“Söylemek zorunda olduğum bir şey var ki ruhum, duygularım Libya ve Paris’te, köleliğe karşı yürüyenlerle birlikteydi. Attığım golü gözlerim kapalı, yumruğum havada kutlamak istedim”
“Söylemek zorunda olduğum bir şey var ki ruhum, duygularım Libya ve Paris’te, köleliğe karşı yürüyenlerle birlikteydi. Attığım golü gözlerim kapalı, yumruğum havada kutlamak istedim”
Süper ligin 12. hafta karşılaşmalarından birisi olan Galatasaray-İstanbul Başakşehir müsabakası öncelikli ve ağırlıklı olarak müsabakanın 5-1’lik skoru ile ilgili yankı buldu.
Galatasaray’ın beş tane gol yemesini ile ilgili tartışma ve değerlendirmelerden oluşan gündem, müsabaka sonunda “sosyal” ve “politik” yönü olan, sahalarımızda görmeye pek alışık olmadığımız “protest tavrı” ise önemsiz kılar gibi oldu. Ta ki üzerine yazı yazma ihtiyacı duyduğumuz söz konusu “protest tavrın” yazılı, görsel ve özellikle sosyal medyada gündem olmasına kadar.
İyi ki tüm zorluklara rağmen birçok konuda toplumun doğru haber alma hakkını elde etmesini sağlayan sol ve sosyalist bir basınımız var. İşte bu basın anlayışı, Galatasaray’ın forvet oyuncusu Bafetimbi Gomis’in Başakşehir’e attığı golden sonra gözlerini kapatarak yumruğunu havaya kaldırması şeklinde ortaya koyduğu protest tavır ve nedenini ilgili olan çok geniş bir kesimin öğrenmesini sağladı. İyi ki de sağladı.
Yine ağırlıklı olarak sol ve sosyalist basınından öğreniyoruz ki, Gomis bu davranışının nedenini instagram hesabında şöyle açıklamış: “Dün takımım adına gol atma şansım oldu. Galibiyet ya da yenilgi… Söylemek zorunda olduğum bir şey var ki ruhum, duygularım Libya ve Paris’te, köleliğe karşı yürüyenlerle birlikteydi. Attığım golü gözlerim kapalı, yumruğum havada kutlamak istedim. Kötü hissediyorum çünkü siyahi insanlar piyasa ürünü değildir. Bu acıya ne zaman son vereceğiz?”
Gerek tavır, gerekse tavra ilişkin açıklama elbette takdir edilmesi gereken bir duyarlılık örneğidir. Ama yeterli değildir.
Çünkü Gomis de kendi ifadesiyle yazmak gerekirse, endüstriyel futbolun piyasa ürünlerinden birisidir. Buna itirazımız yok. Olamaz da. Çünkü bu düzeyde futbol oynamanın şu an itibariyle başka yolu ve çözümü yok.
Ama burada akla gelen ve sorulması gereken soru şu; Acaba Gomis köleliğe karşı, siyahların sömürülmesine karşı, insanların piyasa ürünü gibi metalaştırılmalarına karşı “gözlerini kapatıp, yumruğu havaya kaldırmak” dışında endüstriyel futboldan kazandığı milyon dolarların ne kadarını bu tür faaliyetlere, çalışmalara ve mağdurlara harcamıştır?
İşin romantizmi hep güzeldir. Ama yetmez. Protest tavırlar çok önemlidir. Ama çözmez.
İşin bir de yaşamsal gerçeklik ve o gerçekliğin içinde alınması gereken rol boyutu vardır. Yani işin bir de pratiği vardır.
“Praksis” denilen olgu, eylem anında ve sürecinde ne yaptığın, neler yaptığın, nasıl yaptığındır. İşte asıl kim olduğumuz ve nasıl olduğumuz daha çok bununla ilgilidir. Duyarlılıklar önemli lakin sadece duyarlılık boyutuyla yetersiz olmaktadır. Duyarlılık müdahil olmayı ve çok daha önemlisi, müdahil olunana etki yapmayı gerektirmektedir. İyi şeyler düşünmek, iyi şeyler yapmayı sağlamıyorsa bir dereceye kadar anlamlı olabilmektedir.
Tabi bu arada Bafetimbi Gomis’e haksızlık etmemek gereğinin de altını çizelim. Kim bilir bizlerin bilmediği çalışmaları da olabilir. Ayrıca Gomis’in söz konusu tavrının, toplumsal mesajlar veren futbolcuların hala var olduğunu göstermesi bakımından bir öneme sahip olduğunu belirtmek gerek.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.