletişime müdahale” kararı olduğunu ve teknik takipte olan 3 sanığın isimlerini vermediğini anımsatarak, bu isimlerin öğrenilmesi, ne işlem yapıldığını ve bu kararın sonucunun ne olduğunun istenmesi gerektiğin söyledi. Işık, dairede geriye kalan IŞİD sanıkları ile ilgili orijinal imajların istenmesini talep etti.
Avukat beyanlarının ardından savcı, hakkında yakalama bulunan firari sanıkların yakalama kararlarını devamına karar verilmesini de mütalaa etti. Heyet yarım saat mütalaa arası verdi. Aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Heyet,
- Firari sanıklar hakkında yakalama ve yokluğunda tutuklama kararının devamına, infazın beklenmesine, infazın akıbeti konusunda ilgili kolluk birimlerine müzekkere yazılmasına;
- Haklarında yakalama kararı verilen ve yokluğunda tutuklama kararı verilen kırmızı bültenle İnterpol vasıtasıyla aranmaları konusunda Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak akıbetinin sorulmasına
- Soruşturma aşamasında tespit edilen örgüte ait yerler ve depolara ilişkin güvenlik kamera kayıtları ve kolluk tarafından yapılan tespitlerde birtakım şahıslar yönünden X-Y kodlama yapıldığı, kimlik tespiti yapılamayan bu şahıslar yönünden IŞİD terör örgütü ve dava konusu olayla ilişkilerinin araştırılması için Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulması,
- Kamu görevlilerine ilişin yapılan suç duyurularına ilişkin yargısal sürecine devam ettiği, mahkemenin bu aşamada yapacak bir şey olmadığına,
- Gaziantep Emniyet Müdürlüğü’nden IŞİD terör örgütü üyeleri hakkındaki fotoğraflı teşhis albümünün ve bilgilerin temini için müzekkere yazılmasına,
- Gaziantep Emniyet Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak hücre evleri ve depoların olduğu yerlere ilişkin kamera kaydı ve görüntü olup olmadığının sorulmasına, varsa kamera kayıtlarının ve görüntülerin ham halinin istenmesine,
- Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığı’na yazı yazılarak ellerindeki dijital verilerin istenmesine,
- İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/125, İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2013/74, Hatay 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2017/265 esas sayılı dosyalarıyla, Adıyaman Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2016/3715 sayılı soruşturma evrakının bir suretinin temini için müzekkere yazılmasına,
- Gaziantep 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2018/427 esas sayılı dosyasıyla mahkememiz dosyasında oluşan birleştirme uyuşmazlığı nedeniyle Yargıtay ilgili ceza dairesinden dosyanın dönüşünün beklenmesine
- Soruşturma aşamasında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilen şüpheliler ve dosyadaki sanıklar hakkındaki tüm bilgi ve belgeleri temini için Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele ve İstihbarat Daire Başkanlıklarına müzekkere yazılmasına
- Firari kişilerle ilgili İçişleri Bakanlığı’nın ödül listesiyle ilgili bilgilerin temini için müzekkere yazılmasına
- Kovuşturma aşamasında ölen şüpheliler yönünden UYAP kayıtlarından araştırma yapılarak soruşturma ve davalarının tespitine,
- Sanık Edremit Türe’nin emekli maaşını aldığı banka şubesinin tespiti için SGK’ye müzekkere yazılmasına, bankanın bildirilmesi halinde sanığın maaşını aldığı şubenin ve hesap hareketlerinin bildirilmesi konusunda müzekkere yazılmasına,
- Sanık Deniz Büyükçelebi’nin eşi Sevim Büyükçelebi’nin adresinin tespitiyle tanık olarak ifadesinin temini için bulunduğu yer mahkemesine SEGBİS vasıtasıyla dinlenmesi hususunda talimat yazılmasına,
- Sanık İlhami Balı’nın eşi olan Hülya Balı’nın tanık olarak ifadesinin temini için tutuklu bulunduğu cezaevi müdürlüğüne müzekkere yazılarak SEGBİS vasıtasıyla tanık olarak dinlenmesine,
- Sanık Savaş Yıldız’ın hakkında İzmir Başsavcılığı’nda herhangi bir soruşturma olup olmadığına İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na müzekkere yazılmasına,
- Duruşmanın 18 Nisan 2019 saat 10.00’a bırakılmasına,
karar verdi.
Sendika.Org/ Ankara