Cumhuriyet gazetesinin vakıf yönetiminde yapılan bir oylamayla (ve biraz da AKP işbirliğiyle) el değiştirdiği şu günlerde en çok adı geçen şahıslardan biri de Mustafa Balbay. Sayın Balbay’ın tarihsel serüveni oldukça ilginç. Cumhuriyet gazetesinde yazarlık yaptığı dönemde, AKP’nin kumpas operasyonlarından birinde gözaltına alınmış, darbeci ilan edilen generallerle daha önceki dönemde yaptığı görüşmeleri tuttuğu günlük basına servis […]
Cumhuriyet gazetesinin vakıf yönetiminde yapılan bir oylamayla (ve biraz da AKP işbirliğiyle) el değiştirdiği şu günlerde en çok adı geçen şahıslardan biri de Mustafa Balbay. Sayın Balbay’ın tarihsel serüveni oldukça ilginç. Cumhuriyet gazetesinde yazarlık yaptığı dönemde, AKP’nin kumpas operasyonlarından birinde gözaltına alınmış, darbeci ilan edilen generallerle daha önceki dönemde yaptığı görüşmeleri tuttuğu günlük basına servis edilmişti. O günlük daha sonra yalanlanmadı. Sözü edilen dönemde Sendika.Org sitesinde yayımlanmış bu yazıyı “bir tarihsel hatırlatma” olarak tekrar yayımlamayı uygun gördük. Bilinir ki Tarih sadece “geçmiş” değildir, bugünün içerisinde de yaşanır. Ve tarih canlanır, gerçeğin köşeyi her dönüşünde!
25 Mart 2009
Sevgili Günlük, bilir misin, devrimciler günlük tutmaz. Çünkü bilirler ki günlük insanın başına “iş” açar. Az sayıda tutan varsa da herhalde onlar da inanılmaz (kendi çaplarında) kriptolar geliştirmiştir. Yılların, yüzyılların deneyimi öğretmiştir ki “düşman”ın eline geçen her bilgi kullanılacak bir silaha dönüşür. İcraatları açığa çıkar, ilişkileri çözülür, kişilik analizleri yapılır. Ondan sonra daha fazla işkence, daha fazla mahpusluk. Ve en kötüsü de arkadaşlarının, yol arkadaşlarının başlarına gelenlerden duyulan utanç.
Ama tuzun kuruysa, dokunulmazlardansan, eminsen sen istemedikten sonra, onlara kimsenin dokunamayacağını, yaz yazabildiğin kadar: Gün gün yaz, yıllarca yaz, en ince ayrıntısına kadar yaz.
Ama unutma burası Finlandiya değil, Türkiye. Yani Küçük Amerika. Çok şey gizli kalabilir ama hiçbir şeyin garantisi de yoktur. “Bu devleti ben kurdum” da desen, yıllarca egemen olsan, iktidar olsan da sakata gelebilirsin. Her an tetikte olman lazım.
Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek, JİTEM’in kurucusu Veli Küçük ve Cumhuriyet Gazetesi’nin Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay . Sakata gelenler. Kendi günlüklerine o satırları yazarlarken akıllarına, bir gün o satırların gazete sayfalarına çarşaf çarşaf döküleceği hiç gelmemişti.
Sürekli iktidar olmanın getirdiği rahatlık, bu rahatlığın getirdiği alışkanlıklar, bu alışkanlıkların getirdiği başarı, yıllardır sonuç veriyordu. Ancak hata zaten bu sürecin içinde saklı; rahatlıkta, alışkanlıklarda ve başarıda.
Olsun, biz de bu sayede yani şu sözü edilen günlükleri röntgenleyerek epey şey öğrendik. Ne mi öğrendik?
İlk önce, bu karşı tarafın, siyaset bilimi adına hiçbir halt bilmediklerini anladık. Ne sağlam bir ideolojilerinin ne üretken bir politikalarının ne de güvenilir bir örgütlerinin olmadığını fark ettik.
Siyasal analiz yeteneklerinin neredeyse hiç olmadığını, sıradan algılarla sonuçlar çıkardıklarını gördük:
“Bu seçim sonuçlarına millet iradesi diyemiyorum, bu ümmet iradesi”-Aytaç Yalman, Kara Kuvvetleri Komutanı.
