Sosyal ve siyasal hak mücadelelerinin sınıfsal birliğinin sağlandığı uzlaşmaz çelişkiler KESK tarafından daha net bir şekilde vurgulanmaya çalışılmalı, mücadele çizgisi sınıfın çıkarları doğrultusunda örgütlenmelidir Bizim bahçede tohum toprak altındadır ha filizlendi ha filizlenecek! Ama olmadı… Yine bu dönemde Memur-Sen kamu emekçilerinin “yetkilendirilmiş” sendikası konumunda ve kendi üzerine düşeni daha büyük bir cesaretle yapacaktır. Memur-Sen’in kamu […]
Sosyal ve siyasal hak mücadelelerinin sınıfsal birliğinin sağlandığı uzlaşmaz çelişkiler KESK tarafından daha net bir şekilde vurgulanmaya çalışılmalı, mücadele çizgisi sınıfın çıkarları doğrultusunda örgütlenmelidir
Bizim bahçede tohum toprak altındadır ha filizlendi ha filizlenecek!
Ama olmadı…
Yine bu dönemde Memur-Sen kamu emekçilerinin “yetkilendirilmiş” sendikası konumunda ve kendi üzerine düşeni daha büyük bir cesaretle yapacaktır. Memur-Sen’in kamu emekçileri içerisinde üye sayısını artırmış olması tek başına Memur-Sen’in başarısı değil, devlet, medya ve bürokrasi ile birlikte büyük bir teşkilatın tüm kamu çalışanlarına karşı ortak örgütlenmesindendir. Bu iddia bir niyet okumanın ötesinde ağır ve kurşun gibi havanın altında somut koşulların varlığının tespitidir.
Eş atamaları, tayinler, görevde yükselmeler, unvan değişiklikleri gibi bir dizi sosyal ve hukuki kazanımların eşitlik, fırsat ve liyakat ilkesi gereği hayata geçirilmesi gerekirken, yandaş sendikaya üyelik şartının aranması ve yandaş sendikaya üye olanların işlerinin yürütüldüğü bir hukuksuzluk ve adaletsizlik ile kamu emekçileri karşı karşıya bırakılmıştır. Bu dönemde atama tayin ve benzeri kısım işlere Memur-Sen bakmaktadır. OHAL ve KHK ile estirilen korku rüzgarı ve ekmekle terbiye etme kültü kamu emekçileri cephesinde tedirginliğe korkuya ve geri çekilmeye yol açmıştır. İşte KESK’in sayısının, yani nicelliğini yitirme sebebinin büyük kısmı budur (kısır siyasal hat tartışmalarına girmek istemiyorum). Lakin sayı, nicelik tek başına önemli değildir. Kalan niceliğin bile kendi içinde orantılı bir duruşu vardır ancak Memur-Sen’de toplanmış nicelik ağlara sürülen balıklar gibi ruh haliyle yüklüdür. Ağına düştüğü balıkçının ağdan balıkçı tarafından kurtulan balığın mutluluğu kadar kısa ve anlaşılmazdır/anlamsızdır. Oysa ki nitelikli sendikal mücadele kamu hareketini etkileyecektir. Nitelikli mücadele örgütü, yetkili olduğunu düşünen ve temsil boyutuyla kendini var etmekten başka kamu emekçilerinin Truva atı sendikanın altını boşa düşecektir.
Devlet bürokrasisi, medya ve yandaş sendika sac ayakları ile kuşatılan kamu emekçileri Anadolu gericiliği dediğimiz gericiliğin yoğun olduğu taşralarda ise mahalle baskısı yani “işyeri” baskısı ile karşı karşıyadır. Taşrada KESK üyesi öcü gibi gösterilerek çalışma arkadaşlarının gözü önünde kamusal bir mobbing uygulanmaktadır. Emekçinin emekçiye uyguladığı bir tür mobbing olan gerici baskı ve söylemler, yandaş sendikalarca KESK’e bağlı işkollarına üye olan emekçilere karşı ciddi bir hoşgörüsüzlükle sürdürülmektedir/ böylesi bir mobbige karşı politik ve meşru bir pozisyon alınmadığı sürece KESK üyelerine yapılan tecrit sürecektir.
