Külçe altınlarla birlikte yeni ReZaç paralarının muhafazası için futbol sahası büyüklüğünde yerlere ihtiyaç duyulabilmesine dair olasılık olasılık dışı değildir
Bütün ampirik bulgularımız ve değerlendirmelerimiz, bir zamanlar ayakkabı kutularına sığan ReZaç paralarının artık kutulara konmasının imkansız olduğuna dair; eğer Çiki-çikinova ihtimal dışı değilse, külçe altınlarla birlikte yeni ReZaç paralarının muhafazası için futbol sahası büyüklüğünde yerlere ihtiyaç duyulabilmesine dair olasılığın olasılık dışı olmadığını göstermektedir. Eğer bu saydığımız olasılıklar olasılık dışı değillerse, döviz kurunda kısa süre içerisinde doğru dengenin bulunacağına dair Cumhurbaşkanı’nın yorumu, kesinlikle asılsız durmamaktadır
ReZaç Eğrisinin Ekonomi Politiği: Zarrablar’ın Parazit Nemalanma Sevdası, Yurtdışı Mevduatlar ve Net Hata ve Noksanlar – III[1]
Anımsanacağı üzere, yazı dizimizin birinci ve ikinci bölümlerinde, Reza Zarrab ve dostlarının kurdukları maddi ve manevi ilişkileri İran’ın Halk Bankası kasalarındaki paralarının operasyonelleşmesi serüveni içerisinde anlamaya çalışmıştık. Bu serüveni aktardığımız Zarrab’ın Para=Altın/Mal>Para döngüsünde, döngüyü mümkün kılarak kendini var eden bir gerçekliğin — devletin kurumsal gücünün ve kimliğinin bir bedel karşılığında düzenbaz bir arabulucuya, naylon faturacıya, sahte konşimentocuya dönüştürülebiliyor olması gerçekliğinin — önemini de ele almıştık.
Ardından devletteki gücün ve iradenin metalaşmasını temsil eden, ReZaç adını verdiğimiz bu gerçekliğin emarelerini dış ticaret istatistikleri üzerinden takip etmeye çalışmıştık.
Ve resmi istatistiklerin, Zarrab’ın ifadelerinde yer alan 2012-13 yıllarına ait ReZaç ilişkilerini sadece onaylamakla kalmadıklarını; aynı zamanda, ReZaç ilişkilerinin 2012’den çok önce başladığı ve halen varlık gösterdikleri konusunda, ciddi kuşkular uyandırdıklarını aktarmıştık. Kısaca yazı dizimizde vardığımız aşamada:
Yazı dizimizin bu son bölümünde;
Resmi istatistiklerin incelenmesi, ödemeler bilançosunda yer alan yurtiçi yerleşik kurumların ve kişilerin yurtdışı mevduat hesaplarında meydana gelen değişimlerin ele alınmasını ve son yılların rock yıldızı muamelesi gören Net Hata ve Noksan (NHN) hesap kaleminde gözlemlenen esrarengiz hareket yasasının detaylı analizini kapsamaktadır. Yazımızın sonuç bölümü ReZaç ilişkilerinin direkt ya da dalkavuklukla, dolaylı yoldan parçası olan bütün siyasi ve idari iradenin, kamu kurum ve kuruluşlarının neden artık toplumsal “güven”den yoksun olduğunu ve bunun ne anlama geldiğini kısaca aktarmaya çalışmaktadır.
Her şeyden önce, yazı dizimizde geldiğimiz aşama itibariyle, İran’ın ve İran ile ticaret yapan, paraların gittiği gizli aktörlerin çabalarının anlaşılmaz bir yanının olmadığını açıkça ifade edebiliriz. Birisi parasıyla dünyanın velinimetlerinden faydalanmak istiyor; diğeri İran gibi kazanç kapısına sırt çevirmek istemiyor diyebiliriz.
Söz konusu olan kâr ise, ambargoyu iplemek gibi bir niyetin söz konusu olmayacağını düşünmek, ziyadesiyle gerçekçi gözükmektedir. 2008 ekonomik krizi sonrasında “uluslararası sermayenin” içine düştüğü bataklıktan dolayı, “bazılarının” uluslararası yasal düzenlemeleri elinin tersiyle itmiş olabileceğini ve İran pazarına büyülenmiş gözlerle bakmış olacağını düşünmek de çok gerçek dışı ve anlaşılmaz gözükmemektedir.
Fakat ReZaç’ın, göbekten bağlı olduğu, can ciğer kuzu sarması olarak gördüğü müttefiklerine duyduğu sadakati bir kenara koyarak, hangi bedel karşılığında parazit nemalanma cesaretini göstermiş olduğunu anlamak, gerçekten oldukça güç gözükmektedir. Şöyle ki, bütün bu olup biteni anlamamıza yardımcı olacak, görsel ya da yazılı basında, ReZaç’ın,
Zafer Çağlayan’ın Tevbe Suresi ile ilgili paylaşımını bir kenara koyacak olursak, ülkenin adli, idari, yargı ve ReZaç ile ilgili bütün mercilerindeki ölü sessizliğine ek olarak, elimizde sadece, Reza Zarrab’ın New York Güney Mahkemesi’nde paylaşmakta sakınca görmediği, Zafer Çağlayan’a aktarılan –saatler hariç– 31 milyon 789 bin 500 Avro tutarındaki rüşvetin evrimini özetleyen, aşağıdaki ReZaç Eğrisi bulunmaktadır.
Kaynak: Reza Zarrab tarafından New York Güney Bölgesi Eyalet Mahkemesinde duruşma salonunda belge sunum ekranından yargıcın izniyle paylaşılan, Zafer Çağlayan’a aktarılan para transfer bilgileri.
ReZaç eğrisi, eksiklerine rağmen, parazit nemalanma cesaret bedelinin bir kısmının rüşvet ve komisyon tutarlarından oluştuğunu bize göstermektedir. ReZaç eğrisinin eksikliklerini şimdilik bir kenara koyacak olursak, ReZaç eğrisinin çok anlamlı karakteristik özelliklerinin olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Şöyle ki, ReZaç eğrisinin Çikinova adı verilen ihracat ve ithalat işlemleri ile verilen rüşvet, haraç ve yolsuzluk gelirleri arasındaki senkronizasyonu ele veriyor olması, kabul göreceği üzere, eğrinin en anlamlı özelliğini teşkil etmektedir. Yani ReZaç ilişkilerinde üç kuruşa beş köftenin yeri olmadığını; ne kadar ekmek o kadar köfte ilkesinin prensip edildiğini yansıtıyor olması, ReZaç’ın doğasına ve çalışma prensiplerine dair önemli ipuçları vermektedir.
