“Misafirhaneyi yıkan greyder ve arkasındaki irade, toplumsal hafızamız ile hatıralarımızdan kıymetli parçaları da kopardı. Yerine yapılacak ‘yenisi’nde en fiyakalı görüntüyü verseniz de parçalanan ortak bellek, kaybolan ruh geri gelmeyecek”
Ankara’nın önemli tarihi-kültürel varlıklarından Mülkiyeliler Misafirhanesi yıkıldı. Koruma Bölge Kurulu kararının üç ayda nasıl değiştiğini ve yeni binanın “bağış” yoluyla nasıl yapılacağını soran Çiğdem Toker, Mülkiyeliler Birliği ve Mimarlar Odası Ankara Şubesi arasındaki tartışmadan sıyrılarak ortak duyguyu yazdı: “Misafirhaneyi yıkan greyder ve arkasındaki irade, toplumsal hafızamız ile hatıralarımızdan kıymetli parçaları da kopardı. Yerine yapılacak ‘yenisi’nde en pahalı inşaat malzemesini kullanıp en fiyakalı görüntüyü verseniz de parçalanan ortak bellek, kaybolan ruh geri gelmeyecek”
Ankara’nın entelektüel tarihinde önemli bir yer tutan, tarihi, kültürü ve mimarisiyle Kızılay’daki özgün eserlerden biri olan, “kültür varlığı” tescili de bulunan ancak yıllar içinde kullanılamaz hale getirilen Mülkiyeliler Birliği Misafirhanesi, Mülkiyeliler Birliği ve Çankaya Belediyesi’nin ortak kararıyla 2017 yılının son haftasında yıkıldı.
Cumhuriyet gazetesinden Çiğdem Toker, Mülkiyeliler Misafirhanesi’nin yıkımını köşesine taşıdı. Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen’in “yenilenme”den söz ettikten sonra enkaz üstünde bir greyder fotoğrafıyla yıkımı duyurduğuna dikkat çeken Toker, Taşdelen’in de atıf yaptığı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu kararının Temmuz 2017’den Ekim 2017’ye nasıl değiştiğini ve yeni binanın Özal döneminde parlayan bir şirket tarafından “bağış” yoluyla nasıl yapılacağını sordu.
Mülkiyeliler Birliği ile birlikte yaptığımız Mülkiye Kültür Merkezi için ilk adımı attık ve tehlike arz eden eski binayı yıktık. pic.twitter.com/junGpdP1nq
— Alper Taşdelen (@AlperTasdelen06) 28 Aralık 2017
Mülkiyeliler Birliği ve Mimarlar Odası Ankara Şubesi arasında yıpratıcı bir tartışma yaşandığını da aktaran Toker, “ne Mülkiyeli ne de mimar” sıfatıyla o binada edebiyatçıların, fikir insanlarının söyleşilerini dinlemiş kitlenin ortak duygusunu şöyle yazdı:
Misafirhaneyi yıkan greyder, sadece mütevazı bir binayı yıkmadı. O greyder ve arkasındaki irade, toplumsal hafızamız ile hatıralarımızdan kıymetli parçaları da kopardı. Yerine yapılacak “yenisi”nde en pahalı inşaat malzemesini kullanıp en fiyakalı görüntüyü verseniz de parçalanan ortak bellek, kaybolan ruh geri gelmeyecek. Ne hikmetse tam anlaşılmayan kısım bu.
*
Çiğdem Toker’in yazısının ilgili bölümü şöyle:
Mülkiyeliler misafirhanesi
“Mülkiyeliler misafirhanesi” artık yok. Aylardır polis kuşatması altındaki İnsan Hakları Anıtı’nın bulunduğu Yüksel Caddesi ile Selanik Caddesi’nin kesiştiği noktadaki bina, 2017’nin son haftasında yıkıldı.
Bir süredir kullanılmayan Mülkiyeliler misafirhanesi “kültür varlığı” olarak tescilli bir taşınmazdı. Ama bu tescil, Ankara’nın kültürel entelektüel tarihinde özel yeri bulunan mütevazı yapıyı korumaya yetmedi. Yıkım, Mülkiyeliler Birliği ile Çankaya Belediyesi’nin ortak kararıyla gerçekleşti.
Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen yıkım haberini, Twitter hesabından enkaz üzerinde greyderi gösteren bir fotoğrafla paylaştı. 28 Aralık tarihli tweet “Mülkiyeliler Birliği ile birlikte yaptığımız Mülkiye Kültür Merkezi için ilk adımı attık ve tehlike arz eden eski binayı yıktık” diyor.
Taşdelen Mülkiyeliler misafirhanesini “yenileyeceklerini” açıklamıştı.
“Yenileme” kelimesi, aralarında yer aldığım “bir kısım kamuoyu” tarafından restorasyon olarak algılandı. Fakat Taşdelen’in de atıf yaptığı Kültür Bakanlığı Ankara 1 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu kararı ile deprem performans raporunda “yeterli dayanım ve yatay rijitliği göstermediği” için rekonstrüksiyon projesi uygun bulunmuş. Dolayısıyla yıkıp yeniden yapmak anlamına gelen rekonstrüksiyona önceden karar verilmiş.
Üç ayda ne değişti?
Ne var ki Ekim 2017’de yıkıp yeniden yapmayı uygun bulan Koruma Kurulu, aynı bina için sadece üç ay önce bambaşka bir karar vermiş.
Kurul, 4511 No’lu/ 6 Temmuz 2017 tarihli kararında Mülkiyeliler misafirhanesinin “restitüsyon ve restorasyon” projesini uygun bulmuş. Yani bu karar uygulansa, uygulanmak istense o bina yıkılmayacak. Fakat Temmuz 2017 ile Ekim 2017 arasındaki üç aylık dönemde ne olduysa, ibre yıkımdan yana dönmüş.
Bu konuda taraflar arasında, giderek yıpratıcı hale gelen bir tartışma yaşanmakta.
Bu satırların yazarıysa, ne mülkiyeli ne de mimar. O binada edebiyatçıların, fikir adamlarının söyleşilerini dinlemiş bir kitlenin ortak duygusunu aktaralım:
Misafirhaneyi yıkan greyder, sadece mütevazı bir binayı yıkmadı. O greyder ve arkasındaki irade, toplumsal hafızamız ile hatıralarımızdan kıymetli parçaları da kopardı. Yerine yapılacak “yenisi”nde en pahalı inşaat malzemesini kullanıp en fiyakalı görüntüyü verseniz de parçalanan ortak bellek, kaybolan ruh geri gelmeyecek.
Ne hikmetse tam anlaşılmayan kısım bu.
Kim, ne karşılığında?
Resmi söylem, binanın depreme dayanıklı olmadığı için yıkıldığı. Buna ikna olmamız isteniyor. Eğer yapının güçlendirilerek ayakta tutulabileceğine dair rapor olmasa buna inanırdık.
Dr. Sevilay Çelenk başkanlığındaki Mülkiyeliler Birliği eski yönetiminin A.Ü Jeoloji Mühendisliği’ne başvurusu sonucu alınan bu doğrultudaki raporu kayıtlarda duruyor.
Sonuçta, hiçbir itiraz ve üzüntü yıkılanı geri getirmeyecek.
Ama bu durum sorulara engel değil. Yıkılan bina yerine yeni, modern ve pek çok kültürel, sanatsal ihtiyaçlara karşılık verecek “yenisi” yapılacak. Mimari projesi çizilmiş.
Fakat bu binayı kim yapacak? Yapılan açıklamalarda binayı hangi firmanın, hangi koşullarda yapacağına dair ifade yok.
Yeni binayı Özal döneminde yıldızı parlayan, iptal edilen metro hatlarından birinde de yer alan Ankara merkezli büyük bir inşaat holdinginin yapacağı ve bunun için bir bağış sözleşmesi imzalandığı doğru mu?
Eğer doğruysa bu “bağış”, gerçekten karşılıksız mı?
Sendika.Org