Çağdaş Hukukçular Derneği ve Halkın Hukuk Bürosu’na bağlı 17’si tutuklu 20 avukatın yargılandığı davanın duruşması ikinci gününde devam etti. Duruşma yarına ertelendi
Çağdaş Hukukçular Derneği ve Halkın Hukuk Bürosu’na bağlı 17’si tutuklu 20 avukatın yargılandığı davanın duruşması ikinci gününde devam etti. Duruşma yarına ertelendi
Halkın Hukuk Bürosu (HHB) ve KHK ile kapatılan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi 17’si tutuklu 20 avukatın yargılandığı davanın ilk duruşması ikinci gününde Bakırköy’de bulunan İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam etti..
Davada tutuklu olarak Ahmet Mandacı, Aycan Çiçek, Ayşegül Çağatay, Aytaç Ünsal, Barkın Timtik, Behiç Aşçı, Didem Baydar Ünsal, Ebru Timtik, Engin Gökoğlu, Naciye Demir, Özgür Yılmaz, Selçuk Kozağaçlı, Süleyman Gökten, Şükriye Erden, Yağmur Ererken, Yaprak Türkmen, Zehra Özdemir yargılanıyor.
Duruşmanın ikinci günü tutuklu avukat Behiç Aşçı’nın beyanı ile başladı. Türkiye’nin hapishaneler tarihinin işkenceler tarihi olduğunu söyleyen Aşçı şöyle devam etti:
Yakın hapishane tarihinin son aşaması F tipleridir. Medyada beş yıldızlı, lüks otel diye pazarlanan F tipleri profesyonel tecrit ortamlarıdır. 1 ve 3 kişilik hücrelerden oluşan F tiplerinde asla dördüncü bir kişiyi göremezseniz. Halbuki bilim der ki, sağlıklı bir sosyal ortamda bulunduğunu söyleyebilmek için insanın günde en az 16 kişi ile görüşmesi gerekir. F fipleri bu yüzden tecrittir. 19 Aralık katliamında 2 kadın müvekkilimin cenazesini kömür topu şeklinde teslim aldım. Ben bu yüzden, müvekkillerim için ölüm orucuna başladım. Devrimci avukatın ölüm orucuna başlamak için sebebi çoktur. Görüş saatinin bitmesine sadece 2 dakika kala yanına varabildiğim müvekkilim bana “Bu kadar yolu geldin keşke sana bir sıcak çay getirebilseydim” dediği için ölüm orucuna başladım. Ölüm orucunda iken anladığım şey devrimcilerin Süperman olmadığıydı. Önemli olan inanmak ve kararlı olmaktı. Ölüm orucum sonrasında, ölüm korkusunu aştığımı söyleyemem. Ölümle burun buruna gelmedim ama bir gün zaten ölecek isem neden onurlu müvekkillerim için ölmeyeyim. Biz devrimci avukatlar, maddi anlamda hiçbir şeye sahip olmamamıza rağmen dünyanın en mutlu insanlarıyız. Sadece son 16 yılda Türkiye’de uyuşturucu tüketiminin artmasına biz sebep olmadık, işsizliği %25-30’lara biz çıkartmadık, 6 yaşındaki kız çocukları ile evlenilebilir diyen, bir baba kendi çocuğuna şehvet duyabilir diyen biz değiliz. Bu yüzden biz suçlu değiliz. Tükürürüm böyle sanatın içine diyen biz değiliz, biz sanata değer veririz. 2 aylık bebeği açlıktan öldüren de biz değiliz. Sedat Peker akademisyenlerin kanlarını oluk oluk akıtacağız derken hakkında beraat kararı veren de biz değiliz. Bu yüzden biz suçlu değiliz.
Aşı’nın ardından avukat Yaprak Türkmen’in beyanına geçildi. Türkmen’in beyanı şöyle:
12 Eylül’de 16 meslektaşımın ve Halkın Hukuk Bürosu basılırken bürodaydım, o zaman şüpheli değilken nasıl oldu da 3 ay sonra dosyasının şüphelisi olduk. Ondan önce ne yaptıysak ondan sonra da onu yaptık, avukatlık yaptık. Avukatlıktan kısıtlandım, hakkımda soruşturma yokken henüz hiç gözaltım olmamışken, sonradan öğreniyorum ki hakkımda 2015 tarihli bizi dinledikleri soruşturma dosyası ortaya çıktı. 110 avukat aynı anda kısıtlandı, emniyette sorguya katılan, işkenceyi teşhir eden avukatları tek bir torbaya koyup kısıtladılar. Hakkında soruşturma olmayanı da bizim soruşturma dosyamıza ekleyerek kısıtladılar. Buna rağmen gözaltındaki müvekkillerimiz avukatsız kalmadı. ÇHD, ÖHP üyesi meslektaşlarım, müvekkillerimizi sahiplendiler, davalarını takip ettiler, büromuzu açtılar, bizim için adalet istediler. Bizi anlamak için halkı sevmek halk için yaşamak gerekir.