Öyle ki ReZaç eğrisine, bu özelliklerinden ötürü, Kamu Ekonomisi ve Maliyesi Teorisi’ne bir katkı gözüyle bakmanın önünde hiçbir engel bulunmamaktadır. En azından Para=Altın/Mal>Para döngüsündeki işlemlere benzer operasyonlarla karşılaşan Maliye, İşletme, İktisat, ve Dış Ticaret bölümü mezunu öğrencilerde diploma yakmayı tetikleyecek duyguların önüne geçmek için ReZaç eğrisinin ilgili müfredatlara eklenmesinin, anlamlı bir çaba olacağı kanaatindeyiz. Ayrıca, Figür 2 üzerindeki Uzun Dönem ReZaç Eğrisi bu müfredatı daha zengin kılacak, teorik bir perspektif ile ReZaç ilişkilerinin uzun dönemli bir analiz içerisinde incelenebilmesine olanak sağlayacak potansiyele sahip gözükmektedir. Zira, şu ana kadar ele aldığımız hemen hemen bütün tartışmaları kapsamlı bir biçimde aktarabilme yeteneği bulunmaktadır. Kısaca bunlardan bahsetmek gerekirse, Uzun Dönem ReZaç Eğrisi bize, devletin kurumsal gücünün ve kimliğinin bir değişim değerinin olduğu ve bu değer karşılığında bu gücün ve kimliğin düzenbaz bir arabulucuya dönüşebildiği toplumlarda,
Bu bölümde kısa dönemli ReZaç eğrisinin sebep olabileceği problemli değerlendirmeleri ele alıp, ReZaç’ın köfte ekmek pragmatizmi adını verdiğimiz çalışma felsefesini parazit nemalanma ile birlikte tartışacağız. Bu çabamızın temel nedeni, ReZaç eğrisindeki rakamların, parazit nemalanma cesaretinin gerçekteki bedeline dair tahmin ve öngörülerde eksik değerlendirmeye sebebiyet verme potansiyeline sahip olmasıdır. Bu potansiyelin ReZaç eğrisini problemli kıldığını söyleyebiliriz. Şöyle ki, kısa dönem ReZaç eğrisinin parazit nemalanma ile ilgili üç önemli konuyu gözden kaçırdığını düşünmekteyiz.
Birincisi, Para=Altın/Mal>Para döngüsünde en kritik rollerden birisini üstlenen Halk Bankası’nın, döngüdeki riskli işlemleri gerçekleştiren kurum olarak elde ettiği kazancı ve bu kazancın bankaya sağladığı rekabet gücünü, ReZaç eğrisinin yansıtmaktan yoksun olmasıdır. Bankanın kasalarında tutulan milyonlarca avro tutarındaki İran’ın petrol ve doğalgaz gelirlerinin ve Para=Altın/Mal>Para döngüsündeki ambargoyu delme işlemlerinin riskinden dolayı alınan yüksek komisyon bedellerinin bankaya kredi olanaklarında sağladığı rekabet gücünün ve bankanın kâr oranlarında sebep olduğu son derece yüksek artışların kesinlikle göz ardı edilmemesi gereken “bedeller” olduklarını düşünüyoruz.[3] Ayrıca, ReZaç ilişkilerinin bankaya sağladığı kredi verme gücünden ve potansiyelinden, kimlerin, ne şekilde istifade ettiğini ReZaç eğrisinin yansıtamamasının diğer önemli bir eksiklik olduğunu söyleyebiliriz.
İkinci olarak, ReZaç ilişkileri içerisinde birkaç milyonu birkaç kuruş olarak telaffuz etme, milyon dolarları ve avroları birkaç saat içerisinde birkaç daire satın alarak sıfırlama söz konusu iken, ReZaç eğrisinin yardımı ile toplam rüşvet, haraç ve yolsuzluk gelirlerine dair bırakalım doğru bir tahminde bulunmayı, yaklaşık bir kestirimde bulunmak dahi imkânsız gözükmektedir. En azından net asgari ücretin 773.01 lira olduğu dönemde, ReZaç’ın milyonlarla ifade edilen tutarlara yaptığı muamele göz önünde bulundurulursa, ReZaç eğrisinin yansıttığı rakamlar ile gerçek ReZaç içerisinde ki “köfte ekmek pragmatizmi”nden doğan rakamlar arasında ciddi farkların olduğunu düşünmemek, çok gerçekçi durmamaktadır.
Sonuç olarak ReZaç eğrisinin parazit nemalanma cesaretine dair “bedeli” aktarma konusunda problemli olduğunu ve bunun da temel nedeninin, Zarrab’ın tıpkı hayatının çok büyük bir bölümünde olduğu gibi, mahkemede de yalan ya da eksik ifade vermesi olduğunu söyleyebiliriz.
Son olarak, bildiğimiz gibi, köfte ekmek pragmatizmindeki davranış algoritmasına uygun olarak, ReZaç eğrisi üzerindeki her tutar, bir Çikinova işlemini yansıtmaktadır; yani, örneğin altın dolu bir bavulun ihracat ve ithalat kisvesi altında İstanbul-Dubai arasında gidip-gelişini, mekik dokumasını ifade etmektedir. Fakat aşağıdaki Figür 3 ve 4, Çikinova mekikleri ile ilgili başka esrarengiz işlemlerin varlığına işaret etmektedir. Görüleceği üzere figürlerimiz sırasıyla BAE ve İran ile yapılan altın ihracat ve ithalat verilerini; Türkiye’nin son 10 yıl içerisindeki en büyük altın ithalatçısı olan Güney Afrika ve İsviçre’den ithal edilen altınların toplam değerlerini; ve bu verilerin Türkiye’nin toplam altın ihracatına ve ithalatına oranlarını göstermektedir.
Figürlerimiz dikkatlice incelendiği takdirde, İran ve BAE ile yapılan altın ihracat ve ithalatına dair 2011-2013 dönemine ait rakamların, bu dönemde kelimenin gerçek anlamıyla bir Çikinova mekiğinin yaşanmadığının farkına varılacaktır. Çünkü 14 milyar dolarlık ihracata karşılık 9 milyar dolar tutarında ithalatın gerçekleştiğini aktarmaktadır figürlerimiz. Yani Zarrab’ın Royal adlı şirketinin İstanbul’daki ofisinden Dubai’deki ofisine varmak için ihracat olarak yola çıkan altınların tamamının, ithalat kisvesi altında geri gelmediğini göstermektedir. Fakat bu diyagramda aktardığımız Çikinova’nın doğasına aykırıdır. Ampirik sonuçlarımız verilerin hatalı olma ihtimalinden ziyade Çikinova’nın içinde başka bir bityeniği var diye –Çikinova içinde başka Çikinovalar olabilir mi diye– bizi işkillendirmektedir.
Çünkü, yazı dizimizin birinci bölümünde Para=Altın/Mal>Para döngüsü diyagramına dair açıklamalarımızda yer verdiğimiz gibi, döngüdeki temel amacın:
Fakat öyle gözükmektedir ki, fiziki olarak Zarrab’ın İstanbul’daki ofisinden Dubai’deki ofisine giden altınların bir kısmı Dubai’de satılıp paraya dönüştürülmektedir. Bu rakamlar toplama çıkarma biliyor olmaktan nasibi alan herkes için, Zarrab’dan öğrendiğimiz Çikinova ticareti içerisinde, başka Çikinovalar’ın olduğunu ima eden, üç önemli soruyu beraberinde getirmektedirler:
i. Acaba gidip de gelmeyen, Dubai’de piyasaya sürülen altınların satışından elde edilen paralar komisyonlarla birlikte ReZaç’ın parazit nemalanma cesaretine dair “bedele” mi eklenmektedir?
ii. Eğer (i) doğru ise, İsviçre görünümlü Türkiye’ye bu altınlar nereden gelmektedir?
iii. Eğer (i) doğru ve (ii)’nin bir cevabı var ise, parazit nemalanma cesaretine dair bütün “bedeller” ülkeye nasıl geri gelmektedir?
