İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Beyoğlu’nda çöken binaya ilişkin basın açıklaması yayımladı. Açıklamada riskli binalara ilişkin önlemler alınmadığına dikkat çekilerek Hicret Apartmanı’nın İstanbul açısından olası bir depremde karşılaşılabilecek sorunları gösterdiğine dikkat çekildi Bugün (24 Temmuz) İstanbul Beyoğlu Fuadiye Sokak’ta 4 katlı bir bina çöktü. Yurttaşlar, binanın hemen yanında bir inşaat temeli olduğunu ve bu kaymanın […]
İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Beyoğlu’nda çöken binaya ilişkin basın açıklaması yayımladı. Açıklamada riskli binalara ilişkin önlemler alınmadığına dikkat çekilerek Hicret Apartmanı’nın İstanbul açısından olası bir depremde karşılaşılabilecek sorunları gösterdiğine dikkat çekildi
Bugün (24 Temmuz) İstanbul Beyoğlu Fuadiye Sokak’ta 4 katlı bir bina çöktü. Yurttaşlar, binanın hemen yanında bir inşaat temeli olduğunu ve bu kaymanın da temel çalışması olduğunu belirtti.
Konuya ilişkin TMMOB’a bağlı İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi “Rantı değil insan hayatını ne zaman önemseyeceğiz?” başlıklı bir basın açıklaması yayımladı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
1999 depreminden bu yana bazı kamu binalarının güçlendirilmesi ya da yıkılıp yeniden yapılması ve bazı bölgelerdeki kentsel dönüşüm projeleri(!) haricinde, riskli yapılar için sonuç alıcı uygulamaların gerçekleştirilmediği bilinmektedir.
Sütlüce’deki olay projektörlerin iskânı olmayan, mühendislik hizmeti almadan üretilen kaçak yapılara çevrilmesini zorunlu kılmaktadır. İstanbul genelinde kaç tane böyle konut bulunmaktadır? Bu konutlarda kaç insan yaşamaktadır? İnsanların can ve mal güvenliği için ne gibi önlemler alınmaktadır? Komşu parseldeki temel kazısından bile etkilenerek yıkılan binaların, olası bir depremde ayakta kalması mümkün müdür?
Bu soruların muhatabı elbette merkezi ve yerel yönetimlerdir.
İstanbul’undaki yapıların kayda değer oranda kaçak ve ruhsatsız olduğu bilinmektedir. İstanbullular merkezi ve yerel yönetimlerden kaçak ve ruhsatsız yapılaşmaya dönük köklü çözüm beklemektedir. Oysa hükümet, Haziran ayı içerisinde İmar Barışı adı altında imar affı ilan ederek kaçak ve ruhsatsız yapılara af getirmiştir. Fuadiye Sokak’ta bulunan bina büyük olasılıkla İmar Affı’ndan yararlanacak ve mevcudiyetini yasal statü ile pekiştirecekti, üstelik taşıyıcı sistem güvenliği –inşaat mühendislerince değil- bina sahiplerinin beyanıyla tescillenerek. Yine anlaşılmaz bir uygulamaya imza atan Hükümet, 2018’in Mayıs ayı içerisinde yapı ruhsatlarında mühendis imzası bulunma zorunluluğunu kaldırdı. Mühendisin bilgisi haricinde hazırlanacak yapı ruhsatlarının yapı üretimine ne gibi katkısı olacak bilinmez ama mühendislik hizmeti almadan yapı üretimini teşvik edeceği açıktır.
Bir taraftan imar affı getireceksiniz, diğer taraftan yapı üretim sürecinden mühendisleri uzak tutacaksınız, Fuadiye Sokak faciasında olduğu gibi kamusal sorumluluğunuzu yara sarma, binanın boşaltılmasıyla sınırlı tutacaksınız.
Mühendislik mesleğini devre dışı bırakan, mühendisleri itibarsızlaştıran, imar aflarıyla kaçak yapılaşmayı ödüllendirenlerden insanın can güvenliğini koruması, İstanbul’u depreme hazır hale getirmesi elbette beklenmez. Ne yazık ki bu gün kentsel dönüşüm odaklı rant beklentisi insan hayatından daha değerli ilan edilmiştir.
Ülkemiz Hicret apartmanı, Zümrüt apartmanı gibi depreme gerek kalmadan yıkılan ve onlarca cana mal olan facialarıyla ünlüdür. Fuadiye Sokak ise apartman sakinlerinin dikkatiyle can kaybı olmadan atlatılmıştır. Hicret’ten, Zümrüt’ten çıkarılmayan ders şimdi Sütlüce ile devam etmektedir; umarız bu defa ders alınır.
İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, Fuadiye Sokak’a bir heyet göndermiş, gerekli incelemelerde bulunmuştur. Sütlüce ve daha niceleri, İstanbulluların olası bir depreme karşı ne kadar korunaksız olduğunu göstermektedir.
Bunun sorumluluğu ise hiç şüphesiz kentleşme ve yapılaşmaya rant penceresinden bakanların üzerindedir.
Sendika.Org