Üretim Reformu Paketi ile üniversitelinin sermayeye ucuz işgücü olarak sunulmasının imkanları sonuna kadar sağlanıyor; akademinin, AKP-sermaye ihtiyaçları doğrultusunda şekillenmesinin koşulları yaratılıyor
Yapılan değişikliklerde üniversitenin akademik ve idari özerkliğine, demokratikliğine dair hiçbir adım yok. Üniversitelinin sermayeye ucuz işgücü olarak sunulmasının imkanları sonuna kadar sağlanıyor; akademinin, AKP-sermaye ihtiyaçları doğrultusunda şekillenmesinin koşulları yaratılıyor
AKP’nin meclisten geçirdiği Üretim Reform Paketi üniversiteleri sermayenin ucuz ve nitelikli işgücü deposu haline getirmeyi hedefliyor. Üniversitenin sermaye yararına düzenlenmesine ve şirketleştirilmesine dair önemli değişiklikler içeriyor.
Üniversitelerde 2015 yılında ve bu dönemin başında yapılan değişikliklerle güncellenen Yükseköğretim Kalite Kurulu yeniden düzenleniyor. Kalite Kurulu’nun “bağımsızlaşması” ve “özerkliği” hem kanun tasarısının maddelerinde hem de YÖK Başkanı Yekta Saraç’ın dilinde. Rektörlük seçimlerini dahi kaldırıp, muhalif akademisyenleri KHK marifetiyle üniversiteden uzaklaştıranların ağzından “bağımsızlık” lafını duymamız ilginç. Ama kalite kuruluna dair değişiklik incelendikçe altından iktidarın ve sermayenin çıkarını koruyan bir bağımsızlıktan söz edildiği anlaşılıyor.
Yekta Saraç’ın AR-GE İşbirlikleri Zirvesi’nde detaylıca anlattığı ve “küresel ölçekte rekabetçi bir sistem” ihtiyacından bahsettiği yeni tasarının üniversitelerde ne gibi bir dönüşüme yol açacağını görmek çok zor değil. YÖK tüm üniversitelerin birbirinin aynısı olduğundan şikayet ederek farklı değerler üretmenin öneminden bahsediyor. Bahsedilen farklılaşma, alanda ihtisaslaşmanın amacı teknoloji ve araştırma üniversiteleri adı altında şirket üniversiteleri kurmanın önünü açmak. Daha önce de gündeme gelen bu üniversitelerde gerçekleşecek bilgi üretim süreçlerinde en büyük söz sahibi şirket temsilcileri olacaktır. Üretilen bilgi/teknoloji şirkete kar getirdiği ölçüde teşvik edilecek, üniversiteliler ise sermayeye ucuz iş gücü olmak hedefiyle eğitileceklerdir.
Yasa tasarısında ayrıca “Yükseköğretim Danışma Kurulu”na ilişkin düzenlemeler de var. Danışma Kurulu eliyle kontenjan düzenlemeleri ve eğitim programlarının içeriği paydaşların ve kurul üyelerinin görüşleri doğrultusunda oluşturulacak. YÖK daha önce de “ticari değeri yok” diyerek bazı sosyal bilimlerin öğretildiği bölümleri kapatmıştı. Alınır-satılır bilgi ve teknoloji üreten bölümlerin kontenjanlarını sermayenin ihtiyaçlarına göre şekillendirme çabasında.
Fen ve mühendislik fakültesi öğrencilerinin dördüncü sınıfta bir yarıyıl sanayi kuruluşu, AR-GE araştırma şirketi, teknokent gibi şirketlerde çalışmasını zorunlu tutuluyor. Bu düzenlemeyle birlikte asgari ücretin %35’i karşılığında şirketlerde çalışacak mühendislik öğrencilerinin payına mezun olmadan kölelik düzenini deneyimlemek düşüyor.
Sömürünün odak noktalarından biri de Meslek Yüksekokulu öğrencileri. Geçtiğimiz yıllarda da sıkça gündeme gelen meslek liselerinin ve yükseokullarının staja teşviki bu yasa tasarısı ile sağlamlaştırılıyor. MYO’lar için oluşturulan bir Koordinasyon Kurulu ile şirketlerin ve sanayinin ihtiyaçları doğrultusunda eğitim değiştirilecek. Aynı zamanda MYO’ların organize sanayi bölgelerine açılması da bir diğer madde. Üretim Reform Paketi ile kıyı ve meralar talan edilip OSB’lere dönüştürülecek ve meslek yüksekokulları ve kolejlerle doldurulacak.
2012 yılında üniversitelilerin mücadelesi ile engellenen YÖK Yasası parçalı bir biçimde geçirilmeye çalışılıyor. Üretim Reform Paketi’nde üniversite üzerine değişiklikler günümüz patronlarının ihtiyacı doğrultusunda üniversiteyi ticarethane, üniversiteliyi ise köle yapmayı amaçlıyor. Paket’teki maddelerden biri de Teknoloji Transfer Ofisleri’nin (TTO) açılması. TTO’lar üniversitelerde şirket projeleri bazlı bilgi üretiminde ve bu bilgiden geliştirilen teknolojinin pazarlanmasında rol oynayacak. Bu düzenlemeyle birlikte üniversitelerde sermaye şirketi statüsünde teknoloji transfer şirketleri kurulabilecek.
Uzunca bir süredir ihraçlar ve akademik kıyımlarla gündeme gelen üniversitede bu yasa ile akademisyenler 75 yaşına kadar öğretim üyeliğine devam edecek. Öğretim üyeliği yaşını 75’e çıkarmak, Yekta Saraç’ın söylediğinin aksine “insan ömrünün uzaması”nın bir sonucu değil AKP’nin üniversitenin gitgide büyüyen akademisyen krizine çarpık bir çözüm arayışı olabilir.
YÖK Yasası, katlamalı harçlar derken her defasında üniversitenin direnişi ile karşılaşan YÖK, OHAL döneminde çıkan bu paketin içerisindeki maddeler ile üniversitelerde hedeflediği piyasacı dönüşümü parçalı bir biçimde uygulamak istiyor. Yapılan değişikliklerde üniversitenin akademik ve idari özerkliğine, demokratikliğine dair hiçbir adım yok. Üniversitelinin sermayeye ucuz iş gücü olarak sunulmasının imkanları sonuna kadar sağlanıyor; akademinin, AKP-sermaye ihtiyaçları doğrultusunda şekillenmesinin koşulları yaratılıyor.
Önümüze getirilen bu düzenleme iktidarın-sermayenin talepleri ve üniversitelilerin bu taleplerle olan çatışmasını daha görünür kılmakta. Geleceklerini garanti altına alma, kendini geliştirme ve gerçekleştirme gibi saiklerle üniversiteye gelen gençlikten sermayeye ucuz ve vasıflı işçi olması isteniyor. Sermayenin rekabet düzenini kabullenen ve bu kuralsız oyuna girişenler oranı yüzde 21’e varan genç işsizlerin bir parçası olmuş durumda. İş sahibi olanlar esnek, güvencesiz asgari ücretten biraz daha fazla maaşlara talim etmek zorunda bırakılıyor. Ancak bu çemberi kırmak amacıyla eşit-parasız-bilimsel eğitimi; üniversitenin sermayeden ve siyasi iktidardan bağımsızlığını savunanlarla çemberin dışında kalmaya çalışan, iktidarın üniversitelilere biçtikleri yaşamdan hoşnut olmayan, insanca bir iş ve yaşam talep eden gençlik arasındaki temaslar gelişiyor.
* Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Kolektif – Gökçeçiçek Alçiçek
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.