Birinci sorumuza Figür 3 ve 4 üzerinde yanıt bulmak mümkün gözükmektedir. Şöyle ki, Figür 3 üzerinde açık olduğu üzere, Türkiye’nin ciddi bir altın üreticisi olmadan ya da altın rafinerilerine sahip olmadan,
Çikinova ilişkilerinin içinde aslında Çiki-çikinova olarak adlandırılabilecek başka ulvi planların olma olasılığını güçlendirmektedir. ReZaç’ın repertuarındaki “işlem zenginliği” göz önünde bulundurulunca, ReZaç dünyasında kara para/altın aklamaya dair hiçbir şeyin imkânsız olmadığını düşünmek ne çok abartılı bir iddia gibi durmakta ne de birinci sorumuzu cevapsız bırakmaktadır.
İkinci sorumuz ile ilgili olarak, Türkiye siyasi ve ekonomi tarihi yeni itiraflara sahne olmadıkça, Çiki-çikinova’yı mümkün kılan altınlar İsviçre görünümlü ülkemize nereden gelmektedir sorusunu cevaplamanın oldukça zor olduğunu söyleyebiliriz.[4] Ve bizim Çiki-çikinova çalışmamız, ReZaç’ın parazit nemalanma cesaret bedelini anlamaya çalışan bir çaba olarak kalacak gibi durmaktadır. Fakat her ne olursa olsun, bu kadar yüklü miktarda bir altının ülkeye dönmemiş olduğu gerçeğini hiçbir şey değiştirebilecek gibi durmamaktadır.
Şimdi parazit nemalanma cesaretine dair bütün “bedellerin” ülkeye nasıl döndükleri meselesine gelince, bu bedellerin bavullarla ülkeye dönme/dönebilme olasılığına dair, ekleyecek yeni bir argümanımızın olduğunu söyleyemeyiz.
Fakat, Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun sayesinde ülkeden çıkan para yeryüzünde nereye giderse gitsin kullanılacak iki yöntem bulunmaktadır:
i. BPT: Bavullama para transferi, yani paranın, fiziksel olarak bavullarla ReZaç anavatanına aktarılması ve
ii. EFT: Elektronik fon transferi.
Paranın ülkeden çıkışının ardından her iki yönteminde tek bir amacı var gözükmektedir: paranın izini kaybettirmek. Buradan hareketle, parazit nemalanma cesaretine dair bedellerin vergi cennetlerine, off-shore hesaplara aktarılmasının söz konusu olduğunu düşünmek, hiç de olasılık dışı durmamaktadır. Şöyle ki:
parazit nemalanma cesaret bedellerinin vergi cennetlerine aktarılma ihtimali oldukça yüksek gözükmektedir. Vergi cennetlerine aktarılan paralar şu anlama gelmektedir: Rüşvetten, haraçtan, ve yolsuzluktan elde edilen gelirlerinin sağlayacağı faizin vergisini bile ReZaç ülkeye çok görmektedir! Öyle ki, kimi “vatansever” için bu vergi kaçakçılığı anlamına bile gelebilir.
Bundan dolayı parazit nemalanma cesaret bedellerinin vergi cennetlerine aktarılmama olasılığını, olasılıksız olasılık gören yazı dizimizin sıradaki bölümünde, bu olasılığın uluslararası finans piyasalarının ve ulusal kayıt sistemlerinin alengirli nimetlerinden nasıl istifade edilebileceğini, imkânların müsaade ettiği ölçüde, ifşa etmeye çalışacağız. Bu amaçla parazit nemalanma cesaret bedellerinin izlerini resmi istatistiklerdeki tuhaflıklar üzerinden arayacağız ve yukarıdaki üçüncü sorumuza ve yazı dizimizin ikinci bölümündeki cevapsız kalan sorularımıza yanıtlar bulmaya çalışacağız.
Daha önce belirttiğimiz gibi, bu bedellerle ödemeler dengesinin tablolarının Net Hata ve Noksan (NHN) kalemindeki, son yıllarda birçok kuşkuya ve tartışmaya sebebiyet verdiren esrarengiz rakamlar arasında bir ilişki olup olmadığını sorgulayarak, sorularımıza ödemeler dengesinde yer alan diğer hesap kalemleri üzerinden cevaplar bulmaya çalışacağız. Bu çabamızın temel nedeni, eğer bavullama dışında, parazit nemalanma cesaret bedellerinin Türkiye’ye aktarılması söz konusu olmuş ise, bunun ülkenin dünya ile ekonomik ilişkilerini izlediği ödemeler dengesinin tablolarına yansıma ihtimalinin yüksek olmasıdır.
NHN’nin analizine geçmeden önce, çabalarımız ile ilgili olarak bir konunun açıklığa kavuşturulmasında fayda görüyoruz.
Şöyle ki, ülkedeki resmi veri kayıt ve paylaşım sistemini güvenilir bulduğumuz için, ReZaç ilişkilerinin izlerini resmi istatistiklerde arıyor değiliz; bunun bilinmesini isteriz. Fakat, veri kayıt sistemlerinden kaçamayan, anlaşılması güç, esrarengiz istatistikler karşısında yapılan resmi açıklamaları, bir yeteneksizliğin manifestosu olarak gördüğümüz için, resmi istatistiklerde ReZaç izi sürmenin –yukarıda belirttiğimiz nedenlerimize ek olarak– anlamlı bir çaba olduğunu düşünüyoruz.
Öyle ki dalkavukluğu kendine görev edinenlerin, ReZaç büyüklerini eğlendirme, onların gönüllerini hoş tutma konusundaki adanmışlıkları, ReZaç ilişkilerini kayıtlarda ele verme konusunda ciddi potansiyeller barındırmaktadır. Bu potansiyele kaş yaparken göz çıkarma potansiyeli de denebilir. Yazımızda bu potansiyeli dalkavuk beceriksizliği/yeteneksizliği olarak ele alacağız.
Dalkavuğun dostluğunun anlam ve önemine dair savlarımıza ek olarak, sevgili Korkut Boratav Hocamızın yaklaşık 4 yıl önce sendika.org okurları için mafyatik istatistikler üzerine kaleme aldığı yazıda (Boratav, 2014) dile getirdiği gibi; ülkedeki ekonomik ve siyasi hayatın ReZaçlaşması önemli ekonomik bilgilerin önce buharlaşmasına; sonra da alâkasız yerlerde görünüvermesine yol açacaktır diye düşünüyoruz. Bu alakasız yerlerin keşfi, parazit nemalanma cesaret bedelinin kavranılması güç yanlarını anlamamıza yardımcı olacaktır.
