Hangi ülke ve renkten olursa olsun, Komünist Parti Manifestosu’nun son formülünün ve Uluslararası İşçi Birliği’nin programının yankılanması olarak: “ KO-LEK-TİF OYNAYIN!”
Evinde ya da deplasmanda aldığı kötü sonuçla şaşıran, parçalanmış kramponlarına doğru gözlerini çeviren, bir sonraki maçın stadında çimleri ezecek ekibin coşkusu önünde, yaşamı kâr ve diğer türevli bağımlılığa bağlı olmayanın ekibi önünde, hangi ülke ve renkten olursa olsun, Komünist Parti Manifestosu’nun son formülünün ve Uluslararası İşçi Birliği’nin programının yankılanması olarak: “ KO-LEK-TİF OYNAYIN!”
Marx’ın doğumunun iki yüzüncü yılı nedeniyle, Humanité gazetesi Marx ile ilgili Marx ve Gençlik Darbesi başlıklı özel bir sayı yayınladı ve Bellevilloise’da Forum Marx’ın ortak düzenleyiciliğini yaptı.
“Bir sınıf savaşı var kuşkusuz ve savaşı çıkaran benim sınıfım, zenginlerin sınıfı. Ve biz kazanıyoruz” diyordu 2005 yılında ünlü Amerikalı milyarder Warren Buffett. “Takım olarak kazanıyoruz” da diyebilirdi. Pèlerin Dağı’nın yükseklerinde açık havada, neoliberal inancın adını koyan katı yürekli vaizler Ludwig von Mises, Friedrich Hayek ve Milton Friedman tarafından bir takıma antrenman yaptırılıyordu. Kaynaşmış bu takım 30 yıllık bir zorunlu emeklilikten sonra 1970’li yıllarda ikinci ligde kramponlarının denemelerini yapıp 1980’li yıllarda birinci lige çıkarak, Margaret Thatcher ve Ronald Reagan’ın rehberliğinde sosyal devletin bir kısmını ve İngiliz ve Amerikan üretken sanayi aygıtının gücünü paramparça eder. Direnişe, ertelemelere, önlenen gollere karşın özelleştirme, kamu hizmetlerinin yıkılması, ekonominin finansallaşması, çevresel sorumsuzluk, uluslararası işbölümünün sürekli elden geçirilmesi, devletlerin vergi ve para egemenliğini denetim altına almaları, emek piyasasında güvencesizlik, kitlesel işsizlik, tarihte eşi benzeri görülmemiş şekilde eşitsizliklerin artışının dehşet verici kıyımı hâlâ “yürümekte” olduğunu söylüyor (Fransa’da iktidardaki “yürümekte olan cumhuriyetçilere hitaben – ç.n.).
Savunma ve hücumdaki direniş güçleri arasında, hayaletimsi varlığı daha önce 1990 yıllarının çöküntüsünde Jacques Derrida tarafından “Marx’sız gelecek yok” söyleminde ifadesini bulan Karl Marx’ın düşüncesi vardı. Yine J.Derrida 1993 yılında, aynı yılın 10 Nisan’ında katledilen Güney Afrika Komünist Partisi genel sekreteri ve ırk ayrımı karşıtı mücadeleci Chris Hani’ın anısına verilen konferansta şöyle söylüyordu: “Marx’sız gelecek yok, en azından belirli bir Marx, onun dehası ve onun anlayışlarından en azından biri olmaksızın.” [1]
1997 yılında başlayan Asya ekonomik krizi sonrası, yine Marx’ın sözleriyle, “yönetici sınıflar içinde bile, bugünün toplumunun özsezisi, kristal bir katılık olmaktan ziyade, değişime karşı şüpheci ve her daim kendi çelişkileri temelinde bir dönüşüm sürecinde olan bir organizmadır.”[2] “Marx’ın Hayaletleri”, 1980’li ve 1990’lı yıllarda IMF (Uluslararası Para Fonu), Dünya Bankası ve ABD Hazine Bakanlığı ortak şemsiyesi altında Latin Amerika “arka bahçe”sinden yola çıkarak, ilk olarak 2000’li yıllarda duyulacaktı.
1999 yılında Venezüella başkanı seçilen Hugo Chavez, 21.yüzyıl sosyalizminin inşası düşüncesinin uyanışını ilan ediyordu. 2001 yılında Porto Alegre’de ilk Toplumsal Forum’un yapılmasının izinde, 2002 yılında Brezilya’da Lula, 2003 yılında Arjantin’de Nestor Kircher, 2006 yılında Nikaragua’da Daniel Ortega ve Bolivya’da Evo Morales, 2007’de Ekvator’da Rafael Correa başkan seçildiler ve özellikle Havana’da 2004 yılında ALBA’nın kurulmasıyla, değişik düzeylerde neoliberal politikalara karşı seçeneklerin varlığını çeşitli düzeylerde onaylamış oldular. Marx’ın ilk dönüşü, sesini, alternatif-küreselleşmeci bakış açılarıyla birlikte Latin Amerika’nın siyasal, ekonomik ve toplumsal sorunları ile duyuruyordu.
Francis Fukuyama’nın kıymeti kendinden menkul Tarihin Sonu iddiasını bir kenara fırlatıp atan 2008 yılının sonbaharında başlayan bankacılık ve finans krizinin başlamasıyla birlikte, Marx’ın düşüncesinin toplumsal ilerlemenin diğer olası patikalarına yönelik farkındalığa katkısı, ona yönelik okumaların, yorumlamaların ve sahiplenmelerin yenilenmesiyle bağlantılı bir biçimde pek çok kuramsal yönde derinleşmektedir.
