Bir yandan örgüt içindeki “eril zihniyeti” aşmak bir yandan da yoğun devlet şiddetine karşı direnmek Kürt kadın hareketinin bu hem “içeride” hem “dışarıda” verdiği var olma mücadelesine tanıklık için Kürt Siyasetinin Mor Rengi çok kıymetli bir çalışma “Belediyede (Derik) yüzü aşkın çalışandan sadece biri kadındı. … Yıllarca kadınlara ait tuvaleti olmayan belediyede çalışmıştı. İlk iş […]
Bir yandan örgüt içindeki “eril zihniyeti” aşmak bir yandan da yoğun devlet şiddetine karşı direnmek Kürt kadın hareketinin bu hem “içeride” hem “dışarıda” verdiği var olma mücadelesine tanıklık için Kürt Siyasetinin Mor Rengi çok kıymetli bir çalışma
“Belediyede (Derik) yüzü aşkın çalışandan sadece biri kadındı. … Yıllarca kadınlara ait tuvaleti olmayan belediyede çalışmıştı. İlk iş olarak belediyede kadınlar için bir tuvalet yaptırdık. Erkekler yaptığımız birçok şey için ‘Hiç o yönlü düşünmemiştik’ diyorlardı. Öyle ya kadınların da tuvalet ihtiyacı olduğunu düşünmek çok kolay değildi!”
Gültan Kışanak’ın Kürt Siyasetinin Mor Rengi kitabında bu anekdotu aktaran 13 Aralık 2016’dan beri tutuklu olan HDP Diyarbakır Milletvekili ve eski Derik Belediye Başkanı Çağla Demirel’di. Bu kinayeli tespit Kürt hareketi içinde kadınların kat ettiği yolu göstermesi bakımından son derece çarpıcı. Demirel’in şakayla karışık anlattıkları kitapta mektup röportajı bulunan Aysel Tuğluk’un tespitini doğrular nitelikteydi: “Kadınların olmadığı alanda kadınlar için bir şey yapılmıyordu”
Kadın meclisleri modeli, eşbaşkanlık ve kadın kotası uygulaması, kitlesel gösterilerdeki kadın coşkusu ve iradesi teslim alınamayan kadın militanlığıyla Kürt kadın hareketi kadınların özgürlük ve eşitlik mücadelesinde özgün ve ön açıcı bir yere sahip. Gültan Kışanak’ın kitabı varılan noktaya ulaşmak için yürünen yolun ne denli uzun ve meşakkatli olduğunu gösteriyor. Gültan Kışanak kitabın ilk bölümünde kişisel tanıklığıyla kolektif bir tarihsel yolculuğu anlatıyor. Kürt hareketinin aynı zamanda bir kadın özgürlük hareketine dönüşüm sürecinde 1990’lı yıllardan bugüne yürütülen tartışmalar ve yapılanların anlatıldığı bu ilk bölüm karma örgütlerde kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesini yürütenler için eşsiz bir deneyim paylaşımı.
Kitapta neredeyse tamamı halen hapiste olan Gültan dışında 22 kadın siyasetçinin de mektup yoluyla yapılan röportajları bulunuyor. Her biri kendi hayatını, siyasal mücadele ve kadın mücadelesine dair öykülerini, deneyimlerini anlatıyor. Aslında kendi hikayelerini anlatarak Kürt kadın hareketinin de hikayesini anlatıyorlar. Nasıl tutuklandıklarını, neler yaşadıklarını içten ve samimi bir biçimde paylaşıyor. Kitapta eski HDP Eşbaşkanı Figen Yüksekdağ dışında yer alan kadın siyasetçilerin tamamı Kürt kadın hareketi içinden geliyor ve hepsi de yerel yönetim deneyimine sahip. Onların tanıklıkları, Gültan Kışanak’ın değerlendirmeleri ve aktardıkları Kürt hareketi içinde kadınların karşı karşıya kaldığı direnci onların önüne engeller çıkaran “eril zihniyeti” de samimiyetle anlatıyor. Kol kırılır yen içinde kalır demeden tüm zorlukları, olumlu ya da olumsuz deneyimleri kadın mücadelesinin engin birikimine sunan bu samimiyet, kitabın kadın mücadelesine kattığı büyük bir zenginlik.
