Mevcut veriler, yeni Zarrablar’ın ve Çağlayanlar’ın, yeni ReZaç irtişa eğrilerinin varlığı ile ilgili ciddi şüpheler uyandırmaktadır
Son iki yılın altın ihracat ve ithalat verileri ile 2012-2013 ReZaç altın operasyonu döneminin verileri arasında çok dikkat çekici bir benzerlik olduğu gözükmektedir. Mevcut veriler, yeni Zarrablar’ın ve Çağlayanlar’ın, yeni ReZaç irtişa eğrilerinin varlığı ile ilgili ciddi şüpheler uyandırmaktadır
Reza Zarrab ile Ekonomi eski Bakanı Zafer Çağlayan arasındaki rüşvet trafiğini ve ilişkisini zaman serileri olarak sunan aşağıdaki figürdeki ReZaç İrtişa Eğrisi yazıda ele alınan trajik-komik bu serüvene ReZaç adını verdirmiştir. Figür Zafer Çağlayan’a Zarrab tarafından 2012 yılının Mart ayından 2013 yılının Mart ayının sonuna kadar aralıksızca verildiği iddia 31 milyon 789 bin 500 avro tutarındaki rüşvetin evrimini sunmaktadır.[1] Eğrinin içbükeyliğinin olanaklarından hareketle, ReZaç eğrisinde zirvede ve dengede kalabilmenin gerekli ve yeterli koşullarını teknik ve teorik açıdan ele almak ve incelemek anlamlı olabilir; fakat bu girişimin rüşvette kesintisizliği ve ekonomik-siyasi çıkar gruplarının ilişkilerinde pürüzsüzlüğünü varsayımsal olarak dahi kabul edebilme tehlikesinden dolayı irtişa eğrisi ile ilgili böyle bir tartışma bu yazının konusuna dahil edilmemiştir.
Kaynak: Reza Zarrab tarafından New York Güney Bölgesi Eyalet Mahkemesinde duruşma salonunda belge sunum ekranından yargıcın izniyle paylaşılan, Zafer Çağlayan’a aktarılan para transfer bilgileri.
Bu sunum iddia edilen rüşvetlerin kişisel/bireysel yanlarını, yani “kimin kime ne rüşvet verdi” tartışmasını merkeze koymak yerine, ki bu tartışma başlı başına apayrı, özel bir öneme sahip olmasına rağmen, Reza Zarrab-Hakan Atilla davasına konu olan rüşvet-siyaset-devlet arasındaki ilişkiyi ve ters-U seklindeki ReZaç eğrisinde zirveyi takip eden, ReZaç’ın doğasında içkin olan çöküşün kaçınılmazlığını toplumsal üretim ve bölüşüm sistemlerimiz üzerinden, paranın dolanım yasalarının yardımıyla açıklamaya çalışmaktadır. Daha açık bir ifadeyle, İran’ın petrol ve doğalgaz satışından elde ettiği gelirlerinin uluslararası finans piyasalarında siyasi çeteler aracılığı ile yaşadığı maceraları ReZaç’ın üzerinden açıklamaya ve bu maceranın ekonomi politiğine ışık tutmaya çalışmaktadır. Son birkaç gün basında ziyadesiyle yer bulan haberlerden ve tartışmaların ardından gündemi yakından takip eden okuyucuya kuvvetle muhtemel yeni bir şey sunamayacak olan üç yazılık dizimiz, belki gündemi geriden takip eden okuyucu için paranın ReZaç ilişkileri üzerinden rüşvet, yolsuzluk, düzenbazlık, evrakta hokkabazlık, ilişkilerde sahtecilik ve fiktif işlemler ile dolu kapitalizasyon serüvenini; paranın ReZaç ile bir ödeme aracına dönüşebilme gayreti ve yeteneğini mercek altına alma olanağı sunabilir.
