Sendika.Org yazarlarından Hatice Eroğlu Akdoğan’ın “Kadınlarımız Sofrada Yeri Ağzında Dili Olmayan” adlı kitabı Ceylan Yayınları’ndan çıktı. Akdoğan kitabında, okuyuculara bir sözlü tarih çalışması sunuyor
Sendika.Org yazarlarından Hatice Eroğlu Akdoğan’ın “Kadınlarımız Sofrada Yeri Ağzında Dili Olmayan” adlı kitabı Ceylan Yayınları’ndan çıktı. Akdoğan kitabında, okuyuculara bir sözlü tarih çalışması sunuyor
Sendika.Org yazarlarından Hatice Eroğlu Akdoğan’ın yeni kitabı Ceylan Yayınları’ndan çıktı. “Kadınlarımız – Sofrada Yeri Ağzında Dili Olmayan” adını taşıyan kitap okuyuculara kadınların geçmişinden bir sözlü tarih çalışması sunuyor.
Akdoğan, kitabın “Başlarken” bölümünde, çalışmaya 2012 yılında başladığını belirterek şöyle diyor:
Burada söyleşinin tarihinde öte kadınların o andaki yaşını belirtmenin, çalışmanın niteliği açısından daha yerinde olacağını düşünerek o tarihteki yaşlarını yazmayı daha uygun buldum.
Akdoğan ayrıca, kadınların yaşanmışlıklarına nasıl ulaştığını şu sözlerle açıklıyor:
Kadınların hayat hikayelerinden parçalar vermeyi ise onların kadınlık hallerine ilişkin anlatımlarını kolay anlamak ve anlamlandırmak açısından gerekli gördüm. Kimi kadınları köyünde, kimini şehirde buldum.
Kadınlarla söyleşmekteki amacının geçmişten bugüne toplumsal ilişkiler içinde değişimi veya çağdaş anlamdaki düzeyini bir nebze de olsa sözcüklerle resmini çizmeye çalışmak olduğunu belirten Akdoğan, “Bunu yaparken elbette ki kadınların geçmişte kalmış olan acılarına çokça tanıklık etmiş olacağız. Çünkü tarih bir yanıyla erkek egemen ilişkiler karşısında kadının ezilmişliğinin de tarihidir” diyor.
“Erkek egemen ilişkilerde kadın toplumsal dinamiğin salt bir nesnesi durumuna indirgenir de; söz konusu nesne üzerine ileri ya da geri söz edilmez mi” diye soran yazar, kadınların içinde bulunduğu durumun atasözlerine yansıdığından belirterek söyleşi başlarındaki atasözleri ile anlamı kuvvetlendirmeyi amaçlıyor.
Elinizdeki kitap için konuşan kadınlar, kimimizin büyükannesi, kimimizin annesi ve kimimizin de ablası olabilen yaş kuşağının kadınları. Onların tarihte özel olarak yazılı bir yeri yoktur. Bunun yerine genel olarak sadece “ezilen kadın” şeklinde bir ifade kullanılır.
“Kadınlarımız: Sofrada Yeri Ağzında Dili Olmayan” çalışması ise o kara perdeyi bir yerinden aralayarak, arkada yer alan kadınların kendisini konuşturuyor.
Fatma, Emine ya da Ayşe kadınlar… Modern kentleşme veya köyden kente göç öncesi süreçte kıra egemen olan kapalı aile ekonomileri ve buna denk düşen feodal, yarı-feodal, olduğu kadar ataerkil ilişkilerin baskın ortamında isimsiz, cisimsiz birer nesne gibi öylesine yaşayıp gittiler.
Bu kadınların ezilmişliklerini oluşturan yol, yöntem ve araçlar kendiliğinden gelişim sürecinin içinde öylesine saklı kaldı. Onların yaşadıklarının özel olarak görünür kılınması, işte bu kitabın en önemli işlevlerinden biri olacaktır.
Sendika.Org