Hatay’da kadınlar savaşa ve erkek şiddetine karşı kadın dayanışmasının sesini yükseltmeye devam ediyor. Savaşın gölgesinde, geçim sıkıntısından hayatta kalma mücadelesine birçok alanda omuz omuza mücadele ediyor Bulunduğumuz coğrafyanın, özellikle Hatay’ın, son yıllarda değişmez parçası olan top sesleri, roketler, savaş uçakları, Afrin savaşı başladığından bu yana hayatımıza daha çok girdi. Hatay halkı tedirgin, en çok da Suriye […]
Hatay’da kadınlar savaşa ve erkek şiddetine karşı kadın dayanışmasının sesini yükseltmeye devam ediyor. Savaşın gölgesinde, geçim sıkıntısından hayatta kalma mücadelesine birçok alanda omuz omuza mücadele ediyor
Bulunduğumuz coğrafyanın, özellikle Hatay’ın, son yıllarda değişmez parçası olan top sesleri, roketler, savaş uçakları, Afrin savaşı başladığından bu yana hayatımıza daha çok girdi.
Hatay halkı tedirgin, en çok da Suriye sınır ilçelerinde yaşayanlar. Yıllardır dillendirdiğimiz “Bu kentte can güvenliği sorunu var” söylemi, insanların kendilerini en güvenli hissettikleri yerde, evlerinde, yataklarında dahi gerçek bir sorun halini aldı.
Reyhanlı’dan Fatma’nın dediği gibi; “Ölmemek için geceleri uyuyamıyoruz; çünkü uyurken ölenlerimiz oldu, evlerine isabet eden roketlerden.”
Üstlerinden geçen roketlerin seslerinden irkilip “Bu sefer bize isabet etmedi” diye sevinen, aynı anda komşusunun ya da yakınının evine isabet ettiği için yas tutan Hatay halkı… Evinden barkından toprağından koparılıp göçe zorlanan Hatay halkı…
Savaş medyasında gösterildiği gibi “Kanımızın son damlasına kadar savaşırız” diye bir haykırış yok. Onun yerine “Biz kardeşçe ve barış içinde yaşamak istiyoruz” veryansını var.
*
Hayatta kalma mücadelesi, sadece can güvenliği ile de sınırlı değil. Suriye savaşının başlamasıyla etkisini gösteren ekonomik sorunlar, hepten belirgin.
“Geçim sıkıntısından savaşı hissetmiyorum” diyor bir kadın esnaf. Ticaretin neredeyse yok olması nedeniyle, kurulu-düzenli işyerleri teker teker kepenklerini indiriyor. Yaşama kaygısıyla evini yurdunu terk etmek zorunda kalanlar da geçim sıkıntısından azade olmuyor.
Yani dememiz o ki, yoksulluk ve sefaletle mücadele de tamamen bir hayatta kalma mücadelesine dönüşüyor.
*
Reyhanlı’ya atılan roketler nedeniyle savaşın daha ilk haftasında iki kişi yaşamını yitirdi. Onlardan biri, evinde yatağında uyurken roketin hedefi olan Fatma Avlar’dı.
Fatma, yaşamını yitirirken okul arkadaşları ve aynı durumdaki yüzlerce çocuk ise eğitime ara verildiğinden eğitim hakkından mahrum kaldı.
Çocuklar savaşın doğrudan mağduru…
*
Ve kadınlar…
Hayatta kalma mücadelesi kadınlara ayrı bir sorumluluk dayatıyor. Savaşın eşiğinde veya savaşa rağmen iyi bir anne, eş, güçlü birer birey olmaya zorlanıyorlar. Paylarına sadece çocuklarını, kocalarını, babalarını kaybetmek düşmüyor. Savaş, erkek egemen sistemin en çirkin yüzünü şiddet, taciz, tecavüz olarak da gösteriyor.
Ama yine de biliyoruz ki, bu durum değişmez değildir!
Kayıtlı, haberdar olduğumuz kadın cinayetlerinden, bu kadınların cenazelerinden, davalarda adliye koridorlarından edindiğimiz izlenim; kadınlarda bu dayanışma ruhunun, birlikteliğin ve kararlılığın olması.
Boşandığı erkek tarafından katledilen Nurcan Yolcu’nun cenazesini omuzlarımızda ve “Susma haykır, kadına şiddete hayır” sloganlarıyla defnettik.
Daha yakın zamanda katledilen Gülhan Güler’in mezarı başında 7. gününde düzenlenen anmada “gerçek adaletin sağlanması için davanın takipçisi olacağımızın, bir kişi daha eksilmemek için kadın dayanışmasını büyüteceğimizin” sözünü verdik. Cenazeye katılanların “Bu cinayeti kadınlar aydınlatacak, onlar hesap soracak” demesi de güçlendirdi hepimizi.
*
Kadınlar, mücadele etmenin ve dayanışmanın önemini yaşayarak öğrenmiş durumdalar. Bu durum, savaşın başlaması ile daha da belirginleşti. Mülteci kadınlarla yaptığımız etkinliklerden de anladığımız, savaş; dili, dini, kökeni ne olursa olsun en çok kadınları etkiliyor.
Bu acı ortak, bu acıya dur diyecek olan ise kadın dayanışması. Çünkü kadın kadını dinler, kadın kadını savunur.
Suriyeli mülteci bir kadın arkadaşımız Dima’nın da dediği gibi; “Biz kadınlar farklı kültür ve farklı ülkelerde yaşıyor olsak da bir araya geldiğimizde aynı dili konuşuyoruz, bir arada oluşumuz bizi daha da güçlendiriyor.”
*
Son sözümüz Bertolt Brecht’ten;
“Sizsiniz uluslar, kaderi dünyanın.
Bilin kuvvetinizi.
Bir tabiat kanunu değildir savaş,
Barışsa bir armağan gibi verilmez
insana:
Savaşa karşı
Barış için
Katillerin önüne dikilmek gerek,
‘Hayır yaşayacağız!’ demek.
İndirin yumruğunuzu suratlarına!
Böylece mümkün olacak savaşı önlemek…”
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.