Rusya liderliğindeki Avrasya Ekonomik Birliği, bazı önemli projeler, büyük oyuncular ve boru hattındaki büyük planlar ile kanatlarını yayıyor ve güçleniyor
“Rusya liderliğindeki Avrasya Ekonomik Birliği, bazı önemli projeler, büyük oyuncular ve boru hattındaki büyük planlar ile kanatlarını yayıyor ve güçleniyor” diyerek NATO üyesi Türkiye’nin bu projelere katılımına dikkat çeken Pepe Escobar, bu yazıyı Ankara Zirvesi sonrasında, Suriye’yi yeniden hedefe koyan kimyasal saldırı tartışmalarının da öncesinde kaleme almıştı. Escobar, “Ankara’dan Moskova’ya Avrasya entegrasyonu” olarak tarif ettiği süreçte hem NATO hem Rusya ile ilişki içindeki Erdoğan iktidarının rolünün belirsizliğine dikkat çekiyor
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye’nin geleceği konusunda ikinci bir Rusya-İran-Türkiye zirvesi için Ankara’da bir araya geldiler. Moskova, birçok milletten savunma bakanlarının katıldığı 7. Uluslararası Güvenlik Konferansı’na ev sahipliği yaptı.
Avrasya’nın entegrasyonuna dair bundan daha eş zamanlı bir gidiş görüntüsünü bulmak zordur.
Önemli bir şekilde, Çin Moskova’ya sadece üst düzey bir temsilci göndermedi, daha da önemli olarak açık ve net bir mesaj gönderdi. Rus meslektaşı Sergey Şoygu ile yan yana olan yeni Çin Savunma Bakanı General Wei Fenghe, “Çin, Amerikalıların Rus ve Çin silahlı kuvvetleri arasındaki yakın ilişkileri bilmelerini istiyor” sözlerini sarf etti. Şoygu ise kendi tarafı adına Çin ve Rus ortaklığındaki ‘’özel karakterin’’ altını çizdi.
Global Times, toplantıdan önce bile, durdurulamayan Rusya şeytanlaştırma sürecinin, şu anda ABD-Çin ticaret savaşıyla birleşmesinin yalnızca ‘’özel karakter’’ ortaklığını güçlendireceğinin altını çizdi.
Daha sonra İran Savunma Bakanı Tuğgeneral Amir Hatemi, Ortadoğu’da güvenlikle ilgili ‘’yabancı planların’’ kaçınılmaz olarak başarısız olacağını söyleyen kapsamı genişleterek “Güneybatı Asya ile ilgili plan yapılmalı” diyecekti.
Moskova’da olanların kaçınılmaz olarak Ankara’da olanlarla birlikte düşünülmesi gerekir.
Ortak bağlılık
Suriye için ilk Rusya-İran-Türkiye üçlü buluşması geçen sene 22 Kasım’da Soçi’de gerçekleşmişti. Soçi, Suriye Ulusal Diyaloğu Kongresi’nin kurulması ve Suriye için yeni bir anayasa taslağı hazırlanması için görevlendirilmiş 150 kişilik bir komite oluşturdu. Tüm bu prosedürler, bir yandan da 2012 Cenevre barış sürecinin belirlediği yönergeleri takip ediyor. BM bile Soçi’yi “Suriye’nin yeniden canlandırılması sürecine önemli bir katkı” olarak niteledi.
Ankara toplantısının zeminini hazırlamak için Rusya’nın, İran’ın ve Türkiye’nin dışişleri bakanları Sergey Lavrov, Muhammed Cevat Zarif ve Mevlüt Çavuşoğlu, Astana’da Nisan ayı başlarında toplandılar.
Son ortak açıklamada ise Suriye’nin egemenliği, birliği, bağımsızlığı ve toprak bütünlüğüne ortak bağlılıklarını vurguladılar.
Putin’in yeniden seçilmesinin ardından ilk gezisini Ankara’ya gerçekleştirmesi yankı uyandırdı. Rusya-İran-Türkiye’nin Suriye stratejisi, Astana’da aşamalı olarak gelişti ve şiddetin azaldığı bölgelerde hassas bir denge kuruldu. Doğu Guta, İdlip, Humus ve Suriye-Ürdün sınırındaki Şam banliyösü ve insani koridorlar, sivillerin, özellikle Guta örneğinde olduğu gibi, savaş bölgelerini terk etmelerine izin verdi.
