Bir çocuğun bir enstrümanı nasıl çalacağını düşündüğü dakikadan itibaren, o çocuk artık yoksul değildir
Müziğin kendi içinde ürettiği ve aynı zamanda onun içinde yatan muazzam ruhsal dünya, maddi yoksulluğun üstesinden gelmekle sona erer. Bir çocuğun bir enstrümanı nasıl çalacağını düşündüğü dakikadan itibaren, o çocuk artık yoksul değildir. O çocuk, sonrasında tam bir yurttaş haline gelecek şekilde, profesyonel düzeye doğru ilerleyen bir çocuk olmuştur artık. Söylemeye bile gerek yok ki müzik, fahişeliğe, şiddete, kötü alışkanlıklara ve bir çocuğun hayatını mahveden her şeye karşı bir numaralı korumadır
Venezüella’da “El Sistema” adlı müzik programıyla 1975’ten bu yana üç milyondan fazla yoksul çocuğa ücretsiz müzik eğitimi veren, Venezüella’nın klasik müzikte merkez ülkelerden biri olmasını sağlayan ve dün 78 yaşında hayatını kaybeden José Antonio Abreu’yu 2009’da görüntülü bağlantı üzerinden gerçekleştirdiği TED Ödülü konuşmasıyla anıyoruz – Sendika.Org.
Jose Antonio Abreu’s TED Ödülü konuşması:
Chris Anderson: Şimdi birkaç hafta önce kaydettiğimiz olağanüstü bir konuşmayı izleyelim.
(Müzik)
José Antonio Abreu: Sevgili dostlarım, bayanlar ve baylar, bugün, Venezüella’da bana Ulusal Genç ve Çocuk Orkestraları ve Koroları Sistemi’ni kurmakta, büyütmekte ve geliştirmekte 35 yıldır özverili bir şekilde ve bağlılıkla bana eşlik etmiş olan Venezüellalı bütün seçkin müzik öğretmenleri, sanatçılar ve eğitimciler adına TED Ödülü ile ödüllendirilmiş olmaktan son derece mutluyum.
Daha küçük bir çocukken, çocukluğumun ilk zamanlarında, her zaman bir müzisyen olmak istedim ve Tanrıya şükür ki bunu başardım. Müzisyen olmak için, öğretmenlerimden, ailemden ve topluluğumdan gerekli bütün desteği aldım. Bütün hayatım boyunca, bütün Venezüellalı çocukların benim sahip olduğum olanaklara sahip olmasını diledim. Bu tutkuyla ve yüreğimden kopup gelen şekilde, müziği ülkem için derin ve küresel bir gerçeklik haline getirme fikrine sahip oldum.
Daha ilk provadan itibaren önümüzdeki parlak geleceği gördüm. Çünkü prova, benim açımdan büyük bir zorlu görev anlamına geliyordu. Bu provada 100 çocuk tarafından kullanılan 50 nota sehpası bağış olarak verilmişti. Prova yerine gittiğimde, sadece 11 çocuk gelmişti ve kendi kendime şunu sordum: “Programı mı kapatayım yoksa bu çocukların sayısını arttırmaya mı çabalayayım?” Zorlu görevle yüzleşmeye karar verdim ve aynı gece, o 11 çocuğa orkestramızı dünyanın önde gelen orkestralarından biri haline getireceğimiz sözünü verdim. İki ay önce, önde gelen bir İngiliz eleştirmen London Times‘ta Orkestra Dünya Kupası’nı kimin kazanacağına ilişkin bir makale yayımladığında, işte bu verdiğim sözü hatırladım. Yazar dört büyük dünya orkestrasının ismini sayıyordu ve beşinci olarak da Venezüella’nın Gençlik Senfoni Orkestrası’nı sayıyordu. Bugün söyleyebiliriz ki, Latin Amerika’daki sanat artık elitlerin tekelinde değildir ve bir toplumsal hak, halkın tamamı için bir hak haline gelmiştir.
Çocuk: Burada sınıf farkı yok, siyah ya da beyaz yok, paranızın olup olmadığı önemli değil. Basitçe, eğer yetenekliyseniz, eğer bir uğraşınız varsa ve buraya gelme iradeniz varsa, bunu bizimle paylaşın ve birlikte müzik yapalım.
Jose Antonio Abreu: Venezüella Simon Bolivar Gençlik Orkestrası’nın son ABD ve Avrupa turnesi boyunca, müziğimizin genç dinleyicileri nasıl ruhlarının en derininden hareket geçirdiğini, çocukların ve gençlerin müzisyenlerimizin ceketlerini kapmak için nasıl sahneye doluştuğunu, bazıları 30 dakika süren ve hiç bitmeyecekmiş gibi görünen ayakta alkış yağmurlarını ve konserin bitmesinin ardından insanların gençlerimizin zaferini kutlamak üzere nasıl sokaklara taştığını gördük. Burada bahsedilen zafer sadece sanatsal bir zafer değildir, aynı zamanda, Venezüella’da görüldüğü üzere bu dinleyicilere bir müzik, canlılık, enerji, coşku ve güç mesajı vererek, dünyanın en ileri uluslarının kamuoyu ile Latin Amerika’daki müzisyen gençliğimiz arasındaki muazzam bir duygusal sempatidir.
