“Kadınlara Sorduk” dosyasının üçüncü söyleşisinde Halkevleri Kadın Sekreteri Gülşah Öztürk sorularımızı yanıtladı
“Kadınlara Sorduk” dosyasının üçüncü söyleşisinde Halkevleri Kadın Sekreteri Gülşah Öztürk sorularımızı yanıtladı. Öztürk ile hem müftülük yasası görüşmeleri sırasında başlattıkları “Yasayı kadınlar sor” kampanyasını, hem de evliliği ve aileyi dini kurallara göre düzenleme çabasının bir sonucu olarak, boşanmaları zorlaştırmak için “arabuluculuk” düzenlemesini konuştuk
“Kadınlara Sorduk” dosyasının üçüncü söyleşisinde Halkevleri Kadın Sekreteri Gülşah Öztürk sorularımızı yanıtladı. Öztürk, müftülük yasasına karşı verilen mücadelenin kadınlar açısından eşitlik, hak ve laiklik mücadelesi olduğunun altını çizdi.
Sürecin kadınlar açısından başarılı bir şekilde yürütüldüğünü söyleyen Öztürk, “Ülke gündeminde olmayan, bilinmeyen bir yasa kadınların özgücü ile gündemde yerini almıştır. Eşzamanlı olarak birçok ilde ortak dil ve ruhla sokaklar örgütlendi” şeklinde konuştu.
Müftülük yasası sürecinde sokağa çıkarak yaptıkları “Yasayı kadınlara sor” kampanyası ile toplantılarda çok sayıda kadına temas ettiklerini belirten Öztürk, “Bu tasarının hayatlarımıza müdahale etme amacı taşıdığını dile getiren kadınlara şahit olduk. Ve en önemlisi kadın kadını dinliyor ve anlıyor. Erkek egemen sistem ve uygulayıcıları, tüm erkeklerde anlasın bilsin bu gerçeği” dedi.
“Müftülük yasası” olarak bilinen Nüfus Hizmetleri Kanun Tasarısı’na karşı mücadele sürecini kadın hareketi açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Nüfus Hizmetleri Kanunu’nda değişiklik yapılmak üzere hazırlanan kadın ve çocuk düşmanı yasa tasarısına karşı mücadele biz kadınlar açısından eşitlik, hak ve laiklik mücadelesidir. Çünkü müftülük yasası dinin medeni kanuna toplumsal hayata sirayet ettiği, medeni hukuka karşı bir saldırı olduğu, çokeşlilik ve çocuk istismarını meşrulaştıracağını anlatıyordu bize. Meclis’in açıldığı ilk gün saldırıyı direk kadınların hayatlarına ve haklarına yöneltenler kadınların eylemleri ve itirazları ile karşı karşıya kaldılar.
Önce gereken çalışmalar yapıldı. Bu tasarı nedir? Kadınlara yansımaları nelerdir? Nasıl anlatacağız? gibi soruların ardından hazırlıklar yapıldı. “Yasayı kadınlara sor” diyerek sokaklarda, meydanlarda, binalarda yerini alan kadınlar yasayı anlattılar. 1 Ekim tarihinde 16 ilde sokaklarda “eşitsiz yasanı al başına çal” dedik. 2 Ekim tarihinde illerden gelen temsilci kadınlar Meclis’i mora boyadık.
Sokaklarda duvarlar “Müftüler resmi nikâh kıyamaz” yazıları ile doldu. Vapurlarda coşku ile anlatıldı tasarı. Hem kendi örgütlerimiz hem de bütün kadın örgütleri ve kadınlar tek bir ağızdan mücadele ettik. Mücadele eden kadınların Meclis’e girmeleri yasaklandı. Kadınlar Meclis önünü eylem alanı haline çevirdiler günlerce. Dolayısıyla kadınlara ve kadın örgütlerine sormadan hazırlanan tasarı, bütün itirazlara rağmen yasalaştı. Buna rağmen süreç kadın hareketi açısından başarılıdır. Çünkü ülke gündeminde olmayan, bilinmeyen bir yasa kadınların öz gücü ile gündemde yerini almıştır. Eşzamanlı birçok ilde ortak dil ve ruhla sokaklar örgütlendi.
Tasarı yasalaştı. Kadınlar şimdi nasıl bir mücadele hattı kuracak?
Kadınlara kapatılan Meclis sloganlarla, eylemlerle dolmuştur günlerce. Daha güçlü bir hareket örgütlenebilirdi tabii ki, hem de memleketteki saldırılara, baskılara ve faşizme rağmen. Ana muhalefet partisi tarafından daha güçlü bir ağ kurulabilirdi. Neticede tasarı yasalaştı. Ancak mücadele bitmedi, bitmez. Uygulatmayacağız. Her sokak başında, her dükkanda anlatmaya devam edeceğiz.