Ayrıca, Zafer Çağlayan’ın Ekonomi Bakanlığı yaptığı dönemde, Merkez Bankası ile aralarında bir “senkronizasyon arızası” olduğunu dilinden düşürmemiş olması, resmi istatistiki verilerin incelenmesini ve bu verileri düzenleyen kurum ve kuruluşların “senkronizasyondaki rollerinin” irdelenmesini tarif edilemez bir biçimde önemli kılmaktadır bizim için.
Yani yazımızda ne data fetişizmine dair ne de Türkiye’deki istatistiki verilerin doğruluğuna ve güvenirliliğine dair gizli bir itikat ve iman söz konusu. Sadece kuşkularımıza biraz itibar etmek ve esrarengiz verilerin kriminal doğasını keşfetmek istediğimizi söyleyebiliriz. Birkaç milyonu birkaç kuruş olarak telaffuz edenlerin, milyon dolarları ve avroları bir gecede sıfırlayanların izlerinin tamamıyla kamuya açık resmi veriler üzerinden takip edilebileceğini düşünmek, tabii ki anlamsızdır / gerçekçi değildir.
Şimdi artık Net Hata ve Noksan (NHN) kalemindeki esrarengiz rakamları ele almaya başlayabiliriz. Öncelikle şunu ifade etmekte fayda var: NHN ödemeler dengesi tablolarında denkleştirici bir hesap kalemi olarak bilinmektedir. Fakat aynı zamanda, NHN’de olağandışı bir hareket söz konusu olduğu zaman, bu hesap kalemi sorunun kaynağını bulmaya yönelik yardımcı bir hesap kalemidir. Şöyle ki denkleştirici ve istatistiksel hataları ve noksanları tespit etmeye yardımcı bir hesap kalemi olmasının çok basit bir matematiksel nedeni vardır: toplamı sıfıra eşit olması gereken ödemeler dengesini sıfırlama zorunluluğu! Buradaki sıfırlamanın, milyon dolarları gayri menkul satın alarak bir gecede sıfırlayan çabalardan oldukça farklı bir sıfırlama çabası olduğunu göstermek ve olası kavram karmaşasının önüne geçmek için NHN’yi formel olarak açıklayacak olursak;
Finans Hesabı Dengesi – (Cari İşlemler Dengesi + Sermaye Hesabı Dengesi) = NHN
eşitliği bize NHN ile ödemeler dengesi tablolarının ana hesap kalemleri arasındaki teknik ve teorik ilişkiyi vermektedir. Her şeyin güllük gülistanlık olduğu, kayıtlarda mükemmeliyetin ve şeffaflığın cirit attığı varsayımsal bir ekonomide, NHN’nin sıfıra eşit olması beklenir. Varsayımlarımızdan uzaklaştıkça, NHN de sıfırdan uzaklaşır; ama, kayıt sistemlerindeki ve işlemler ilgili zamanlama problemlerine bağlı olarak, NHN sıfırın etrafında –sıfırın yerçekimi merkezi gibi hareket ettiği bir atmosferde– döngüsel hareketler sergiler. Bu döngüsel harekette, NHN örneğin pozitif olduğu zaman, bu pozitif değer, yukarıdaki eşitliğin ışığı altında:
i. Finans hesabındaki net varlıkların değerinde gerçekleşen yüksek bir artış ve / ya da;
ii. Finans hesabındaki net yükümlülüklerinde değerinde gerçekleşen azalma ya da görece düşük ölçekli bir artış ve / ya da;
iii. Cari işlemler ve sermaye hesaplarının alacak kaleminde gerçekleşen azalma ya da görece düşük ölçekli bir artış ve / ya da;
iv. Cari işlemler ve sermaye hesaplarının borç kaleminde gerçekleşen yüksek bir artış ile açıklanabilmektedir (IMF, 2009).
Doğal olarak negatif NHN’yi bu etmenlerin tersini ifade edecek nedenlerle açıklayabiliriz. Yani, kıssadan hisse; NHN’nin doğasında, sürekli, aynı yönde ve göreceli olarak çok büyük rakamlarla gelişime yer yoktur. Eğer NHN sürekli pozitif ya da negatif değerler alıyorsa, yukarıdaki eşitlikten de görüleceği üzere, bu şu anlama gelmektedir: Ülkede ya kayıtdışı para/mal girişi ya da çıkışı yaşanmaktadır. Yani, örneğin, eğer NHN kronik olarak yüksek pozitif değerler alıyorsa, bu ancak kayıtlardaki:
Bundan dolayıdır ki, Türkiye’de 2003’ten beri NHN kaleminde yer alan oldukça yüksek ve pozitif değerler, ülkeye kayıt dışı, kara döviz girişinin olduğuna dair soruları ve ciddi şüpheleri defalarca gündeme getirmiştir.[5] 2003 ve 2017 yılları arasında NHN toplamının 44 milyar dolara ulaşmış olması, bunun yaklaşık 39 milyar dolarlık kısmının 2008 sonrasında gerçekleşmesi, şüphelerin ve soruların gerçekliği konusunda somut kanıt niteliğindedir.
Aşağıdaki Figür 5 üzerinde yer alan NHN 2013, NHN 2017 ve NHN Trend verileri, 2003 sonrası ReZaç’lı yıllarda, NHN’deki rakamların sürekli pozitif milyar dolarlarla ifade edildiğini ve bu rakamların ülkenin gayri safi milli gelirinin yaklaşık yüzde bir buçuğuna yaklaştığını göstermektedir.[6] Aynı zamanda, figür üzerinde, NHN kaleminin 1974-2003 yılları arasında, 30 yıl boyunca, işlemlerdeki zamanlama probleminin doğasına uygun olarak, periyodik dalgalanmalarla hareket ettiği görülmektedir. NHN’nin hareketlerine dikkatlice bakılınca, NHN’nin bu yıllar arasında, ortalama 2-3 yılda bir, ödemeler dengesi hesaplarındaki güncellemeler ile, pozitif ve negatif değerler aldığının farkına kolayca varılacaktır.[7] Yani hesap kaleminin sürekli negatif ya da pozitif değer alması söz konusu olmamıştır. NHN’nin hareket yasası 2003 sonrası ReZaç’lı yıllarla değişmiş gözükmektedir.
Böylesine ciddi rakamlar karşısında NHN’yi hataları tespit etmeye yardımcı bir hesap kalemi olarak ele almak yerine, NHN’yi sadece denkleştirici bir hesap kalemi olarak görmek imkânsızlaşmaktadır. Fakat her nedense ülkedeki resmi kurumların NHN’yi tuhaf istatistiklerin üzerine sünger çekme aracı olarak kullandıklarına, NHN’de ortaya çıkan hareket yasası ile ilgili yöneltilen sorular karşısında, anketlerdeki gecikmeleri bahane olarak göstermelerine defalarca tanık olduk.
