Senatör Graham’ın net olarak dile getirdiği gibi, Amerikan egemen sınıfı bölgedeki askeri varlığından kesinlikle vazgeçmeyecektir.
KDHC üzerindeki ekonomik yaptırımlarda biraz rahatlama en fazla Çin’in önünü açacak. Amerikan liberallerini kızdıran unsurlardan birisi, Kuzey Kore ile olası bir yumuşamanın meyvelerini Çin’in toplaması olasılığının yüksekliğidir
Kim Jong Un ve Trump’ın beklenen buluşması Singapur’da gerçekleşti. Trump ve Kim’in yaptığı özel görüşme ve sonrasındaki heyetler arası görüşme ardından imzalanan ortak deklarasyonun içeriğinin ortaya çıkmasıyla tartışmalar başladı. Deklarasyonun bütününe bakıldığında asıl altı çizilmesi gereken nokta, Kore Yarımadası’nda barışın tesisi ve nükleerden arınma sürecine ilişkin genel geçer sözlerin dışında belgede hiçbir somut önerinin ve adımın bulunmamasıdır.
Belgede bulunmayan ama Trump’ın basın toplantısında dile getirdiği bir unsur önem taşımaktadır. Trump basın toplantısında, “Savaş oyunlarını durduracağız. Bu bize muazzam miktarda tasarruf sağlayacak” dedi. Trump’ın bu sözü, Güney Kore ile birlikte yürüttüğü ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’ni (KDHC) rahatsız eden askeri tatbikatlara en azından ara verileceği yönünde bir mesaj olarak algılandı. Trump, Kore’deki 32 bin Amerikan askerini evlerine getirmek istediğini belirtirken, “bunun şimdilik denklemin bir parçası olmadığını” da sözlerine hemen ekledi.
KDHC’nin atmayı düşündüğü adımlardan biri yine Trump tarafından dillendirildi. Trump, Kim’in “önemli bir füze deneme sahasını yok etmeyi kabul ettiğini” söyledi, bu adımın ortak deklarasyonda yer almamasını ise, buna söz konusu belgenin oluşturulmasından sonra karar vermeleriyle açıkladı.
Ortak deklarasyonda yer almayan bir başka önemli unsur yine Trump’ın açıklamalarında ifadesini buldu: “Yaptırımlar nükleer silahların artık bir unsur olmadığından emin olduğumuz zaman düşecek. Onları kaldırmayı dört gözle bekliyorum.” KDHC’ye uygulanan ekonomik yaptırımların kaldırılmasını nükleer silahlardan tümüyle arınma koşuluna bu sözleriyle bir kez daha bağlayan Trump, bunun gerçekleşmesi durumunda Kim’in “ödüllendirileceğini” de tekrarladı. KDHC’nin nükleer silahlarından vazgeçtikten sonra başaracağı şeylerin sınırı olmadığını belirten Trump, Kim’in “halkı için yeni bir bolluk dönemini getiren bir lider olarak hatırlanacağını” iddia etti.
Basın toplantısında, nükleer silahlardan tam ve geri dönülmez bir tarzda arınma konusunda bir netliğin ortaya çıkmadığı yönündeki bir soruyu yanıtlayan Trump, “Sadece bir günlüğüne buradaydım. Bu süreç gerçekleşecek” dedi.
Ortak deklarasyonu ve Trump’ın konuşmalarını Washington Post’ta değerlendiren Anne Applebaum, ortak deklarasyonda yer alan ifadelerin ABD ile KDHC arasında daha önce defalarca gündeme gelen “özden yoksun ve belirsiz” “barış anlaşmaları ve nükleer silahlardan arınma” süreçleri ile hiçbir önemli farkının olmadığını ileri sürüyor ve fakat bir noktaya da dikkat çekiyordu. Applebaum’a göre bu farklılık noktası, KDHC ile daha önce de benzer süreçler geliştiren Demokrat ya da Cumhuriyetçi ABD başkanlarının bu konuda hiçbir zaman böylesi bir şov yapmamasıydı. Applebaum’a göre, ortada gerçek manada bir başarı yoktu, tersine neredeyse ciddi hiçbir şey almadan ciddi tavizler verilmiş ama bu durum Trump tarafından bir kişisel şova dönüştürülerek sunulan fotoğrafla Trump “barış isteyen” bir “anlaşma yapıcı” imajı çizerek istediğini almıştı. (Trump and Kim got what they wanted. The rest of the world, not so much, June 12)
Applebaum’un yorumları, katı Trump karşıtı ama onunla aynı ölçüde savaş yanlısı ve emperyalist baskı taraftarı liberallerin genel yaklaşımını yansıtan unsurlar içeriyordu. Applebaum’a göre, Stalin’in inşa ettiğinden çok az farklılıklar taşıyan “küçük, yoksul, çoğunlukla aç bir ülke” olan KDHC bu zirvede ABD ile eşit gibi muamele görmüştü. Eğer Kim nükleer silah ve balistik füze programlarını sürdürüp başarılı sonuçlar almasaydı Trump orada olmayacaktı. İkilinin ülkelerin bayrakları önündeki tokalaşma görüntüleri, Kim’in meşruiyetini arttıracak, onun koltuğunu terk etmesini daha da zorlaştıracak bir sonuç yaratmıştı.
