Olayların neye evirileceği konusunda kesin bir şey söylemek için biraz erken olabilir fakat bu saatten sonra İran’ın eskisi gibi kalmayacağı tahmin edilebilir
Olayların neye evrileceği konusunda kesin bir şey söylemek için biraz erken olabilir fakat bu saatten sonra İran’ın eskisi gibi kalmayacağı tahmin edilebilir
28 Aralık’ta İran’ın kuzeydoğusundaki Meşed şehrinde başlayan protestolar İran’ın muhtelif yerlerinde yer yer sokak çatışmalarına dönüşerek devam ediyor.
Protestolar, muhafazakârların kalesi olarak nitelenen Meşed’de ekonomik taleplerle başladı ve dini merkezler sayılan Kum ve Yezd şehirlerine sıçradı, akabinde ise İran geneline yayıldı.
Bazı çevrelerin dediği gibi, protestoları belki ‘ekonomik nedenler’ tetikledi fakat tek sebebin ekonomik nedenler olduğu söylenemez.
Öncelikle, nedenlerin arkabahçesi epey kalabalık. Bunu protestocuların atmış olduğu sloganlardan ve taleplerinden çıkarabiliriz.
Çünkü İran’ın çeşitli bölgelerindeki protestolar arasında benzerlikler bulunsa da bölgeler arasında farklılıklar gözlenmektedir.
Buna binaen, Meşed, Kum Yezd gibi dini bakımdan muhafazakâr şehirlerde ekonomik taleplere vurgu yapılmaktadır.
Kürtlerin yaşadığı Rojhelat, Horasan Loristan bölgesinde ve İran’ın güneydoğusunda bulunan Belucistan ve güney batısındaki Ahvaz bölgelerinde daha çok siyasi haklara vurgu yapılmaktadır.
Huzistan ve İsfahan gibi yerlerde insanlar daha çok bireysel haklara ve kadın haklarına vurgu yapmaktadır.
Diğer bölgelerin çoğunda da ekonomik vurgular yapılmakla beraber siyasal taleplere ve demokrasiye de vurgu yapılmaktadır.
Bu verilerden de anlaşılacağı gibi, protestoların arkasında elbette açlık, yoksulluk ve işsizlik gibi nedenler vardır fakat protestoların nedenlerinin sadece sosyoekonomik nedenlere indirgenmesi doğru değildir.
Yani, İran’daki protestolar, İran Rejimi’nin, kendi ekonomisini düzeltmeden, gelir kaynaklarını Lübnan, Yemen, Filistin, Suriye gibi yerlerde süren savaşlara, sorunlara aktarması gibi; kendi içini düzeltmeden, vatandaşlarına asgari düzeyde dahi demokratik ve medeni hakları reva görmeden, Ortadoğu’da liderlik yapmaya çalışması gibi nedenlerden başladı.
Kendi içini kontrol edemiyor ama Ortadoğu liderliğine oynuyor!
Yukarıda yazıldığı gibi protestolar sosyolojik açıdan çeşitlilik göstermekle beraber sosyoekonomik, siyasi, etnik ve milli özellikler de taşımaktadır.
Kum (Qum) Şehrinde atılan ‘Kahrolsun Hizbullah’ dış politika için harcanan paraya, enerjiye işaret etmektedir. ‘Molla rejimine ölüm’ sloganı ise siyasidir. Kum şehri Şii Molla Rejimi’nin ruhani merkezidir.
Kırmanşah, Senendec ve Ormiye gibi Kürt şehirlerinde, Humeyni kastedilerek, ‘Diktatör’e Ölüm’, ‘Siyasi tutsaklara özgürlük’, ‘Kadınlara özgürlük’ sloganları rejim karşıtıdır. Ve etnik, medeni, siyasi içerik taşımaktadır.
Ayrıca rejimin, Sine ve Kirmanşah’ta diğer şehirlere oranla daha sert müdahalede bulunması dikkat çekicidir. Bu da İran hükümetinin bir Kürt ayaklanmasından korktuğunu göstermektedir.
İsfahan’da atılan, ‘Gaze’ye, Lübnan’a değil, canımız İran’a feda’ sloganı, İran’ın dış politikasını eleştiren milliyetçi bir özellik taşımaktadır.
