Boşandığı eşinden şiddet ve tehdit gören ve sosyal medyada çağrılar yapan Deniz Ceylan, yaşadıklarını ve kadın dayanışmasının gücünü Sendika.Org’a anlattı
Samsun’da yaşayan Deniz Ceylan, kendisine şiddet uygulayan eşinden boşanmasının ardından aldığı ölüm tehditlerini sosyal medyadan duyurmuştu. Sendika.Org’a konuşan Deniz, yaşadıklarını kadınlarla paylaşarak kendini daha güçlü hissettiğini ve kadın dayanışmasının gücüne inandığını söyledi
Samsun’da Deniz Ceylan adlı kadın ile 2016 yılında evlendiği İlker Lazoğlu arasında başka bir kente taşınma üzerinden başlayan tartışmalar, kısa süre içinde Lazoğlu’nun Deniz’e yönelik şiddetine dönüştü. Deniz, gördüğü şiddet sonrasında eşinden boşandı. Lazoğlu ise Deniz’in peşini bırakmadı ve ölüm tehditlerine başladı.
Şiddet ve tehditler karşısında sessiz kalmayan Deniz, ailesi ile birlikte 30’a yakın şikayet ve suç duyurusunda bulundu. Lazoğlu hakkındaki davalardan birinin son duruşması 28 Kasım’da görülecekti ancak hakimin izne çıktığı gerekçesiyle dava ertelendi.
Yargının harekete geçmediğini gören Lazoğlu, Deniz’in yerini öğrenmek amacıyla bir arkadaşını kaçırdı, bir süre tehdit ettikten sonra ise bıraktı.
Daha fazla şiddet ve tehdide maruz kalmak istemeyen Deniz, güvenli bir yere yerleştikten sonra Samsun’daki kadın örgütleriyle iletişime geçerek ve sosyal medyayı kullanarak bir kampanya başlattı. Yaşadığı süreci konuştuğumuz Deniz, kendini en çok kadınların desteği ile güçlü hissettiğini söylüyor.
*
Sendika.Org: Eski eşiniz ile ne zaman evlendiniz ve boşandınız? Bu süreç nasıl gelişti?
Deniz Ceylan: Aralık 2016’da evlendik. Hiçbir problem yokken Samsun’dan gitmek istediğini söyledi. Ben daha önce Samsun’dan ayrıldığımda yaşadığım kötü tecrübeler ve ailemden ayrılacak olmam sebepleriyle gitmek istemedim. Bu durum onun sinirlerini gittikçe bozdu ve saldırgan biri olmaya başladı. Psikolojik şiddetle başladı ve en son beni konuşmaya çağırdığı lokantada darp etti. Saçımdan tutup yerlerde sürükledi, tekmeler attı. Bunların hepsi darp raporunda mevcut. İki ay evli kaldık. Şubat 2017’de boşanma davası açtım ve nisan ayında boşandık. Yakın çevreme, arkadaşlarıma, hatta öğrencime yazdı, onları tehdit etti. En son bir yemekte tanıştığım, ilk kez gördüğüm birisini bıçak zoruyla kaçırıp benim yerimi söylemesi için tehditler savurdu. Şiddet ve tehditleri bitmedi, daha da vahşileşerek devam ediyor. Ben bu hukuki sürecin hızlanmasını istiyorum, bu dosyanın ölümle sonuçlanmasını istemiyorum.
Savcılıkta Lazoğlu hakkında bulunduğunuz 37 suç duyurusu ve mahkeme tarafından verilmiş uzaklaştırma kararı var. Ve bu uzaklaştırma kararının defalarca ihlali söz konusu. Bu konu hakkında hukuki süreç nasıl ilerledi, düşüncelerin neler?
Türkiye’de hukukun varlığına inanmıyorum artık. Çünkü birçok kez darp edildiğime dair kamera görüntüleri polis tarafından alındı. Tehdit mesajlarını ben her defasında savcılığa veya polis karakoluna bildirdim ancak bunlarla ilgili de hiçbir şey yapılmadı. Bu kadar delil ve şikâyete rağmen bir kere bile gözaltına alınmadı. Ben bu şekilde ölmek istemediğim için saklanarak, kaçarak yaşıyorum. Tek başıma bakkala bile gidip bir şey alamıyorum. En son 28 Kasım 2017 tarihindeki duruşma, hakimin izinli olduğu gerekçesiyle 8 Şubat 2018’e ertelendi. Ayrıca istemediğimi belirttiğim halde Uzlaşma Komisyonu’na sevk edildik. Bundan anladığım; bir kadın ölmeden hiçbir şekilde hiçbir şey yapılmıyor, ölüm olmadan “adalet” gelmiyor. Türkiye’de adalet bitmiştir.
Bu süreçte sizi en çok ayakta tutan, dik durmanızı sağlayan ne oldu? Samsun’da çeşitli kadın platformları ve dernekler ile nasıl bir bağ kurdun?
Önceleri yalnızca ailemle birlikte mücadele ediyorduk. Çok yorulmuştuk ve çok korkuyordum ama artık güçlendik, çünkü tüm kadınlarla bir araya geldik. Ayakta durmama, yere daha sağlam basmama yardımcı oldular ve artık korkmamam gerektiğini öğrendim. Kadınlar sayesinde güvende olduğumu ve asla yalnız olmadığımı hissettim.
“Kendimi çok yalnız hissederken hiç yalnız olmadığımı anladım”
Kadınlardan çok güzel tepkiler aldım. Hep yanımda oldular; gerek mahkememin olduğu gün gerekse şikâyette bulunduğum zaman. Uzlaşma Komisyonu’yla görüştüğümüzde, röportajlar verdiğimde beni hiç yalnız bırakmadılar. Bulunduğum yere sürekli gelip bana destek oldular. Sosyal medyada çok büyük destek gördüm. Kendimi çok yalnız ve çaresiz hissederken aslında hiç yalnız olmadığımı anladım. Hepsine çok teşekkür ediyorum.
Şiddete uğrayan diğer kadınlara neler söylemek istersin?
Ben de ilk başlarda çekiniyordum. Kendime bu durumu yediremiyordum. Kendimi suçluyordum. Bu kesinlikle biz kadınların suçu değil, önce bunu kabul ettim. Çekinilecek, utanılacak bir şey olmadığını gördüm. Kadınlardan destek alsınlar, bununla ilgili taleplerini dile getirsinler, sosyal medyaya ve basına bir şekilde seslerini duyursunlar; yoksa “adalet” mahkemeye gidip şikâyetçi olmakla sağlanmıyor. Mutlaka ve mutlaka çeşitli kadın platformlarıyla iletişime geçip yardım istesinler. Hiç tanımadığın bir kadın seninle birlikteyken, senin yanındayken hiçbir şekilde korku duymuyorsun, çekince duymuyorsun. Kadın dayanışması böyle bir şeymiş. Kadınların gücü çok fazla; kesinlikle sessiz kalmasınlar.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.