Applebaum, güvenliğin ve ekonominin giderek daha fazla karmaşıklaştığı bir dünyada Trump’ın önceki anlaşmaları, kurumları yıkıma uğratmaktan başka hiçbir başarı gösteremediğini ve bunun en son örneğini de G7 Zirvesi’nde verdiğini ifade ediyordu. Ona göre, bu durumun baskısı altındaki Trump açısından bu buluşma kolay bir başarı gösterisi sunacağı kişisel bir değere sahipti ve bu durum Kim’e de yaramıştı, dolayısıyla bu buluşmanın kazananları kendi ülkeleri aleyhine olsa da Trump ve Kim’di.
Amerikan liberalizmi böyleydi. New York Times editoryası da Trump’a son derece kızgındı. Editoryaya göre, Trump’ın tüm gür sesli söyleminin aksine ortak deklarasyonda konunun özüne ilişkin ciddi hiçbir ilerleme işareti yoktu. Editorya da Trump’ın çok küçük şeyler karşılığında ciddi tavizler verdiğini ileri sürüyordu. Kuzey Kore’nin ilk kez “nükleerden arınma” duyurusu yaptığı 1992’deki açıklaması ile bugünkü arasında herhangi bir nitelik farkı yoktu. Editorya’nın kızgın olduğu esas nokta, henüz birkaç gün önce Trump’ın Amerika’nın G7’de demokratik müttefiklerine düzenlediği saldırıların ardından “Kuzey Kore diktatörünün erdemlerini taşkın bir şekilde dile getirmesi” ve “askeri tatbikatları durdurma yaklaşımıyla” KDHC’nin bu tatbikatları sürekli olarak “provokasyon” olarak adlandırmasına gerçeklik değeri kazandırmasıydı. (Trump Gushes Over North Korea, June 12)
New York Times editoryası da Applebaum’la aynı konuya takılmıştı. Editoryaya göre, Kim ne dedesinin ne de babasının gerçekleştirebildiği bir şeyi başarmış, Amerikan başkanıyla bir eşit olarak kabul gördüğü, ülke bayraklarının yan yana dalgalandığı ve bir nükleer güç olarak kabul edildiği bir fotoğraf sunmuştu dünyaya. Editorya, Trump’ın KDHC’ye uygulanacak yeni yaptırımlardan vazgeçtiği yönündeki açıklamasını gündeme getiriyor ve bunun diğer ülkelere de mevcut yaptırımları hafifletme yönünde bir motivasyon kazandıracağını ileri sürüyordu. Bunun sonucu açıktı: Kim bu buluşmadan çok önemli kazanımlar elde etmişti. New York Times’ta yazan bir başka liberal David E. Sanger’de aynı kızgın tonla Kim’in dedesi ve babasının verdiklerinden fazla hiçbir şey vermeden çok daha fazla şey aldığını iddia ediyordu.
Trump ve Kim’in buluşmasının hemen ardından bir açıklama yapan Güney Kore Devlet Başkanı Moon, bu buluşmanın Kore Yarımadası’nda barışa ulaşma yönünde önemli bir adım olduğunu dile getirdi ve buluşmayı selamladı. Editorya ise Trump’ı eleştirmek için Güney Kore yetkilileri adına konuşuyor, Trump’ın bu adımının en fazla Amerika’nın güvenlik şemsiyesi altında bulunan Güney Kore ve Japonya’yı rahatsız edeceğini ifade ediyordu. Editorya, Moon’un bu buluşmayı coşkuyla selamladığını kabul ediyor, ama diyordu “Güney Kore yetkilileri Trump’ın Kim’e çok hızlı tavizler vermesinden rahatsız.” Devlet Başkanı Moon’un coşkuyla selamladığı buluşmadan gerçekte kim rahatsız?
