Merkez Konsey üyeleri gözaltına alınan Türk Tabipler Birliği’nde, arama sonrasında yaşanan aksaklıklar hekimlerin halkın sağlık hakkı için mücadelesini engellemiş değil
Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konsey üyelerinin gözaltına alınması ve Genel Merkez’de yapılan aramanın ardından bugün Sendika.Org, TTB Genel Merkez’indeydi. TTB Yüksek Onur Kurulu üyelerinin bulunduğu Genel Merkez’de, yaşanan aksaklıklara rağmen her odasında halkın sağlık hakkı için hummalı bir çalışma devam ediyor. Tüm gün dayanışma ziyaretleri, toplantılar ve olağan TTB faaliyetlerini yürüten TTB hekimleri ve çalışanları, gözaltıların ardından geçirdikleri ilk gün düşüncelerini ve yaşananları anlattı
“Bir gece ansızın gelebiliriz” demesinin ardından Tayyip Erdoğan’ın çok istediği Afrin operasyonu 20 Ocak’ta, cihatçı çeteler eşliğinde başladı. 24 Ocak’ta ise TTB, savaşın bir halk sağlığı sorunu olduğunu belirten bir açıklama yayımladı. Daha önce hedefine Barış İçin Akademisenleri alan Erdoğan bu sefer de barış isteyen hekimleri hedef aldı, “Terör sevici” diyerek hedef gösterdi. Dün (30 Ocak) ise TTB Merkez Konseyi üyesi 11 hekim gözaltına altına alındı ve TTB Genel Merkez’de polis tarafından arama yapıldı, savcılık talimatıyla tüm bilgisayarların hard diskleri söküldü.
Gözaltılar ve aramanın ertesi günü, yani bugün TTB sabah 09.00’da açıldı. TTB Onur Kurulu üyeleri Ankara’ya geldi. Sabah yapılan toplantının ardından herkes işinin başındaydı. Yüksel direnişçileriyle başlayan dayanışma ziyaretleri tüm gün boyunca devam etti. Dayanışma ziyaretlerinin yanı sıra önümüzdeki süreçlerle ilgili yapılacaklarla ilgili toplantılar da hız kesmeksizin yapıldı, genç hekimler baskılara rağmen hekimlik andından vazgeçmeyeceklerini dile getirdikleri videolar çekti.
Koşuşturmacalı ve yoğun geçen bugünün içinde TTB’nin hekimleri ve çalışanları yaşadıkları günü Sendika.Org’a anlattı. Hepsinin verdiği ortak mesaj ise “TTB tıkır tıkır çalışmasına devam ediyor”du.
Merkez Konsey üyelerinin gözaltına alındığı gün İstanbul’da olduğunu belirten Toplum ve Hekim dergisi editörü Onur Hamzaoğlu, İstanbul’da, gözaltına alınan arkadaşları için düzenlenen toplantı ve basın açıklamalarına katıldığını anlattı. “O işler birince İstanbul’da, faaliyet itibariyle görev yerim olan TTB mutfağına geldim, Genel Merkez’e geldim” diyen Hamzaoğlu dünkü arama operasyonunu ise “talan” olarak niteledi.
TTB’nin “yeniden günlük hayatın yaşandığı bir yer” haline geldiğini belirten Hamzaoğlu “Tüm birimler çalışıyor. Yüksek Onur Kurulu daha önce toplantı tarihi belirlemişti. Bugün o toplantıların gündemi doğal olarak değişti. Değerlendirme açıklaması yaptılar basına. Bundan sonra ne yapacağız, ne edeceğiz meselesinin yanı sıra daha önce planlanmış, kendi içimizde açıklanmış ya da kamuoyuna açıklanmış bütün işlerin o takvime uyularak gerçekleştirilmesi için faaliyetlerimize devam ediyoruz” dedi. Hamzaoğlu şöyle anlatıyor:
Bugün buraya sabahın erken saatlerinde geldim, öncelikle buradan çalışan arkadaşlarımızla sarıştık, kucaklaştık. Doğal olarak sosyal bir atmosfer, öncelikle bunu sağlamak için buradayım. Ardından Genel Merkez’in aranması ve arkadaşlarımız gözaltına alınmasıyla ilgili iki farklı avukat arkadaşımızla bir araya gelerek değerlendirme yaptık. Arkadaşlarımızla kamuoyuna yapacağımız açıklamanın ana hatlarını konuştuk. Web sayfamızın içerikleri ve hangi içeriklerin nasıl ön plana çıkarılacağı gibi teknik işlerimizi konuştuk. Haftasonuna kadar katılımcı arkadaşlarımızla beraber neler yapabileceğimiz değerlendirdik. O görev paylaşımı üzerinden ben de işleri dağıtmaya çalışıyorum. Bir yandan da kendi adıma iş alıp onları yapmaya çalışıyorum.