Hiç şüphe yok ki, Reza Zarrab’ın New York Güney Bölgesi Eyalet Mahkemesi’nde paylaşmaktan dolayı sakınca görmediği, dağıttığı rüşvetlere dair açıklamalarının ve itiraflarının, davadaki gelişmelerin, çıkacak kararın ve ABD’nin alacağı tutumun Türkiye ekonomi ve siyasi tarihinde uzun süreler boyunca unutulmayacağını söylemek çok abartılı bir iddia gibi durmamaktadır. Hatta, öyle ki, kuvvetle muhtemel, tarihte asar-ı atika müzesinde Ali Cengiz oyunlarının yanında “rezaletler ve fiyaskolar” sergisinde yerini alacak ve bu ait olduğu yer ile anılacak gibi durmaktadır. Fakat bu yazının kesinlikle Reza Zarrab fiyaskosunun ve hayal kırıklığının gelecekte nasıl hatırlanacağı üzerine ve/ya bunun detayları ile ilgili kelam etme gibi bir amacı bulunmamaktadır.
Yazımız yukarıda özetle ifade edildiği üzere paranın satın alma konusundaki gücünün ve becerilerinin AK yetenekleri ve hünerleri istediği zaman altın tüccarı, istediği zaman hayali ihracatçı ya da naylon faturacı gıda ve ilaç taciri, kısacası, rüşvetçi ve düzenbaz, yapabilmesini ekonomi politik’in merceğinden incelemeyi amaçlamaktadır.
Bu amaçla yazımız üç bölüme ayrılmıştır; ilk yazı tamamen betimsel olarak ReZaç ilişki ağı üzerinden egemen siyasetin sahtekarlık ve düzenbazlık konusundaki yeteneklerinin Halk Bankası kasalarındaki İran parasının uluslararası finans ve mal piyasalarına aktarmadaki rolünü, paranın çeteler eliyle bir ödeme aracına transformasyonunu aktarmaya çalışmakta; takip eden ikinci bölüm ReZaç’ın transformasyon probleminin ödemeler bilançosunun hesaplarındaki, özellikle net hata ve noksanlar kalemindeki izdüşümlerini incelemekte ve Zafer Çağlayan’ın Ekonomi Bakanlığı döneminde medyada sıklıkla dile getirdiği “Merkez Bankası ile ilgili kanunda değişikliğe gitme” arzusunu anlamaya ve anlamdırmaya çalışmakta; ve son bölüm ReZaç’ın ekonomi politiğini inceleyip bunun Türkiye’deki emekçi sınıflar için anlamını açıklamaya çalışmaktadır.
Bu amaçla ilk bölüm İran’ın petrol ve doğalgaz satışından elde ettiği gelirlerin, Halk Bankası kasalarında toparlanması ve bu gelirlerin hayali altın, kuru gıda ve ilaç ticaretiyle uluslararası finans piyasalarına kanalize edilişinin hikayesini, analitik bir bakış açısıyla ReZaç şirketler ağı üzerinden anlatmaya çalışacaktır. Rezaç irtişa hikayesinin, iktidar partisinin para ve güç ilişkilerine nasıl yaklaştığını aktarabilmesi, bütün kirli güç ilişkilerinin tepesinde, tabiri caizse paranın insan taciri olarak bir yaşam sürdüğü gerçeğini sunması ve her şeyden önce satın-alma-konusundaki-yetenekleriyle paranın gitmek istediği her yere nasıl gidebildiğinin öyküsünü bütün detaylarıyla bize taşıyabilmesi konusundaki yetenekleri ReZaç’a dair her şeyi önemli kılmaktadır. Bu yetenek aynı zamanda klasik politik ekonominin analiz ve değerlendirmelerindeki zenginliğinin sunulması için eşsiz fırsat sunmaktadır.