Bizi halkın avukatı yapan çok fazla nedenimiz var. Bir Soma’ da ölen madenciler, babasının çuvalında ölen bebek, kendini yakan işçi Metin ve diğer yanda çantası milyon dolar olanlar… Ben de tercihimi halktan yana, halkın avukatı olarak yaptım.
Yaprak Türkmen’in savunmasının ardından duruşmaya öğle arası için 1 saat ara verildi. Duruşma aranın ardından Aytaç Ünsal’ın beyanıyla başladı.
Ünsal’ın savunması şöyle:
Biz halk çocuklarının, Somalı ailelerin, Berkin Elvan’ın, Dilek Doğan’ın, cenazeleri çırılçıplak yerlerde sürüklenen gençlerin avukatlığını yaptığımız için buradayız. Bu dava ile bize terörist deniliyor. Bizim yaptığımız ise avukatlık faaliyeti. Bu dosyalar ile terörist çıkartmaya çalışıyorsanız, bu dosyaları düzenleyenlerin sicil numaralarına bakarak aradığınızı bulabilirsiniz.
Avukat Ebru Timtik’in savunmasına geçildi:
Günay Özarslan müvekkilimiz, çatışma çıktı denilen eve gittik, karşı tek atış izi yok. Tutanak tutup, görüntü aldık, basına verdik. Tabi ki bizden hoşlanmazlar. Biz bu durumu tarihe kaydettik. Savcı bu dosyayı hukuku katletmeden oluşturabilirdi. Ancak savcı, siyasi hedeflerle bu dosya üzerinden tüm avukatlara gözdağı vermeyi seçti. Benim yaşım yetmiyor internet oyunlarını hiç oynamadım, oyun gibi. ABD nasıl vuruyor, Türkiye nasıl vuruyor, yukarıdan bombayı bırakıyorlar ve insanları öldürüyorlar. Uzaktan imha, birilerinin buna hukuksuz demesi lazım. Roboski de bu avukatların sayesinde ortaya çıktı. Biz ne Gazi’de ne de Sur’da halkın terörist ilan edilmesine izin vermeyiz dedik. Devlet, yapıcı, sorunu çözücü olabilirdi; bu şekilde hendekleri doldurup hendekleri kazanları ikna edebilirdi. Egemen devlet budur. Ancak devlet Sur’da ve diğer yerlerde yakıp yıktı, katliam yaptı.
Sosyalistler dünyanın her yerinde siyasi poliste susmayı tercih eder. Örneğin, İbrahim Kaypakkaya işkencede lime lime edilmesine rağmen tek kelime etmemiştir. Dünyanın her yerinde böyledir; devrimciler, sosyalistler susma hakkını kullanır. Susma hakkı, sadece konuşmayla ilgili değildir. Parmak izi, imza vermemeyi vs. de kapsar. Gözaltındaki kişi, kendi aleyhine delil vermek zorunda değildir. 700 defa yapılan Cumartesi Anneleri eylemi bir anda yasaklanıyor. Daha önce güvenlik önlemi alan polisler, bir anda saldırıyor ve 700. nöbette Emine Ocak’ı gözaltına alıyor. İşte polis devleti budur. Bizim insanımız bankaya girmeden önce çamurlu ayakkabılarını çıkarıyor. O çamurlu ayakkabılarda emek var. O ayakkabı bankaya girerken çıkarılmamalı. Bankalar saygı duyulacak yerler değildir. Bizlerin emeğini sömürür.
Timtik’in ardından Yağmur Ereren Evin savunmaya başladı:
Ben gerçekleri konuşacağım çünkü bu dosyada o kadar çok yalan var ki, bu çok elzem. Dosyada “olabilir, sanırım” gibi tanık beyanları bizim beyanlarımızın üstünde tutuluyor. Sabah saat 5’te evimize girip evi dağıtıp, kırıp bizi gözaltına aldılar. Evden baro ajandam ve düğün CD’m alındı. 1 yıldır da bana iade edilmediler. Tüm ısrarlarımıza rağmen savcıyla dahi görüştürülmedik. İddianamemizi gazetelerden öğrendik. Sabah gazetesi hakkımızda terörist olduğumuzu söyleyip iddianame yayınladı. Dosyada Cengiz adlı bir tanıktan bahsediliyor.Bu nasıl tanık yaratıldığının kanıtıdır. Bu kişiye kendisi hakkında görülen davada menfaat sağlanma teklif ediliyor,bu menfaat sağlanmadığı için kişi savcıya bu durumu bildiriyor ve menfaat sağlanırsa yeni şeyler de söylerim diyor. Ne biz ne de burada tutuklu avukatların ailesi, çocukları bize yapılan haksızlıkları unutmayacak. Haksızlıkların bitirilmesini ve tahliye edilmemizi istiyorum.
Duruşmaya yarın 9.30’da devam edilecek. Yargıç, avukatların savunma vereceği ve mütalaaların verileceği Cuma günkü duruşmanın Silivri’de yapılması kararını aldıklarını söyledi.
YARGILANAN ÇHD VE HHB AVUKATLARI: GÜCÜMÜZÜ SİYASAL HAKLILIĞIMIZDAN ALIYORUZ
Sendika.Org