Çevrimiçi mobil uygulamaların giderek artan kullanımı, emek piyasasını sabit iş sözleşmelerinden uzaklaştırmaya başladı. Bu durum politikalarda pek çok değişikliğe neden olacak
Çevrimiçi platformlara dayalı yeni gelişen ekonominin toplumsal etkileri konusunda Facebook’a ilişkin tartışmalar bu işin yalnızca bir parçası. Hindistan şehirlerinde Uber ve Ola uygulamalarına karşı binlerce taksicinin yaptığı grev esnek ekonomiye ve bunun özellikle emeğe etkisi üzerine çok önemli soruları ortaya çıkarıyor
Şimdilerde uygulamalar hayatımızın her alanında. Onları, taksi çağırırken, yemek sipariş ederken, arkadaşlarımızla iletişim kurarken, ödemelerimizi yaparken ve daha birçok yerde kullanıyoruz. Bu uygulamaların bazıları, zaten tanıyor olduğumuz insanlarla iletişim kurmak için kullanılıyor. Diğer pek çok uygulama ise birbirine yabancı insanlar arasında bağlantı kuruyor. WhatsApp bunlardan ilkinin örneklerinden biri. Airbnb ise ikincisinin. Bu uygulamalar aynı zamanda –uzun vadeli geleneksel iş sözleşmelerinin yerini her iş başına ödeme yapılan– esnek ekonominin de merkezinde. Tüm bunlar toplum için ne anlama geliyor?
Çevrimiçi platformlara dayalı yeni gelişen ekonominin toplumsal etkileri konusunda Facebook’a ilişkin tartışmalar bu işin yalnızca bir parçası. Hindistan şehirlerinde Uber ve Ola uygulamalarına karşı binlerce taksicinin yaptığı grev esnek ekonomiye ve bunun özellikle emeğe etkisi üzerine çok önemli soruları ortaya çıkarıyor.
Bu tarz uygulamaların artan bir popülerlikle karşılanmasının birçok nedeni var. Örnek olarak, Uber gibi toplu taksilerin her gün ev ile işyeri arasında gidip gelen insanlara geleneksel taksiye oranla rahat bir alternatif sunmuş olduğuna pek şüphe yok. Taksici örgütleri tarafından dünyanın pek çok yerinde toplu taksilerin neden olduğu rekabeti ortadan kaldırmaya dönük girişimler, yalnızca taksi kullanıcılarına zarar veriyor. Meselenin bir de diğer yüzü var elbette, müşteri arama masraflarının azalması gibi. Bu uygulamalar aynı zamanda taksilerin yol kenarlarında vitesi boşa alıp müşteri beklemesindense daha etkili kullanılmasını sağlıyor.
Yine de, esnek ekonominin bir de gri yüzü mevcut. Bazı eleştirmenler, bu ekonomiyi, işçilerin üyesi oldukları çevrimiçi platformların merhametine terk edildiği Dickensçı bir dünyaya benzetmekte. Diğerleri ise çok az hakka sahip olan dijital serflerden bahsetmekte. Uber ve Ola taksi şoförlerinin neden araçlarıyla yola düşmüş olduklarına ilişkin bildirilen gerekçeler, esnek ekonomi dahilinde emeğin rolüne dair bazı daha derin sorular ortaya koymaları nedeniyle, özellikle de pek çok düşünürün bir serbest çalışanlar ekonomisinin küresel istihdam sıkıntısına karşı bir çözüm olduğuna inandığı bir zamanda, bu bağlamda üzerine odaklanmaya değer gerekçelerdir.
Burada iki önemli ekonomik mesele bulunuyor. Birincisi, çoğu geleneksel şirket bireysel riskler almaya yönelik mülkiyet ilkesine dayalıdır. Fakat bu ilkenin çevrimiçi platformlardan yürüyen ekonomik hareketlere uygulanması mümkün görünmüyor. Burada, işçi üretim aracını satın alabilmek için finansal risk alan kişi durumunda. Platformlar, kazançtan pay alıyor çünkü işçilere ulaşabilecekleri potensiyel bir müşteri ağı sunuyor.
İkinci olarak, çevrimiçi platform piyasaları ağ dışsallıkları nedeniyle tekel ortaya çıkarmaya eğilimlidir. Müşteriler ne kadar çok tedarikçinin aynı ağı kullandığını bilirse, o ağlara o kadar fazla dahil oluyorlar. Ayrıca tedarikçilerin sayısı da artıyor çünkü çok sayıda müşteri hizmet almak için bekliyor. Böylece ağ katlanarak değerleniyor. Sorun kazancın dağılımında. Kazanç çevrimiçi platform ve üyeleri arasında nasıl dağılmalı? Bu sorun, platformlar tekelleştikçe daha da ağır bir hal alıyor. Platformun önüne koyduğu koşulları kabul etmeden oyuna giremeyecek noktaya geliniyor.
Bu yazı bir saatleri geri alma, eskiye dönme çağrısı değil. Bilgisayar devrimi sonrası işlem ücretlerinin çökmesi, kompleks küresel tedarik zincirlerine dahil entegre şirketlerin ayrı fiyatlandırma yapmalarına neden olurken, uygulamaların giderek artan kullanımı da emek piyasasını güvenceli iş sözleşmelerinden uzaklaştırdı. Bu durum çok sayıda politika değişikliği yaratacaktır. İlk olarak hükümetler, esnek ekonominin özünde bulunan gelir uçuculuğuna karşı bir çeşit gelir garantisi verme ihtiyacı duyacak mı? İkinci olarak, rekabeti denetleyenler, ağın etkisi sayesinde tekelci bir güce sahip olan çevrimiçi platformları dert etmeye başlamalı mı? Üçüncüsü, işçi sınıfının Sanayi Devrimi’nden bu yana elde ettiği hakları korumak için kolektif hareketine alternatif olabilecek bir şey var mı? Dördüncüsü, çevrimiçi platformlarla o platformları bir şeyler satmak için kullanan kişiler arasında adil gelir dağılımının nasıl sağlanacağına ilişkin rasyonel prensipler var mıdır?
Bu soruların kolayca verilebilecek yanıtları yok. Bu konuların çoğu gelişmiş ülkelerde hararetle tartışıldı. Hindistan’ın da bu tarz tartışmalara ihtiyacı var – Özellikle de modern şirketlerin Hindistan’a istihdam sorununa çözüm olarak sunduğu, inancın gittikçe aratarak mikro-girişimciliğin istihdama tercih edildiği bir zamanda.
[Livemint’teki İngilizce orijinalinden Mert Arslan tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.