Uzmanlar, Ayvalık Tabiat Parkı’nda yangın sonrasında yapılan çalışmaların zararlı olduğu ve bir an önce durdurulması gerektiği yönünde yapılan açıklamaların doğru olmadığını belirtti
Uzmanlar, Ayvalık Tabiat Parkı’nda yangın sonrasında yapılan çalışmaların zararlı olduğu ve bir an önce durdurulması gerektiği yönünde yapılan açıklamaların doğru olmadığını belirtti
Geçtiğimiz günlerde Ayvalık Tabiat Parkı’nda yangın çıkmış, yangın güçlükle kontrol altına alınabilirken yüzlerce ağaç küle dönmüştü. Ayvalık Çevre Koruma ve Güzelleştirme Derneği ise yangının ardından bölgede yapılan çalışmaların sürgün verme yeteneği olan bitkilerin gelişmesini önleyici ve zarar verici olduğu yönünde açıklama yapmış ve imza kampanyası başlatmıştı.
“AYVALIK TABİAT PARKI, YANGINDAN SONRA OLDUĞU GİBİ BIRAKILMALI”
Evrensel’de yer alan habere göre ise, ormancılık alanında uzman biliminsanları, doğal yolla yada fidan dikimiyle ağaçlanabilmesi için bölgenin temizlenmesi gerektiğini belirtiyor.
Bartın Üniversitesi Ormancılık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdoğan Atmış, yanan alanın ormancılık dışı amaçla kullanılamayacağının Anayasa’nın 169’uncu maddesinde açıkça belirtildiğini ve “Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz” olduğunu ifade etti.. Atmış, bu maddeyle orman yetiştirmeden bahsedildiğini aktırdı, “Orman yetiştirme yapay şekilde yani fidan dikerek veya tohum ekerek yapılacağı gibi, doğal şekilde yani boş alanlara tohumların kendiliğinden gelmesiyle de olabilir. Fakat her ikisi için de arazinin tohum veya fidan için hazırlanması gerekecektir. Bunun için toprak işlemesi mutlaka gereklidir” dedi.
Çıkan yangında 15 hektarlık alanda hem örtü, hem de tepe yangını gerçekleştiğini ifade eden Atmış şu ifadeleri kullandı:
Yani alandaki ağaç, ağaçcık, çalı, ot, çayır, funda, yaprak, yosun, fidan, kuru dal, kütük, ne varsa yanmış. Bu durumda bu geniş sahanın sadece araziyi işledikten sonra doğal yollarla ormana dönüşmesini beklemek doğru olmayacaktır. Çünkü büyük bir alandır. Bu sahada önce yanan kısımların temizlenmesi, sonra arazinin işlenmesi, daha sonra da ağaçlandırılması (fidan dikimi) gerekmektedir. Bu kapsamda yangından hemen sonra orman işletmesinin iş araçlarıyla sahaya girmiş olması doğru bir işlemdir.
Atmış, kamuoyunun baskısı nedeniyle Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın vakit kaybetmeden bu çalışmalara başlamış olabileceğini belirtirken, sahaya dikilecek fidanların yöre şartlarına uygun, yörede doğal yetişen ağaç türlerinden seçilmesi gerektiğinin de altını çizdi.
Bu tür yangınlardan sonra kamuoyunda oluşan tepkinin nedeninin anlaşılabilir olduğunu söyleyen Atmış, Pina Yarımadası’nda veya değişik yerlerde yangından sonra alanın turizm tesislerine tahsis edildiği ve buralarda oteller yapıldığı örneklerine dikkat çekti. Bir orman alanını otel, maden sahası, yol, enerji nakil hattı, enerji üretim tesisi vb. ormancılık dışı amaçlara tahsis etmek için oranın önceden yakılmasının gerekmediğini dile getiren Atmış şunları söyledi:
Hatta oranın yanmış olması daha büyük tepkiler doğurduğu için istenilen tesislerin bu alana yapılması zorlaşıyor. Orman Kanunu’nun 16, 17 ve 18. maddeleri, Turizm Teşvik Kanunu’nun 8. maddesi gibi maddelerle ne yazık ki doğal orman alanlarımız kolayca kesilip bu amaçlar için tahsis edilebiliyor. Şu anda ülke genelinde bu tür tahsislerin miktarı 550 bin hektarı geçti. Üstelik bu tür tahsisler ormanı parçalı hale getirerek bütünlüğünü bozuyor. Kamuoyunu sadece orman yangınlarından sonra değil, bu tür ormanları paramparça eden ve yok eden tahsislere karşı duyarlı olmaya çağırıyorum.
İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay ise Türkiye’de her yıl ortalama 10 bin hektarlık bir alanın yandığına dikkat çekti ve Atmış’ın atıfta bulunduğu Anayasa’nın 169’uncu maddesine göre yangının gerçekleştiği yıl içerisinde bölgenin ağaçlandırılması gerektiğini kaydetti.
Tolunay, yanan alanlarda süratli bir şekilde ağaçlandırması çalışmasının öncelikle yanmış ağaç gövdelerinin, köklerinin ve alt tabakadaki çalıların araziden uzaklaştırılması ile başlandığını, daha sonra ise yangından sonraki sonbahar ya da ilkbaharda yanan alan ağaçlandırıldığını kaydetti. Tolunay, Ayvalık yangınında olduğu gibi yanan alanlarda süratle çalışmaların başlamasında bu yasal zorunluluğun yanı sıra oluşan kamuoyu baskısının da etkili olduğunu belirtti.
Yanan alanların orman haline getirilmesi için ağaçlandırma dahil değişik yöntemler uygulanabilineceğine işaret eden Tolunay şunları söyledi:
Yanan alanların gençleştirilmesi için izlenecek yol, yanan alandaki ağaç türü, yörenin iklim ve toprak özellikleri, eğimli olup olmaması gibi birçok faktör değerlendirilerek belirlenmelidir. Örneğin ülkemizde yangınlar en fazla kızılçam ormanlarında çıkmaktadır. Kızılçam ormanları yüzlerce yıldır yangınlardan etkilendikleri için yangınlara uyum sağlamışlardır. Kızılçamların kozalakları yangın sırasında açılmakta ve yangından bir yıl sonra yanan alanlarda yoğun bir doğal gençlik gelebilmektedir.
Bu şekilde doğal olarak gençleşmesi mümkün olan ağaç türlerinin olduğu yerlerde yangından sonra ağaç dikilerek orman oluşturulmasının genetik çeşitliliğin daralmasına neden olabileceği uyarısında bulunan Tolunay sözlerine şöyle devam etti:
Çünkü ağaçlandırmalarda kullanılan fidanlar çoğunlukla özel olarak oluşturulmuş tohum bahçelerinden toplanan tohumlardan üretilmektedir. Dolayısıyla genetik çeşitlilik oldukça dardır. Bu nedenle özellikle yanan kızılçam ormanlarının doğal yöntemlerle gençleştirilmesi oldukça kolaydır ve genetik çeşitliliğin devamı açısından gereklidir.
Tolunay iklim değişikliği gibi değişen ekolojik koşullar nedeniyle genetik çeşitliliğin korunması ve doğal gençleştirilmeye öncelik verilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Sendika.Org