Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Danıştay’ın aksi yöndeki kararına rağmen, Sarıyer Çamlıtepe Mahallesi’ni sahada gerçekçi ve objektif çalışma yapmaksızın “riskli alan” ilan etti
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Danıştay’ın aksi yöndeki kararına rağmen, Sarıyer Çamlıtepe Mahallesi’ni sahada gerçekçi ve objektif çalışma yapmaksızın “riskli alan” ilan etti
İstanbul’un deprem riski açısından en güvenli bölgelerinden biri olan Sarıyer Çamlıtepe (Derbent) Mahallesi, Ocak 2013’te 6306 sayılı Afet Yasası kapsamına alınarak “riskli alan” ilan edildi. Bakanlar Kurulu’nun aldığı bu karar, Çamlıtepe/Derbent Mahallesi Güzelleştirme, Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği tarafından yargıya taşındı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Başbakanlık’a açılan davada, binaların riskli yapı kapsamına girmediği, yapıların hangi yönden can ve mal kaybına yol açma riski bulunduğunun somut olarak tespit edilmediği ifade edildi.
Danıştay 13. Dairesi de dava gerekçelerini haklı buldu ve Bakanlar Kurulu tarafından alınan “riskli alan” kararının hukuka uygun olmadığını söyleyerek iptal etti. Ancak bütün bu yasal ve hukuki kararlara rağmen 2016/9617 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile bu bölge tekrardan riskli alan ilan edildi ve karar 03.01.2017 tarih ve 29937 sayılı resmi gazetede yayımlanarak resmileşti.
Bölgenin riskli alan ilan edilmesi için talep ve raporlar ilgili kurumlarca Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na sunuldu. Bakanlık talep üzerine sahada hiçbir gerçekçi ve objektif çalışma yapmaksızın bölgeyi “riskli alan” ilan etti ve ardından da planları yaparak 1/08/2018 tarihinde askıya çıkardı. Konuyla ilgili Sendika.Org’a değerlendirmelerde bulunan İBB önceki dönem CHP Meclis Üyesi, İnşaat Mühendisi İbrahim Doğan, “Bir bölgenin yapılaşma yönünde riskli olabilmesi için zemin yapısını taşıma gücü ve zemin emniyet gerilmesi bakımından çok düşük değerlere sahip olması gerektiğini ayrıca olası depremde sıvılaşma riski taşıması gerektiğini belirtti. Ancak bu bölgenin hem fay hattına uzak olması, hem de zemin açısından da riskli bir bölgede olmadığının bilindiğini belirten Doğan “Bu ilçede bulunan yapılar genel anlamda fay hattına yakın komşuluğu olan ilçelere göre daha az risk taşımaktadır” dedi.
Hazırlanan raporlarda sadece gözlem yapılarak “2000 yılından önce yapılan yapılar risklidir” denildiğini belirten Doğan şunları söyledi:
Soyut bir yaklaşımla yapının riskli olduğunu söylemek mühendislik bilimine aykırıdır. Bu söylemle hareket ederek karar verilmesi yasalara da aykırıdır. Bir yapının riskli olduğuna karar vermek için mühendislik hizmetinin alınıp alınmadığı belirlenmelidir ve taşıyıcı elemanlardan karot numuneleri alınmalı, donatı tespiti ve gerekli hesaplamalar yapılmalıdır. Zemin raporu her parselde alınmalıdır. Ancak bu işlemlerden sonra karar verilebilir. Dolayısıyla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve siyasi iktidarın temel amacı bölgeye artan talep ve arazinin değer kazanması nedeniyle “kentsel dönüşüm ” adı altında vatandaşların mülkiyet haklarını da hiçe sayarak rant ve çıkar uğruna yurttaşları mağdur etmektir. Ömrünü bu bölgede geçirmiş, yurttaşları salt rant ve çıkar uğruna yerinden etmek mevcut iktidarın temel politikası haline gelmiştir.
Riskli bölge ilan edilen İstanbul’un Sarıyer ilçesi Çamlıtepe (Derbent) Mahallesi 27,97 hektarlık alan planları yapılmış bir bölge olmasına rağmen “riskli alan” ilan edilerek plansız alan durumuna düşürülüyor. Zira bu alanın 14.08.2012 yılında 1/5000 ölçekli nazım imar planı ve 1/1000 uygulama imar planları yapılmıştır. Burandan da anlaşılıyor ki Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın temel derdi o bölgede oturan vatandaşın sorunun çözümü değil. Tam tersine rant ve çıkar uğruna vatandaşı evinden barkından uzaklaştırmak. Değer kazanan bu alanı yandaşlara pay etmektir.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılarak askıya çıkarılan planla bölgede oturan vatandaşların barınma hakları, mülkiyet sorunu adeta çözümsüz kılınmıştır. Plan açıklama raporunda bu konuda açıklayıcı ve çözüme yönelik bir açıklama yapılmamıştır. Bu durum bölgede yıllardır oturan yurttaşları tedirgin etmekte ve bölge insanın uykusunu kaçırmaktadır.
Yapılan bu planla bu bölgede konut alanı toplamda 19,20 hektar, 1500m2 sağlık alanı, 2100m2 kültürel tesis alanı, 11.100.m2 cami, alanı, 1000m2 müftülük binası, 3,13 hektar yeşil alan olarak düzenlenmiştir. Ancak bu planlar halka sorulmadan yapılmıştır, dolayısıyla sorun çözen değil, sorun üreten planlardır. Zira halka sorulmadan ve orada oturan vatandaşların rızası alınmadan yapılan planlardır.
Sendika.Org