Reza Zarrab’ın açıklamalarında dinleyen herkesi hayrete düşüren, fakat basında hak ettiği yeri bulamayan konu, hiç şüphe yok ki İran’ın petrol ve doğalgaz satışından elde ettiği gelirlerinin Türkiye’ye nasıl girdiği ve ülkeden nasıl ayrıldığı ile ilgili. ReZaç’ın ekonomi politiğinin anlaşılması için paranın ülkeye giriş ve çıkışı ile ilgili bütün detayların açıklanmasında büyük fayda var. Bu amaçla altın ticaretinin bütün aşamalarını, Reza Zarrab’ın açıkladığı kadarıyla, ampirik kanıtların ve aşağıdaki ReZaç siyasi mafyasının ilişkilerini özetleyen diyagramın yardımıyla madde madde açıklamaya çalışacağız.
1 – Diyagramın ve altın ticaretinde yer alan işlemlerin anlaşılmasının daha detaylı açıklama gerektirebileceği öngörüsüyle, ReZaç ağındaki ilişkilerin ve kurumların ReZaç transformasyon problemindeki rollerini anlamak için diyagramdaki aktörlerle ilgili kısmen ayrıntılı açıklamaların eklenmesini anlamlı bulduk. Eğer diyagram ve takip eden maddeler yeteri kadar açık bulunursa satırımızı takip eden a)–o) arasındaki maddeler hiç tereddüt edilmeden geçilebilir. Kısaca aşağıdaki Diyagramda yer alan:
a) NIOC, İran’ın petrol ve doğalgaz üretiminden sorumlu olan İran Ulusal Petrol Şirketini,
b) TÜPRAŞ, Türkiye’de İran petrolünün alımını yapan KOÇ Holding çatısı altındaki Türkiye Petrol Rafinerileri Anonim Şirketini,
c) BOTAŞ, doğalgaz alımını gerçekleştiren, sermayesinin tamamı Türkiye Varlık Fonu’na ait bir kamu iktisadi teşebbüsü olan Boru Hatları ile Petrol Taşıma Anonim Şirketi’ni,
d) NIOC Ana hesabı, Halk Bankası nezdindeki İran Ulusal Petrol Şirketi adına açılan hesabı,
e) NIOC – Sarmayeh Bank, özel olarak, İran menşeili Sarmayeh Bankası’nın Halk Bankası’nda yer alan hesaplarını (genel olarak, Sarmayeh Bankası gibi İran Ulusal Petrol Şirketi’nin kontrolünde olan diğer birkaç İranlı bankanın Halk Bankası’nda yer alan hesaplarını),
f) Sarmayeh Bank – Tosa, özel olarak, İran menşeili Sarmayeh Bankası’nın denetiminde olan Tosa isimli altın ticaret şirketinin Halk Bankası’nda yer alan hesaplarını (genel olarak, Sarmayeh Banka’sının denetiminde olan Tosa gibi onlarca paravan şirketin — yapılacak ticari işlemin konusuna göre para transferleri için devreye giren şirketlerin– Halk Bankası’nda yer alan hesaplarını),
g) Royal – Safir, özel olarak, Zarrablar’in Royal Şirketler grubunun altında yer alan altın ticareti için kurulan Safir adlı altın ticaret şirketinin Çağlayanlar’a verilen rüşvetle Halk Bankası’nda açılan hesaplarını (genel olarak, Zarrablar’ın Royal Şirketler Grubu’nun denetiminde olan onlarca paravan şirketlerinin — yapılacak ticari işlemin konusuna göre para transferleri için devreye giren şirketlerinin—Çağlayanlar’a verilen rüşvetle Halk Bankası’nda açılan hesaplarını),
h) Aracı banka, özel olarak, altın ticaretine aracılık eden tedarikçi Rona isimli firmanın Türkiye’deki Halk Bankası dışında ikinci bir bankadaki hesaplarını (genel olarak, altın ticaretine aracılık eden tedarikçi bütün firmaların Türkiye’deki Halk Bankası dışındaki ikinci bir bankadaki hesaplarını),
