Başkan Trump, İnternet sağlayıcılarına verilerinizle istediklerini yapabilecek yeteneği kazandırdı. İşte buna karşı koymanın yolu.
Başkan Trump, İnternet sağlayıcılarına verilerinizle istediklerini yapabilecek yeteneği kazandırdı. İşte buna karşı koymanın yolu.
Hiçbir şirket, çevrimiçi olduğunuzda İnternet servis sağlayıcınızdan (İSS, İngilizcesi: Internet Service Provider) daha fazla şey bilemez. İnternet’te yaptığınız hemen her şey bir iz bırakır. En belirgin izler, Google ve Facebook gibi kullandığınız çeşitli platformlarda değil, ilk olarak İnternet’e erişmek için kullandığınız hizmette bırakılır. En azından İSS’niz, ziyaret ettiğiniz web sitelerini, ziyaret ettiğinizde, her sitede ne kadar zaman harcadığınızı, konumunuzu, cihazınızı ve muhtemelen çok daha fazlasını kaydediyor.
Geçen hafta Kongre, İSS’lerin bu veriyle istediklerini yapmalarına izin veren bir tasarıyı kabul etti. Dün (3 Nisan) Başkan Trump, tasarıyı yasalaştırdı. Bunun sonucu, İSS’lerin müşteri verilerini nasıl kullanabilecekleri konusunda bir takım kısıtlamalar getiren Federal İletişim Komisyonu (İngilizcesi: Federal Communications Commission, kısaltması: FCC) tarafından Ekim 2016’da çıkarılan, gizlilik korumasının dönüm noktasının yıkımıdır. Diğer şeylerin yanında, kurallar İSS’leri tarama geçmişiniz de dahil olmak üzere “hassas” bilgileri kullanmadan önce müşterilerden açık şekilde “katılma” iznini almalarına zorluyordu.
Yeni yasa değişikliği kullanıcı bakış açısından neyi değiştiriyor? Hiçbir şey, mevzu da bu. FCC’nin gizlilik kuralları, bu yılın sonuna kadar yürürlüğe girmek üzere planlanmadı ve bu yasa olmayacağını da garanti altına alıyor. Ayrıca, FCC’nin gelecekte de benzer düzenlemeleri sürdürmesini yasaklıyor.
Yeni yasa, bu neticeyi ortaya çıkarmak amacıyla ciddi harcamalar yapan telekom endüstrisi için büyük bir zafer. Telekom şirketleri, siyasal nüfuz satın almak için kayda değer miktarda para ayırdı. Washington’da ve ülke çapında eyalet başkentlerinde lobici orduları sahaya sürüyorlar ve seçim kampanyalarına cömertçe yardım ediyorlar. Ve iyi bir nedenle: telekom endüstrisi; kârlarını sürdürmeleri ve çileden çıkarılmış müşterilerinin öfkelerine karşı korunmak için devlet müdahalesinin istikrarlı bir şekilde devam ettiği bir rejime ihtiyaç duyan bir avuç büyük şirket tarafından yönetilen bir oligopoldur.
İSS’lerin, yıllık Amerikan Müşteri Memnuniyeti Endeksi’nin (American Customer Satisfaction Index) düzenli olarak alt sıralarında yer alması, onları havayolları ve sağlık sigortacılarından bile daha az popüler yapıyor. En çok nefret edilen, müşterileri bir keresinde FCC’ye on binden fazla şikayet yağdırmış olan, Amerika’nın en büyük İSS’si Comcast’tir. Comcast tesadüfen değil, 2016 yılında, 14,33 milyon dolar harcayan (endüstri dışında toplamda 87 milyondan fazla) tek en büyük telekom lobicisiydi. İnternet hizmetiniz kötüleşmeye devam ederken aylık İnternet faturanızın neden sürekli arttığını merak ettiyseniz, Capitol Hill civarında bin dolarlık takım elbise içindeki bir lobicinin kongre üyenizin peşinde olduğunu gözünüzde canlandırın.
Endüstrinin çetin politik mekanizması İSS işletme modelini bozulmadan tutmaktadır. Yüksek fiyatlar, düşük hızla ve bir hayli konsolide edilmiş (takviye edilmiş) ve rekabetsiz bir pazarda dayanağını bulan kârlı bir düzendir. Ama İSS’ler daha da fazla kâr için açlar. Artık zayıf İnternet bağlantısı için yüksek ödeme yapan müşteriler konusunda içerik bulunmuyor; aynı müşterilerin verilerini paraya çevirerek onları yeni gelir kaynağı haline getirmek istiyorlar.
