Türkiye’nin havası temiz yalnızca 6 ilinden biri olan Eskişehir kent merkezine 25 km uzaklıktaki Alpu ovasına 1080 MW* kapasiteli kömürlü termik santral kurulması planlanıyor. Termik santral istemeyen Eskişehir halkının itirazları ile kömürlü termik santraller ülke gündeminde yer tutmaya başladı. Alpu Ovası Eskişehir’in 1. sınıf tarım arazi kapasitesinin yüzde 40’ına sahip. Başta pancar ve buğday üretimi olmak üzere tarımsal üretimin önemli merkezlerinden biri. Besi hayvancılığı da yapılıyor. Alpu Ovası 21 Ocak 2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararı […]
Türkiye’nin havası temiz yalnızca 6 ilinden biri olan Eskişehir kent merkezine 25 km uzaklıktaki Alpu ovasına 1080 MW* kapasiteli kömürlü termik santral kurulması planlanıyor. Termik santral istemeyen Eskişehir halkının itirazları ile kömürlü termik santraller ülke gündeminde yer tutmaya başladı.
Alpu Ovası Eskişehir’in 1. sınıf tarım arazi kapasitesinin yüzde 40’ına sahip. Başta pancar ve buğday üretimi olmak üzere tarımsal üretimin önemli merkezlerinden biri. Besi hayvancılığı da yapılıyor. Alpu Ovası 21 Ocak 2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararı ile “Büyükova koruma alanı” olarak belirlendi. Bakanlar Kurulu’nun ilgili kararı şöyle:
Tarımsal üretim potansiyeli yüksek, erozyon, kirlenme, amaç dışı veya yanlış kullanımlar gibi çeşitli nedenlerle toprak kaybı ve arazi bozulmalarının hızlı geliştiği ekli liste ve haritalarda sınırları gösterilen ovalar, Büyükova koruma alanı olarak belirlenmiştir.
Alpu Ovası bu kararla koruma altına alınmış oldu. Kararın üzerinden yalnızca dokuz ay geçtikten sonra, 27 Eylül’de Alpu Ovası’nda termik santral tesisi ve işletmesi için Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ihale sürecini başlattı. Santralın ruhsat sahibi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı Elektrik Üretim A.Ş. İhale tarihi 26 Ocak 2018 olarak belirlenmişti, 7 Mart’a ertelendi çünkü 2 Ocak’ta toplanan Eskişehir Toprak Koruma Kurulu santral projesini reddetti. Bunun üzerine AKP hükümeti 24 Ocak’ta Toprak Koruma Kurulu Yönetmeliği’nde değişiklik yaptı. Üçte iki olan karar oranı beşte üçe indirildi ve 6 üyenin aynı yönde oy kullanması şartı getirildi. Ayrıca kamuya ait enerji ve ulaşım yatırımlarında bu şartlara bakılmaksızın, en az 6 üyeyle toplanarak çoğunluk kararının geçerli olması sağlandı. Yönetmelik değişikliğinin ardından 30 Ocak’ta toplanan Toprak Koruma Kurulu Alpu Ovası’nda kömürlü termik santraline onay vermiş oldu!
Enerji Bakanlığı’ndan yetkililerin Toprak Koruma Kurulu toplantısına girip oylamayı izlemelerine kadar baskıladığı Alpu Termik Santralı için bu seferberlik neden? Halkın istemediği, tarımdan geçinen binlerce insanın geçimlerini ve sağlığını tehdit ederek, lüle taşını yok ederek kömür çıkarılacak bu proje kimin için önemli?
Cevabını vermek zor değil, enerji alanında öne çıkan AKP’li yandaş şirketler için elbette. Çünkü kömürle elektrik üretmek çok kârlı. Nasıl mı?
Bir başka Bakanlar Kurulu kararı 2 Aralık 2017’te Resmi Gazete’de yayımlanmıştı: TETAŞ tarafından yerli kömür yakıtlı elektrik üretim santrallerini işleten özel şirketlerden elektrik enerjisi teminine ilişkin usul ve esaslar hakkında değişiklik yapılmasına dair kararı ile yerli kömürle elektrik üreten şirketlere TETAŞ 7 yıl süreyle, elektrik üretmese bile yıllık 6500 saat üretim yaptığını (günde 18 saat) varsayacak, bu varsayımdan yola çıkarak hesaplanan elektrik üretiminin yarısı için ödeme yapacak, elektriği alacak/aldığını varsayacak. Üstelik TETAŞ 2018 yılında 1 kWh elektrik için belirlediği 18 krş yerine 20,135 krş’tan alım yapacak(1). Bu fiyat 3 aylık periyotlarla enflasyon oranında güncellenecek. Ne yatırım ama! Kamu güvenceli kamu varlıklarını yağmalama, halkın parasını soyma yatırımı!