Şöyle ki; bilindiği üzere, Merkez Bankası, son 5 yıldır NHN’nin normalleşeceğini iddia etmek ile kalmamış; aynı zamanda, her seferinde kayıtları güncellemek için kullandıkları Turizm ve Bavul Anketleri gibi anketlerin gecikmeli yayımlanmasını günah keçisi ilan etmek konusunda hiçbir tereddüt yaşamamıştır. Fakat bu ısrarlı tutumun hiçbir açıdan kabul edilir yanı bulunmamaktadır. Böylesine yüksek tutardaki dış kaynak girişlerini işaret eden istatistikler karşısında, masumane tek yönlü istatistik hatalarından söz etmek, anketleri suçlamak, sevgili Boratav’ın (2014) bize aktardığı gibi, sadece iktisat mantığına aykırı açıklamaların arkasına sığınmak anlamına gelmektedir. Öyle bir sığınak ki, raporları hazırlayanlarda, sadece çalıştıkları kurumda değil ülkede ve yeryüzünde, raporlarına ulaşılabilecek her yerde, iktisattan anlayan birilerinin olmadığına dair bir özgüvenin varlık göstermesine sebebiyet de verebilmektedir; bunu açıkça görmekteyiz.
Somutlayacak olursak; Figür 5 üzerinde yer alan kesikli-çizgi ile gösterilen verileri,
Çünkü, Figür üzerinde 2013 yılında paylaşılan NHN verilerinin, 2017 yılında paylaşılan verilere nazaran sadece biraz yüksek olduğu –iddia edilen, hayali kurulan azalmanın gerçekleşmediği– gözükmektedir. NHN kaleminde zaman içerisinde meydana gelen azalmalar ve artmalar, hesabın kendi doğası gereğidir; hesaplarda güncellemeler söz konusu oldukça hesaplar hatalardan arınırlar ve gerçek resimlerini açığa çıkarırlar. Fakat figürün bize aktardığına bakılırsa, NHN’nin gerçek resmi hiç değişecek gibi durmamaktadır. En azından 2011 yılına ait 11.5 milyar dolarında tutarındaki NHN’nin, 8 milyar dolarda takılıp kalmasını hiçbir masumane istatistiksel hata argümanı açıklayacak gibi gözükmemektedir.
NHN’nin Türkiye’deki değişmeyen resminin yanı sıra bu resmi daha da gizemli ve çekici kılan üç önemli konu daha bulunmaktadır.
i. Birincisi, Merkez Bankası’nın NHN verileri ile bankacılık sektörü dışındaki üçüncü kişilerin yurtdışındaki mevduatlarında meydana gelen değişim arasında bulduğunu iddia ettiği esrarengiz uyum.
ii. İkincisi, bankacılık sektörü ve bankacılık sektörü dışındaki üçüncü kişilerin yurtdışındaki mevduatlarında meydana gelen değişim ile Çikinova ve Çiki-çikinova işlemleri arasında gördüğümüz uyum.
iii. Sonuncusu, NHN ile Çikinova ve Çiki-çikinova işlemleri arasındaki senkronize olmuş gizemli hareketler.
Sıradaki bölümde bu esrarengiz uyumları ve hareketleri detaylıca ele alacağız.
Önce birinci gizemli ahengin, 2016 yılı sonrasında hem Merkez Bankası’nın raporlarında banka uzmanlarının bulduklarını iddia ettikleri ahengin analizine başlayalım.[8]
Söz konusu raporlar ve çalışmalar incelenince görülecektir ki, Merkez Bankası, NHN’nin esrarengiz hareket yasasının, yurt içindeki bankacılık sektörü dışındaki yerleşik kişilerin yurt dışındaki mevduatlarındaki hareketlerden kaynaklı olduğuna inanmaktadır. Buna kanıt olarak da hazırladıkları grafikteki (aşağıdaki Grafik 1’deki) NHN verilerini gösteren eğri ile yukarıda belirttiğimiz yurtdışı mevduat verilerini gösteren eğrinin senkronize hareketini göstermektedirler.
Fakat aynı hesap kalemlerindeki verileri aktaran aşağıdaki Figür 6, NHN’nin ve yurtdışı mevduatların hareketlerinde ortak denebilecek hiçbir şey olmadığını göstermektedir. Birlikte hareket etmek şöyle dursun, verilerin izledikleri yol birbirinin neredeyse tam tersidir! İlla bir senkronize hareketten bahsetme konusunda ayak direnecekse, bu ancak eğrilerin yatay eksene göre yansımalarının ortaya çıkardığı senkronizasyon olabilir. Nitekim de öyledir; çünkü, figürde görüldüğü üzere, zıt yönlü bir hareket söz konusudur –biri pozitif değer alıyorken diğeri negatif değer almaktadır.[9]
Merkez Bankası’nın bizim sonuçlarımızdan farklı sonuçlara ulaşmasının teknik açıdan çok basit tek iki nedeni bulunmaktadır:[10]
Birincisi, ölçekleme hatası.
İkincisi, verilerin yıllıklandırılması.
Merkez Bankası tarafından hazırlanan yukarıdaki grafiğe ve rapora bakılınca, grafikte iki tane dikey eksen kullanıldığı, ama ortak olan yatay eksenin dikey eksenleri farklı noktalarda kestiği anlaşılacaktır; yani yatay eksen, dikey eksenleri aynı noktadan, örneğin sıfır noktasından kesmemektedir. Eksenlerdeki ölçeklerin –yani eksen üzerindeki maksimum değerin minimum değere olan oranının– farklı olmasından kaynaklanan bu uyuşmazlık doğal olarak verilerin tam olarak sağlıklı bir biçimde karşılaştırılmasına olanak vermemektedir. Merkez Bankası’nın bulduğunu iddia ettiği senkronizasyon aslında bir ölçekleme hatasının ürünüdür. Eğer grafiklerde doğru ölçekleme kullanılırsa, verilerin aslında yukarıda aktarıldığı gibi birbirlerini takip etmediği açıkça görülecektir.
Veri analizi ile uğraşan herkesin bileceği gibi bu tür hatalar yaygın olarak yapılabilmektedir. Fakat Merkez Bankası gibi bir kurumun, onca yıldır NHN’yi açıklamaya dair dünyanın çabası sarf ediliyorken, ülkeye yıllarca kayıt dışı milyar dolarlar girdiğine kamuoyu iyice ikna olmuşken, açıklamalarında böylesine hataya yer vermesi ve bunun üzerine sayfalarca ciddi açıklamalarda bulunması hiçbir açıdan kabul edilir gözükmemektedir.
Merkez Bankası tarafından hazırlanan grafikte tablonun oluşmasına sebebiyet veren diğer sorunlu unsurun, verilerin analizinde kullanılan yıllıklandırma metodu olduğunu söyleyebiliriz. Şöyle ki, Merkez Bankası’nın grafiklerinde, 9 aylık veriler bir aggregasyon metodu ile yıllıklandırılmış. Kullanılan veriye göre karşılaştırmanın sağlıklı yapılabilmesine olanak verebilen bu metot, kayıtlarda mali yıl kavramının önemli olduğu ödemeler dengesi hesaplarında, sağlıklı karşılaştırmalar yapılmasına pek olanak vermemektedir. Ayrıca veriye dair bilginin kaybolmasına sebep vermemekle birlikte, teknik bilgiye sahip olmayan kamuoyu için kafa karışıklığından başka hiçbir anlam taşımamaktadır.
