Cumhuriyet Yazı İşleri Müdürü ve DİSK Basın İş Genel Başkanı Faruk Eren’le yaklaşan Cumhuriyet Davası öncesinde tutuklu gazetecilerle dayanışma kapsamında neler planlandığını konuştuk
Cumhuriyet Yazı İşleri Müdürü ve DİSK Basın İş Genel Başkanı Faruk Eren’le yaklaşan Cumhuriyet Davası öncesinde gazetecilere yönelik başlatılan karalama kampanyasını ve tutuklu gazetecilerle dayanışma kapsamında neler planlandığını konuştuk. Eren, yandaş medyada gazetecileri hedef gösteren içeriklerin 24 Temmuz’da başlayacak davaya yönelik ilgiyi düşürme amacıyla hazırlandığını söylüyor
Cumhuriyet Davası’na giderken manzarada ne görünüyor?
Yandaşların rezilliklerini konuşalım önce.
Güneş’in sizinle ilgili haberini diyorsunuz, başka var mı?
Geçen hafta Türkiye yaptı bu haberi, daha sonra Akşam yaptı.
Ne anlatıyor bu haberler?
Önce Türkiye gazetesi “24 Temmuz planı bozuldu” diye bir manşet yaptı. “24 Temmuz’da hepimiz özgürüz” adında bir Whatsapp grubumuz var bizim. Dava günü gazetecilerin davaya gelmeleri için oluşturduğumuz, iletişim kurduğumuz bir Whatsapp grubu. Bu Whatsapp grubunu bir şekilde bulmuşlar ve bunun bir darbe planının parçası olduğunu iddia ediyorlar.
AMAÇLARI İNSANLARIN DAVAYA KATILIMINI ENGELLEMEK
Özel izleme ile mi bulmuşlar?
Yok, Büyükada’da tutuklanan hak savunucularından Özlem Dalkıran da bu gruba dahil. Muhtemelen o şekilde ele geçirmişler. Bunun ardından yandaş basında bizimle ilgili haberler çıkmaya başladı. En son bugün Güneş Gazetesi isim isim verdi. Aslında bir terör estirip insanların davaya gitmesini engellemeye çalışıyorlar. Bu dava için kamuoyu oluşturanlara gözdağı veriyorlar, herkes “Ne zaman tutuklanacağız” diye beklemeye başladı. Tabii bununla ilgili gazetede adı geçen herkes suç duyurusunda bulunmaya başladı.
CEMAAT’İN YÖNTEMİNİ KULLANIP İNSANLARI “CEMAATÇİ, TERÖRİST” OLMAKLA SUÇLUYORLAR
Türkiye Gazetesi de aynı meseleyi mi yaptı?
Hayır, aynı Whatsapp grubu için, Türkiye Gazetesi, “Darbeci” dedi, Güneş, “Terörist” falan dedi. Aslında bu davaya olan ilgiyi düşürmek istiyorlar anladığımız kadarıyla. Yine daha önce bir başka gazete (Yeni Şafak) Ahmet Şık için bir haber yaptı. Hala Cumhuriyetçileri içeride tutmak için yalan haberlerle saldırıyorlar. Aslında hikaye şu; Ergenekon, Balyoz ve KCK davaları sırasında Cemaat ile birlikte yapılanı, nasıl ki o zaman örneğin, daha evler basılmadan Sabah Gazetesi diyordu ki “Sabih Kanadoğlu alındı veya evi basıldı.” Veya bazı iddianameleri, ifadeleri sızdırıyorlardı, ortak yalan haberler yapıyorlardı. Aynı planı şu anda kendi medyaları üzerinden uyguluyorlar. Yani önceden cemaatle birlikte yaptıklarını şimdi tek başlarına yapıyorlar. Bir de tabii ekstradan “cemaatçi” diyerek suçluyorlar insanları. Ya terörist diyorlar ya da “Cemaatçi”
BU DAVA BİR GAZETECİLİK DAVASI OLMAKTAN ÇIKTI
Ama bu dava bir gazetecilik davası olmaktan çıktı aslında. Tamam, gazeteciler yargılanıyor, gazetelerin avukatları yargılanıyor ama toplumun tüm kesimleri; siyasi partiler, STK’lar, sendikalar destek veriyor. Mesela bugün DİSK üyelerine davaya gitmeleri konusunda çağrı yaptı. CHP, büyük bir olasılıkla çok sayıda milletvekili ile davayı izleyecek. “Cumhuriyet Davası Koordinasyonu” diye bir grup var. Orada çeşitli siyasi parti ve kitle örgütlerinin temsilcileri de yer alıyor. Muhtemelen dava için katılım yüksek olacak. Tabii izin verecekler mi vermeyecekler mi bilmiyoruz. Fakat orada şimdiye kadar hep basın açıklaması yapıldı ve kimse de bir şey demediler. Çünkü adliyenin merdivenlerinde yaptırmıyorlar ama önündeki alanda biz her gazeteci davasında basın açıklaması yapıyorduk. Adalet Yürüyüşü’nün de etkisi oldu, yani toplumda hakikaten ciddi bir adalet ihtiyacı var, bu dava da bu adalet isteğinin bir parçası.
