Düzen partisi olmadığını söyleyen sol/sosyalist partilerin veya oluşumların önemli bir kısmının eleştirilerinde haklılık payları olsa da böylesi bir çalışmanın hayata geçirilmiş olmasını değerlendirmeleri ve katkı vermeleri niteliği çok daha yukarıya çekebilirdi Cumhuriyet Halk Partisi’nin oldukça ses getiren ve etki yaratan “Adalet Yürüyüşü”nden sonra, aynı tema üzerinden devam ettirdiği ikinci önemli etkinlik “Adalet Kurultayı” oldu. Muhtemelen […]
Düzen partisi olmadığını söyleyen sol/sosyalist partilerin veya oluşumların önemli bir kısmının eleştirilerinde haklılık payları olsa da böylesi bir çalışmanın hayata geçirilmiş olmasını değerlendirmeleri ve katkı vermeleri niteliği çok daha yukarıya çekebilirdi
Cumhuriyet Halk Partisi’nin oldukça ses getiren ve etki yaratan “Adalet Yürüyüşü”nden sonra, aynı tema üzerinden devam ettirdiği ikinci önemli etkinlik “Adalet Kurultayı” oldu. Muhtemelen üçüncü etkinlik de aynı tema üzerinde şekillendirilecektir. Çünkü anlaşılan o ki; iktidar partisi seçmenlerinin de içinde yer aldığı Türkiye halklarının neredeyse tamamı, iktidarın adalet konusundaki uygulamalarının ve adalet üzerindeki etkilerinin “adaletsiz” olduğu konusunda hem fikir. Bu konuda da ana muhalefete hak veren bir tutum içindedir.
Çanakkale’de gerçekleştirilen ve Çanakkale’de gerçekleştirilmesinin tarihsel ve kültürel gerekçeleri de söz konusu olan ve dört günlük bir programla gerçekleştirilen kurultaya ilişkin özet bir değerlendirme yapmak gerekirse;
1. İktidar ve yanlılarının söz konusu bu çalışmayı aşağılamaya ve önemsizleştirmeye ve hatta kirletmeye yönelik çabaları bir yana, bir düzen partisinin toplumsal çıktıları olabilecek “iyi bir çalışma” yapabileceğini göstermesi açısından değerli bir örnektir.
2. Düzen partisi olmadığını söyleyen sol/sosyalist partilerin veya oluşumların önemli bir kısmının eleştirilerinde haklılık payları olsa da böylesi bir çalışmanın hayata geçirilmiş olmasını değerlendirmeleri ve katkı vermeleri niteliği çok daha yukarıya çekebilirdi. Ama katılmamış olmaları onlara böylesi çalışmaları hayata geçirme görevi ve sorumluluğu yüklemektedir. Çünkü ancak bu şekilde eleştiriler anlamlı ve haklı bir zemine oturabilir.
Üstelik böylesi çalışmalar hem bir ilk ve hem de bir “düzen partisi” için iktidar devirmek amacı içeren çalışmalar değildir ve olamaz da. Yani bir “enternasyonal” türevi bir hazırlık kongreleri kokusu ve niteliği aramak abesle iştigal olur.
3. Söz konusu kurultayda elbette eksikler, kişisel hatalar, olanaksızlık ve zorluklardan kaynaklanan olumsuzluklar vardır. Bereket ki Çanakkale Belediyesi ve toplumsal yapısı bu kurultaya ev sahipliği yapacak politik yapıda ve istekte bir ildir. Kabul etmek gerekir ki; açık havada birden fazla toplantı organizasyonu ve koordinasyonu çok zordur. Buna rağmen katılım ve ilgi bağlamında süreç ve muhtemelen sonuç başarılıdır.
Çanakkale Adalet Kurultayı’nda gerçekleştirilen çalıştaylar, toplantılar, konferanslar ve görüşmeler toplam olarak değerlendirildiğinde, söz konusu organizasyon sadece siyasi açıdan değil, akademik ve toplumsal açıdan tam bir üniversite çalışması / akademik boyutları olan bir iş olmuştur. Bu bağlamda yapılan iş başarılıdır.
Örneğin son gün “medyada adalet” teması ile ilgili 10 ayrı çalıştay gerçekleştirilmektedir.
Bu öyle sıradan bir iş değildir. Merkez salonda da aynı anda devlette adalet konferansı gerçekleştirilmektedir.
Bu katılımcılık ve çeşitlilik bağlamında ve farklı görüş ve düşüncelerin geleceğe ilişkin bakış açıları oluşturması açısından takdir edilesi bir performanstır.
Binlerce insanın dinlediği, yüzlerce insanın düşünce ifade ettiği dört günlük bir çalışma doğru ve dürüstçe ifade etmek gerekirse “akademik yönü ve içeriği olan başarılı toplumsal bir iş” olmuştur.
Birisinin konuşup kitlelerin alkışladığı o sürü psikolojisinin artık terk edilip, tüm politik ve siyasi toplantıların bu şekle dönüştürülmesi gereği Türkiye’ye çok şey kazandırır.
4. Çok daha kayda değer olan şey şudur; bildiğimiz kadarı ile Türkiye tarihinde bir siyasi partinin böylesi bir “okul çalışmasını” dört gün içinde böylesi bir içerik ve nitelikle gerçekleştirmiş olması bir ilktir.
Sadece eleştirmek değil, iş yapmak da gerekir. Ve bu yapılan bir iştir. İşler emek ister, burada da emek vardır. Emeğe saygı gösterilmelidir. Eleştiren, yetersiz ve niteliksiz bulanların bunu iş yaparak göstermeleri asıl işleri olmalıdır.
Sonuç ya da sonsöz yerine şu ifade edilebilir; sol/sosyalist partiler “örgütlenin” çağrısı yapmakla yetinemezler. Örgütlerler. Çünkü sömürüye, baskıya, eşitsizliğe karşı mücadelede öncel işleri budur. Durum tespiti, analiz ve çağrı yapmak önemlidir ama yetmez. CHP gerçekleştirdiği bu etkinlik ve muhalif eylemlilikleri ile hem kendisi için hem de diğer muhalif sol partilere bu ihtiyacı ve eksikliği hissettirmiş olmalıdır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.