Çevrecilerin korunması gerek. Cinayetlerin araştırılması ve suçluların adalet önüne çıkarılması içinde mücadelenin soluğu kesilmemeli
Çevrecilerin korunması gerek. Cinayetlerin araştırılması ve suçluların adalet önüne çıkarılması içinde mücadelenin soluğu kesilmemeli
Gözü doymayan kapitalist sistem çevre sorunlarını giderek ağırlaştırıp dünyayı katlederken insanları da katlediyor. Dünyanın farklı kıta ve bölgelerinde çevrelerine sahip çıkan, özellikle yerel-yerli topluluklar her yıl giderek daha fazla liberal sistemin kiralık katillerinin, özel askeri şirketlerin, ordu ve polisin kurbanları oluyorlar.
Cerattepe’den Amazon ormanlarına, Yeşil Yol’dan Filipinler’de palmiye ormanlarına, HES’lerden yerel halkın topraklarını gasp eden barajlara kadar çevreyi koruma adına mücadele yürüten insanları katlediyorlar.
6 Temmuz 2016 tarihinde Ademir de Souza Pereira, Brezilya’nın Rondonia bölgesinin başkenti Porto Velho’da öldürüldü. Fakir Köylüler Birliği’nin başkanıydı ve Amazon’u yağmalayan gıda-tarım sanayine karşı mücadele veriyordu.
30 Haziran 2016 tarihinde Honduras’ta Bertha Zuniga Caceres bir suikasttan kurtuldu. Bertha Caceres, ünlü ekolojist Berta Caceres’in kızıdır. Berta Caceres, Gualcarque nehri üzerinde yapılması planlanan Agua Acrca barajına karşı mücadele ederken 2 Mart 2016 tarihinde öldürüldü. Baraj yerli halka danışılmadan ve toprakları ellerinden alınarak yapılmak isteniyordu.
Bunlar 2016 yılında yaşamlarını kaybeden iki örnek çevre savaşanı; nesli tehlike altında olan insanlar.
Antalya’da çevre savunucuları Ali Ulvi ve Aysin Büyüknohutçu ise ülkemizdeki son kurbanlar.
Yaşamda kalmamızın bekçileri.
Bir de çevre bakanı var. 1 Ocak 2017 yılında Burundi ülkesinin Çevre Bakanı Emmanuel Niyonkuru katledildi.
Global Witness sivil toplum örgütü 2012 yılından beri her yıl bu konuda rapor hazırlayıp yayınlıyor. Ama 2002 yılından beri ölenlerin, daha doğrusu öldürülenlerin sayısı 1376. Bu sayılar bilinenler. Ancak bilinmeyen ya da çevre mücadelesi konusunda öldürülüp öldürülmediği kuşkulu olanlar da var.
Sayılara bakalım:
2013’te 82’ye düştükten sonra ölümler giderek artıyor. 2017 yılında ise bugüne kadar öldürülenlerin sayısı şimdiden 98’e ulaştı. Çevre sorunları ağırlaştıkça da artacağa benziyor.
Ekoloji, “bir türün bireyleri, bu türün düzenlenmiş etkinlikleri ve bu etkinliğin çevresiyle ilgili üçlü bir alanı kapsar.” İşte bu bireyler yarattıkları kâr amaçlı sistemle çevrelerini katlettikleri gibi aynı türün yaşadığı diğer bölgeleri ve çevrelerini aynı mantıkla mahvetmeye devam ediyor.
Kurbanlar çoğalıyor.
Giderek çeşitlenen ve ağırlaşan çevre sorunları karşısında topraklarını, bitki ve hayvanlarıyla çevresini korumak isteyen ve bu çevreyi atalarından alıp çocuklarına bozulmadan ve bozmadan devretmek isteyen “Toprak Ana”nın savunucuları ölümü göze alıyorlar.
Tarihin unutmayacağı insanlardan kimileri de bunlar olacak !
En başta Latin Amerika ülkeleri var. Amazon ağırlığını hissettiriyor. Ölümlerin yüzde 60’ı bu kıtada. İlk sırada Brezilya, 49 ölümle başı çekiyor. Yerli lider Edwn Chata ve üç arkadaşı Brezilya-Peru sınırında kaçak ağaç kesimine karşı mücadele ederken cinayete kurban giderler. Nikaragua’da iki okyanusu birleştirecek büyük kanal projesiyle (Panama kanalı benzeri) 120 bin yerli topraklarından kovulmak isteniyor. Kişi başına en fazla ölümün olduğu ülke.