Kemal Kılıçdaroğlu da davaya katılacak mı?
Biz Kılıçdaroğlu’nu Adalet Yürüyüşü sırasında davet etmiştik ama gelir mi gelmez mi bilmiyoruz. Gelirse iyi olur tabii.
GAZETECİLİĞİN HALİ BÖYLE
Aydın Engin basın açıklaması (21 Temmuz’da Cumhuriyet’in Şişli’deki merkez binası önünde yapılan açıklama) sırasında basının sınırlı ilgisini kastederek “Burası aynı zamanda bütün durumu özetliyor” dedi. Ne kastediyor?
Biz meslek örgütleri olarak gazeteci davalarına gidiyorduk ve her davada da bir açıklama yapıyorduk. Ama giderek karşımızdaki gazeteci sayısı azalmaya başladı. Yani o hale geldik ki “Artık manası yok” demeye başladık ve artık yapmıyoruz orada basın açıklaması. Gelmiyor çünkü gazeteciler.
Faruk Eren, Cumhuriyet’teki çalışma masasında. Arkasındaki duvarda üstte Nadir Nadi, İlhan Selçuk ve Uğur Mumcu’nun çerçeveli bir fotoğrafı, Che’nin ikonografik fotosu ve tutuklu Cumhuriyet emekçileri…
Bir gazeteci davası vardı, aynı gün Hrant Dink’in de davası vardı. Biz Hrant’ın Arkadaşları ile birlikte açıklama yaptık. Karşımızda kameralar vardı, sonra o pankartı topladık aynı ekiple bir gazeteci davası için açıklama yaparken birden karşımızdaki gazeteciler gitti. Döndüğümüzde kameramanlar arkamızdaki banklarda oturuyordu. Niye böyle yaptıklarını sorduğumuzda bize “Biz çeksek de haberi girmiyorlar zaten” diye cevap verdiler. Gazeteciliğin hali böyle. Can Dündar’a suikast girişimi olduğu zaman sadece İMC televizyonu canlı olarak verdi haberi. Bu İMC’nin başarısından çok diğerlerinin gazetecilik yapmamasından kaynaklanıyor aslında. Çünkü orada CNN, NTV, Haber Türk hepsi vardı. Normalde öyle büyük bir davada, Can Dündar dışarı çıkarken görüntü alınır, mikrofon uzatılır soru sorulur. Ama hiçbiri canlı yayına geçmedi. Bir tek İMC televizyonu canlı yayında olduğu için suikast anını canlı verebildi, işte bu, gazeteciliğin artık yapılmadığının, öldüğünün bir göstergesidir. Örneğin önemli davalarda adliyenin önüne yine canlı yayın araçları geliyor, eskiden hep o açıklama yaptığımız yere kurulurlardı. Şimdi en uca götürüyorlar, arkada adliye manzarası oluyor ama adliyenin önündeki kalabalığı izleyiciye göstermemeye çalışıyorlar, acıklı bir durum bu.
Reuters’in geçenlerde “Ana akım artık gündem belirleyemiyor sosyal medyaya kaydı” şeklinde bir açıklaması olmuştu. Davaya ilişkin sosyal medyada da baya etkili, TT’ye giren (gündem oluşturan) kampanyalar örgütlenmeye başladı. Herhalde dava gününe kadar da sürecek.
Sosyal medyayı kullanma ve kampanya oluşturma işini iyi yapıyoruz biz. Aslında bu saldırıların bir nedeni de bu, korkuyorlar yani bu başarıdan. Çok sayıda insana ulaşıyoruz, her seferinde Twitter’da TT listesinde birinci oldu başlattığımız kampanyalar.