Hamzaoğlu, TTB Genel Merkezi’nde bulunan bilgisayarların hard disklere el konulması nedeniyle, bu akşam matbaada olacak Toplum ve Hekim dergisinin aksadığını belirtti. Derginin son düzenlemesinin yapılacağını belirten Hamzaoğlu “Bu anlamda buna da engel oluyorlar. Oysa böyle bir hakları yok, süreli bir dergiyi bu şekilde özel bir karar olmadan engelleyemezler” dedi.
Bugün gündelik faaliyetine devam eden TTB Basın Danışmanı Mutlu Sereli Kaan, TTB’nin diğer çalışanları gibi kendi bilgisayarını getirerek çalışmalarına devam etti.
TTB Yüksek Onur Kurulu üyesi Ali Çerkezoğlu ise ilk taleplerinin Merkez Konsey üyelerinin serbest bırakılması olduğunu belirterek söz başladı. Bununla birlikte Merkez Konsey üyelerinin, “sadece bazı işleri kolaylaştırmak için bir düzeyde sorumluluk almış” olduğunu belirten Çerkezoğlu, “En ufak bir işi yapacağım” diyerek gelen hekim üyelerle başkan arasında açı farkının oldukça dar olduğunu altını çizdi.
Merkez Konsey üyelerinin gözaltına alınmasının Türkiye tarihinde bir ilk olduğunu belirterek “Kabul edilemez. Olağanlaştırılamaz. Sıradanlaştırılamaz. Değersizleştirilemez” dedi ve sözlerine şöyle devam etti:
Talebimiz arkadaşlarımızın serbest bırakılmasıdır. Bunun yanı sıra gözaltındaki arkadaşlarımız görevlerinin başındadır, şuan görevlerini Ankara TEM’de, gözaltında sürdürmektedirler. Örgüt ise bütün kurumlarıyla ayaktadır. Bütün odaları ve merkez binasıyla, bilgisayar yoksa cep telefonları üzerinden şuan bütün işlemler yürümektedir.
Çerkezoğlu, Hamzaoğlu gibi “tüm birimlerin çalıştığını” ise şöyle anlatıyor:
Benim içinde bulunduğum Yüksek Onur Kurulu dosyaları bugün de incelenmiştir. Hazırlıklar sürmektedir. On gün sonrasına planlanmış genel sağlık sigortası raporu hazırlanmaya devam ediyor ve planlandığı tarihte açıklanacak. Arkasından birinci basamak aile hekimliği, arkasından kamu hastane birlikleri ve 14 Mart Tıp ve Sağlık Haftası etkinlikleri, büyük hekim buluşması gerçekleştirilecek. Yani TTB’nin sağlık ve hekimlik ortamına, ülkenin demokrasi, özgürlük, barış talebine ilişkin katkılarında bir milim bile oynama olmadı.
Çerkezoğlu son olarak “Yoksa günlük uygulamada, teknik bazı aksaklıklar dışında bir sorun yaşamıyoruz, yaşamayacağız” dedi.
Sabah 09.00’dan itibaren TTB Genel Merkezi’nde olan Ankara Tabip Odası (ATO) Yönetim Kurulu üyesi Onur Naci Karahancı ise “kötü günde bir araya gelme kültürü”nü yaşadıklarını aktardı. “Hiç yalnız bırakılmadık. İlk ziyaretçilerimiz Yüksel direnişçileri oldu. Onlardan sonra Yüksek Onur Kurulu’muz geldi, sonrasında hem bu örgütün Merkez Konsey eski üyeleri geldi. Genç hekim arkadaşlarımız geldi. Hepsi işini bıraktı, ilk fırsatını bulur bulmaz geldi, “Ben örgütüme sahip çıkıyorum” diyerek buraya gelen hekim arkadaşlarımız oldu. YARSAV eski başkanı Eminaoağlu geldi. Pir Sultan Abdal Derneği geldi. Halkevleri geldi, şuanda içerideler hatta” diyerek birçok kurum ve kişinin dayanışma ziyaretinde olduğunu belirtti. Bu ziyaretler daha sonrasında DİSK, EMEP ve CHP Çankaya İlçe Örgütü ile de devam etti.