i) Dubai – Bank of Baroda, özel olarak, altın ticaretine aracılık eden tedarikçi firmanın Dubai’deki Bank of Baroda’daki hesaplarını (genel olarak, altın ticaretine aracılık eden tedarikçi firmanın Dubai’deki bankalardaki hesaplarını),
j) Rostamani Exchange, özel olarak Dubai’ye aktarılan paraların Dirheme çevrildiği Rostamani isimli döviz bürosunu (genel olarak, Dubai’ye aktarılan paraların Dirheme çevrildiği döviz bürolarını),
k) Aracı Banka – Standart Chartered, özel olarak Dubai’ye aktarılan paraları dirheme çevrilen döviz bürolarının Dubai’deki uluslararası bir banka olan Standart Chartered’daki hesaplarını (genel olarak Dubai’ye aktarılan paraların Dirheme çevrilen döviz bürolarının Dubai’deki uluslararası bankalardaki hesaplarını),
l) Aracı Banka – 3. Ülke, Dubai’deki döviz bürolarının para aktardığı uluslararası bankaların üçüncü bir ülkedeki şubelerini,
m) Cikinova, hayali ticareti,
n) Diğer Parazitler, Dubai’deki para aktarılan uluslararası bankaların üçüncü bir ülkedeki şubelerinden para transferini yapan birimleri, ve son olarak:
o) Gizemli aktör, bilinmeyen ülkedeki parazitlerin parayı ulaştırdıkları bilinmeyen gizemli aktörleri, İran’ın borçlu olduğu ticari tarafları temsil etmektedir.
2 – Türkiye İran’dan petrol ve doğalgaz alımı yapıyor. Petrolü TÜPRAŞ, doğalgazı BOTAŞ satın alıyor.
3 – TÜPRAŞ, BOTAŞ ve İran’dan petrol ve doğalgaz alımı yapan ülkeler, Amerika Birleşik Devletleri’nin ve Birleşmiş Milletler’in yaptırımlarından dolayı, petrol ve doğalgaz bedellerini İran’a direkt ödeyemedikleri için, alınan petrol ve doğalgazın bedelini sadece İran Ulusal Petrol Şirketi’nin (NIOC) Halk Bankası nezdindeki ana hesaplarına aktarıyorlar. Bu hesapta İran’ın petrol ve doğalgaz gelirleri böylece birikmeye başlıyor (Ambargo sadece bu hesaplardaki paranın insani yardım, gıda ve ilaç ihraç edildiğinde kullanılabilmesine müsaade ettiği için, diğer taraftan da İran için Türkiye’den ya da yeryüzündeki herhangi bir ülkeden milyarlarca dolarlık gıda ve ilaç alabilmenin veya alabiliyor olmanın hiçbir anlamı olmadığı için, bu noktadan sonra İran için amaç, Halk Bankası’nın kasalarındaki paralarını çıkaracak kişiler-kurumlar-ilişkiler bulmak ve bu kişiler-kurumlar-ilişkiler yardımıyla ve uluslararası finans piyasalarının alengirli ama oldukça çeşitli olan nimetlerinden istifade ederek, ambargolardan dolayı gizli kapaklı yaptığı ticaretin bedelini taraflarına ödemek.).
4 – Bu nokta, yani diyagramımızdaki üçüncü adım aynı zamanda eğer ekonomide ya da piyasada Reza Zarrablar ve Zafer Çağlayanlar yok ise gidilebilecek son noktayı temsil etmektedir. Şöyle ki, İran’dan alacaklarını bekleyenlerin karşı konulamaz ticari arzularını bir kenara koyacak olsak bile, İran’ın milyarlarca dolarını gıda ve insani yaşam malzemesi almak için harcayabilecek olduğu bir senaryodan bahsedilmek pek olası ve inandırıcı gözükmemektedir. Yani bu aşamada ReZaç yok ise, paranın kendisine başka bir dolaşım ağı bulmaya çalışacak olması gözden kaçmaması gereken önemli bir husustur.