“Türkiye parçalanırsa, ABD altında kalır” -Şener Eruygur, Jandarma Genel Komutanı
“ABD’nin kafası karışık” -Şener Eruygur, Jandarma Genel Komutanı
“AKP iktidarda bölünür, öyle emareler var” -Tuncer Kılınç, MGK Genel Sekreteri
“Paşam, ABD, Türkiye’de neden ılımlı islamı desteklesin…göreceksiniz vazgeçecek” – Mustafa Balbay
Politik müdahalelerinin ezberden öteye gitmeyen, sığ ve kısır olduğuna tanıklık ettik:
“Ama, yapılacak şu, korkutup yerlerinde tutmak” -Şener Eruygur, Jandarma Genel Komutanı
“İlk iş, 3 Mart Hilafetin kaldırılışı ve Tevhidi Tedrisat Kanunu yıldönümünde büyük bir toplantı yapmak” -Şener Eruygur, Jandarma Genel Komutanı
“Ben senin yerinde olsam, karının örtüsünü çıkarırım” -Abdullah Gül’e, Tuncer Kılınç, MGK Genel Sekreteri
Sırça köşklerde yaşayan, toplumdan uzak, birbirini gazlayanlar olduklarını zaten biliyorduk:
“Türkiye’ye bir heyecan lazım” -Tuncer Kılınç, MGK Genel Sekreteri, (Türkiye’nin Kafkas ve Balkanları da içine alan büyük bir haritasının duvara asılı olduğu makam odasında)
“Toplum bizim düşündüğümüz noktada değil” -Şener Eruygur, Jandarma Genel Komutanı
“Ama paşam, herkes sizden bir şey bekliyor” -Mustafa Balbay
Bu sayede ortalıkta demokratım diye dolaşanların, demokrasi anlayışlarının Tayyip Erdoğan’dan, Ertuğrul Günay’dan farklı olmadığını anladık:
“Tabii biz sizinleyiz” -İlhan Selçuk, Şener Eruygur’a
“Tabii asıl olan geminin rotası, sotada bazı değişik isimler olabilir” -Mustafa Balbay, Cumhuriyet Gazetesinde bulunan Toktamış Ateş, Oral Çalışlar ve Aydın Engin’i kastederek.
Siyasete müdahale tarzlarının “80 darbesinin yarattığı koşullarda” oluştuğunu ve aynı tarzı 25-30 yıllık dönemde hiç değiştirmediklerini fark ettik:
“Canlarını sıkanlara” uyarı gönderen, daha ileri gidenleri tehdit eden, çok daha ileri gidenlere küfür eden, çok çok daha ileri gidenleri…
Ekonomiden hala hiç anlamıyorlar.
Medyanın gücünü çok abartıyorlar. Halkın, “kulaktan kulağa” oynadığının hala farkında değiller.
Rektörleri ellerinin altında tutarak bütün eğitim sistemine hakim olduklarını sanıyorlar. Sistemin, ilkokul öğretmenlerinden ve imamlardan başladığını hala anlamadılar.
CHP’nin aktör mü, aktris mi olduğuna hala karar veremediler.
Kısacası sevgili günlük, seni de bu üçüncü sınıf filmde üçüncü sınıf bir figüran yaptılar!
Ama unutmadan bir de öbür günlükler var. Bülent Arınç’ın, Şaban Dişli’nin, Fehmi Koru’nun. Onları ne zaman röntgenleyeceğiz?
Özellikle Fehmi Koru’nunkini. Ne de olsa Balbay’ın muadili sayılır. Acaba o da kendi günlüklerinde “Başbakanım, ABD, Türkiye’de ılımlı İslam’ı uzun yıllar destekleyecek, merak etmeyin” ya da “Ama Başbakanım, herkes sizden bir şey bekliyor” diyor mudur?
Arınç’ın günlüklerinde kendi “1 numara”larının da olduğu bir şemaya rastlayabilir miyiz?
Sevgili Günlük, bizi fazla bekletme…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.