Guta’daki cihatçı evrenine karşı yürütülen savaş, bu bölgede Rus hava kuvvetleri ve müzakere becerilerinin bir karışımıyla desteklenen ama İranlı komutanlardan önemli bir katkı görmeyen Suriye Arap Ordusu (SAA) tarafından kazanıldı. Sözde “ılımlı isyancı” kalıntıları İdlip’e gönderildi. Şam’a yönelik bombardımanlar bertaraf edildi. Aralık 2016’da Halep’in kurtarılmasından sonra Suriye ordusunun en büyük zaferi buydu.
Ne var ki, Kuzey Suriye, çok daha zorlayıcı bir mesele olmaya devam ediyor; burada fiilen NATO’ya karşı NATO’nun bir alt-planına sahibiz, Türk birlikleri ABD’nin bir vekili olan YPG’li Kürtlere karşı.
Doğu Guta’daki Suriye ordusu–Rusya saldırısının, Afrin Kürt kantonunda Türkler tarafından yeni Orwellian operasyon Zeytin Dalı’na paralel olarak gerçekleşmesi, diplomatların Asian Times’a teyit ettiği gibi, Astana’da karmaşık bir Rusya-İran-Türkiye anlaşması yapıldığını ortaya koyuyor.
Tahran Türk ordusunun Suriye’ye dönük askeri tecavüzüne karşı kızgın olduğu kadar, İran ordusundaki komutanlara ne Doğu Guta’ya ne de Afrin’e müdahale etmemeleri emrini vermekle, Ankara’nın raydan çıkarak bir imhaya yönelmeyeceğinden ya da Şam’ı tehdit eden cihatçıları buraya aktarmayacağından da emindi.
Üçlü buluşmanın ana tartışma konusu İdlip’e ne olacağıydı. İdlip, El Kaide bağlantılı Heyet Tahrir’uş Şam ile Ahrar’uş Şam gibi sert cihatçıları ve bunlarla savaşan Türkiye destekli Suriye Kurtuluş Cephesi adlı yeni bir örgütü barındırıyor.
Her şey Ankara’nın, savaşın aslında bittiği konusunda bu kötü güçler cemaatini ikna edip edemeyeceğine bağlı. Aksi takdirde, Rus hava kuvvetleri tarafından desteklenen Suriye ordusu, bir başka bombardıman kampanyasına girecek ve Türkiye’nin sınırlarında barındırılan 3,5 milyon insana yüz binlerce mülteci katabilecek.
Kesin olan şey, Ankara’nın Suriye’nin kuzey-batı ve kuzey-orta bölgelerini bir an önce terk etme eğiliminde olmadığı. Moskova ve Tahran’ın –Şam’dan söz etmeye gerek yok– nasıl bir tepki gösterecekleri (tartışmalı) açık bir soru.
Rusya-Türkiye ortaklığı, kritik bir enerji, nükleer ve silah üzerinde yoğunlaşan işler toplamından oluşuyor.
Cumhurbaşkanı yardımcısı Yury Uşakov’a göre, Rusya “Türkiye’de nükleer endüstrisinin kurulmasının ilk adımında”, 20 milyar dolar maliyetle Akkuyu’daki ilk nükleer santralini kurmaya başlayacak. İlk reaktörün 2023 yılına kadar hazır olması bekleniyor ve tesis Rusya’ya ait olacak.
Geçtiğimiz Aralık ayında anlaşmanın imzalanması üzerine Moskova Ankara’ya, beklenildiğinden daha erken olarak 2020’den önce ve Putin’e göre ‘’Türk dostlarımızın ve ortaklarımızın isteği üzerine’’, S-400 yerden havaya savunma sistemi teslim edecek. NATO bu durumdan memnun değil.
Ardından, devam eden bir çalışma olan 12 milyar dolarlık Türk Akımı doğalgaz boru hattı var; karasal nakliye ile ilgili olarak da Ankara’dan bir ön izin almak üzere. Bazı AB üyeleri gerçekten de tam olarak memnun değil.
Bütün bunlar, belirli AB-NATO üyesi ülkelerle ilişkilerini özenle güçlendiren Rus diplomasisinin adımları. Nihai hedef, NATO’nun Rusya’nın batı sınır bölgelerinden ya da Baltık’tan Karadeniz’e kadar olan Soğuk Savaş Demir Perdesi’nden çıkmasını ikna etmek olsa bile, Türkiye’nin NATO’dan çıkması gibi oyun değiştiricilerden çok uzak.