Türkiye’de yerli termik santrallerin toplam kapasitesi Kasım-2017 sonu itibariyle 9873 MW. Bakanlar kurulu kararının ardından fazladan yılda 685 milyon TL ödenecek. Toplamda alım garantisi kapsamında ise yılda 6,5 milyar TL ödeme yapılacak. Yedi yılda bugünün fiyatları ile toplamda 45,5 milyar TL’lik ödeme yapılacak(2).
İthal kömürle çalışan 8134 MW kapasiteli elektrik santrallerine de yerli kömür kullanım oranlarına göre verilecek alım garantisi ile toplam ödeme miktarının 60-70 milyar TL olacağını kolaylıkla söyleyebiliriz. Söz konusu teşvik hali hazırda EPDK’dan lisans veya önlisans almış henüz devreye alınmamış toplam kapasitesi 8745,5 MW yerli kömür ve 7960,5 MW ithal kömür santrallerini de (ihalelerde belirlenmiş şartlar hariç) kapsıyor. Bu santraller de çalışmaya başladıklarında bu teşvikten yararlanacaklardır. Böylelikle kömürlü santrallare sağlanan alım garantisinin maliyeti en az 120 milyar TL olacak.
26.000 MW kapasiteli güneş enerjisi sistemleri kurulabilir. Mesken başına 3 kiloWatt saatlik (kWh) güneş pilleri tesis edildiğinde, 8 milyon 700 bin meskenin kendi elektriğini üretmesi sağlanabilir. Ülke nüfusunun (bir hanede 3.8 kişi var) 33 milyonluk kısmı kendi elektriğini üretir. Ürettiğinin kullanım fazlasını da sisteme vermesiyle nüfusun 60 milyondan fazlası bu şekilde elektrik ihtiyacını karşılayabilir.
Paris İklim Anlaşması’nı 2015 yılından bugüne Türkiye dahil 197 ülke imzaladı. Anlaşma gereği karbon emisyonlarının azaltılması için dünyanın pek çok ülkesinde kömürle elektrik üretiminden vazgeçme eğilimi arttı. Bu kapsamda örneğin İtalya, Fransa, Hollanda, Portekiz, Belçika ve Baltık ülkeleri kömürlü termik santrallerini 2020-2030 yılları arasında tamamen kapatma kararı aldı.
AB Komisyonu kömürlü santrallarla elektrik üretim teşviklerinin 2025’den sonra kaldırılmasını, yasaklanmasını planlamış durumda. 7 yıllık alım garantisi süresi tam da bu karara uygun olarak alındı. 2025’e kadar termik santrallere olabildiğince yüksek teşvik hedefleniyor. Yani özel şirketlere ait olacak termik santral projeleri elektrik ihtiyacından değil, 2025 sonrası kamu varlıklarından kaynak aktaramama ihtimaline karşı alınmış bir soygun kararı.
2020 sonrası iklim değişikliği rejiminin çerçevesini oluşturan Paris Anlaşması, 2015 yılında Paris’te düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 21. Taraflar Konferansı’nda kabul edildi. Anlaşma, 5 Ekim 2016 itibariyle, küresel sera gazı emisyonlarının %55’ini oluşturan en az 55 tarafın onaylaması koşulunun karşılanması sonucunda, 4 Kasım 2016 itibariyle yürürlüğe girdi. Bu çerçevede 55 ülkenin içerisinde yer alan Türkiye anlaşmayı imzalamış olmasına rağmen meclisten geçirmeyerek onay sürecini tamamlamadı. Gelişmiş ülkeler kategorisinde olan Türkiye (Anlaşmanın Ek.1 ülkeleri arasında) 100 milyar dolarlık Yeşil İklim Fonu’na kaynak aktarmak zorunda. Ayrıca 2020’den sonra karbon emisyonlarını azaltmak durumunda.
