17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarının yıl dönümünde, Tuğçe Özçelik ve 18 yaşından küçük lise öğrencisi D.S. ile Süreyya Operası önünde bir araya gelerek eylemde yaşananları konuştuk
Dün (16 Aralık) Halkevciler, iktidar mensupları ve aileleri paralarını vergi cennetlerine kaçırırken halkın sırtına yıkılan vergi yükünü protesto etmek için Kadıköy Süreyya Operası önünde buluştu. Açıklama sırasında polis saldırarak 17 kişiyi darp ederek gözaltına aldı.
Halkevciler, polisin saldırısının ardından Kadıköy sokaklarında, iktidarı ve polis saldırısını teşhir ederek Khalkedon Meydanı’na yürüdü. Gözaltına alınanlar gece saatlerinde serbest bırakılırken Çağdaş Öztürk, polise vurduğu iddiasıyla serbest bırakılmadı.
Bizler de, 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarının yıl dönümünde Tuğçe Özçelik ve 18 yaşından küçük lise öğrencisi D.S. ile Süreyya Operası önünde bir araya gelerek eylemde yaşananları konuştuk.
Tuğçe Özçelik, polis saldırısının en büyük sebebinin açıklama sırasında çevredeki insanların yoğun desteğini görmeleri olduğunu söylerken lise öğrencisi D.S. gözaltında defalarca darp edildiğini söyledi.
Öncelikle dün ( 16 Aralık) Süreyya Operası önünde neden buluştunuz? Açıklamayı hangi konuda yaptınız?
Tuğçe Özçelik: AKP iktidarının Meclis’ten geçirdiği son vergi düzenlemeleri başta olmak üzere vergi adaletsizliğini protesto etmek için eylemdeydik. Amacımız yoksul halktan maaşı daha cebine yatmadan vergisi kesilirken Erdoğan’ın akrabalarının vergi kaçırmak için Man Adaları’na para kaçırdığını teşhir etmekti. Temel tüketim maddelerinden yüzde 20’lere varan vergiler alınırken yat, pırlanta gibi lüks tüketim maddelerinden yüzde 0 vergi alındığını anlatmaktı. Açlık sınırı altında yaşayan asgari ücretliden değil patronlardan vergi alın demekti.
AKP yandaşı şirketlerin milyarlarca dolarlık vergi borçlarını değil küçük esnafın borcunun silinmesini istemekti. Çünkü Türkiye’de vergisini veren yurttaşlar değil vergi kaçıranlar, yoksulluk sınırı altındakiler değil büyük sermayedarlar korunuyor. 2017 bütçesinin yüzde 80’ini oluşturan bizler simit-çaya talim yaşarken kimsenin oğlunun gemiciklerinin parasını vermek istemiyoruz. Çalışma Bakanı kalkmış asgari ücretliden fedakarlık beklediğini söylüyor; birazcık da onlar fedakarlık yapsın, asgari ücreti 2 bin 300 lira yapsın, temel tüketim maddelerindeki vergiler kaldırılsın. Kimse bizden fedakarlık yapmamızı beklemesin! Cebimize giren üç kuruştan yapacak bir fedakarlığımız yok. Birilerinin herkesin ortak derdi olan bu adaletsizliğe dur demesi gerekiyordu; biz de gerekeni yaptık.
Peki açıklama sırasında neler yaşandı?
Süreyya Operası önünde basın açıklamasına başladığımız sırada polis “Boğa” olarak bilinen yere doğru inen yolu yaya geçişine kısmen kapadı. Zaten bizden önce de polis, Birleşik Haziran Hareketi (BHH) üyelerini keyfi bir şekilde yürütmemiş, saldırarak çok sayıda kişiyi gözaltına almıştı. Tam basın açıklaması yapıldığı sırada bağırarak yolun ortasına kendini atan başkomiser, “Yeter artık basın açıklamasına geçin” diyerek bağırdı ve arkadaşlarımızın üzerine yürüdü. Her ne kadar zaten basın açıklaması yaptığımızı anlatmaya çalışsak da aniden polisler saldırıya geçti ve herkesi darp ederek gözaltına almaya başladı.
Darp edilerek gözaltına alındığınızı söylediniz. Bu saldırı gözaltı aracında da devam etti mi? Siz ve diğer Halkevi üyeleri neler yaşadınız?
Polisin saldırgan ve keyfi tutumu gözaltı aracının içerisinde de devam etti. Polis tarafından gözaltına alındığımız anda ters kelepçe yapılmak istendi. Bu duruma itiraz ettik, bu sırada da polis tekrar darp etti. Aracın içerisinde 18 yaşından küçük bir çocuk vardı. Defalarca 18 yaşından küçük olduğunu beyan etmemize rağmen dört polis birden çocuğun üzerine çullandı. Onu da tersten kelepçelediler. Ellerimiz kelepçelendikten sonra da darp edildik. Arkadaşlarımızın dudakları patladı, gözleri morardı, bir arkadaşımız 5 dakika boyunca darp edildi ancak Haseki Hastanesi’nde doktor ne röntgen çekti, ne de darp izlerine yakından baktı. Avukatlarımızla görüşünceye kadar yaklaşık beş buçuk saat boyunca ters kelepçeli bir şekilde kaldık. Gözaltı sırasında fiziksel işkencenin yanı sıra psikolojik işkence de gördük. Bir polis, arkadaşımızın adını sürekli tekrarlayarak emirler buyurup ona itaat etmemizi bekledi.
D.S: Saldırı olduğu sırada ben de oradaydım. Bir anda 4 polis kafama darbe uygulayarak saçlarımdan çekip götürdü. Gözaltı aracına bindirildiğimde araçtaki Halkevciler, benim 18 yaşımdan küçük olduğumu ısrarla belirtti. Buna rağmen araç içerisinde polisler tarafından defalarca darp edildim. Bir polisin attığı tokat üzerine dudağım kanamaya başladı. Bu şekilde Rıhtım’daki karakola götürüldüm. Orada saatlerce bekletildikten sonra Çocuk Şube’ye götürdüler. Ardından serbest bırakıldım.
Peki bunca yolsuzluk ortaya saçılıyor, bir sürü şey ortaya çıkıyor. Bundan sonra ne yapacaksınız?
Tuğçe Özçelik: Biraz önce de söylediğim gibi biz yapılması gerekeni yaptık. Bundan sonra da buna devam edeceğiz. Dün (16 Aralık) polisin eylemimize saldırma gerekçesi etraftakilerin desteğinin her geçen dakika artmasıydı. Polisin tahammülsüzlüğü haklılığımızaydı. İnsanlar AKP iktidarının yalnızca vergilendirmede değil her alandaki adaletsizliğinin farkında. Birileri de çıkıp bunu dile getirince doğal olarak karşılık buluyor. Bizler haklarımızı savunmaktan vergi zulmüne dur demekten bir an olsun vazgeçmeyeceğiz.
Söyleşi: Gül Gündüz