Humanité gazetesi, Alman düşünürün doğumunu 200. yılı için, bu genç bakış bahsini açıyor ve Marx üzerine bir dizi makale ve 17 Şubat’ta Paris, Bellevilloise’de başlayan Marx Forumu ile birlikte Marx’a adanmış genç vuruş ile topu doğrudan ağlara gönderiyor.
Renan gazetesindeki makalelerinden Kapital‘e kadar Marx’ın araştırmasının sürekli konusu olan emek sorunu orta yuvarlaktadır ve Kapital‘de kapitalist rejimde emek sömürüsünün düzenekleri açıklanırken, Forum Marx, Frédéric Boccar, Anne Eydoux ve “yaşam boyu ücret” fikrinin sahibi Bernar Frot ile emeğin çağdaş amaçları sorunu ele alındı.
Sınıf mücadeleleri, ayrımcılık, eşitsizlik ve devrim, değişik toplantılarla Domenico Losurd, Pierre Khalifa, Salha Boussedra, Nasser Mansour, Mathilde Larrère, Pierre Serna, Guillaume Roubaud-Quasha, Etienne Balibar, Jacques Bidet ve Michèle Riot- Sarcey’i bir araya getirdi.
Mohammed Mouffi, Jean-Numa Ducange, Marie-Cécile Boujou, Françoise Blum ve Stépahnie Roza ile kurallara uygun bir serbest atış “ Marx ve Fransa” oturumuyla yapılacak. Ayrıca, bilimsel sosyalizmin kurucularının 14 Temmuz 1889’da İşçilerin Enternasyonali’nin kurulduğu yer ile olan yakın ilişkisini tarihsel bir bakış açısı dahilinde ortaya koymak üzere, Raoul Peck’in “Genç Karl Marx” filmi gösterildi.
Peşin hükümlerin ötesinde ve beklenmeyen alanlarda, Marx’ın kavramlarının canlılığını ortaya koymak üzere Marx’ın düşüncesinin iki konusu ele alındı. Birincisi, Lucien Sève’in çalışmalarından hareketle ve bir video söyleşi ile, birey ve bireyin özgürleşmesine ayrıldı. İkinci konu ise, ekolojik sorunlara Marxçı kavramları dahil etti (Khoei Salto’nun söyleşisi) ve “Marx: Bir üretkencilik yanlısı mı yoksa ekolojinin öncüsü mü?” başlıklı bir tartışma yapıldı. Bu tartışmaya Michael Lowy, Alain Obadia ve Jean-Marie Haribey katılacak. Forum Marx “Bugün Marx’ı keşfetmek” adlı tartışmayla başladı ve tartışmaya Pascale Fautrier, Jean Qétier ve Jean-Pierre Lefebvre katıldılar. Forum, Howard Zinn’in “Karl Marx, Dönüş” adlı tiyatro eseriyle sona erecek. Sahneye koyan Denis Lannoy ve yapımcısı ise Triptyk-Tiyatro.
Marx’ın bıraktığı verimli izleri ve Walter Benjamin, Michel Foucault, Simone de Beauvoir, Pierre Bourdieu,, Louis Althusser, Theodor Adorno, Henri Lefebvre, Lucien Goldman gibi çok sayıda düşünürün yanı sıra David Harvey, Slavoj Zizek, Alain Badiou ve sayısız düşünürün bu izler üzerine düşüncelerini takip ederken yorgun düşmemek imkansız. Tabii Marx’ın düşüncesini az çok hayali “ ofsayta düşürmek” isteyenlerin de çok olduğunu belirtelim.
Bu kolektif tartışmanın yanında, karanlık tablo önünde korkulan bu Marx’ın dönüşü, Aragon’un ifadesiyle “otomatik hareketler”in unutkan formülünü durmadan yinelemeye çalışan bir antrenör gibi olacak. Benjamin Franklin’in ulusal ve sömürgecilik karşıtı bir bakış açısıyla Amerikan Devrimi’nin arifesinde yaptığı da buydu: “Birleşmek ya da mahvolmak. Amerikan devrimi Almanya’ya damgasını vurdu ve Avrupa sermaye çevrelerinin konsensüsünü parçalayıp attı.”[3]
Evinde ya da deplasmanda aldığı kötü sonuçla şaşıran, parçalanmış kramponlarına doğru gözlerini çeviren, bir sonraki maçın stadında çimleri ezecek ekibin coşkusu önünde, yaşamı kâr ve diğer türevli bağımlılığa bağlı olmayanın ekibi önünde, hangi ülke ve renkten olursa olsun, Komünist Parti Manifestosu’nun son formülünün ve Uluslararası İşçi Birliği’nin programının yankılanması olarak: “ KO-LEK-TİF OYNAYIN!”
Dipnotlar:
[1] Jacques Derrida: Spectres de Marx, Galilée Yayınevi, 2006.
[2] Finansal bunalımların geri dönüşüyle açıklanan bilinçlenme. Bkz: Patrick Artus: “Marx Haklıydı”: liberal bir ekonomistin uyarısı, Humanité gazetesi 6 Şubat 2018.
[3] Bkz. Humanité Dimanche, no: 596, 8-14 Şubat 2018; “Ücrette %4,3 artış, 28 saatlik çalışma haftası: Diğer Alman Modeli”.
[Humanite’deki Fransızca orijinalinden İsmail Kılınç tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.