Yeni dönemde, yani başkanlık döneminde ağır ekonomik yaptırımların kaçınılmazlığı gün gibi ortada duruyor. Lakin güneş ve gece iyiye ve kötü olana eşit doğmakta eşit batmaktadır. Yoksulluk tüm emekçi kesimlere güneş ve gece gibi eşit dağıtılmaktayken bir avuç zengin daha da zenginleşecektir. İşte böylesi bir süreç kaçınılmaz olarak kendi krizlerini var edecek ve sendikal hareket için iyi değerlendirildiğinde büyük fırsatlar kapıyı çalacaktır. Kriz derinleştikçe “sendikal temsiliyet” yeterli olmayacak, emekçi kesimler somut çözümlerin ısrarında olana yönünü daha da önemlisi bilincini dönecektir. Böylesi bir yönelmede KESK tek başına yetersiz kalacağından, siyasal alanda yaşanan sağcılaşmanın bir benzerinin sendikal alanda yaşanmasının önünü kesmek başta konfederasyonumuz KESK’in ve üyelerinin görevi olmakla birlikte aynı zamanda tüm ilerici emek örgütlerinin de görevidir.
Parlamentoya milletvekili göndermiş sosyalistlerin sorumluluklarından biri de siyaset ve emek hareketini senkronize etmek olmalıdır. İyi senkronize edilmiş siyaset ve sendikal kurgu, siyaset ve sendikal alanda başka bir umudu var edecektir. Siyaset ve sendikal alanın yelkenini sol ve emek rüzgarıyla şişirecektir. Kamu emek hareketi açısından operasyonel sendikacılığı teşhir etmek için uzun süreçli ciddi bir mücadeleyi kampanyalar biçiminde örgütlememiz yargı yoluna gitmek de dahil olmak üzere fili meşru eylem ve etkinliklerle taleplerimizi görünür kılmamız gerekiyor.
Yandaş sendikalar ile girişilecek polemiklerden çekinmemeliyiz. Sadece “kalabalık oluruz” diyerek yandaş sendika yönetimleri ile birlikte, grev, iş bırakma ve benzeri ortaklaşmalardan uzak durulmalıdır. Sendika yönetimlerinin birlikteliği, sınıfın birlikteliği anlamına gelmez. Kısa bir hafıza tazeleyecek olursak Tekel direnişinde yandaş sendika yönetimlerinin bir araya gelerek önerdikleri sosyal hak mücadelelerinin sınıfsal niteliğinden uzak, çözümün liberal bir uzlaşmada olduğu savının boşa çıkartılamaması gibi boşa düşecek hamlelerden kaçınılmalı ve bir ders niteliği olarak hafızamıza kazınmalıdır. Her alanda olduğu gibi kamu mücadele alanında da liberal uzlaşma teşhir edilmelidir. Sosyal ve siyasal hak mücadelelerinin sınıfsal birliğinin sağlandığı uzlaşmaz çelişkiler KESK tarafından daha net bir şekilde vurgulanmaya çalışılmalı, mücadele çizgisi sınıfın çıkarları doğrultusunda örgütlenmelidir. “Alan” kavramı daraltılmadan geniş kitlelere seslenecek bir mücadele çizgisiyle örgütlenmeli, yani kamu emek hareketi basit bir indirgemecilik ile sadece devlet dairelerine hapsedilmemelidir. Başta kent savunması, işçi mücadeleleri, kadın mücadelesi, gibi birçok mücadele başlığı ile yan yana gelerek toplumsal bir algıyı geniş halk kitlelerinde öne çıkarmalıyız. Tüm şer sac ayaklarının manipülasyonlarına rağmen kamu emekçileri içerisinde ciddi bir arayış söz konusudur. Her ne kadar bugün Memur-Sen üyelerini kendi bünyesinde tutuyorsa kamu emekçilerinin kitleler halinde inisiyatif alarak bir dizi talep ve söylemlerle/söylenmelerle yeni bir bilinci yaratmaları kehanet olmayacaktır. Önemli olan KESK’in kadro ve örgütlenmesiyle buna ne kadar hazır olduğu ve öngörüsünün ne kadar yüksekliğiyle alakalıdır. IMF kapıları ha çalındı ha çalınacak, bir milyoncu sendika pazarı ha çatladı ha çatlayacak. Bizim bahçede tohum toprak altındadır ha filizlendi ha filizlenecek!
Ön bahçemiz emeğin haklarıdır ve hiçbir şekilde vazgeçilemez.
Yetki de etki de ancak mücadele ile alınır.
Yaşasın KESK!
* Yapı-Yol-Sen Samsun Şube Başkanı
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.