5 – NIOC, Reza Zarrab, Çağlayan ve Halk Bankası yönetiminin, NIOC’un Halk Bankası’ndaki hesaplarındaki paralarının çıkarılması için, önce sadece altın ticareti yapmayı uygun gördüklerini kabul edelim. Buna müteakip NIOC, Halk Bankası’na kendi hesaplarından Sarmayeh Bankası’nın Halk Bankası içerisinde yer alan hesaplarına para transferi yapılması için talimat veriyor.
6 – Paranın izinin sürülmesini zorlaştırmak için Sarmayeh Bankası, bankalar arası elektronik fon transferinde Swift kodlaması kullanmak yerine, bankacılık sektöründe hemen hemen hiç kullanılmayan bir yöntemle, telegrafik teleks ile Halk Bankası’ndan kendi denetimindeki konusu altın ticaret yapmak olan şirketlerinden birine, diyagramımızdaki Tosa Altın’a, kendi hesaplarından para aktarılması emrini veriyor. Zarrab’ın şirketlerine para aktarılırken de aynı telegrafik teleks yöntemi kullanılıyor. Burada bir noktanın açıklanmasında fayda var: Sarmayeh Bankası’nın denetiminde olan Tosa ve diğer bütün Tosa gibi hareket eden paravan şirketlerin Halk Bankası’na sunulan imza sirkülerinde ve şirket bilgilerinde İran hükümetiyle ya da devlet kurumlarıyla ilişkilerine dair hiçbir resmi kanıt bulunmamaktadır; aksi halde altın ticareti yapabilmeleri mümkün olmamaktadır.
7 – Paranın Sarmayeh Bankası’ndan Tosa Altın’a transfer edilmesiyle diyagramın üstten ikinci sıradaki dizilimin en sağındaki adıma ulaşmış bulunmaktayız. Bu adım aynı zamanda Sarmayeh Bankası’nın Zarrablar’a paranın teslim edileceği, yani uluslararası ödemelerin yapılacağı adreslere dair ödeme emirlerinin verildiği aşamayı temsil etmektedir.
8 – Takip eden işlem, ödeme emirlerini alan Zarrab’ın, bu ödemeleri yapmak için kullanacağı parayı Halk Bankası’ndan çıkarabilmek için sahibi olduğu Safir Altın üzerinden Tosa Altın ile iş sözleşmesi yapmasını, yani İran’a hayali altın satışı sözleşmesinin imzalanması işlemini kapsamaktadır.
9 – Reza’nın Royal Grubu’nun altındaki Safir Altın bu aşamada tedarikçi olarak Rona Altın ile anlaşır. Birlikte hiçbir mali yük getirmeyen, ithalatçı firma konumunda olan Tosa Altın’a ve Halk Bankası’na verilmek üzere, malın satış ve alış şeklini tanımlayan Proforma Faturası’nı düzenlerler.
10 – Proforma Faturası Halk Bankası’na teslim edilir ve Safir Altın’ın Halk Bankası hesabındaki para, Halk Bank dışında, Türkiye içerisinde ikinci bir bankada yer alan Rona Altın’ın hesaplarına transfer edilir.
11 – Artık paranın Dubai’de Royal Grubu’nun hesabının bulunduğu bir bankaya, mesela diyagramda yer verilen Bank of Baroda’ya aktarılması için hiçbir engel kalmamıştır.
12 – Para Dubai’ye aktarılıyorken, ReZaç’ın adamları altın külçelerini Royal’in İstanbul ofisinden bavullara çoktan yüklemişlerdir ve şirketlerinin Dubai’deki ofislerine altınları indirmişlerdir. Altınlar Dubai’ye indirilmektedir, çünkü hiçbir zaman niyet altınları İran’a ihraç etmek değildir. Kâğıt üzerinde İran’a giden ama gerçekte hiç İran’a gitmeyen altınların kaderine artık ilk tarifeli uçakla, geldikleri aynı bavullarla, sözde ithalat kisvesi altında, Türkiye’ye geri dönmek kalır. Altınların İran’a sözde teslim edildiğini beyan eden kargo, gümrük belgeleri ve son faturaların Türkiye’deki bankalara birer kopyalarının verilmesiyle para-altın-para döngüsü tamamlanır.