Bu sorunu Merkez Bankası’nın hazırladığı grafik üzerinden açıklamak daha uygun olacaktır. Grafik üzerinde 2013 yılı birinci çeyreğine ait verilere bakıldığında NHN’nin eksi on milyar dolar gibi bir rakam aldığı gözükmektedir. Bunun nedeni NHN’nin 2013 yılında herhangi bir ayda ya da toplam olarak birkaç ayda böylesine bir değeri almasından dolayı değil, kullanılan metodun gerektirdiği aggregasyon işleminin 2012 yılının son çeyreğine ait veriyi 2013 yılındaki toplama ilave etmesinden dolayıdır. NHN’nin uzun yıllardır milyar dolarlarla ifade edilen pozitif değerler aldığı bir ortamda, Merkez Bankası’nın kullandığı metot, kafa karışıklığından başka bir şeye hizmet ediyor gözükmemektedir.
Ayrıca NHN gibi oynak bir hesap kalemi için bu metodun kullanılmasının da iktisat mantığına sığar yanı bulunmamaktadır. Mesele NHN’nin belli bir aggregasyon metoduna göre nasıl hareket ettiği ile ilgili değil; zaman içerisinde nereye neden demir attığını bulmak ve anlamak ile ilgili!
Altın ithalatının tarihi bir rekorlardan birine imza attığı bir dönemde, altın ithalatındaki 10 milyar dolarlık artışın Türkiye’nin mücevher ve kuyumcu eşyası ihracatındaki 500 milyon dolarlık artışa bağlı olduğunu iddia edebilecek bir kurumdan, NHN’deki esrarengiz hareket yasasına dair böylesine açıklamalar da yapıldığına şahit olmak, hiç şaşkınlık vermemektedir.
Yazımızın geride kalan bölümlerinde parazit nemalanma cesaret bedellerinin vergi cennetlerine aktarılmama olasılığını, olasılıksız bir olasılık olarak gördüğümüzü ve bu konuda yeterli sayıda gerekçenin var olduğunu aktarmıştık. Yurtdışı mevduatlarda gözlenen esrarengiz hareketlerin ve aşağıdaki Figür 7’nin ortaya çıkardıklarının en önemli gerekçeler arasından yer aldığını söyleyebiliriz.
Şöyle ki, Figür 7 bize şunu aktarmaktadır: Özellikle ReZaç operasyonlarının en yoğun olduğu dönemde, 2011-2013 yılları arasında –ama genel olarak 2009-2013 yılları arasında– bankacılık sektörünün ve bankacılık sektörü dışındaki yerleşik kişilerin yurtdışındaki mevduatlarında, milyar dolarları bulan, çok ciddi azalmalar görülmektedir. Rakamlarla açıklayacak olursak; veriler yurtdışındaki mevduatların 2009-2013 yılları arasında toplamda 40 milyar dolar azaldığını göstermektedir. Yaklaşık 23 milyar dolarlık azalma bankaların mevduatlarında, geriye kalan 17 milyar dolarlık azalmanın ise bankacılık sektörü dışındaki kişilerin mevduatlarında gerçekleştiği görülmektedir. 2014 sonrasında ise bankacılık sektörünün yurtdışı mevduatlarını ciddi biçimde güçlendirdikleri gözlenmektedir.
Ayrıca figüre üzerinde kolayca farkına varılacağı üzere, yurtdışı mevduatlarda azalmanın yaşanması Türkiye ekonomisi tarihinde, en azından 1984 yılından beri, çok sık rastlanan bir gelişme olarak karşımıza çıkmamaktadır. Fakat sadece 1994, 1996 ve 2001 gibi yıllarda, yani ülkede ne zaman kriz olmuşsa, döviz kurlarında ne zaman dalgalanma yaşanmışsa, Türk Lirası’nın değer kaybetmesinden nemalanmak için mali sermayenin kaynaklarını yurtdışından yurtiçine kaydırdığı gerçeği karşımıza çıkmaktadır.
Sadece krizin ve devalüasyonun yüzü suyu hürmetine yurtdışından yurda dönüş yapmayı tercih eden yurtdışı mevduatların,
Öyle ki bu tablo karşısında aklımıza gelen ilk soru şu olmaktadır: Parazit nemalanma cesaret bedeli adını verdiğimiz Çikinova işlem komisyonları ve Çiki-çikinova altın bedellerinin vergi cennetlerindeki off-shore hesaplara aktarılması eğer olasılık dışı değilse; parazit nemalanma cesaret bedellerinin yurtdışı mevduatlardaki gözlemlediğimiz esrarengiz değişimle ilişkisi olasılık dışı mıdır? Bu soruya kısa ve kesin cevap vermek mümkün gözükmemektedir. Fakat,
bir bütün olarak, parazit nemalanma cesaret bedelleri ile yurtdışı mevduatlardaki gizemli hareketler arasında bir ilişkinin olmama olasılığını, tam olarak olasılıksız bir olasılık kılmasa da, çok düşük bir olasılık olarak görmemize sebep olmaktadır.
Öyle ki son günlerde vergi cenneti Man Adası belgeleri karşısında sergilenen özgüven dolu söylemler, parazit nemalanma cesaret bedelleri ile yurtdışı mevduatlardaki değişim arasında bir ilişki olmama olasılığını daha da düşük bir ihtimal haline getirmektedir. Veriler paraların Türkiye’ye 2014 itibariyle döndüğünü söylüyorken, güven patlamasına şahit olmamız hiç de şaşkınlık verici olmamalı.
Yurtdışı mevduatların 2014 sonrasında güçlenmesine gelince, illa da ReZaç parmağı arayacaksak, ReZaç’ın repertuarlarındaki alavere dalavere zenginliğini göz önünde bulundurunca, parazit nemalanma cesaret bedellerinin 2014’ten sonra yurtdışında farklı kimliklerle yaşamaya karar vermiş olabileceği ihtimalinin de olasılık dışı bir ihtimal olmadığını söyleyebiliriz!
Son olarak bu bölümde NHN ile Çikinova ve Çiki-çikinova işlemleri arasında gizemli bir uyum olduğuna işaret eden bulgularımızı aktarmaya çalışacağız. Bu bölümdeki çabamıza Merkez Bankası’nın yıllardır NHN’deki esrarengiz hareket yasasını açıklamaya çalışan çabalarına bir katkı sunma çabası; ya da ölçeklendirilmiş ya da ölçeklendirilmemiş bütün hayal kırıklıklarını bir nebze olsun hafifletmek uğraşı gözüyle de bakmak mümkündür.
Bunun için Merkez Bankası gibi bütün hesap kalemlerini NHN ile birlikte grafiklemek yerine; daha kolay bir yol olduğunu düşündüğümüz için, hesap kalemlerindeki nicel büyüme ve azalma oranlarını ele almamız ve çok ciddi, esrarengiz sıçramalara kriminal bir vaka gözüyle, şüphe ile yaklaşmamız, ortaya iki sonuç seti çıkarmıştır:
Birincisi, aşağıdaki Figür 8’in ortaya koyduğu sonuçlar ile ilgilidir. Figür üzerindeki neredeyse kusursuz gözüken senkronizasyondan önce figür üzerindeki verilerin ne anlama geldiğini aktaralım. Figür üzerindeki NHN, bildiğimiz NHN’yi temsil etmekte; diğer veri ise Merkez Bankası nezdinde tutulan yurtdışı mevduatları ile krediler hesabında yükümlülük bileşeni olarak yer alan hükümetin IMF kredilerinin ve bankaların yurtdışındaki Türk Lirası mevduatlarının (2012 sonrası) toplamından oluşmaktadır.[11] Figür teknik olarak bize son yıllarda NHN’nin çok önemli bir kısmının:
Özellikle 2015 yılında, bankaların yurtdışındaki TL mevduatlarında yaşanan 5 milyar tutarındaki artışın söz konusu yılda NHN’de gözlemlenen gizemli sıçramayı açıklama potansiyeli oldukça yüksek gözükmektedir. Fakat mevduattaki böylesine büyük artış esrarengizliğini korumaktadır.
