Siyasi iktidardan gelen talimatın dahi taraftarın geri adım atmasını sağlayamadığı açık. Üstelik buna siyasi iktidarı destekleyen taraftarlar da dahildir. Taraftar, Beşiktaş’a karşı verilen kararın haksız olduğunu düşünmüş, siyasi iktidarca baskı ve özellikle ekonomik yaptırımlar dayatılabileceğini göze almış, ama kendi değerleri uyarınca bir ortak görüş etrafında kenetlenmiştir Beşiktaş, rakibi Fenerbahçe ile 19 Nisan’da oynanan ve yarıda kalan […]
Siyasi iktidardan gelen talimatın dahi taraftarın geri adım atmasını sağlayamadığı açık. Üstelik buna siyasi iktidarı destekleyen taraftarlar da dahildir. Taraftar, Beşiktaş’a karşı verilen kararın haksız olduğunu düşünmüş, siyasi iktidarca baskı ve özellikle ekonomik yaptırımlar dayatılabileceğini göze almış, ama kendi değerleri uyarınca bir ortak görüş etrafında kenetlenmiştir
Beşiktaş, rakibi Fenerbahçe ile 19 Nisan’da oynanan ve yarıda kalan Türkiye Kupası maçına ilişkin Türkiye Futbol Federasyonu’ndan (TFF) çıkan kararı istişare etmek niyetiyle, 26 Nisan günü Beşiktaş Divan Kurulu’nu olağanüstü toplantıya davet etmiştir. Bu toplantıda divan kurulunun karar alma yetkisi bulunmuyordu, ancak gündem olarak belirlenen konu hakkında görüş bildirme hakkına sahipti. Bu gibi durumlarda teamül bakımından divan kurulu ve yönetim kurulunun görüş birliği içinde olması elbette istenen bir durumdur. Fakat bir zorunluluk değildir. Yani kararı alan her zaman yönetim kurulu üyeleridir. Burada da durum farklı değildi.
Toplantının sonucunda, divan kurulu üyelerinin tamamına yakınının yaşananlara tepki olarak “takımın maça çıkmaması” yönünde görüş belirtmesinin ardından, yönetim kurulu bir bildiri yayımlamış ve divan kurulunun görüşünü kararı olarak bildirmiştir. Böylece Beşiktaş maça çıkmama kararı almıştır. Bu karar sonrası Beşiktaş’a yanlı ya da karşı birçok yorumda bulunuldu. Bunlar arasından siyasete ilişkin olanları burada oldukça önemli bir yer tutmaktadır.
Hep aksi söylense de, Türkiye’de siyaset daima futbolun içinde olmuştur. Bu daha çok, maalesef “siyasiler”in futbol üstünden “siyasi rant” sağlamaları şeklinde kendini göstermiştir. Çünkü siyasiler açısından futbol aracılığıyla kitlelerle buluşmak çok kolaydır. Örneğin siyasiler bir şehre toplantıya gittikleri zaman boyunlarında o bölgenin takımının atkısını görebilirsiniz. Bu durum ülkemizde futbolun kitleleri birleştiren bir güç olarak kullanılmasından ziyade, onun aracığıyla düzen siyasetçilerinin değişik biçimlerde rant sağlama çabasında oldukları şeklinde değerlendirilmelidir. Bu elbette madalyonun bir yüzüdür. Diğer yüzü ise siyasi rantın bedeli olarak, kulüp başkanlarının, kendi kulüpleri için çeşitli ayrıcalıklar talep etmeleridir. Mesela yıllardır, en başta “4 büyükler” olmak üzere, çeşitli kulüpler için vergi afları çıkarılmaktadır. Dahası siyasi iktidarlar tarafından kulüplere yok pahasına araziler tahsis edilmekte ve devlet kurumları kulüplere, statlara ve yayın ihalelerine sponsor olmaktadır. Bütün bunlar bir “alışveriş”in neticesidir. Türkiye’de, öyleyse, futbolun ekonomik açıdan siyasetin elinde olduğu söylenebilir. Hal böyleyken siyasilerin futbola etkide bulunmaması gibi bir ihtimalden söz etmek mümkün müdür?