TAHLİYE BEKLİYORUZ AMA…
Davadan beklenti nedir?
Biz hepsinin tahliye olmasını bekliyoruz ama ülkenin hali ortada. Aslında Büyükada operasyonu bile ne durumda olduğumuzu gösteriyor, yani “bu kadarı da olur mu” diyebileceğimiz bir olay bu insan hakları savunucularının tutuklanması. İddianame’de hiçbir şey yok, deli saçması gibi suçlamalar var, kanıt diye gösterilen şeyler haber, yayın politikası değişti diye insanlar suçlanır mı?
Böyle bir beklentimiz var tabiİ, bırakılırlar diye ama tabi ülkenin hali de ortada.
Davada gazeteciler, sivil toplum kuruluşları, parti temsilcileri olacak dedik. Peki yurt dışından, uluslararası gazetecilik örgütlerinden gelecek olanlarla ilgili özel bir bilgi var mı?
Evet, var. Çok sayıda mesleki örgüt temsilcisi gelecek davayı izlemek için. IFJ, EFJ, IPI, (Kadri Gürsel de IPI üyesi zaten) PEN’den gelenler olacak, muhtemelen batılı hukukçular gelecek çünkü Cumhuriyet’in üç avukatı içeride. Kalabalık bir batılı heyet de olacak diye düşünüyoruz. Sonuçta Cumhuriyet bu ülkenin en eski gazetelerinden biri ve merkez medyada yer alan bir gazete. Onun için de ilgi çok olacaktır. Umarım çıkarlar.
5 GÜN BOYUNCA 12.00’DA ADLİYENİN ÖNÜNDE AÇIKLAMA YAPILACAK
Davanın uzun sürmesi bekleniyor ama 24 Temmuz’a özel bir çağrı var. Yalnızca o günle sınırlı bir program mı var?
24 Temmuz için bir çağrı var ama davaların sürdüğü 5 gün boyunca her gün 12.00’de adliyenin önünde açıklama yapılacak. 24 Temmuz için çağrı yaptık ama esas kararların verileceği gün olan 28 Temmuz bizim için daha önemli.
Duruşma salonuna dair bir bilgi var mı?
100 veya 150 kişi alacak büyüklükte bir salon olacak diye düşünüyoruz. Ama zaten 12’si tutuklu, 17 sanık var. Her birinin en az ikişer yakını girse zaten 34 kişi yapar. Belki bazısının da ikiden de fazla yakını duruşmaya girmek ister. Davayı izlemek isteyenlerin salona sığması mümkün değil.
Kaç avukat var?
Avukat çok ama OHAL’den dolayı sınırlandırabilirler. Öyle bir KHK var biliyorsunuz. Kişi başına üç avukatla sınırlandırabiliyorlar. Ama duruşmaya girmek isteyecek olan yüzlerce avukat var diyebilirim, Ama bizim önceliğimiz muhabirlerin girmesi ki, haber yapılsın. Bir tane duruşma ressamı olacak, duruşmayı resmedebilmesi için. Milletvekillerinin bir kısmı girecek. Milletvekili sayısını da sınırlandıracağız ki yer kalsın. Yabancı heyetten birilerini de duruşmaya sokacağız. Dolayısıyla biz bile giremeyeceğiz belki duruşmaya. Dava sürerken dışarıda da konuşmalar, açıklamalar olacak.
HERKES ELİNDEN GELENİ YAPMAYA ÇALIŞIYOR
Adliye önü buluşması dışında farklı etkinlik ve çalışmalar da olacak mı?
DİSK Basın-İş şimdiye kadar 10 bin tane bildiri dağıttı, afiş yapıştırdık kentin çeşitli yerlerine, başka gruplar da bildiri dağıtıyor, çağrıda bulunuyorlar. Her kesim elinden geleni yapmaya çalışıyor.
İstanbul’da olanlar davaya gelsin, peki davaya gelemeyecek olanlar ne yapsın?
Aslında herkes dava günü gazetecilere özgürlük için balon uçursa mesela, güzel olur. Davaya gelemeyenler sosyal medya aracılığı ile davaya destek verebilirler.
21 Temmuz, Cumhuriyet
Söyleşi: Ali Ergin Demirhan
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.