Özet olarak ilk sonuç setimiz bize NHN’deki esrarengiz hareket yasasının
i. Finans hesabındaki net varlıkların değerinde gerçekleşen yüksek artışlarda ve / ya da;
ii. Finans hesabındaki net yükümlülüklerin değerinde gerçekleşen azalmadan kaynaklanabileceğini söylemektedir.
İkinci sonuç setimiz ise ReZaç’ın köfte ekmek pragmatizmi, parazit nemalanma cesareti, evrakta sahtecilikte sınır tanımama yeteneği dikkate alınırsa, NHN ile (Çiki-)Çikinova işlemler arasında bir senkronizasyonun,
i. Cari işlemler kaleminde azalmayı gösteren ihracat alacak girişlerinin eksiltilmesi ve / ya da ;
ii. Cari işlemler kaleminde azalmayı gösteren ithalat borç girişlerinin yüksek gösterilmesi sonucu ortaya çıkabileceği ihtimaline işaret etmektedir.
ReZaç Para=Altın/Mal>Para döngüsünde bu olasılıklar şu anlamlara gelmektedir.
i. Birinci ihtimal, bavulla İran’a ve BAE’ye ihraç edilen altınların ihracat belgelerindeki tutarlarının, ihracat bedeli olarak sözde ülkeye aktarılan ama gerçekte Dubai’ye transfer edilen para miktarından az olduğu anlamına gelmektedir. Paranın aktarılmasını sağlamaya ve kolaylaştırmaya odaklanmayı ima eden, sahte belgede sınır tanımamayı beraberinde getiren bu olasılığa, ReZaç dünyasında yer olmadığını iddia etmek, pek mümkün gözükmemektedir.
ii. İkinci ihtimal, bavulla BAE’den ithal edilen altınların ithalat belgelerindeki tutarlarının, ithalat bedeli olarak sözde ülkeden çıkan, ama gerçekte ReZaç’ın bir hesabından diğer bir hesabına transfer edilen para miktarından fazla olduğu anlamına gelmektedir. Ülkedeki altın miktarına dair kayıtlarda tuhaf rakamların oluşmasını engellemeye odaklanmayı ima eden, parazit nemalanma cesaret bedelinin tahmin edilenden çok büyük olduğunu gerçeğini beraberinde getiren bu olasılığın da ReZaç dünyasında yeri olmadığını düşünmek, çok gerçekçi durmamaktadır.
iii. Doğal olarak ihtimal (i) ve (ii)’nin birlikte gerçekleşmiş olması da ihtimal dışı gözükmemektedir.
Bu olasılıkların tamamen ampirik temelden yoksun olduğunu iddia edebilmek de pek mümkün değildir. Aşağıdaki Figüre 9 ve 10’da yer alan ödeme şekillerine göre ihracat ve ithalat verileri, ReZaç’ın en görkemli dönemi olan 2011-2013 yılları arasında yapılan ihracatlara ve ithalatlara dair ödemelerde, söylenen sıraya göre,
Kısaca, bu ödeme biçimlerindeki gelişmelerin de, yukarıda aktardığımız olasılıkları destekleyici nitelik taşıdığını söyleyebiliriz.
Yazı dizimizde paylaştığımız bütün ampirik bulgularımız ve değerlendirmelerimiz, bir zamanlar ayakkabı kutularına sığan ReZaç paralarının artık kutulara konmasının imkansız olduğuna dair; eğer Çiki-çikinova ihtimal dışı değilse, külçe altınlarla birlikte yeni ReZaç paralarının muhafazası için futbol sahası büyüklüğünde yerlere ihtiyaç duyulabilmesine dair olasılığın olasılık dışı olmadığını göstermektedir. Eğer bu saydığımız olasılıklar olasılık dışı değillerse, döviz kurunda kısa süre içerisinde doğru dengenin bulunacağına dair Cumhurbaşkanı’nın yorumu, kesinlikle asılsız durmamaktadır.
Önümüzdeki birkaç gün içerisinde ReZaç yazı dizimize esin kaynağı olan Zarrab-Atilla davası, gelecekte yeni birçok davaya kapı aralayacak potansiyele ziyadesiyle sahip olduğunu ilgililere hissettirerek, sonuçlanacak gibi gözükmektedir. Davadan çıkabilecek kararların ve bunların olası sonuçlarının, maalesef, yazı dizimizde ele aldığımız sorunların çözümü için umutlu olmamızı sağlayacağını düşünmüyoruz. Yani davada ne bizi bir demokrasi şölenine tanık edecek potansiyel ne de Türkiye’deki savcılarda ReZaç ilişkilerinin üzerine gidecek adalet duygusunun emareleri gözükmüştür. Mevzubahis potansiyelin ve adalet duygusundan yoksunluğun nesnel temellerini yazı dizimizde, ampirik kanıtlarla aktarmaya çalıştık.
Aktarmaya çalıştıklarımızdan anlaşılacağı üzere yazımızı kaleme alırken tek bir amacımız vardı: ReZaç adını verdiğimiz devletin kurumsal gücünün ve kimliğinin bir değişim değeri olduğunu ve bu değer karşılığında düzenbaz bir arabulucuya dönüşebilmesinin siyasi bir rüşvet skandalının ötesinde bir anlamını olduğunu, ekonomi politiğin penceresinden, göstermeye çalışmak!
Bu pencereden bakıldığında görünen şudur: ReZaç ilişkilerinin bütün bileşenlerini, Zarrablar’dan Atillalar’a, Aslanlar’dan Gülerler’e, Çağlayanlar’dan Çağlayanlar’a müsaade eden idarelere ve iradelere kadar, bu idareleri ve iradeleri parazit nemalanma bedelleri ile besleyen açık-gizli aktörlere kadar hepsi toplum nezdinde bütün güvenlerini yitirmişlerdir. Sadece ReZaç’ın direkt bileşenleri değil, aynı zamanda dolaylı yoldan ReZaç ilişkilerinin parçası olanlar da –ülkede adli, idari ve yargı kurumlardan tutalım da veri toplayan, sunan, politikalar öneren ve üreten bütün kurumlar ve mekanizmalarda inandırıcılıklarını yitirmişlerdir!
ReZaç’lar toplumsal güven olmadan yaşayabilirler mi sorusu burada çok baştan çıkarıcı dursa da, biz sorulması gereken sorunun şu olduğunu düşünüyoruz:
Ülkedeki toplumsal sınıflar kime güvenmeli sorusunu sormadan yaşayabilirler mi?