Mücadele zor ve ölümü göze almadan olmuyor.
Kolombiya’da 37 ölüm var. FARC’tan boşalan alanlar maden şirketleri ve asker benzeri gruplar arasında paylaşım kavgasına neden oluyor ve ölenler de yerli halk. Filipinler’de ölenleri sayısı 28. Yeni başkan Rodrigo Duterte’nin uyuşturucuya karşı açtığı savaşta çevreciler de “uyuşturucu kullanıcısı ve satıcısı” ya da “komünistler” olarak ele alınıp katlediliyorlar. Ölümlerin üç kat arttığı Hindistan’da 16 ölüm, Honduras’ta 15. Bangladeş’te 2015’te hiç ölüm yokken 2016’da birden 7 çevreci katlediliyor.
Avustralya, Kanada ve ABD’de listede. Sioux yerlileri Kuzey Dakota’da inşa edilmek istenen petrol boru hattına karşı mücadele veriyorlar.
Rusya ve Çin’le ilgili bilgiler yok.
Katledilenlerin yüzde 40’ı yerli halk. Tehdide daha açıklar. Çünkü göz ve gönülden uzak kendi dünyalarında yaşarken ve dünyalarının mahvedilmesine karşı koyarken.
Ölen çevreciler öncelikle maden işletmelerine karşı mücadele edenler: Yüzde 33. Sonra sırasıyla yüzde 23 ile gıda-tarım sanayi, yüzde 23 ile orman ürünleri, yüzde 18 ile kaçak avcılık ve yüzde 7 ile baraj inşaatları.
Kentsel rantı da unutmayalım.
Yabancı yatırımlar ile cinayetler arasında sıkı bir bağ var. Çok uluslu şirketler başrolde. Madenlerin çıkarılması, özellikle cıva ve siyanürün kullanılmasıyla çevreyi katlediyor. Patronları da çevrecileri katlediyorlar. Tarım toprakları ya da ormanlık alanları ele geçirilip tek ürüne yönelik (şeker,mısır, palmiye, ananas, soya-biyoyakıt) tarım yapmak isteyen çok uluslu gıda-tarım şirketleri ikinci sırada.
Ulusal parkları kaçak av ve avcılara karşı korumak isteyen 20 korucu (2016) Afrika’da katledildi.
Tabii sadece ölüm yok mücadelede. Öldürme son nokta. Önce tehdit, gözaltı, taciz, cinsel taciz, kaçırma ve alıkoyma, işkence, aile ve yakınlarına yapılan tehditler, tacizler. Bunlar istatistiklere yansımıyor.
Araştırmacı gazeteciler de paylarını alıyor.
Yalancı tanıklarla, sahte belgelerle tutuklanıp içeri atıyorlar. Sermayenin her zaman uyguladığı yöntem.
Sermayenin cinayetlerde kullandıkları ise öncelikle kiralık katiller, özel askeri şirket personeli. Sonra da polis ve asker geliyor. Kiralık katil, özel asker yabancı ülkede daha çok korunuyor.
Çevrecilere karşı ayrıca propaganda yapılıyor büyük medya kuruluşları ve iktidar tarafından: “Bunlar kalkınmamızı istemiyorlar, marjnal gruplar, teröristlerle işbirliği yapıyorlar” denilerek lanetleniyorlar. Bilinen ve her yerde uygulanan propaganda!
Cinayetlerin bir kısmı duyulmadığı gibi mahkumiyet de yok. Öldürenler cezasız kalıyor. Brezilya’da 12 yılda sadece 10 mahkumiyet verilmiş.
Ceza verilmemesi çevre mücadelesini engellememeli ve hatta suçluları yargılanabilmesi içinde mücadele topyekun olmalı.
Laçka yönetmelikler, ÇED saçmalıkları, yolsuzluk ve rüşvet talana ve ölümlere izin veriyor.
Her şeyden önce ifade özgürlüğü, yaşadığı çevreyi savunmanın özgürlüğü.
Çevrecilerin korunması gerek. Cinayetlerin araştırılması ve suçluların adalet önüne çıkarılması içinde mücadelenin soluğu kesilmemeli.
Çevre mücadelesi verenlerin desteklenmesi umuduyla. Sonuçta insanın özgürlük mücadelesi ve çevrede bunun bir parçası. Özgür oldukça çevresini de özgür kılacaktır insan.
Kaynaklar
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.