Değişim ve gelişim demek, düzen ve sistem değişikliğini ve bu değişikliğin toplumsal/sınıfsal yararlılığı ve eşitliği ile ilgilidir daha çok. Sporun düzeni, düzenin sporu ile değişmez
Değişim ve gelişim demek, düzen ve sistem değişikliğini ve bu değişikliğin toplumsal/sınıfsal yararlılığı ve eşitliği ile ilgilidir daha çok. Sporun düzeni, düzenin sporu ile değişmez. Buralardan böyle umutlar beslemek yersiz olur
2-3 Haziran 2018 tarihinde gerçekleştirilen Fenerbahçe Spor Kulübü seçimli olağan kongresi, Ali Koç’un Fenerbahçe Spor Kulübü başkanı seçilmesiyle sonuçlandı.
Öncelikle belirtmek gerek ki, Ali Koç’un Fenerbahçe başkanlığı için en uygun ve en yakışan başkan olduğuna ilişkin durum, Ali Koç’un bireysel niteliği ve durumundan çok, ülkemizdeki spor ve özellikle futbol camiasının tartışmalı düzeyi ve niteliği ile ilgilidir.
Aziz Yıldırım’ın 20 yıl süreyle başkanlık yapmayı başarabilmiş ender kişiliklerden birisi olması önemlidir. Bu zaman süreci dahi analiz edilmeye değer bir konudur. Bir spor kulübünün 20 yıl süreyle başkanlığında kalabilme becerisi nasıl baktığınıza ve nereden baktığınıza göre değişen bir analizi gerektirir. Ama bunu öncelikle Fenerbahçe kulübü içinde olan veya kulübü yakından izleyenlerin yapması gerektiği açıktır. Gerçek olan şu ki, bir yerde ne kadar kalırsanız kalın, ne kadar kaldığınızdan çok nasıl kaldığınız çok daha önemlidir. Ve bir yerde ne kadar kalırsanız kalın bir gün gidecek olmanız gerçeği asla değişmemektedir. Bu yüzden geride bıraktığın şey kesinlikle ürettiğiniz değerler olmalıdır, yıktığınız ve yok ettiğiniz değil.
Altı çizilmesi gereken önemli konulardan birisi de eğer Fenerbahçe futbol takımı bu sezon şampiyon olsaydı, söz konusu kongre yine aynı şekilde mi sonuçlanacaktı konusudur. Çünkü aynı şekilde sonuçlanacağı varsayımı Türkiye futbolu ve spor kulüpçülüğünde önemli “gelişim” ve değişime işaret edebilecek bir delege davranışına tekabül ederdi. Ve böylesi bir tutumu gözlemleyebilmeyi bir “spor okuryazarı” olarak çok isterdik.
Şike davasına ilişkin yaşananlara, kumpas meselelerine hiç girmeden geçen sürecin 20 yıla ilişkin olarak iyi değerlendirilmediğini söylemek sadece Aziz Yıldırım ile ilgili bir mesele değil, Türkiye spor yönetimi ve spor sistemi ve işleyişi ile doğrudan ilgili olduğunu vurgulamak gerekir.
Şimdilik ve kongre sonucuna ilişkin sıcağı sıcağına bir ön değerlendirme yapma ihtiyacına yönelik olarak bazı notları şu şekilde özetlemek olasıdır;
1. Aziz Yıldırım Fenerbahçe’ye çok şey kazandırmıştır elbette. Ali Şen de kazandırdı, Faruk Ilgaz da, diğerleri de… Lakin bu tarihsel not düşülmüş kişilerin hiçbirisi de uluslararası spor entelijansiyasına çok yakın ve uygun davranamadılar. Genel olarak oryantalist veya pragmatist oldular. Başka türlü olamazlardı, çünkü öyleydiler.
2. Bizde insanlar bir görevden ve bir kurum başkanlığından gidilmesi gereken en iyi zamanda gitmeyi beceremiyorlar. Aziz Yıldırım da bunu beceremedi. Oysa aday olmasaydı, belki de daha güzel bir veda olacaktı.
3. Ali Koç Türkiye’nin en büyük burjuva ailesi üyelerindendir. Bu kimi Fenerbahçeli için övünç nedeni olurken, kimisi için de avantajlı bir durum teşkil edebilir. Ama aynı durum bizim gibi spora sosyolojik, ekonomik ve politik açıdan bakmaya çalışanlar için Türkiye’de ve tüm dünyada spor ve futbolun finans kapitalin yönetimi ve kontrolü altında giderek daha da metalaşacağına ilişkin gerçeklerden sadece birisidir. Oysa sporu ve futbolu halkın ve emekçilerin de oyunu kılmak gerektiği en büyük ihtiyaçlardan birisidir.
4. Kongre sonucu sürpriz değildir. Ama başkanlık seçiminin sayısal sonucu sürpriz gibi durmaktadır. Çünkü pek çok kişi, iki aday arasında bu denli büyük oy fark beklememekteydi. Bu aslında farklı bir açıdan bakıldığında “tek adamlık karşıtlığının” bir tezahürü olarak da okunabilir. Böylesi bir okuma aynı zamanda spor, toplum veya ülke yönetimlerinin bir kişinin kişisel inisiyatifinden kurtulup kadro, takım, meclis gibi kolektifleşmiş yönetimlere geçmesi gerektiğine işaret eden bir uyarı ve tercih olarak değerlendirilmelidir.
5. Bu başkanlık değişiminin “Ali Koç başkan, Fenerbahçe şampiyon” ihtiyacı ve gereğinden hareketle değil, uluslararası ihtiyaç ve gerekçelere dayanmış olması gereğinin ne derece hissedilerek Ali Koç tercih edilmiştir, bunu bilemiyoruz. Ama Ali Koç’un bunu anlama ve hissetme olasılığı yüksek olsa gerektir.
6. Değişim ve gelişim demek, düzen ve sistem değişikliğini ve bu değişikliğin toplumsal/sınıfsal yararlılığı ve eşitliği ile ilgilidir daha çok. Buralardan böyle bir sonuç ve farklılık beklemek saçma olur elbette. Sporun düzeni, düzenin sporu ile değişmez. Bunlar çok başka şeyler. Buralardan böyle umutlar beslemek yersiz olur. Ama en azından yeni başkanın hiç olmazsa düzen içi de olsa “Kimseden menfaat beklemedik, çıkar ilişkisine girmedik” türünden ifadesi dahi, Fenerbahçelileri ve sporseverleri mutlu etmeli.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.