Pek çok kişinin elde etmek için kırk takla attığı rütbeleri, kalbinizin ve aklınızın tersiyle itiyorsunuz
Allah canımı alsa da ölmüşlerine şikayet etsem dediğimiz sol liberal lütufkârlardan olmadığınız ortada. Pek çok kişinin elde etmek için kırk takla attığı rütbeleri, kalbinizin ve aklınızın tersiyle itiyorsunuz
Azizim,
Duyduk ki galibi olmayan bir kaos altındaymışsınız. Bazı satırları silmek istiyorlar anlaşılan. Sayfa aralarına yeni içerikler ekleyenler, bu samimi çabalarının “vong vong” diye ses çıkaranlarca ödüllendirileceğini tahmin ediyorlardır. Biri size yumruk atarsa sütlaç ikram edecek haliniz yok.
Şiir düzlüğünde “Ölünün arkasından konuşmak” adıyla yer alan şiirde anlatılan “tarihsel süreci” bilirsiniz. Pişkinlik, hacıyatmazlık, mollaların lakırdısından bahseder. Toplumun tutucu güdülerini besleyenlerden. Her kesim ve uçlardan, asık suratlı rüşvetlerden. Yazıldığı tarih 1970. Özgürlüğünüzden mahrum kaldığınız bugünleri de geçmişi de açıklayan bu metni yeniden gözden geçirmekte fayda var. Ölünün arkasından ballandıra ballandıra konuşmak gerek sanırım.*
Yakın zamanda Tunalı’da gezerken bir meslektaşınızla karşılaştık. Hoş beş ettik. Düşünce suçlusu olduğunu sanıyordum, düzeltti “düşünce ve ifade suçlusu” imiş. Bundan sonra daha dikkatli olacağıma söz verince affedildim. Çay kahve için sözleştik, bayrama kadar “gaspedilmiş” özgürlüğünüze kavuşur iseniz sizi de alırız. Ölünün arkasından gıybete devam.
Egemenlerce politik açıklama yetmeyerek “merdiven basamaklarında yapılan politik açıklama” şeklinde suçlar icat edildiğine göre arkadaşımızın redakte çabası yerinde. Kuşkusuz siz de aynı konumdasınız. Belki başka suçlar da icat edilip, bocalanmıştır. Eş başkan gibi eş suçlar filan. Aritmetiği ve tarih bilinci zayıf olan toplumlarda bu çok mümkün.
Size tam olarak nasıl hitap edeceğiz sevgili Hamzaoğlu?
Halkın ve hakkın olduğu her yerdesiniz. Profesyonel mesleğinizle Dilovası Havzası’nda, arkadaşlarınızla verdiğiniz ekoloji ve halk sağlığı mücadelesinde, özgürlük eşitlik mücadelesinde.
Allah canımı alsa da ölmüşlerine şikayet etsem dediğimiz sol liberal lütufkarlardan olmadığınız ortada. Pek çok kişinin elde etmek için kırk takla attığı rütbeleri, kalbinizin ve aklınızın tersiyle itiyorsunuz. Kürt “modernist monolitikler” neye uğradığını şaşırıyor. Bırakınız profesörlüğü ortalama bir doktor olarak, bir iki slogan atıp, ortaya karışık liberal etkinliklerde “Kürtler eziliyor vs vs” ifadeleriyle mümkünse birkaç gün risksiz gözaltına da alınıp, mağduriyet satarak geçiminizi sağlayıp, tanınırlığınızı da illaki arttırıp, “mış” gibi yapanlara eklenerek güç odaklarının konforunu sürebilirdiniz. Böyle olsa idi şu an cezaevinde olmaktansa Paris’ten misal “HDP şöyle, HDK böyle, CHP, AKP, saray maray” sallayıp dururdunuz, bu stratejik derinliğe ve kertenkele tekniğine bağışıklığı olmayanlarca alkışlanır, yere göğe de konmazdınız. Üniversiteli politik ergenlerin “duyar kasmak” şeklinde adlandırdıkları -ancak kesinlikle kanmadıkları- atmosferde bilhassa Diyarbakır/ Sur içinde hiç risk almadan “kahramanca” pozlarla ve batıdan aktarılan sivil toplumcu fonlarla malınızı mülkünüzü arttırmak varken iş mi bu yaptığınız?
İlahi sevgili Hamzaoğlu. İlahi.
Tamam, “politically correct” bunu gerektirir. Tamam, mücadelede kalıcı ve sağlam iz bırakırken adınızı yazmasanız da olur. Tamam, ölünün arkasından ancak ilkeli adımlar atılırsa halklar ve haklar mücadelesi rotasını belirler, romantik bir heves olmaktan çıkar. Ama dürüstlük çıtasını öyle yükseltiyorsunuz ki yoksul ve acılı halkın değerlerini, azgın bir kene gibi, yıllardır sömüren bazı çok mühim zatı muhteremlerin ve egemenlerin cilaları bitiyor azizim.
Mektubumu artık “Seçim Spor ve Skor”larına alışmış yüce meclis ve demokrasi mücadelesinde, henüz kimsenin dansöze para takarken çekilmiş fotoğrafının dolaşıma sokulmayışına günde üç defa şaşırarak bitireceğim.
Özgürlüğünüze bir an önce kavuşmanızı, yaklaşan bayramda sevdiklerinizle kucaklaşmanızı dilerim. 6 Mayıs’ta yanınızda olamadığım için, annenizin taziyesine katılamadığım, sessizliğinize eşlik edemediğim için bağışlayınız. Ruhu şad olsun.
Kardeşiniz, Nalan Temeltaş
* Ölünün Arkasından Konuşmak / Ece Ayhan
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.