Böylece Zarrab’ın Çikinova diye tabir ettiği hayali ticaret tamamlanmış olur. Bu süreçte Çikinova olarak ifade edilen süreç altının valizlerle Türkiye’den Dubai’ye ya da Zarrab’a emir veren kişilerin gitmesini istediği yere ihracat kisvesi altında gidişini, ithalat maskesi altında ülkeye geri dönüşünü ifade etmektedir. Bu geri dönüş, altın üreticisi olmayan, katma değer yaratmayan bir ülkenin muhasebe kayıtları için iki şey ifade etmektedir: Birincisi, ödemeler bilançosunun ihracat ve ithalat kalemlerine birer ekstra işlemin eklenmesi; ikincisi, ödemelerdeki sürenin uzunluğuna bağlı olarak net hata ve noksanlar hesabına, son 10 yıldır ekonomistlerin ve araştırmacı gazetecilerin dimağlarını işgal eden tuhaf rakamların daha çetrefilli hale getirilmesi olur!
13 – Diğer taraftan, Dubai’de işlemler henüz sonuçlandırılmamıştır, sadece hayali ihracattan farksız olan bavulcu faslı sona ermiştir. Sıradaki işlem Dubai’ye aktarılan paranın uluslararası bankalarda hesabı bulunan Rostamani döviz bürosuna dirhem olarak aktarılmasıdır. Tabii ki Sarmayeh Bankası’nın Zarrab’a verdiği uluslararası ödeme emirlerinin Rostamani Döviz’e iletilmesi bütün çabaların asıl amacını teşkil etmektedir.
14 – Zarrab’ın açıklamalarına göre bu son aşamada, Rostamani Döviz’in uluslararası bir bankanın kasasındaki parası, istenen para birimine çevrilmeye ve istenen ülkeye gönderilmeye nazırdır. Yani, paranın malların değişim dünyasının istediği kalıba girmeye hazır kıvama geldiği merhaledeyiz. Başka bir ifadeyle, New York’tan Pekin’e, artık paranın gidemeyeceği yer, Amerikan dolarından Japon yenine kadar dönüşemeyeceği para birimi yoktur bu aşamada.
Her ne kadar paranın ulaştığı nihai alıcıya dair gizem varlığını korumaya devam ettirse de paranın gideceği yere ulaşmasını mümkün kılacak ReZaç benzeri aracı parazitlerin varlığına diyagramımızda yer vermek çok gerçek dışı ya da tamamıyla olasılık dışı durmamaktadır! ReZaç eğrisinin bütün eğilip bükülmelerinin, Ankara’dan Pekin’e kadar verilen rüşvetlerin, Çin’deki bir bankada işlemlerde kolaylık sağlanması için İçişleri Bakanı’na bir referans mektubu için bile yüz bin dolar rüşvet verilmesinin tek amacı, bu on dört maddede özetlenen işlemleri tamamlamak ve ardından ve milyonlarca dolar getirisi olan yüzde bir-ikilik komisyonu almak!
Şimdi ReZaç’ın kuru gıda ve ilaç ticaretine yönelmesinin nedeninin analizine yönelmeden önce, yukarıda yer verilen altın ticaretine dair bir eklemenin uygun olduğunu düşünüyoruz. Mahkemeye verdiği ifadede Zarrab, kimi zaman Dubai’ye giden altının orada satılarak dirheme çevrildiğini beyan etmiştir. Fakat aşağıda TUİK’in dış ticaret istatistiklerinde paylaşılan İran ve Birleşik Arap Emirlikleri ile yapılan altın ithalatı ve ihracatı verileri, altının, iki altın üreticisi olmayan ülke arasında, Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri arasında gidip geldiğine işaret etmektedir. 2011-2016 yıllarında İran ve BAE ile yapılan altın ihracatı 7.3 milyar dolayında iken, ithalat rakamları yaklaşık olarak 7.7 milyar tutarında gerçekleşmiştir.