Bu soruyu, New York Times’a Seul’den yazan Choe Sang-Hun yanıtlamıştı. Hun konuyla ilgili yazısında, muhafazakar Güney Korelilerin Trump’ın askeri tatbikatları durdurma konusundaki sözlerinden duydukları rahatsızlığı vurguluyordu. Amerikan güvenlik şemsiyesinin muhafazakar Güney Koreliler için taşıdığı önemi anlatan Hun, bu çevrelerde askeri tatbikatların ABD-Güney Kore ittifakının en bariz göstergesi olarak kabul edildiğini ileri sürüyordu. “Muhafazakar Güney Koreli” kategorisinin ülkedeki sıkı ABD işbirlikçilerinden oluştuğu biliniyor. Bu gruplar Kim-Moon buluşmasına da çok sert tepki göstermiş, protesto gösterileri düzenlemişti. Bu gruplar, barışın ve halkların kardeşliğinin düşmanı, Amerikan emperyalizmine uşaklığın şampiyonlarıdır. Amerikan liberalleriyle buluştukları ortak nokta tam olarak burasıdır. “Güney Koreli muhafazakarlar” Kore Yarımadası’nda barışı tesis etmek amacıyla kurulduğu iddia edilen masada bir sandalyeye dahi sahip olmamaktan hiç rahatsızlık duymazlar çünkü iradelerini bütünüyle ABD emperyalizmine teslim etmiş olmak onların uzun süredir normalidir.
Editorya ve diğer liberaller Trump’a vururken kendi emperyalist yönelimlerini dışa vuruyor, çarpıcı bir gerçekliğe ışık tutuyordu. Bu gerçeklik, doğrudan kendi geleceğini ilgilendiren önemli bir konunun konuşulduğu masada Güney Kore’nin kendine masanın kenarında dahi oturacak bir yer bulamamasıydı. Amerikan emperyalizminin sunduğu güvenlik şemsiyeleri, işte bu örnekte görüldüğü derecede iradesi ezilmiş vassal devletler yaratmanın en önemli aracıydı. Amerikan liberalizminin tümünün yazılarında galiz küfürler savurdukları Kim’e duydukları nefretin kaynağında da KDHC’yi böyle bir vassal devlete dönüştürememiş olmanın yarattığı öfke vardı.
Güney Kore Devlet Başkanı Moon konuyla ilgili açıklamasında, buluşmayı “Dünya üzerindeki son Soğuk Savaş mirasının yıkılması” yolunda “tarihsel bir adım” olarak selamlamıştı. Moon’un bu sürecin başından beri sergilediği yaklaşım, Kore Yarımadası’nda kalıcı bir barışa ulaşma yolunda kararlı adımlar atma yönündeydi. Trump-Kim buluşmasının açığa çıkardığı tablo, Amerikan liberallerinin “Soğuk Savaş mirasına” sımsıkı sarıldıklarını ve onu bırakmaya hiç niyetli olmadıklarını ortaya koyuyor.
Amerikan Senatosu’nun Silahlı Kuvvetler Komitesi’nin etkili üyesi Lindsey Graham, Amerikan askerlerinin Kore’den çekilmesi, askeri tatbikatların durdurulması fikrine “çok keskin karşı çıkacağını” söylüyor ve ekliyor “bunu Çinliler istiyor ve bekliyor” “bunu biz neden yapalım?” ABD’nin sunduğu güvenlik şemsiyesi, onun bölge üzerindeki hegemonyasını kurma ve sürdürmesinde en önemli dayanak noktasıdır. Koreli politik güçlerin son 6 ayda geliştirdikleri ikili ilişkiler bu buluşmaya giden yolu açtı. ABD bir anlamda bu yola girmek zorunda kaldı. KDHC üzerinde uygulanan baskı politikası bu ülkeden sonra en fazla Çin’i etkiliyordu. Bir yumuşama sürecinden en avantajlı çıkacak ülke de Çin olacak.
Çin yönetiminin gazetesi Peoples Daily’de yayımlanan imzasız bir yazıda, buluşmanın “önemli ve doğru bir adım” olduğu vurgulanıyor, bu adımın son bir yıldaki çabaların ürünü olduğu belirtiliyordu. Çok ciddi zorluklar bulunmasına rağmen bu doğru rotada ilerlemenin önemine dikkat çekiliyordu. (After Singapore talks, what comes next? June 13)
Çin’in bir süredir KDHC ile ekonomik ilişkilerini geliştirmek amacıyla yeni hamlelere hazırlandığı biliniyor. KDHC üzerindeki ekonomik yaptırımlarda biraz rahatlama en fazla Çin’in önünü açacak. Amerikan liberallerini kızdıran unsurlardan birisi, Kuzey Kore ile olası bir yumuşamanın meyvelerini Çin’in toplaması olasılığının yüksekliğidir.
Amerikan egemen sınıfının kabusu onun “güvenlik şemsiyesine” gereksinim duyulmayan bir bölgenin ortaya çıkmasıdır. Senatör Graham’ın net olarak dile getirdiği gibi, Amerikan egemen sınıfı bölgedeki askeri varlığından kesinlikle vazgeçmeyecektir. Trump yönetiminin gerçekte hiçbir yeni unsur içermeyen bu adımının ciddi sonuçlar üretme şansı oldukça zayıf görünüyor.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.