TTB’nin bir değer ve mücadele örgütü olduğunu belirten Karahancı “Bu bir bayraktır, hiçbir zaman da düşürmeyeceğiz. Bu örgütle baş edebilmeleri için bu düşünceyle baş edebilmeleri lazım” dedi ve “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” açıklamasının hâlâ arkasında olduklarının altını çizdi.
Karahancı, evrensel hekimlik değerlerine sahip çıkmaya devam edeceklerini vurgulayarak:
Absürd konuşmalar yapan hekim milletvekilleri duydum bugün, etiği bilmedikleri buradan anlaşılıyor. Onlar kendi vicdanlarıyla ve hekimlikleriyle bir daha görüşsünler. Onlar herhalde “Hekimlik para getiren bir meslek, ben buradan para devşiririm; dur, siyaset daha çok para devşiriyor” diye düşündüler ama TTB böyle bir örgüt değil. Bu hep hep bedel verdi, bedel ödedi ama her zaman dimdik ayakta kaldı. Halk sağlığını, insan sağlığını, demokrasiyi, barışı sonun kadar da savunacağız.
Bir hekimin “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” başlığıyla, Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde, 1996 yılında ders açtığını aktaran Karahancı, “Bu kurulduğumuzun ilk andan beri ilk söylemlerimizden birisidir” dedi.
“AKP de bir halk sağlığı sorunu halini aldı”
Karahancı, arama sırasında hard disklerinin alınmasına ilişkin ise şu önemli noktaları aktardı:
Şuan bize verebildikleri en büyük zarar tüm hekimliğe ve insanlığa yapılan bir zarar, o da şu: Bütün bilgisayarlarımızı zarara uğrattılar. Bundan dolayı rutinimizde işletmemiz gereken uzmanlık dernekleriyle ilgili, hekim evraklarıyla ilgili, bilirkişilikle ilgili evraklarımızda sıkıntı var. Webden çok sayıda kaynak indiriliyor, bunların hepsi kaynaktır tıpta, bunları indirmekte güçlük çekiliyor. Bunları düzelteye çalışıyoruz. İkincisi de biz profesyonel değiliz, koltuk sevdalısı olmayanlar olarak tüm gün hastanelerimizde emek veriyoruz ama özellikle sağlık ocaklarında çalışan Merkez Konsey üyelerimizin bilgisayarlarına el konulmasının karşılığı şu oldu: Şuanda gebe takiplerini hemşireleri gelip burada şikayet etti. Gebe takiplerini yapamıyorlar. Çünkü bilgisayar yok, aşı takiplerini yapamıyorlar, bebek takiplerini yapamıyorlar. Kime zarar verdiklerini bilmiyoruz ama şöyle bir bakınca AKP de bir halk sağlığı sorunu halini aldı.
TTB İnsan Hakları Kurulu’nda göre yapan Asistan Hekim Can ise TTB’nin yapmış olduğu açıklamanın bir refleksle yapılmadığını belirtti:
Evrensel etik değerlere, tıbbî ilkelere ve yılların vermiş olduğu bilince dayanan bir açıklama. “Bizim 11 Merkez Konsey üyemiz gözaltına alındı, açıklamamızı değiştirelim” gibi bir durum söz konusu değil. Hâlâ açıklamamızın arkasındayız.
Buradayız, biricik örgütümüz olan TTB’ye sahip çıkıyoruz. Biz barışı savunuyoruz, yaşamdan yanayız. Nasıl 1980 faşist darbe sonrası idama karşı yaşamı savunduysak, bugün de aynı şekilde Merkez Konsey üyelerimiz yaşamı savundukları için gözaltında. 1980’de yaşanan süreçten bu yana tarih TTB’yi haklı çıkardı. Bundan sonraki süreçte de tarih bizi haklı çıkaracak.
Sendika.Org/ Ankara