Orkestra ve koro, özünde, sanatsal yapılar olmaktan çok daha fazlasıdırlar. Bunlar, toplumsal yaşamın örnekleri ve okullarıdır çünkü birlikte çalmak ve söylemek, sesler ne enstrümanlar arasında armonik karşılıklı bağımlılığın peşine düşmek adına sıkı bir örgütlenme ve eşgüdüm disiplinini takip ederek yetkinliğe ve mükemmelliğe doğru yakın biçimde bir arada var olmak anlamına gelir. İşte müzisyen çocuklar ve gençler kendi aralarında dayanışma ve kardeşleşme ruhunu böyle inşa ettiler, kendi özgüvenlerini böyle geliştirdiler ve her anlamda müzik ile bağlantılı etik pekiştirilmesinde ve ve estetik değerleri böyle büyüttüler. İşte müzik, duyarlılığın uyanmasında, değerlerin pekiştirilmesinde ve gençlerimizin diğer çocukları eğitmesinde bu nedenle son derece önemlidir.
Çocuk: Burada geçen bunca zaman sonra, müzik artık hayattır. Başka bir şey değil. Müzik hayattır.
José Antonio Abreu: El Sistema bünyesindeki her bir gencin ve çocuğun kendine ait bir hikayesi vardır ve benim açımdan bunların hepsi önemlidir ve çok değerlidir. Edicson Ruiz örneğinden bahsedeyim. Edicson, San Agustin’s Çocuk Orkestrası’ndaki kontrbas derslerine tutkuyla katılan ve Caracas’ın mahallelerinden birinde yaşayan bir çocuktur. Çabasıyla ve annesinin, ailesinin ve mahalle çevresinin desteğiyle Berlin Filarmoni Orkestrası’nın kontrbas bölümünün asli üyesi haline geldi. Yine iyi bilinen bir başka örneğimiz var – Gustavo Dudamel. Gustavo, yaşadığı ilçe Barquisimeto’daki çocuk orkestrasının erkek çocuğu üyelerinden biri olarak başladı. Gustavo oradan bir kemancı ve bir orkestra şefi haline geldi. Gustavo, Venezüella’nın çocuk orkestrasının şefi oldu ve bugün dünyanın en büyük orkestralarını idare etmektedir. Yine, Los Angeles Filarmoni Orkestrası’nın müzik yönetmenidir ve Venezüella’nın çocuk orkestralarını yönetmeye de devam etmektedir. Gustavo, Gothenburg Senfoni Orkestrası’nın şefiydi ve Latin Amerika’daki ve dünyadaki geç müzisyenler açısından yenilmez bir örnektir.
El Sistema‘nın yapısı, her bir topluluğun ve bölgenin özelliklerine adapte olan yeni ve esnek bir yönetim tarzına dayanır ve bugün Venezüella’nın dört bir yanında alt ve orta sınıflardan 300 bin çocuk bu sistemin içindedir. El Sistema, hiçbir ayrım olmaksızın bütün Venezüella toplumu için tasarlanmış olan fakat en zayıf ve tehlike altındaki toplumsal gruplara daha fazla yönelen bir toplumsal kurtarma ve derin kültürel dönüşüm programıdır.
El Sistema‘nın etkisi, üç temel çevrede hissedilmektedir – kişisel/sosyal çevre, aile çevresi ve topluluk çevresi. Kişisel/sosyal çevrede, orkestra ve korolardaki çocuklardaki kendi entelektüel ve duygusal yanlarını güçlendirirler. Müzik, insanın boyutlarını geliştirmenin ve böylece, ruhu yükseltmenin ve kişiyi kendi kişiliğinin tam gelişimine taşımanın bir kaynağı haline gelir. Bu anlamda, duygusal ve entelektüel kazançlar muazzamdır – liderlik, öğretme ve eğitme ilkelerinin edinilmesi, bağlılık, sorumluluk, cömertlik ve başkalarına adanma duygusu ve büyük kolektif hedeflere bireysen katkıda bulunma. Bütün bunlar, özsaygının ve özgüvenin gelişmesine yol açar.
Kalkütalı Rahibe Teresa beni her daim etkilemiş olan bir şeyde ısrar ediyordu – yoksulluk hakkında en sefil ve trajik olan şey, bir ekmekten ya da bir çatıdan yoksun olmak değil, hiç kimse olma hissi, herhangi biri olmama hissi, özdeşleşme yokluğu, kamusal özsaygıdan yoksunluktur. Çocukların Orkestra ve korolardaki gelişimlerinin onlara soylu bir kimlik kazandırması ve onu ailesi ve topluluğu açısından bir rol model haline getirmesi de bu nedenledir. Bu gelişim çocukları okulda da daha iyi öğrenciler haline getirir çünkü onlara okulda muazzam ölçüde yardımcı olacak olan bir sorumluluk, sabır ve dakiklik duygusu ilhamını verir.