Son dönemde başta sosyalist örgütler ve emek örgütleri olmak üzere karma örgütlerde kadınların toplumsal eşitlik ve özgürlük mücadelesi giderek belirginleşiyor. Karma örgütler içerisinde kadın öz örgütleri kuruluyor. Kadınlar kendi sözlerini ve eylemlerini yaratacak özgün arayışlar içinde. Fakat 8 Mart 2018’in ardından yürütülen bir dizi tartışmanın da gösterdiği gibi bu süreci ve çabayı geçmişin ya da bugün yanı başımızda olanın deneyimlerini, tartışmalarını temel alarak yapmadığımız sürece yürünebilir bir yol açmamız zor hatta biraz da gereğinden fazla çaba gerektiriyor. Kürt kadın hareketinin kuruluş döneminde benimsediği ve Kışanak’ın berraklaştırarak maddeler halinde anlattığı temel hareket ilkeleri bugün halen işlevsel. Ve kendi yolunu açmak isteyen kadınlara ilham verici nitelikte.
Kadın kotasının uygulanmasında yaşanan zorluklar, kadın çalışması için bütçe oluşturulmasındaki sıkıntılar, herhangi bir görevlendirmede erkekler için gündeme getirilmeyen kriterlerin kadınlara dayatılması, kadınların talep ettikleri her şeyi “hak etmeleri” gerektiğine dayalı zorluklar o denli tanıdık ki. Partiyi ve örgütlü kurumlarını şekillendirirken “kadına yaklaşım” gibi ilkelerle bulundukları kurumların dönüşümünün nasıl sağlandığını anlatırken çoğu kadın bir zaman sonra işin yerel yönetimlere nasıl uzandığını da aktarıyor. Üstelik tüm bu çaba bir yandan da yoğun bir devlet baskısı, bitmeyen operasyonlar, davalar sürerken sarf ediliyor.
Belediyelerde önce kadın kotası uygulamasıyla daha sonra da eşbaşkanlık sistemiyle kadınların gelmesi sonrası yerel yönetimlerde kadıncıl yaklaşımın nasıl inşa edildiği de eksiği ile fazlası ile yer alıyor. Aktarılan anılar ve olaylar kadın mücadelesinin kararlılıkla aştığı mesafeyi de gözler önüne seriyor. Kitapta tanık olduğumuz kadınların kararlılığı, 1990’lı yıllarda toplantı için gittikleri ilçelerde kentlerde konuk oldukları evlerde erkeklerin sofralarında yemek yemek için kendilerine yer bulamayan kadınların nasıl 20 yıl sonra aynı kentlerin belediye başkanları olduğunu anlamamızı sağlıyor. Tutuklu belediye başkanlarının çoğunun en sık tekrar ettiği şey kadın iradesinin yansıdığı yerel yönetimlerin kentlerin ve ilçelerin de kaderini değiştirdiği yönünde. Belediye yönetimlerine atanan kayyumların neden önce açılan kadın merkezlerini kapatıp kadınlara yönelik belediye çalışmalarını durdurduğunu da böylece anlamış oluyoruz.
Bir yandan örgüt içindeki “eril zihniyeti” aşmak bir yandan da yoğun devlet şiddetine karşı direnmek Kürt kadın hareketinin bu hem “içeride” hem “dışarıda” verdiği var olma mücadelesine tanıklık için Kürt Siyasetinin Mor Rengi çok kıymetli bir çalışma. Üstelik hapishane duvarlarını aşarak tecridi dağıtarak kaleme alınmış olması onun kıymetini daha da arttırıyor. Siyasetin sadece bilmek değil eylemek işi olduğunu, irade ve kararlılığın kadınların yürüttüğü siyasal mücadelede ne kadar önemli olduğunu bir de bu kitap vesilesiyle görmüş oluyoruz. Eşbaşkanlığı ve kadın sorununu bir temsiliyet sorununa indirgemeden ve temsiliyetten öte kadın mücadelesinin kolektif yönüne yapılan vurgular hapishanede tecridi dağıtan yoldaşlık öyküleri ile gerçeklik kazanıyor.
Öfkesini sabrında eritip* hem kendilerinin hem parçası oldukları hareketin hem de yaşadıkları coğrafyanın kaderini değiştiren kadınların yaşamına okur olarak ortaklık imkanını bize sağlayan hapisteki ve dışardaki emektarların hepsinin eline sağlık. Yazmak istediğimiz hikayeyi bizden önce aynı yoldan geçenlerin kaleminden okumak isteyen, kadın mücadelesini anlayarak, öğrenerek ve düşünerek yapmak isteyenlerin okuması için Kürt Siyasetinin Mor Rengi bir davet niteliğinde.
* Gülten Akın – Bir Güneydoğu Ağıdı şiiri
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.