Avrupa devletleri sığınma hakkı ya da iş talep etsin Afrika kökenli göçmenleri Akdeniz’in diğer yakasında kalmaları için ikna etmeye çalışıyorlar, hatta zorlamaya Afrika da Türkiye gibi yapsaydı Avrupa hükümetleri daha rahat ederlerdi. Avrupa Birliği hükümetleri ile Ankara arasında Mart 2016’da göçmenlerle ilgili yapılan anlaşmayla Recep Tayyip Erdoğan hükümetine verilen imtiyazlar -özellikle finansal- sonrası Yunan sahillerine […]
Avrupa devletleri sığınma hakkı ya da iş talep etsin Afrika kökenli göçmenleri Akdeniz’in diğer yakasında kalmaları için ikna etmeye çalışıyorlar, hatta zorlamaya
Afrika da Türkiye gibi yapsaydı Avrupa hükümetleri daha rahat ederlerdi. Avrupa Birliği hükümetleri ile Ankara arasında Mart 2016’da göçmenlerle ilgili yapılan anlaşmayla Recep Tayyip Erdoğan hükümetine verilen imtiyazlar -özellikle finansal- sonrası Yunan sahillerine giden göçmen ve Doğu Akdeniz’de ölen göçmen sayısı 2015 yılında zirveye çıktıktan sonra birden düştü.
Orta Akdeniz için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Bu yılın başından beri Kuzey Afrika kıyılarından gelen 96 bin 400 göçmen İtalya sahillerine çıktı. Çoğunluğu da Libya’dan geliyor. 2016 yılının aynı dönemine göre biraz daha az (99 bin 700). 2 bin 240 kişi geçiş sırasında ölürken geçen yıl bu sayı 2 bin 700 idi. Bu sayılar sadece cesetleri bulunanlarla ilgili. Gerçek sayılar kesinlikle daha fazla. Akdeniz’i geçmeden önce yollarda telef olanları da eklemek gerek ki, ne kadar oldukları belli değil. Örneğin geçen haziran ayında arabaları arıza yapıp Nijer çöllerinde susuzluktan ölen 44 kişi gibi.
Kimi göçmen tacirleri yollarda yapılan denetimlerde görev yapan güvenlik güçlerinin rüşvet pazarlıklarından kaçmak için epeydir önemli yollardan geçmiyorlar. Tehlikeli yollardan geçtiklerinden Nijer hükümetinin de şimşeklerini üzerlerine çektiler. Bu şimşekler de Avrupa hükümetlerinin baskısı sonucu oluştu. Göçmen yollarının her noktasında göçü önlemeye çalışıyorlar.
Göçmenlerin ülkelerinde, özellikle güdüleri ekonomik olan göçmenlerin yaşam düzeyini artırmak için kalkınma yardımını yükseltmeyi söz vererek ülkede kalmalarını istiyorlar. Nijer gibi geçiş-transit ülkelerinde daha da acele ediyorlar. Kalkınmaya yardımın olası sonuçları uzun vadede elde edilecektir. 2015 bunalımının en zor zamanında La Valette’de yapılan zirvede Avrupa Birliği hükümetleri finansal taahhütlerin yerine getirmedi. Komisyon başkanı Jean Claude Juncker geçen 22-23 Haziran’da yapılan Avrupa Konseyi sonrası bunu hatırlatmaktan çekinmedi.
Mayıs 2015’te, Niamey hükümeti insan kaçakçılığına karşı bir yasayı kabul etti. 2016 yazından itibaren, insan kaçakçıları hapse atılmakta ve araçlarına el konulmakta. Ama Sahra’nın kıyısındaki göçmen trafiğinin en önemli yeri olan Agadez kentinin ekonomisi bundan çok etkilenmekte. Çünkü kentin önemli bir bölümü göçmen kaçakçılığından pay alıyor. Öncelikle kaçakçılar ama sonra yasal olan birtakım etkinlikler; gıda satışı yapan esnaf, geçiş için malzeme satanlar, kaldıkları otellerin sahipleri, paralarını çektikleri bankalar.
Bölge, ülkeleri dışında iş arayan insanların uzun süredir kavşağı. Batı Afrika Devletleri Topluluğu’nun vatandaşları topluluğu oluşturan 15 ülkenin sınırları içinde vizesiz serbestçe dolaşabilirler, ki bu da İtalyan sahillerine gidenlerin çoğunluğunu oluşturan Nijerya vatandaşlarının ve Gine, Fildişi Sahili, Gambiya, Senegal ülkelerinin vatandaşlarının işini kolaylaştırıyor. Sahra’dan geçen göçmenlerin çoğunluğunun amacı Avrupa’ya gitmek değil ama başka bir Afrika ülkesinde çalışmak[1]. Libya’da hüküm süren anarşiden dolayı karmaşık bir proje. Libya uzun süre sahra altından gelenlerin işyeri ve geçici göçmenlerin yeri oldu.
Avrupa hükümetleri göç akımları üzerinde yaptıkları baskının Sahra bölgesindeki ekonomilere yaptığı olası istikrasızlık sonuçlarının farkındalar. Ama olumsuz etkileri dengelemek için Avrupalıların teraziye koydukları yardım belirsiz ve yerel ekonomiyi kısa vadede dönüştürmek için fazla bir ağırlığa sahip değil. Yardım çoğu kez bunu ceplerine atan ve kaçakçılarla paylaşan yetkililer tarafından yönetiliyor.