Bu slogan, bazı çevrelerin dillendirdiği “protestolar İsrailcidir, Amerikancıdır” argümanını da çürütmekte ve protestocuların dış güçlerin müdahalesine de karşı duran bir özelik taşıdığını göstermektedir.
Zaten protestocular, D. Trump’ın, “İran’da değişim zamanı” gibi söylemleri ve İsrail’in açıklamalarını tepkiyle karşılamaktadır.
Dahası, bu gibi dış müdahale söylemleri protestoları zayıflatabilir ve İran Rejimi’nin yaptıklarını/yapacaklarını meşrulaştırabilir.
Devamen, Arap şehri olan Ahvaz’da atılan “Ruhun şad olsun Rıza Şah” sloganı seküler ve monarşist bir siyasi karakteri yansıtmaktadır.
Dolaysıyla, bu veriler ışığında protestoların, ekonomik nedenlerin yanında siyasi, etnik, ideolojik ve bazen de milliyetçi bir karakter taşıdığı söylenebilir.
Şimdi yukarıdaki bilgiler de baz alınarak şunları söyleyebiliriz:
Birincisi; olayların muhafazakâr Meşed’de başlaması, dini merkezler olan Kum ve Yezd şehirlerinin yanında etnik, ideolojik, sosyolojik olarak İran’ın birçok farklı bölgesinde meydana gelmesi önem arz etmektedir. Yani, protestocular arasında her kesimden insanlar var.
Bu durum protestoların marjinal ya da karşıt görüşlü bir grubun dine, devlete karşı başlattığı bir olay olmadığını göstermektedir.
Dolayısıyla, protestoların kökünü ABD’ye, İsrail’e ya da herhangi bir partiye, etnik gruba bağlamak doğru değildir. Nihayetinde İran C. Başkanı Ruhani de buna benzer bir cümle kullandı.
İkincisi, İran Rejimi (Mollalar) ve Hükümet (Ruhani) birbirini harcamaya çalışıyor ama protestolar hem Humeyni’ye, hem Ruhani’ye karşıdır. Yani protestolar hem hükümete ve hem rejime karşıdır.
Üçüncüsü, kadınlar protestolarda etkin rol alıyor. Kimi kadınlar başlarındaki türbanları çıkararak polis karşısında slogan atıyor. Herhangi bir kadın bunu daha önce İran’da yapsaydı ağır cezalara çarptırılabilirdi.
Öte yandan insanlar korku eşiğini aşmış gibi. Bu, hükümet yetkililerinin defalarca tehdit etmesine rağmen protestoların artmasından anlaşılabilir.
Olayların neye evrileceği konusunda kesin bir şey söylemek için biraz erken olabilir fakat bu saatten sonra İran’ın eskisi gibi kalmayacağı tahmin edilebilir.
Çünkü protestocular başarılı olursa, bir demokratikleşme süreci de başlayabilir. Ya da İran’ın en az 5 ana bölgeye ayrılması yönündeki fay hatları harekete geçirilebilir! Ülke Suriye’de olduğu gibi uzun sürecek bir iç savaş alanına dönüşebilir…
Bir diğer ihtimal ise protestolar bittikten sonra hiçbir şey olmamış gibi herkesin eskisi gibi işine dönebilir. Ama bu son ihtimal mümkün olsa da, zor…
Eğer protestocular başarılı olmazsa, yani eğer İran rejimi tekrar hâkimiyeti sağlarsa hükümetin ya da rejimin daha da sertleşeceği, daha fazla önlem alacağı, birçok alanda, daha fazla kısıtlamaya gidebileceği öngörülebilir.
Koşullar farklı olsa da buna Türkiye örnek gösterilebilir: Hatırlanacağı gibi, 2013’teki Gezi protestolarında AKP hükümeti yumuşamış veya geri adım atıyormuş gibi görünmüştü, ta ki protestolar dinene ya da hükümet hâkimiyeti tekrar sağlayana kadar…
Fakat protestolar bittikten sonra hükümet eskisinden daha fazla sertleşmiş ve bugüne kadar birçok alanda daha fazla kısıtlamaya başvurmuştur.
@iskkahraman
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.