Yazımızın ikinci bölümünde detaylıca ele alınacak, fakat kısaca eklemek gerekirse son iki yılın altın ihracat ve ithalat verileri ile 2012-2013 ReZaç altın operasyonu döneminin verileri arasında çok dikkat çekici bir benzerlik olduğu gözükmektedir. Altın üretici olmamasına rağmen ve altın ile ciddi bir katma değer yaratmayan bir ülke olmasına rağmen Türkiye, içerisinde bulunduğumuz son 11 ay içerisinde, tıpkı 2013 yılında olduğu gibi bir önceki yılın ithalat rakamlarını üçe katlayarak 306 ton altın ithalatı gerçekleştirmiş gözükmektedir. Benzer tablo ile 2013 yılında, 320 tonluk altın ithaliyle karşılaşılmış, gerekçe olarak 2012 yılındaki yüksek altın ihracatı ve 2013 yılında azalan altın fiyatları gösterilmişti. Fakat altın fiyatları Türk lirası karşısında tarihi bir zirveye tırmanmışken, ve hatta, hesaplarımıza göre, toplam altın ithalatının yüzde 30’unun Birleşik Arap Emirlikleri ile, yüzde10’unun altın üreticisi olmayan Irak ile yapılıyor olması, aynı zamanda altın ihracatının toplamının yüzde 80’inin BAE ile yapılıyor olması, yeni Zarrablar’ın ve Çağlayanlar’ın, yeni ReZaç irtişa eğrilerinin varlığı ile ilgili ciddi şüpheler uyandırmaktadır. Türkiye dış ticaret tarihinde Irak ile ilk defa böylesi yüksek bir hacimde altın ticaretinin yapılıyor olması yapılıyor olması şüpheleri ciddi şekilde güçlendirmektedir.
Yazımızın bu bölümü kısaca ReZaç’ın neden kuru gıda sektöründe hayali ihracat ile NOIC’in paralarını Halk Bankası’ndan çıkarmaya çalıştığını genel hatlarıyla özetlemeye ve hayali gıda tüccarlığının altın tacirliğinden farkını aktarmaya çalışacaktır. ReZaç ve grubunun her iki ticarette izlediği metotlardaki çok ciddi olmayan farklılıklar bu bölümü kısa bir açıklamayla kapatma olanağı sağlayacaktır.
Öncelikle ReZaç grubunun gıda ihracatına yönelmesinin tek nedeninin ABD’nin ve Birleşmiş Milletler’in İran’a karşı uygulanan ambargoları ağırlaştırmaları ve İran petrol ve doğalgaz gelirlerinin altın ticaretinde kullanılmasını 2013’ün Temmuz ayında yasaklamasından ilgili olduğunu aktarmakta fayda var. İran’ın petrol ve doğalgaz üretimi, tüketimi ve ihracatı verilerini sunan Figür 3 ve 4’te ambargonun etkileri açıkça görülebilmektedir.
ReZaç çetesi tarafından organize edilen hayali ihracat aşağıdaki maddeler ile açıklanmaya çalışılmıştır. Yeni ReZaç yöntemine göre:
1 – Yukarıdaki ReZaç Para-Altın-Para döngüsündeki diyagramda yer alan her şirketin banka hesaplarına birer hesap daha ekleniyor ve petrol gelirleri için ayrı, doğalgaz gelirleri için ayrı birer hesap oluşturuluyor.
2 – Doğalgaz gelirlerini yukarıdaki diyagramda özetlendiği gibi altın ticaretinde kullanmaya devam ediyorlar. Tek fark, sadece doğalgaz gelirlerinin izlenmesi ve aktarılması için ve altın ticaretinin gerçekleşmesi için ayrı birer banka hesap numaralarının oluşturulmasından ibaret olduğu gözükmektedir.