Bonn’da 6-17 Kasım 2017 tarihleri arasında İklim Konferansı düzenlendi. Konferansa kömür ve kömürden elde edilen enerjiden vazgeçme hedefi damgasını vurdu. İngiltere ve Kanada’nın başını çektiği 25 ülke ‘Kömür Sonrası Enerji Küresel İttifakı’ olarak yayımladığı bildiride dünya genelinde elektrik üretiminin yüzde 40’ının kömürle çalışan santrallerden elde edildiğini ve küresel ısınmanın baş sorumlulardan birinin kömür olduğunu belirtti. Kömürün yanmasıyla oluşan hava kirliliğinin solunum yolları hastalıklarına ve ölümlere de sebep olduğu vurgulanan bildiride, kömür kullanımının hem sağlık hem de ekonomik açıdan yüksek faturaya yol açtığı ifade edildi, kömürsüz dünya hedefledikleri belirtildi. Türkiye heyeti Bonn Konferansı’nı gelişmekte olan ülkeler kategorisine alınmadığı için terk etti. Konferansta, bir çok Avrupa ülkesi ve Çin kömürlü termik santral yatırımlarına son verdiklerini açıkladı.
Elbette bu ülkelerin çoğu bankalarından kredi sağlayarak veya kredi temini karşılığı Türkiye’de kömürlü santraller yapmaya, proje ve ekipman satmaya devam etmekte sakınca görmüyor(3).
Türkiye 2020 yılından sonra yüksek karbon emisyonları nedeniyle yaptırımlarla dahi karşılaşabilecek, karbon salımı nedeniyle ceza ödeyen ülke olacak. Buna rağmen halk sağlığını tehdit eden, havayı, suyu, toprakları kirleten kömür santrallerinde ısrar ancak AKP’nin yağma talan politikaları ile açıklanabilir. Dünyada kömürden elektrik üretiminden vazgeçme eğiliminin arttığı bir zamanda, AKP’nin yerli kömüre dayalı “yerli ve milli” enerji politikası, yabancı bankalardan alınan kredilerle dış borçlanmayı artıran, kredi şartları gereği santral ekipmanlarının %70’ini ithal ederek teknolojisini geliştiremeyen, üretmemeyi kabul eden, ülkeyi tedavülden kalkmakta olan santrallerin pazarı haline getiren, AKP’li enerji şirketlerini zenginleştirmekten ibarettir. Kömür santrallerinin yarattığı sağlık maliyeti, çevre maliyeti, tarımsal üretim kayıpları nedeniyle oluşturduğu ekonomik yük sağladığı/sağlayacağı ekonomik faydadan kat kat yüksektir.
Geçmişte yalnızca su, kömür varlıkları ve nükleer kaynaklarla elektrik üretimi yapılırken bugün rüzgar, güneş başta olmak üzere çok çeşitli girdilerle elektrik üretimi yapılmaktadır. Tıpkı buharlı gemi ve trenlerin terk edilmesi gibi kömürlü termik santrallerin da terk edilmesi zamanı geldi. Yeni kömürlü termik santraller yapmak yerine mevcutların kapatılması planlanmalıdır. Artık elektrik üretimi santraller ile değil dağıtık enerji sistemleri ile yapılmalı yıkıcı ve kirletici etkileri en aza indirilmeli, halkın enerjiye sağlıklı ve güvenli ulaşımını sağlamak üzere kamu yararı gözetilerek tesis edilmelidir.
*1080 MW gücünde olması planlanan ALPU Termik Santralı yaklaşık 1 milyon 950 meskenin enerji ihtiyacını karşılayabilir. Tabi eğer üretim yaparsa! Çünkü kamu teşvikleri ve alım garantisi santral enerji üretimi yapmasa da verilecek.
(1) Alpu Termik Santrali’nde üretilecek elektrik enerjisini ihalede belirlenen fiyat üzerinden EÜAŞ alacak, ancak TETAŞ’ın açıkladığı alım fiyatının altında bir fiyatın gerçekleşmeyeceğini şimdiden söyleyebiliriz.
(2) Bu santrallerin kurulum maliyeti toplamı 28 milyar TL.
(3) Bu konu bir başka yazı konusu, şimdilik yalnızca not edelim.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.