Erdoğan’ı Şanghay İşbirliği Örgütü’ne (SCO) katılmanın avantajlarına cezbedecek ortak bir Rusya-Çin cazibe atağı olması halinde bir çıkmaz açığa çıkacaktır. Ankara şu anda ŞİÖ’ye tam üye olan Pakistan ve şimdilik gözlemci statüsünde olan fakat ileride tam üye haline gelecek olan İran ile olan işlerini derinleştiriyor.
Rusya, Çin ve İran, boru hattından ticaret bağlantı ağlarına kadar her şeyi kapsayan Avrasya entegrasyonunun üç temel vektörüdür. Erdoğan ise seyirci rolünü istemiyor.
Ve tıpkı planlandığı gibi, Tahran’ın yıl sonuna kadar Rusya’nın önderliğindeki Avrasya Ekonomik Birliği’ne (EEU) katılması beklenirken, Rusya-İran’a ilave bir düğüm daha eklenebilir. Rusya, Kazakistan, Beyaz Rusya, Kırgızistan ve Vietnam’ı barındıran serbest ticaret bölgesi olan EEU; Çin, Hindistan ve Endonezya’dan Sırbistan, İsrail ve Güney Amerika ülkelerine kadar herkesin ilgisini çekiyor. Erdoğan da kesinlikle ilgileniyor.
Ve yeniden inşa etme zamanı
En başından beri Suriye bir Boru Hattı savaşıydı. Önemli bir hedef, 10 milyar dolarlık bir İran-Irak-Suriye doğalgaz boru hattının önünü kesmek oldu -2011’de bir mutabakat anlaşması imzalandı ve yerine rejimi değiştirilmiş Suriye üzerinden Katar-Türkiye boru hattı kondu.
Katar ve Suudi Kraliyet Ailesi, Suriye’nin jeopolitik kaybedenleri oldu. Suudi Arabistan’ın Katar ablukası başarısız oldu. Yeni denklem, Umman ve Kuveyt’in desteklediği Katar’ı İran’a ve hatta Türkiye’ye daha yakın hale getiriyor.
Ankara, Katar’da Tarık bin Ziyad askeri üssünü işletiyor. İran ve Katar, Güney İran’da -gezegenin en büyük doğalgaz havzası- işbirliğini derinleştiriyor. Rusya ve Çin, Katar gaz endüstrisinde aktif olarak yer alırken, İran-Katar gazı taşıyan ve Türkiye üzerinden geçiş yapan bir boru hattının inşası gibi, nihayetinde yakın gelecekte tamamlanacak bir boru hattının öngörülmesinden daha garip şeyler oldu.
Sonunda Suriye’nin yeniden inşası beklentisiyle Pekin, Suriye’yi kilit bir Kuşak ve Yol İnisiyatifi (BRI) düğümü haline getirme planlarını hızlandıracak.
Rus cephesinde, Enerji Bakanı Aleksandr Novak, enerji devleri Lukoil ve Gazprom Neft’in geçtiğimiz Şubat ayında imzalanan işbirliği yol haritasının ardından Suriye’nin büyük ölçüde zarar görmüş enerji altyapısının yeniden inşasına ve geliştirilmesine odaklandığını doğruladı.
Rus şirketleri, Baniyas rafinerisini yükseltmeye ve İran ve Venezüella ile ortaklaşa yeni bir rafineri inşa etmeye davet edildi. Şam ve Moskova, ticareti kolaylaştırmak ve kendi merkez bankaları tarafından kontrol edilen bir banka kurmak için doğrudan bir nakliye hattı kuracak.
Suriye Başbakanı Wael al-Halqi’ye göre, enerji, ticaret ve finans konularında yaklaşık 1 milyar dolarlık anlaşma imzalandı. Daha önce, Suriye Büyükelçisi Riyad Haddad Suriye’ye yardım eden ülkelerin terörizmle mücadele ettiğine, ülkenin ekonomisini geri kazandıranların “ön planda olma hakkına sahip olduklarına” söz verdi.
Buradaki “Suriye’ye yardım eden ülkeler” sözü, esasen Rusya, İran ve Çin anlamına gelir. Geriye Erdoğan’ın yeni Osmanlıcılığı’nın ne rol alacağı kalıyor, tabii eğer bir rolü olacaksa.
5 Nisan 2018
* Başlık Sendika.Org tarafından değiştirilmiştir. Yazının orijinal başlığı “Ankara’dan Moskova’ya Avrasya entegrasyonu ilerliyor” şeklindedir.
[Asia Times’taki İngilizce orijinalinden Gökçe Nur Akay tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.