17 bin 480 kişinin yaşamını yitirdiği 17 Ağustos 1999 Depremi’nin 19. yılında meslek örgütleri uyarı açıklamaları yaparak Türkiye’nin 1999 Depremi’nden ders almadığına dikkat çekti
17 bin 480 kişinin yaşamını yitirdiği 17 Ağustos 1999 Depremi’nin 19. yılında meslek örgütleri uyarı açıklamaları yaparak Türkiye’nin 1999 Depremi’nden ders almadığına dikkat çekti
17 Ağustos 1999’da meydana gelen, merkez üssü Kocaeli’nin Gölcük ilçesi olan ve resmi verilere göre 17 bin 480 kişinin yaşamını yitirdiği, 35 bin 180 konut, 5 bin 770 iş yerinin yıkıldı ya da ağır hasar gördüğü depremin 19. yılında, meslek örgütleri uyarı açıklamaları yaptı.14 Ağustos’ta İnşaat Mühendisi Odası’nın (İMO) Sakarya’da yaptığı açıklamanın ardından diğer meslek örgütleri de 1999 Depremi öncesi yapılan hataların hatırlattı ve aynı facianın yeniden yaşanmaması için alınması gereken tedbirlerin sıraladı.
İMO’DAN GÖLCÜK DEPREMİ AÇIKLAMASI: YAPILARIMIZI DEPREM GÜVENLİKLİ HALE GETİRMEK GEREKİYOR
TMMOB İSTANBUL İKK: “İSTANBUL DEPREME HAZIR MI?”
Şehir Plancıları Odası, ülke tarihinde yer etmiş afetlerin ardından yapılması gereken önemli şeylerden birinin önlem almayan idarecileri ifşa etmek olduğunu söyleyerek şu ifadeleri kullandı:
Bilimi ve tekniği esas alarak risk ve afet yönetimi konularında politika geliştirmek yerine, riskli ve kaçak yapıları “İmar Affı” adı ile yasallaştıran, halk sağlığını tehlikeye atan, dere yataklarını, vadi tabanlarını yapılaşmaya açan, yapılaşma süreçlerini denetimsiz hale getiren yönetim anlayışı değişmedikçe, doğal afetler yaşanmaya devam edecektir.
Bu nedenle ülke tarihinde yer etmiş afetlerin ardından yapılması gereken en önemli şey, önlem almayan, afete duyarlı planlama anlayışını hayata geçirmeyen idarecileri ifşa etmek ve sorumluluklarını hatırlatmak olmalıdır.
Bu bilinçle, Şehir Plancıları Odası olarak hatırlatıyoruz; Popülist yasal düzenlemeler ile riskli yapıları yasallaştırmak ve kentsel yapılı çevre üretimi sürecinde sermaye çevrelerine olanak sağlamak yerine; riskli yerleşim birimlerimize yönelik olarak, doğal eşikleri gözeten bütüncül risk yönetim sistemi ve sakınım planlarının hazırlanması; bununla birlikte yurttaşların güvenli ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını temel alan yeni bir kentleşme siyasasının bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir.
“Jeolojik-jeoteknik bilgi ve değerlendirme olmadan depreme dayanıklı yapı tasarımı olamaz!” diyen Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) şunları söyledi:
Jeolojik yapısı nedeniyle, her zaman yıkıcı depremlerin yaşanabileceği ülkemizde; çarpık kentleşmenin sonucu oluşan yapı stoğunun, başta depremini bekleyen İstanbul olmak üzere, ne kadar güvenliksiz olduğu son günlerde arka arkaya çöken binalar ve istinat yapıları ile bir kez daha ortaya çıkmıştır.
JMO, 1984’de çıkarılan imar affının ağır bedelini 1999 Depremi’nde toplumun ödediğine dikkat çekti ve geçtiğimiz aylarda çıkan 50 ile 70 milyar dolar sıcak para getireceği düşünülen imar affı için “Ülkemizde meydana gelecek ilk depremde; ağır can kayıplarının yanında, bugün toplanan sıcak para kaynağının kat ve kat üstünde ekonomik kayıplara neden olacağı unutulmamalıdır” dedi.
Güvenli yapılaşmanın önkoşulunun yapı üretim sürecine katılan tüm meslek disiplinlerinin süreçte etkin rol alması olduğunu ifade eden JMO şöyle devam etti:
Son zamanlarda yaşadığımız jeolojik kökenli kazalar, istinat duvarlarının ve binaların yıkılması gibi olaylar, jeolojik koşulların tasarımda dikkate alınmadığında ne tür problemlerin oluşabileceğini göstermektedir. Hiçbir gelişmiş ülkenin deprem yönetmeliğinde tasarım aşamasında jeolojik yorumlama sorumluluğu başka meslek dallarına bırakılmamışken, her an yıkıcı bir depremi yaşayabileceğimiz ülkemizde buna uyulmamasını anlamak mümkün değildir.
JMO, rantsal dönüşüme hizmet eden kentsel dönüşüm projelerinden,mühendislik hizmeti almamış kaçak yapılara af getirilmesinden, mühendilerin yapı üretim sürecinden uzak tutulmasından ve itibarsızlaştırılmasından, jeoloji mühendislerini yok sayan düzenlemelerden, vazgeçilmesi gerektiği konusunda uyarılarda bulundu.
