Geçtiğimiz hafta, Tarım Gıda ve Hayvancılık Bakanı Fakıbaba, “Bakanlığın adı Üretim Bakanlığı olsun” dedi. Üretmek, ithal etmekten her zaman daha iyi olduğundan mı ne; kulağa hoş geliyor. Ne yalan söyleyeyim, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın adını hiç sevmedim. Her şeyden önce isim yanlış. Çünkü tarım; bitkisel üretim ile hayvan yetiştiriciliğinin bir arada yapıldığı işin adı. […]
Geçtiğimiz hafta, Tarım Gıda ve Hayvancılık Bakanı Fakıbaba, “Bakanlığın adı Üretim Bakanlığı olsun” dedi. Üretmek, ithal etmekten her zaman daha iyi olduğundan mı ne; kulağa hoş geliyor. Ne yalan söyleyeyim, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın adını hiç sevmedim. Her şeyden önce isim yanlış. Çünkü tarım; bitkisel üretim ile hayvan yetiştiriciliğinin bir arada yapıldığı işin adı. Hayvancılığı ayrıca eklemek niye ki?
Her ne kadar tarım bakanlığı icraatçı bakanlık iken ithalat ve ihracat bakanlığına dönüştürülmüşse de, şu an onun başındaki en yetkilisiniz Sayın Fakıbaba. Niyetiniz üretim/ürettirmek ise buyurun icraatlarınızla canlandırmak elinizde. Şu an tarımda mühür sizde, sultan da sizsiniz…
Üretimle ilgili izninizle birkaç öneride bulunmak isterim. İlk evvela, Tarım Bakanlığı isminden çıkarılan Köyişleri kelimesini yeniden ekleyerek başlanılabilir mesela. Sonra çiftçilerin köylerde kalıp, üretime devam edebilmeleri için köy okulları yeniden canlandırabilir. Çocukları gözlerinin önünde olmayan, ayrı yerde olan insanın aklı çocuğundayken üretim yapamaz değil mi? Tohumda şirketlere mahkûm edilmiş çiftçiyi kurtarmak için Tohumculuk Yasası’nı çiftçiler lehine düzenlemek ilk yıl ki icraatınız olabilir. Siz de gayet iyi birsiniz ki; tarımın başlangıcı tohumdur. Tohumda bağımlı olursak, üretim el için olur maazallah!
Bir de birlikler için çıkarılan 4572 sayılı yasa var. Ona da el atmalısınız. Çünkü bu yasa çiftçinin örgütlerini ellerinden almış, şirketleştirmiş. Elini kolunu bağlamış. Üretimden soğutmuş iyiden iyiye. Hasat dönemi gümrük vergilerini sıfırlamayı bakanlık olarak durdurmak, önüne geçmek de üretim için çok önemli. Aksi durumda vergi indirimini takip eden sezonda çiftçinin üretmek için kolu kanadı kalkmıyor.
Fiyat politikaları yanlış, doğru belirlenmiyor. Kuzuyu (çiftçiyi) kurda (şirketlere) korumasız teslim ediyor. Fiyatları belirlerken maliyet+%25 kazanç+insanca yaşam payını ekleyerek ürün fiyatları belirlenirse, çiftçi o zaman kazanır. Kazandığı için de üretime devam edebilir. Belirlemek te yetmez; piyasayı düzenleyecek oranda alım garantisi verilir ve belirlenen fiyat üzerinden satın alınırsa işte o zaman üretim aksaksız sürer. Alınan ürünlerin parası da peşin ödenmeli ki; alınterinin hakça olan karşılığı ter daha kurumadan alınabilsin.
Çiftçilerin alınterinin karşılığı olan parayı alabilmeleri için kurulmuş olan hak arama örgütleri sendikalarının görev tanımı için Meclis’te iç hukuk düzenlemesi yapılmamış durumda. Bu konuda göstereceğiniz çabayla tarımdaki bir başka adaletsizlik giderilmiş olur. Çiftçilerden alınan vergiler çok değil, çok çok fazla. Çiftçinin belini büküyor. Gelin çiftçi borçlarını bir kalemde silen bakan ve hükümet olun. Bu kadar borçla çiftçinin üretime devam etmesi mümkün değil!
Çiftçinin üretimden pazarlamaya kadar olan zincirin halkalarına tüketici ile birlikte egemen kılmak için yasal düzenlemeler gerekli. Gıda egemenliğini bu ülkede uygulayan ilk bakan olun, tarihe geçin. Elbette daha birçok şey sıralanabilir. Mesela çiftçilere verilen destekler çok az. Ancak daha fazlasını yazmam için o kadar yerim yok. Olması gereken bu asgari koşullar sağlanmadan üretimi diriltmek mümkün gözükmüyor bizim buralardan. Bu asgari koşulları başında bulunduğunuz bakanlık, bu veya şu isimle –isim hiç önemli değil-yapabilir. Eskiler, “Zarfa değil mazrufa bak” der. Yapılırsa üretim zaten olur. Yapıl(a)mazsa üretim canlanmıyor, canlanmaz da. Yaşayarak görüyoruz hep birlikte. Başka söze ne hacet!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.