Aile içinde, anne babaların desteği mutlaktır. Çocuk hem annesi hem babasının gözünde bir rol model haline gelir ve bu, yoksul bir çocuk için çok önemlidir. Çocuk bir kez kendisinin ailesi için önemli olduğunu keşfettiğinde, kendisini geliştirmenin yeni yollarını aramaya ve kendisi ve ait olduğu topluluk için daha iyisini umut etmeye başlar. Yine çocuk, kendi ailesinin toplumsal ve ekonomik açıdan ilerlemesini umut eder. Bütün bunlar, yapıcı ve yükselen bir toplumsal dinamik oluşturur. Çocuklarımızın çok büyük bir çoğunluğu, daha önce de bahsettiğim üzere, Venezüella nüfusunun en zayıf tabakasına aittir. Burada yaptıklarımız, çocukları, yeni hayaller, yeni hedefler benimsemek ve müziğin onlara sunduğu çeşitli fırsatlarda ilerleme yönünde cesaretlendirir.
Son olarak, topluluk çevresinde, orkestralar yaratıcı kültüre mekânları ve mübadelenin ve yeni anlamların kaynakları olduklarını kanıtlamışlardır. Müziğin sahip olduğu doğaçlama, onun lüks bir şey olarak dışarıda bırakılmasına son verir ve onu toplumun sahip olduğu bir miras kılar. Babası marangozlukla uğraşırken bir çocuğun keman çalmasını sağlayan budur. Annesi ev işlerini yaparken küçük bir kız çocuğunun evde klarnet çalmasını sağlayan budur. Ailelerin çocuklarının ait olduğu orkestraların ve koroların faaliyetlerine gururla ve keyif alarak katılması düşüncesidir bu. Müziğin kendi içinde ürettiği ve aynı zamanda onun içinde yatan muazzam ruhsal dünya, maddi yoksulluğun üstesinden gelmekle sona erer. Bir çocuğun bir enstrümanı nasıl çalacağını düşündüğü dakikadan itibaren, o çocuk artık yoksul değildir. O çocuk, sonrasında tam bir yurttaş haline gelecek şekilde, profesyonel düzeye doğru ilerleyen bir çocuk olmuştur artık. Söylemeye bile gerek yok ki müzik, fahişeliğe, şiddete, kötü alışkanlıklara ve bir çocuğun hayatını mahveden her şeye karşı bir numaralı korumadır.
Birkaç yıl önce, tarihçi Arnold Tonybee, dünyanın muazzam bir ruhsal krizde olduğunu söylemişti. Ekonomik ya da toplumsal bir kriz değil, ruhsal bir kriz. Ben, bu türden bir krizle baş etmek için sadece sanatın ve inancın insanlığa, insan türünün en derin özlemlerine ve zamanımızın tarihsel taleplerine uygun yanıtlar verebileceğine inanıyorum. Eğitimi bilgeliğin ve bilginin bir sentezi haline getirmek; daha eksiksiz, daha farkında, daha soylu ve daha adil bit toplum için çaba sarf etmenin aracı işte budur.
TED’e, olağanüstü insancıllığı, ilkelerinin kapsamı, genç değerleri cömert biçimde teşvik etmesi nedeniyle, tutkuyla ve coşkuyla en büyük saygılarımızı sunuyoruz. Umuyoruz ki, TED, müziğin öğretilmesinde, çocukların ve gençlerin toplumsal, ortaklaşmacı, ruhsal ve hak arayan amaçlarının geniş kapsamlı bir toplumsal görevin rehberi ve hedefi haline gelmesinde bu yeni çağı inşa etmenin eksiksiz ve temel yoluna katkıda bulunabilir. Bundan böyle, toplumu sanatın hizmetine ve daha da dar biçimde elitlerin tekeline terk etmek değil, sanatı toplumun hizmetine, en zayıf olanların hizmetine, çocukların hizmetine, hasta olanların hizmetine, kırılgan olanların hizmetine ve kendi insanlık durumlarının ruhuyla ve kendi saygınlıklarını arttırarak hakkını almak için ses çıkaran herkesin hizmetine vermek söz konusudur.
(Müzik)
(Alkış)
Chris Anderson: Şimdi ise Caracas’a bağlanıyoruz. Şef Abreu’nun TED Ödülü dileğini dinlemek üzere Caracas’a canlı bağlanıyoruz.
José Antonio Abreu: İşte benim TED Ödülü dileğim – Dileğim, sizlerin kendi sanatlarına ve sosyal adalete tutkuyla bağlı ve kendilerini El Sistema‘yı Amerika Birleşik Devletleri’ne ve diğer ülkelere getirmeye adamış olan 50 yetenekli müzisyen için özel bir eğitim programı yaratmanız ve bunun belgeyle sabit hale getirmenizdir.
[TED.com’daki İngilizce orijinalinden Soner Torlak tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.