Doğu Karadeniz’in kadınları bir süredir evlerden, işyerlerinden, köylerden ulaşabildiği kadınlarla birlikte toplumsal cinsiyet atölyeleri yapıyor
Doğu Karadeniz’in kadınları bir süredir evlerden, işyerlerinden, köylerden ulaşabildiği kadınlarla birlikte toplumsal cinsiyet atölyeleri yapıyor. Atölyenin en sonunda konuşan bir kadın bize ihtiyacımız olanı söylüyor: Bunlar ellerindeki bütün yetkileri bizlere karşı kullanıyorlar. Karşımızda örgütlü bir kadın düşmanlığı varsa örgütlü bir kadın dayanışması olmak zorunda
“Ben Halkım!” Karadeniz’de yaylaları ranta açan Yeşil Yol projesine karşı mücadelesi ile hafızamıza kazınan Havva Ana’nın sözü bu.
Bu iki sözcüklük cümlenin Karadenizli bir kadının ağzından dökülmesi şaşırtmıyor bizleri. Yaylasında, tarlasında ve bulunduğu her alanda yaşamı örgütleyen, hayatı kuran Karadeniz’de kadındır çünkü.
Bir yandan yaşamı savunuyoruz, diğer yandan erkek egemen toplumun kadınlara çizdiği rollere, bizleri sığdırmak istediği kalıplara karşı mücadele veriyoruz. Bu mücadelemizde yan yana gelmenin bir aracı olarak, kadınların hem eğleneceği hem duygudaşlık kuracağı hem de sorunlarını birlikte tartışabileceği atölyeler yapıyoruz. Daha önce kadınlar olarak çocuk ihmali ve istismarı, kadına yönelik şiddet ve kadın sağlığı atölyelerinde bir araya geldik. Aslında yaptığımız her bir atölye önceki atölyelerden çıkan talepler doğrultusunda geliştirilmeye çalışılıyor. Kadınlar özellikle kadın sağlığı atölyesinde kendi bulundukları köylerde örgütlemeyi ve kadınlarla buluşmanın imkanlarını yaratmaya çalışıyor. Tüm bu bir araya gelişlerle, kadın düşmanlığına karşı tartışmalar ve ürettiğimiz çözümler ile bir mücadele ağı kuruyoruz.
Artvin Hopa ve Kemalpaşa’da düzenli olarak yapmaya devam ettiğimiz atölye çalışmalarında, son olarak toplumsal cinsiyet atölyesinde bir araya geldik. Ev ev gezerek, işyerinde mahallemizde, köyümüzde ulaşabildiğimiz tüm kadınlar ile başladık atölyemize.
Hopa’da başladık atölyeye. Kimimiz işten çıkıp geldik, kimimiz çocuğumuzu da yanımıza aldık.Tanışıyorduk elbet ama kendimizi nasıl gördüğümüzü anlatmamızı sağlayan etkinlikler, birbirimize bir adım daha atmamızı sağladı. Tanışma etkinlikleri ile başladığımız atölye “toplumsal cinsiyet” kavramı üzerinde yaptığımız tartışmalar ile devam etti. Yaşamımızın ilk anında karşılaştığımız kadın-erkek rollerinin hayatımıza nasıl sirayet ettiğini tartıştığımız sırada bir annenin “Pembe görmekten artık bıktım” demesi hepimizi uzun süre güldürdü.
İkinci adres Kemalpaşa’ydı. Yoğun bir katılımla başlayan atölyede her yaştan kadın vardı ve bu durum yaşamımızda karşılaştığımız eşitsizlikleri tartıştığımız süreçte paylaşılan deneyimlerin çeşitlenmesine neden oldu. İlk defa kadın olduğumuzu ne zaman hissettiğimizi tartıştığımız an ise kadınların en içten anılarını paylaştığı kısım oldu. Atölyemiz tüm bu eşitsizliklere karşı nasıl mücadele edeceğiz tartışması ile son buldu.
Atölyenin sonunda bir arkadaşımız söz alarak şunları söyledi: “Şort giydiği için bir kadın arkadaşımız bir erkek tarafından tekmeleniyor, ardından bu ülkenin başbakanı çıkıp saldırganı sahipleniyor ve ‘Mırıldansaydın’ diyor. Bunlar ellerindeki bütün yetkileri bizlere karşı kullanıyorlar. Karşımızda örgütlü bir kadın düşmanlığı varsa, örgütlü bir kadın dayanışması olmak zorunda.”
Bu cümle, atölyelere katılan liselilerden, öğretmenlere, çay üreticisinden, genç yaşlı her yaştan kadınlara kadar hepimizi birleştiren ortak bağı anlatıyor.
Bu yüzden atölyelerde eşimize dostumuza anlatamadığımız yaşanmışlıklarımızı birbirimize anlatabildik. En samimi en içten sohbetler ve paylaşımlar birbirimize olan bağı daha da güçlendirdi.
Hiçbir erkeğe sormadan atölyelerde uymamız gereken kuralları kendimiz belirleyerek başladık. Bizim kararımızdı sonuçta, bu yüzden eksiksiz uyduk galiba kurallara.
Yaptığımız drama etkinlikleriyle her gün sokakta gördüğümüz, yanımızdan geçen, aynı marketten alışveriş yaptığımız, aynı mahallede oturduğumuz, aynı yerlerde belki de farklı zamanlarda çay içtiğimiz kadınlarla birbirimize sarılmamız, müzik eşliğinde dans ederek, gülerek kucaklaşmamız hepimize aynı güveni ve sıcaklığı verdi. Bir arkadaşımızın çıkıp “Kızkardeşlerimizle sarılmak çok güzel, sarılmaya devam edelim” demesi her şeyi anlatıyordu.
Küçük skeçlerde kimimiz kadına şiddeti, kimimiz küfrü, kimimiz tacizi, kimimiz ev işlerini, çocuk bakımını ve daha birçok rolleri fotoğraf kareleriyle canlandırdık. Söze gerek yoktu ilk bakışta anladık ne anlatılmak istendiğini ama hiç sevmedik fotoğraf karelerini attık üzerimizden bu giysileri. Çünkü hiçbirimize yakışmadığı çok belliydi. Hep birlikte güldük, eğlendik.
Hiç sevmezler bizim kahkalarımızı ama biz seviyoruz. Bu yüzden en içten kahkalarımızı patlattık. Enine boyuna tartıştık her şeyi ve sonra içimizden biri sordu: Peki şimdi ne yapacağız?
Yanıtı da hep birlikte verdik: “Eşitliğimiz, özgürlüğümüz, hayatımız için kadın düşmanlarına karşı tek çözüm mücadelede”, “Cerattepe’yi, deremizi, çayımızı karşılarında dimdik durduğumuz için elimizden alamadılar”, “Bizim ömrümüz zaten bunların karşısında direnmekle geçti. Bir de hep birlikte kendimiz, hayatımız için direnelim. O zaman kazanacağız.”
Artvin, Hopa, Kemalpaşa kadınlarının Türkiye’nin dört bir yanında mücadeleyi büyüten kız kardeşlerine selamı var…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.