Halkevleri Eş Genel Başkanı Dilşat Aktaş, Halkevleri Genel Sekreteri olduğu dönemde TDK’deki kadını aşağılayan cinsiyetçi tanımlamaların kaldırılması için açtığı davayı kazandı
Yaklaşık bir haftadır gözaltında tutulan Halkevleri Eş Genel Başkanı Dilşat Aktaş, Halkevleri Genel Sekreteri olduğu dönemde TDK’deki kadını aşağılayan cinsiyetçi tanımlamaların kaldırılması için açtığı davayı kazandı. Kadını aşağılayan sözcük tanımlamaları sözlükten çıkarılacak
22 Şubat perşembe gününden bu yana gözaltında tutulan Halkevleri Eş Genel Başkanı Dilşat Aktaş, Halkevleri Genel Sekreteri olduğu dönemde TDK’deki kadını aşağılayan cinsiyetçi tanımlamaların kaldırılması için açtığı davayı kazandı.
Ankara 6. İdare Mahkemesi “müsait”, “boyalı”, “yollu”, “taze”, “kötüleşmek”, “oynak”, “kötü yola düşmek”, “teslim etmek”, “esnaf” ve “serbest” kelimelerinin argo anlamlarının TDK sözlüğünden ve internet sayfasından kaldırılmasına karar verdi.
Aktaş, 2015 yılında TDK’ye başvurmuş ancak TDK başvuruyu reddetmişti. Bunun üzerine Dilşat Aktaş, avukatları Sevinç Hocaoğulları, Sevgi Dutar ve Selin Nakıpoğlu aracılığıyla Ankara 6. İdare Mahkemesi’nde ret işleminin iptali davası açtı. Dava dilekçesinde söz konusu sözcüklere yönelik tanımlamaların kadına yönelik şiddeti ve cinsiyet ayrımcılığını arttırdığı ve önyargıları besleyici etkileri olduğu, bunun Anayasa’nın 10/2 maddesine ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere aykırı olduğu vurgulandı.
Davayı görüşen Ankara 6. İdare Mahkemesi de kadına yönelik ayrımcı sözcüklerin kaldırılması talebini reddeden TDK’nin işleminin iptaline karar verdi.
Kararın gerekçesinde, Türk Dil Kurumu’nun “Türkçenin, özellikleri ve kuralları bozulmadan doğru, güzel ve anlaşılır şekilde kullanılmasını sağlamak, dilin düzeysiz, kaba ve argo kullanımına yer vermemesi ve de ‘toplumsal cinsiyetçilik’ bağlamında kadını zorunlu rollere iten, onu aşağılayan ve ikincil gösteren ifadeleri içeren her türlü kelime yapısını kullanmaması gerektiği” belirtilerek, toplumsal cinsiyetçilik içeren sözcük yapılarına çalışmalarında yer verilmemesinin, TDK’nin uluslararası ve ulusal normlardan kaynaklanan bir görevi olduğu vurgulandı.
Aktaş’ın avukatı Selin Nakıpoğlu karar ilişkin şunları söyledi:
“Biz dava vekilleri olarak, kadın erkek eşitliğinin temel hak olduğu noktasında ve toplumsal cinsiyet ilişkileri açısından verilen kararı memnuniyetle okuduk.
“Müvekkilimiz laiklik, laik eğitim, kadın erkek eşitliği, hak, adalet dediği için günlerdir gözaltındadır. Ona bu karar hediye olsun.”
Halkevleri Kadın Sekreteri Nebiye Merttürk de, dava sürecine ilişkin şunları söyledi:
“Müsait kelimesinin anlamını “flört etmeye hazır olan kadın” olarak tanımladığını öğrenince kadınlar bu duruma tepkisiz kalmadı. Bu vesileyle TDK’nin pek çok kelimede kadınları aşağılayan ve ayrımcılık yapan tanımlamaları olduğunu tespit ettik. Boyalı, yollu, taze, kötü yola düşmek, oynak, serbest ve hatta esnaf sözcükleri gibi pek çok sözcüğün anlamı kadınları aşağılayan tanımlamalardı.
“Bir kamu kurumu olan TDK’nin kadına yönelik şiddeti ve cinsiyet ayrımcılığını arttırabilecek, ön yargıları besleyici ve biyolojik olarak bilimsel temeli olmayan tanımlamalara yer vermesi kadınlar açısından kabul edilebilir bir durum değildi.
“Dolayısıyla TDK’nin kapısına dayandık. Cinsiyetçi tanımlamaları sözlükten kaldırılması için uyardık. Aynı zamanda kadınların derdini anlayabilmeleri için kadın dergilerinden birkaç dergi ve broşür götürdük.”
“Dilekçemizi ve dergileri verdikten sonra bu işin peşini bırakmayacağımızı söylemiştik. Öyle de yaptık. Gittik TDK’den davacı olduk.
“Bugün de davayı kazandığımızı öğrendik.
“Bu davanın sonucu kadınlar açısından tarihsel bir kazanımdır. Evet belki hukuk eskisinden daha zor sağlanıyor ancak mücadele edince de güzel sonuçlara sebep olabiliyoruz.
“Tarih boyunca kimse bize haklarımızı altın tepsilerde sunmadı. Haklarımızı mücadele ederek kazandık, belli ki kazanmaya da devam edeceğiz.
“TDK’ye açtığımız ile davayı kazanmış olabiliriz ancak, eşitlik ve özgürlük için mücadele edecek çok davamız var. Kazanımlarımız umut olsun…”
Sendika.Org