3 – Petrol gelirlerini ise kuru gıda ticaretinde kullanması için, yukarıdaki diyagramda yer alan Royal Grubu altındaki ve Sarmayeh Bankası altındaki bütün paravan şirketlerle, özünde aynı işlevi görecek onlarca paravan gıda şirketi ve tedarikçi şirketleri kuruyorlar.
4 – Fakat kuru gıda altın gibi olmadığı için, işin içinde KDV olacağı için, İran’ın da parasını heba ettirmeye hiç niyeti olmadığı için çözümü İran’a Dubai üzerinden kuru gıda satmakta buluyorlar.
5 – Sarmayeh Bank altındaki Tose Gıda Şirketi, Royal Grubu’nun altıda yer alan Volgam, Atlantis ya da Centrica gıda firmalarıyla gıda alım sözleşmesi yapıyor.
6 -Volgam ile gıda ihracatı anlaşması yapılırsa Atlantis tedarikçi olarak devreye giriyor.
7 – Halk Bank içerisinde Sarmayeh Bankası’ndan Tose ticarete, onun üzerinden de Volgam Gıda’ya aktarılan paralar, ya altın ticaretinde olduğu gibi Türkiye’deki bir bankada açılan tedarikçi firma hesabına, oradan da Dubai’ye, ya da direkt olarak Dubai’ye aktarılıyor.
8 – Altın ticaretinden farkı, işlemlerin tamamen düzmece oluşu ile ilgili. Altın ticaretinde ödemeler bilançosunun ithalat-ihracat kalemlerinde bir oynama olurken, kuru gıda ticaretinde yaprak kıpırdamıyor. Çünkü ne Dubai’ye ne de İran’a giden bir kuru gıda söz konusu.
9 – Paranın Dubai’ye aktarılması için gereken bütün yasal ihracat belgeleri, Proforma Faturası, son fatura, gümrükten alınan belgeler, sözde İran’daki alıcıdan alınan ithalat belgeleri ve tatbiki kargo için düzenlenen Konşimentoları sahtekârlıkla düzenleniyorlar.
10 – Belgeler Halk Bankası’na teslim edildikten sonra Dubai’ye gelen paranın kaderi altın için gelen paranın kaderiyle tamamıyla aynı gözükmektedir. İran’dan alınan ödeme emirleri yerine getirilerek, paralar gitmeleri gereken yere gidiyorlar.
Geride kalan ise milyonlarca dolarlık siyasi rüşvet ve rant ağı, düzenbazlık, sahtekârlık ve ikiyüzlülük üzerine kurulu bir rezalet, ReZaç ağı. Bir sonraki yazımız bu ağın ödemeler bilançosu üzerindeki yansımalarını ele almaya çalışarak, son günlerde “ülkedeki bütün kesimlerin aynı gemide olduğuna dair ileri sürülen argümanın ele avuca gelir bilimsel bir yanı var mı, bunu tartışmayı amaçlamaktadır.
New York, 5 Aralık 2017
Dipnot:
[1] Grafikte yer alan irtişa işlemlerinde 31/12/2012 tarihli 2,465,250 YTL tutarındaki nakit ödemeye ve çeşitli tarihlerde yapılmış olan toplamda 6,828,761 Amerikan Doları tutarındaki nakit ödemeye ve değerli taş ve saat için yapılan ödemelere yer verilmemiştir. Ayrıca mahkeme salonunda rüşvetlerle ilgili paylaşılan belgelerde rüşvetlerin verildiği tarihlerde kimi zaman Ay/Gün Yıl, kimi zamanda Gün/Ay/Yıl formatı kullanılmış olduğu bilgisini buradan paylaşmakta fayda var; ama bu grafiğin inşasında ya da işlemlerin gerçekleşmiş olduğu tarihlerin tespitine dair herhangi bir ciddi probleme sebebiyet vermemiştir.
Referanslar
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.