Yasayı bıkmadan usanmadan anlattık, eşitsizliğe ve gericiliğe karşı bu yasayı uygulatmamayı da biliriz. Bu süreçte düzenlenen toplantılarda ve “Yasayı kadınlara sor” kampanyası boyunca da çok sayıda kadınla temasa geçtik. Haklarımıza sahip çıkmaya, hayatlarımızı savunmaya devam edeceğiz.
KADINLAR İDDİA EDİLDİĞİ GİBİ İMAM NİKAHININ AZALACAĞINI DÜŞÜNMÜYOR
Müftülük yasası sürecinde sokağa çıkarak yaptığınız “Yasayı kadınlara sor” çalışması ve gerçekleştirdiğiniz toplantılarda çok sayıda kadınla temasa geçtiğinizi söylediniz. Kadınların yasaya yönelik tepkileri nelerdi?
Bu çalışmaya başlamadan önce küçük gruplarla yasa bilgilendirme çalışmaları yaptık. Burada ilk başta çevremizdeki kadınların özellikle de AKP tabanındaki kadınların yasaya dair görüşlerini araştırıp değerlendirdik. Kadınlar bu durumun iddia edildiğine göre imam nikâhını azaltacağını düşünmüyorlar.
Sokaklarda yasayı kadınlara anlatmaya başladığımız günden itibaren de daha çok yasa tasarısında sunulan argümanlara kadınların inanmadıklarını gördük. Bunun dışında çok fazla öfke ve laiklik savunmalarıyla karşılaştık.
Kadınlar aslında bu yasa tasarısının teknik bir şey olmadığının farkında. İktidarın gerici politikalarının bir yansıması daha olduğunun bu tasarının hayatlarımıza müdahale etmek amacı taşıdığını dile getirdiklerine şahit olduk. Ve en önemlisi kadın kadını dinliyor ve anlıyor. Erkek egemen sistem ve uygulayıcıları, tüm erkekler de anlasın bilsin bu gerçeği.
Kadın hareketi kürtaj yasağı girişimini ve en son cinsel istismar önergesini direnişleri ile engellemişti. Müftülük yasası sürecinde ise kadın eylemleri sürerken Tayyip Erdoğan, “İsteseler de istemeseler de bu yasa geçecek” diyerek devreye girdi. Siz bu saldırılar arasında nasıl bir ilişki görüyorsunuz?
Aslında her iki yasa da aynı halkanın zinciri. Kadın bedeninin, emeğinin baskı ile tahakküm altına almaya çalıştığı, haklarını yok saydığı, hayatlarına dair karar alma hakkını kendinde bulduğu gerici uygulamalardır. Ama Tek Adam bu sefer erkek egemen iktidarının masasına sert vurmuş olmalı.
Bir de iki dönem arasında konjonktürel olarak farklılıklar var. Tek Adam’ın elinin daha da güçlenmesi kadınların yaşamlarını daha da zorlaştırıyor. Üzerine, yaşanan itaat süreci, saldırılar, baskılar ile güçlü olan sesimiz kısılmaya çalışılıyor. Ama göreceğiz ki, birileri için “dırdır” olan mücadelemiz daha da güçlenecek.
Müftülük yasasının ardından kadınların karşısında şimdi de “boşanma sürecinde arabuluculuk düzenlemesi” gibi bir tehlike var. Bunlar peşi sıra gündeme gelen parçalar ancak daha bütünlüklü bakarsak kadınlar nasıl bir saldırı programı ile karşı karşıya?
Sinyallerini bundan yaklaşık iki yıl önce veren, ancak gerçekleştirdiğimiz güçlü mücadele ile rafa kaldırılan Boşanma Komisyonu Raporu yine karşımızda. Boşanma sürecinde arabuluculuk kadınlara şiddet olarak geri dönecektir eğer mücadele etmezsek. Dolayısıyla arabuluculuk konusunda hızlı ve refleksif eylemler ile hazırlıklı bir süreci hayata geçirmeliyiz.
Kocasından şiddet gören kadınları zorla ikna etmeye çalışan kurumlar tarafından evlerine yani şiddete geri döndürülmeye çalışacaklar. Bununla amaçlanan kadını sadece aile içerisinde var etme ve bunu toplumsal bir ön kabul haline getirme çabasıdır. Kadınların hayatlarına ve bedenlerine yönelik bütünlüklü saldırılara karşı bütünlüklü bir mücadele vererek bu yasaları çıkartamayacakları hale getireceğiz.
HÜLYA OSMANAĞAOĞLU İLE SÖYLEŞİ: “MÜFTÜLÜK YASASINDA HENÜZ SON SÖZ SÖYLENMEDİ”
FİLİZ KERESTECİOĞLU İLE SÖYLEŞİ: “TEK BİR KADININ DAHİ ZARAR GÖRMEMESİ İÇİN MÜCADELEYE DEVAM”
Söyleşi: Gül Gündüz
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.