Peki siyasiler futbolu nasıl etkilerler? Bu öncelikle, özerk olması beklenen federasyona ve içinde bulunan kurullara ve de bu kurumlardaki karar mercilerinde bulunan insanlara, iktidarın istediği şekilde karar vermeleri için talepte bulunulması ve ardından her birinin baskı altına alınmasıyla gerçekleşir. Bu durum mevcut siyasi koşullar ve federasyon başkanının iktidar tarafından atandığı göz önüne alındığında, artık baskıdan da bahsedilemez. Baskı durumu artık talimat verme ve verilen talimat sonucunda itaat etme ya da reddetme durumuna dönüşmüştür.
Mesela burada, yukarıda anılan maçın futbol hukuku bakımından nasıl yorumlanabileceği üstüne düşünmek mümkündür. Bu yorumlardan biri, “Beşiktaş’ın hükmen galip olarak ilan edilmesi” şeklindedir. Buna karşı haklı ya da haksız elbette başka yorumlar da çıkartılabilir. Buna karşın, maça ilişkin olarak hiç yeri yokken, futbol hukukunun dışına çıkarak bir “kumpas”tan bahsedilmesi konunun tartışılmasını spordan çıkarıp siyaset alanına taşımıştır. Bu savunu ilk olarak Fenerbahçe yönetiminden gelmiştir. Akabinde siyasi iktidar tarafından “Bu olayda kumpas gözüküyor” minvalinde ifadeler kullanılmıştır. Bu ifadeler daha sonra iktidar ortağı diğer parti tarafından da yinelenmiştir. Bütün bunların ne anlama geldiği tüm futbolseverler tarafından bilinmektedir. Bu ifadelerin arkasında bir talimat bulunmaktadır; ve böylesi bir talimat Türkiye futbol tarihindeki ilklerden biridir. Daha önce örtük olarak yapılan futbolu etkileme durumu ilk kez bu kadar alenen yapılmıştır. Futbolun iç dinamikleri çerçevesinde hiçbir tartışma olmaksızın verilen talimatın uygulanması beklenmiştir. Fakat ortaya siyasi iktidarın memnun kalmadığı bambaşka bir tablo çıkmıştır.
Maçın tatil edilmesinden itibaren Beşiktaş taraftarı takımının maça çıkmamasından yana tavır koymuştur. Siyasi iktidardan gelen talimatın dahi taraftarın geri adım atmasını sağlayamadığı açık. Üstelik buna siyasi iktidarı destekleyen taraftarlar da dahildir. Taraftar, Beşiktaş’a karşı verilen kararın haksız olduğunu düşünmüş, siyasi iktidarca baskı ve özellikle ekonomik yaptırımlar dayatılabileceğini göze almış, ama kendi değerleri uyarınca bir ortak görüş etrafında kenetlenmiştir.
Buna karşılık medyada iktidar yanlısı kişiler ve köşe yazarları tarafından maça çıkılması yönünde baskı yapılmış ve hatta maça çıkılmamasının “terör örgütleri”ne destek olacağı minvalinde söylemlerde bile bulunulmuştur. Bunun çok daha ötesinde, iktidara oy veren fakat yapılanın adaletsiz olduğunu düşünerek, “Bir daha oy vermeyeceğim ve verdirtmeyeceğim” diyen taraftarlara da “terör örgütü propagandası” yaptıkları söylenmiştir.
Bütün bunların karşısında alınan bir kararın siyasi iktidara rağmen uygulanması, futbolun bozuk dahi olsa iç dinamiklerine müdahale edilmesine karşı bir duruş ve direnç noktası olarak görülmelidir.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.