SES Eş Genel Başkanı İbrahim Kara, iki milyondan fazla kamu emekçisi ile milyonlarca emekli ve ailelerini ilgilendiren TİS görüşmelerine ilişkin Sendika.Org’un sorularını yanıtladı
SES Eş Genel Başkanı İbrahim Kara, iki milyondan fazla kamu emekçisinin yanı sıra milyonlarca emekli ve ailelerini ilgilendiren toplu iş sözleşmesi görüşmelerine ilişkin Sendika.Org’un sorularını yanıtladı
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Eş Genel Başkanı İbrahim Kara, 2018-2019 yılını kapsayacak olan ve 2 milyondan fazla kamu emekçisinin yanı sıra milyonlarca emekli ve ailelerini ilgilendiren toplu iş sözleşmesi (TİS) görüşmelerine ilişkin Sendika.Org’un sorularını yanıtladı.
Kamu emekçilerinin mali ve özlük haklarının önemli bir kısmının belirleneceği bu toplu görüşmelerle ilgili SES’in taleplerini ve yapacakları eylem ve etkinlikleri sorduk.
Bu yıl ağustos ayında hükümetle kamu emekçileri sendikaları arasında gerçekleşecek olan toplu görüşme süreçleri hakkında düşünceleriniz nelerdir?
Öncelikli olarak, 4688 sayılı yasa başta olmak üzere Türkiye’deki mevzuat ile belirlenmiş olan kamu görevlileri toplu sözleşme süreçlerinin gerçek bir toplu sözleşme ve grev hakkını kapsamadığını belirtmek isteriz. Gerçek bir toplu sözleşmeden bahsedebilmek için TİS’e taraf olan sendikaların iktidardan ve sermayeden bağımsız olması gerekmektedir; oysa ülkemizde yetkili sendika olan ve TİS’i imzalayan Memur-Sen’in böyle bir bağımsızlığı olmadığı herkes tarafından bilinmektedir. Yine gerçek bir toplu sözleşmeden bahsedebilmek için olmazsa olmazlardan biri olan sendikal örgütlenme özgürlüğünün Türkiye’de olduğunu söylemek mümkün değildir.
Ayrıca, uluslararası sözleşmelerde de tanınan bir hak olan grev hakkının, Anayasa’nın 90. maddesi gereğince tanınması ve iç mevzuata uyarlanması gerektiği halde ve grev hakkının olduğuna ilişkin AİHM kararları da dahil olmak üzere, yüzlerce mahkeme kararı olmasına rağmen iç mevzuatta bir düzenleme yapılmamakta ve grev hakkı engellenmeye çalışılmaktadır. Üstelik bu hakkı kullananlara yönelik baskılar da devam etmektedir.
Tüm bu nedenlerle, 4688 sayılı yasa başta olmak üzere, gerçek bir toplu sözleşmenin önündeki tüm yasal ve fiili sınırlılıklar kaldırılmalı; uluslararası sendikal haklara ve sözleşmelere uygun olarak mevzuat yeniden düzenlenmeli; sendikal örgütlenme özgürlüğü sınırsız olarak sağlanmalı ve güvence altına alınmalı; iktidarların sendikalar üzerindeki her türlü ilişkisi-tarafgirliği ve baskısı ortadan kaldırılmalıdır.
Önceki senelerden farklı olarak toplu sözleşmeler OHAL gölgesinde gerçekleşiyor. Sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin OHAL sürecinde gerçekleşecek olan görüşmelerden beklentileri nedir peki?
Sizin de belirttiğiniz gibi, bu yıl gerçekleşecek olan toplu sözleşme görüşmeleri OHAL koşullarında, sendikal faaliyetler ve kamu emekçilerinin üzerinde baskının alabildiğine arttığı, sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin sorunlarının artarak biriktiği, ayrıca haklarımıza yönelik yeni kapsamlı saldırıların gündemde olduğu bir süreçte gerçekleştirilecek.
KHK’ler ile yüz binden fazla kamu emekçisinin bir gecede, herhangi bir gerekçe dahi gösterilmeden ihraç edildiği ve kamu emekçilerinin iş güvencesinin fiilen ortadan kaldırıldığı, kamu emekçilerinin ekonomik kayıplarının karşılanmadığı gibi ekonomik kayıpların arttığı, çalışma hayatında çözülmesi beklenen bir dizi sorunun çözülmediği üstelik artarak devam ettiği süreçte toplu görüşmeler gerçekleşecek.
Biz sağlık ve sosyal hizmet emekçileri de genel taleplerimizin yanı sıra işkolumuza özgü taleplerimizi elde etmek için çalışmalar yürüteceğiz.
Öncelikli taleplerimizin arasında, bugüne kadar çıkarılan KHK’lerin iptal edilmesi ve haksız, hukuksuz bir şekilde ihraç edilen, başta sağlık ve sosyal hizmet emekçileri olmak üzere kamu emekçilerinin işlerine geri dönmeleri sağlanmasıdır. KHK’lerle oluşturulan güvencesizliğin kalıcı hale getirilmesine dönük uygulamalardan vazgeçilmeli, tüm emekçilerin tek, eşit ve güvenceli çalışma hakkı koşulları sağlanmalıdır.
Yine taleplerimizin arasında, performansa göre ücretlendirmenin kaldırılması ve çalışırken ya da emeklilikte insanca yaşamaya yetecek ücretin yanı sıra 40 saat olan yasal sürenin çok üzerinde ve ağır koşullarda çalışan, yıpranan sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine, çalıştığımız alanların “ağır ve tehlikeli işler” kapsamında olduğu değerlendirilmesine rağmen yıpranma payı ödenmemesine karşı geçmiş çalışma sürelerini de kapsayacak bir biçimde fiili hizmet süresi zammı (yıpranma payı) talep etmekteyiz.
Nasıl bir mücadele programı oluşturdunuz?
Bu taleplerimiz çerçevesinde şu ana kadar işyerlerinde yoğunlaştırılmış bir şekilde bildirilerimizi dağıttık, toplantılar, söyleşiler etkinlikler düzenledik; sosyal medyadan da kampanyalar örgütledik.
Sendikamızın kuruluş yıldönümü olan 1 Ağustos 2017 tarihinde kent merkezlerinde, işyerleri önlerinde basın açıklamaları ile taleplerimizi kamuoyu ile paylaşacağız. Konfederasyonumuzun yapacağı eylem ve etkinliklere katılarak taleplerimizi görünür kılacağız.
Ve haklarımız için, gerçek bir toplu sözleşme için “birlikte yürüyelim” diyoruz…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.