Çünkü bu soru sorulduğu zaman, artık köstebek kafayı dışarı çıkarmış, güven de Demokles’in kılıcı gibi sallanmaya başlamış demektir!
[1] Yazımızın taslak hâlini okuyarak öneri ve tavsiyelerini bizden esirgemeyen, kıymetli katkılarda bulunan, değerli Ahmet E. Tonak Hocamıza teşekkür borçluyuz. Yazıdaki tüm hata ve eksikliklerin, doğal olarak, yazara ait olduğunun bilinmesini isteriz.
[2] ReZaç eğrilerinin zaman içerisindeki gittikçe sönümlenen döngülerinden dolayı yatay eksende “zaman”ın yer alması deterministik bulunursa eğer; yukarıdaki analizimize yansıyan İran-Parazit Nemalanma Çeteleri-Gizli Aktörler-Ambargocular arasındaki ilişkilerin yansıttığı dinamikleri ve ihtirasları göz önünde bulundurarak, yatay ekseni, toplumsal üretimin ve güç ilişkilerinin toplum lehine kontrol altına alınabilme derecesi olarak ele almakta hiçbir sakınca bulunmamaktadır.
[3] Halk Bankası kasalarında tutulan İran’ın petrol ve doğalgaz gelirlerinin, sadece TÜPRAŞ ve BOTAŞ’ın yaptığı ödemelerden oluşmadığı; İran’dan petrol ve doğalgaz alan diğer bazı ülkelerin ödemelerinin de Halk Bankası’na aktarıldığı unutulmamalıdır.
[4] 2005 yılından beri birçokları için anlaşılması güç gözüken, ReZaç çevresinin Afrika sevgisinin –Afrika’da köşe bucak su kuyuları açma, insani yardım götürme ve yatırım yapma uğraşları üzerinden kendini ifade eden sevginin– bir biçimiyle kendisini Figür 3 ve 4 üzerinde ele vermesi, bu sorumuz için bulunabilecek cevaplar için önemli ipuçları vadediyor gibi durmaktadır.
[5] NHN kaleminin kapsamlı bir biçimde teorik ve pratik açıdan ele alınması için Kilibarda (2013)’ün iyi bir kaynak olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca NHN ile kayıt dışı-illegal sermaye giriş-çıkışı arasındaki ilişkiyi istatistiksel yöntemlerle inceleyen Adetiloye (2012), kesinlikle görülmesi gereken bir çalışma.
[6] NHN’nin zaman içerisinde normalleşeceği ile ilgili tartışmayı zenginleştirmek için Figür 5 üzerinde, 2013 yılında Dünya Bankası’nın veri tabanından başka bir çalışma için indirdiğimiz NHN verilerini eklemeyi uygun gördük. NHN 2013 ve NHN 2017 arasındaki fark bize son 5 yıl içerisinde yapılan güncellemeler ile NHN’de meydana gelen değişiklikleri aktarmaktadır.
[7] NHN’nin nasıl döngüsel olarak pozitif ve negatif değerler aldığını bir örnek yardımı ile açıklayalım. Mesela NHN 1978 yılında negatif değer almış; bunun nedeni o yıl içerisinde yapılan ihracatın ödemesinin aynı yıl içerisinde alınamamış olması diyebiliriz. Yani ihracat geliri ülkeden kayıt dışı yollarla çıkmış gibi gözükmektedir ilk aşamada. Fakat takip eden yıldaki pozitif NHN ihracat bedelinin ödendiğini ve ülkeye döviz girdiğini göstermektedir. Çift taraflı muhasebe kayıt sisteminin ödemeler dengesinde yer alan hesaplarda kullanılıyor olması, pratikte zamanla problemlerinden dolayı NHN’nin döngüsel dalgalanmalarla hareket etmesini zorunlu kılmaktadır.
[8] İlgili raporlara bu link üzerinden ulaşabilirsiniz: http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TCMB+TR/TCMB+TR/Main+Menu/Yayinlar/Raporlar/Odemeler+Dengesi+ve+Uluslararasi+Yatirim+Pozisyonu+Raporu
[9] Yazı dizimizde sunulan bütün grafikler ve hesaplamalarımız, kaynaklarda gösterilen, kamuya açık veri sistemlerinden elde edilen verilerle hazırlanmıştır. Kullanılan bütün verilere ve hesaplamalarımıza ulaşmak isterseniz, Sendika.org üzerinden bizimle iletişime geçebilirsiniz.
[10] Bakınız, sayfa 16: http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/b954fe7d-7e34-4af2-8aa4-2c646e97b5c4/ODRapor_20164.pdf?MOD=AJPERES&CACHEID=ROOTWORKSPACE-b954fe7d-7e34-4af2-8aa4-2c646e97b5c4-lIUKG7D.
[11] MB mevduatları ve IMF kredileri Finans Hesabı içerisinde Net Yükümlülük bileşeni oldukları için hesaplarda yer alan değerler işaretleri toplama işlemi öncesinde değiştirilerek teknik açıdan NHN ile aralarındaki ilişkinin doğru bir biçimde aktarılması sağlanmıştır.
1 – Adetiloye, K. A. (2012). Errors and omissions and unrecorded capital flows and flight in Nigeria. International Journal of Business and Social Science, Vol. 3 No. 3, 307-14.
2 – Boratav, K. (2014). Mafyatik istatistikler. Retrieved from http://sendika62.org/2014/03/mafyatik-istatistikler-korkut-boratav-sol-178020.
3 – BIS (2017). BIS Statistical Bulletin. Retrieved from https://www.bis.org/statistics/bulletin1703.pdf.
4 – IMF (2009). Balance of Payments and International Investment Position Manual, Sixth Edition. Retrieved from http://www.imf.org/external/pubs/ft/bop/2007/pdf/bpm6.pdf
5 – Kilibarda, B. (2013). Net errors and omissions. Central Bank of Montenegro, Working Paper 23. Retreived from http://www.cb-cg.org/eng/slike_i_fajlovi/fajlovi/fajlovi_publikacije/radne_studije/net_errors_omissions.pdf
6 – Merkez Bankası Ödemeler Dengesi İstatistikleri (2017). Retrieved from http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TCMB+TR/TCMB+TR/Main+Menu/Yayinlar/Raporlar/Odemeler+Dengesi+ve+Uluslararasi+Yatirim+Pozisyonu+Raporu
7- TUİK Dış Ticaret İstatistikleri (2017). Retrieved from http://www.tuik.gov.tr/Start.do.
World Bank (2017). Retrieved from https://data.worldbank.org/indicator/BN.KAC.EOMS.CD
https://www.bis.org/statistics/bulletin1703.pdf
World Bank
http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TCMB+TR/TCMB+TR/Main+Menu/Yayinlar/Raporlar/Odemeler+Dengesi+ve+Uluslararasi+Yatirim+Pozisyonu+Raporu
http://www.imf.org/external/pubs/ft/bop/2007/pdf/bpm6.pdf
Kilibarda (2013)
Adetiloye (2012),
Merkez Bankası, Ödemeler Dengesi İstatistikleri, 2017
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.