Göçmenlerin bir sonraki durağı olan Libya’da Avrupa’nın baskısını uygulamak daha da zor. İki hükümet ülkeyi çekişip duruyorlar. Yerel silahlı güçlerle işbirliği yapıyorlar ama denetleyemiyorlar. Ülkenin güneyinde, Nijer sınırında, geçişi denetleyenler, Tubu kabilesinden gelen milisler olup kimi üyeleri trafiği ellerinde tutuyorlar. Diğer bölgelerde ise Tuaregler var. Kuzeyde, kaçakçılar değişik Arap kabilelerine ait. Böylece Nijer’den Akdeniz sahillerine kadar göçmenlere ya da göçmenlerin bir kısmına eşlik eden ağlar birbirini izliyor. Çünkü göçmenlerin bir kısmı resmi ya da resmi olmayan kamplarda tutuluyor ve zorunlu çalışmaya maruz kalıyorlar. Cinsel köle oluyorlar. Kimi gardiyanlar sosyal ağlarda yaptıkları kötü muamelelerin sahnelerine yer vererek göçmenlerin ailelerini haraca bağlıyorlar.
Bu bağlamda, göçmenlerin bu ülkelerde karşılama koşullarını iyileştirmek için Avrupa Birliği nisan ayında 90 milyon avro yardım sözü verdi. Ama daha çok Libya sahil güvenlik güçlerinin eğitimine ağırlık verdi, ki bu da ülkenin deniz kuvvetlerine yardım etmek için İtalya tarafından karasularına askeri gemilerin ağustos ayından itibaren yollanması ve Avrupa Konseyi’nin son toplantısıyla doğrulandı.
Amaç kaçakçıların küçük ve güvensiz gemileri bindirdiği göçmenlerin uluslararası karasulara ulaşmasını engellemek ve göçmenlerin Libya sahillerine sağ salim geri dönmelerini sağlamak. Uluslararası karasularda Avrupalı askeri gemiler ve kimi sivil toplum örgütlerinin (STÖ) kiraladığı gemiler zor durumda olan küçük derme çatma gemilere yardımcı olmaya çalışıyorlar ve kurtardıklarında İtalya’da bir limana götürmeye çalışıyorlar. Çünkü diğer Avrupa ülkeleri göçmenlerin ülkelerine gelmesini istemiyorlar. İtalya’ya giden göçmenlerin çoğunluğu bu kurtarılan göçmenler.
Temmuz ayı sonunda, İtalyan yetkilileri kaçakçıların STÖ’nün eylemlerinden yararlandığını ve göçmenlerin yaşamlarını tehlikeye attığını ileri sürerek Orta Akdeniz’de görev yapan STÖ’lerle bir anlaşma imzalamaya çalıştı. Ama STÖ’nün birçoğu bu metni imzalamayı reddetti. Çünkü bu metin gemilerinde silahlı polislerin varlığını gerektiriyor ve kurtardıkları göçmenleri daha büyük bir sahil güvenlik gemisine teslim etmek yerine bir limana kendilerinin zorunlu olarak götürmelerini istiyordu. Bu insani yardım örgütleri böyle bir baskı altında göçmenleri kurtarma faaliyetlerini yavaşlatacağını ve yardıma koşamayıp göçmenleri ölüme terk edebileceklerini ifade ettiler.
25 Temmuz’da Libya’da savaşan taraflar arasında ateşkes ve genel seçimlerin yapılmasını kolaylaştırmak amacıyla bir karşılaşma düzenledikten sonra Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron göçmenlerin tehlikeli bir yolculuğa atılmadan önce sığınma hakları taleplerinin Libya’da ele alınacağını belirtti. Ama talebi reddedilenlerin geleceğinin ne olacağını belirtmedi. 6 Ağustos’ta İçişleri Bakanı bunu yalanladı ve güvenlik koşullarının henüz hazır olmadığını belirterek Libya’nın güneyinde, örneğin Nijer’de göçmenler için kılavuzluk-yönlendirme merkezlerinin kurulacağını söyledi.
Kalmak istemedikleri bir ülkeye göçmenleri getirmekle kalmayıp, Avrupa devletleri ve Libya sahil güvenlik güçleri arasındaki işbirliği insan hakları savunucusu derneklerini de kaygılandırıyor. Yayınladıkları bir raporda[2], Human Rights Watch sahil güvenlik güçlerinin kurtarma faaliyetleri sırasında taciz ateşleri açtıklarını ve göçmenlerin yaşamlarını tehlikeye attıklarını belirtti.
Avrupa devletleri sığınma hakkı ya da iş talep etsin Afrika kökenli göçmenleri Akdeniz’in diğer yakasında kalmaları için ikna etmeye çalışıyorlar, hatta zorlamaya. Bu politika kısa vadelidir: İtalya’ya sürekli gelen göçmen akımları göçmenlerin nasıl kararlı olduklarını gösteriyor.
Dipnotlar
[1] ”Turning the Tide. The Politics of irregular Migration in the Sahel and Libya”, Fransje Molenaar ve Floor El Kamonui-janssen, Clingendael İnstitute, Şubat 2017, özellikle sayfa 16.(www.clingendael.nl/sites/defalut/files/turning_the_tide.pdf
[2] ”UE: Deléguer à la Libye la responsabilité des sauvetages en mer met des vies en danger”, HRW, 19 Haziran 2017, https//lc.cx/qoWV.
[Alternatives Economiques’teki Fransızca orijinalinden İsmail Kılınç tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir.]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.