JMO’nun açıklamasının tam metni için tıklayınız.
Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası (HKMO), 1999 Depremi’nin ardından alınması gereken önlemler, deprem vergileri, kentsel dönüşüm gibi birçok konu konuşulduğunu hatırlattı ve şöyle devam etti:
Ancak depremin ardından yavaş yavaş unutulmaya başlanan, sadece 17 Ağustos depreminin yıldönümünde ekranlarda verilen demeçlere dönüşen deprem önlemlerinde fay hattının haritalardan kaydırılması, acil toplanma alanlarının imara açılması, düşük bina katlarının imarda yükselmesi, kaygan ve elverişsiz zeminlere inşaat izinlerinin verilmesi gibi birçok uygulama yönetim kademelerinin depremi çoktan unuttuğunun göstergesi haline geldi. Haziran ayında Resmi Gazete’de yayınlanarak uygulamaya giren İmar Barışı (Affı) olarak bilinen düzenleme de deprem riskini göz ardı edip tüm sorumluluğu vatandaşa bırakarak depreme dayanıksız, sağlıksız binlerce binanın yasallaşmasına neden olmaktadır.
HKMO, deprem öncesi gerekli önlemleri almanın sosyal-hukuk devletinin başlıca görevleri arasında olduğunu hatırlattı.
Kimya Mühendisleri Odası (KMO) “Deprem öncesinde ve depremler sonrasında kimyasallardan kaynaklanacak tehlikelere karşı stratejik bir master planın” olmayışına dikkat çekti ve şöyle devam etti:
Bu nedenle özellikle uzmanlarca yakın bir gelecekte olması beklenilen İstanbul depreminde gerek yapı sistemlerinde ve gerekse de kimyasallardan kaynaklanabilecek olumsuz durumları en aza indirgeyecek önlemler alınmalıdır.
Türkiye’de deprem sorunundan öte bir yapı güvenliği sorunu olduğunun kabul edilmesi gerektiğini söylerek alınması gereken önlemleri sıraladı. KMO’nun listesinde şunlar bulunuyor:
– Büyük ölçüde meslektaşlarımızın istihdam edildiği Yapı Denetim Beton – Malzeme Laboratuarlarında denetim yapılarak birçok yerde fiili anlamda işin başında bulunmadan kâğıt üzerinde gerçekleşen bu mühendislik durumunun (!) düzeltilmesi sağlanmalıdır.
– Sanayi tesisleri inşa edilirken ve ruhsatlandırılırken bu tesisler deprem ve yangın güvenlikleri açısından kontrol edilmelidir.
– Çeşitli yönetmeliklerle belirlenen kimyasal ve büyük endüstriyel kazaların önlenmesi, yönetilmesi, denetlenmesi gibi konularda sorumluluk sadece ilgili mühendislik disiplinlerine verilmelidir. Bir haftayı aşmayan kurslarla, uzmanlık gerektiren meslek alanlarının herkese açılmasından vazgeçilmelidir.
– Olası depremlerde meydana gelebilecek kaza senaryoları modellemesi yapılarak önceden sorumlular ve sorumluluklar konusunda görev dağılımı yapılmalı ve önlemler alınmalıdır
– Depremin beklendiği bölgelerde kimyasal maddelerin envanteri çıkarılarak olası bir depremde bu kimyasalların ve bunlardan kaynaklanabilecek sorunların nasıl bertaraf edileceği belirlenmelidir.
Makina Mühendisleri Odası Başkanı Yunus Yener yayımladığı basın açıklamasıyla 1999 Depremi’nden ders alınmadığına dikkat çekerek şunları söyledi:
Depremlere karşı önlemler bütünlüğü, güvenli yapılaşma ve halkın sağlıklı kent ve doğal çevre hakkı için neoliberal piyasacı ve rantçı yaklaşımlar reddedilmelidir. Mevcut Yapı Denetim Yasası’nın öngördüğü, ticari yanı ağır basan yapı denetim şirketi ve öngörülen teknik müşavirlik şirketi modeli yerine uzmanlık ve etik niteliklere sahip yapı denetçilerinin etkinliğine dayalı, meslek odalarının sürece etkin katılımını sağlayacak yeni bir planlama, tasarım, üretim ve denetim süreci modelinin benimsenmesi gerekmektedir.
İMO, 14 Ağustos’ta, depremden en çok etkilenen il olan Sakar’yada açıklama yapan İMO şunları söylemişti:
Yapı stokumuzun durumuna baktığımızda doğa olayları karşısında son derece zayıf olduklarını söyleyebiliriz. Bugüne kadar yaşadığımız deprem ve diğer doğa olayları “tarihsel sürecin günümüze kadar taşıdığı öngörülebilir” olaylardı! Bu yaşananlar bizleri şaşırtmıyor! Ne yazık ki yaşadıklarımızın sonuçları da oldukça ağır oluyor!
İMO, aynı facianın tekrar yaşanmaması için şu önerilerde bulunmuştu:
İMO’nun açıklamasının tam metni için tıklayınız.
Sendika.Org