Yeni yasanın arkasındaki ekonomik motivasyon, İSS’lerin Google ve Facebook gibi çevrimiçi platformların başarılı şekilde öncülük ettiği, kişisel veriler üzerindeki kazançlı ticarete katılmak istemeleridir. İlgi alanlarınızın detaylı bir profilini çıkartmak için tarama geçmişinizi didiklemek istiyorlar, böylece size daha fazla hizmet satarken, sizi hedefli reklamcılıkla reklam verenlere veya verilerinizi tümüyle üçüncü şahıs pazarlama şirketlerine satabilirler. İSS’niz İnternet trafiğinizi Google gibi bir şirketten daha fazla görüyor. Sonuç olarak, hakkınızda geliştirebildikleri veri seti önemli ölçüde daha fazla bilgilendirici ve dolayısıyla daha değerlidir.
İSS’lerin genişleyen şirketler grubuna ait olması nedeniyle, topladıkları kişisel veriler bir dizi platformda para kazandırabilir. Comcast yalnızca İSS değil, kablo TV sağlayıcısı, yayıncı ve film stüdyosu. Başka bir deyişle, çok sayıda ekrana sahip, bu da size hedefli reklamlar gösterecek çok sayıda ortam demek. Diğer bir örnek Verizon. Büyük bir İSS ve ülkenin en büyük kablosuz sağlayıcısı olmanın yanında Verizon, AOL ve Yahoo’ya sahip. Böyle bir şirketin para kazanmak için çevrimiçi geçmişinizden toplanan verileri kullanabileceği tüm yolları düşünün.
Yeni yasa, telekom şirketlerine düzenleme müdahalelerinden korkmadan bu yeni nakit kaynaklarını izleme olanağı tanıyor. Aynı zamanda, yeni yönetimi onu sınırlandırmak için son girişimleri geri alma fırsatı olarak gördüğü bir endüstri tarafından gücün bir gösterisini temsil ediyor. Obama yönetiminde, FCC İnternet yönetimi üzerinde anlamlı kazanımlar elde etti. En önemlisi, komisyon İSS’leri, onları daha katı düzenlemelere maruz bırakan 1934 İletişim Yasası’nın 2. Başlığı altında “ortak taşıyıcılar” olarak yeniden sınıflandırdı.
Başkan Tom Wheeler’in öncülüğünde FCC, bu genişletilmiş güçleri, İSS’lerin her türlü veriyi aynı şekilde ele almaları ilkesiyle “ağ tarafsızlığına” zorlamak için kullandı. Özellikle, komisyon belirli türdeki trafik akışı için “hızlı rota” adı verilen şebekeleri oluşturmak amacıyla İSS’lerin belirli sitelere trafik akışını engellemesini, müşteri hızlarını yavaşlatmasını ve içerik sağlayıcılarından “ücretli önceliği” kabul etmesini yasakladı.
Yeni FCC başkanı Ajit Pai, şu anda başkanlığını yaptığı komisyonun bir üyesi olarak bu kurallara karşı oy verdi. Pai korkunç bir figür. Trump’ın onu başkan atadığı Ocak ayından bu yana, kendisini sadece sermayenin sadık bir hizmetkarı değil, yoksulları cezalandırmaktan hoşlanıyor görünen bir sadist olarak kanıtladı. Komisyonun tutukluların telefon görüşmesi yapmaları için ödediği fahiş fiyatları sınırlandırma çabalarını acımasızca sona erdirdi ve mahkûmları dakikada yaklaşık 1.50 dolara ücret alan yırtıcı şirketlerin merhametine bıraktı. Ayrıca, düşük gelirli ailelere destek amaçlı İnternet hizmeti sağlayan Lifeline uygulamasını küçültmeye başladı.
Fakat Pai’nin önceliği, FCC’yi yürütme konusunda güçlendiren ortak taşıyıcı sınıflandırmasının yanı sıra ağ tarafsızlığını ortadan kaldırmaktır. Bu gündemi komisyondan takip edebiliyor olsa da, her şeyi tek başına yapamaz. FCC’yi düzenleyici güçlerinden koparmak için en nihayetinde Kongre’ye ihtiyacı var.
Yeni İnternet gizlilik yasası bu yönde önemli bir ilk adıma işaret ediyor. Cumhuriyetçiler lehineyken Demokratların karşı olduğu geniş parti politikalarına sahip Kongre’yi geçti. Kongredeki mevcut güç dengesi ve Beyaz Saray’ın şu anki sakinleri göz önüne alındığında, özellikle bazı Demokratlar katılırsa, gelecekteki yasalar da muhtemelen geçecektir. Ayrıca Demokratların yumuşatılması çok da zor olmamalı. Sonuçta, 2016 yılında telekom endüstrisinden neredeyse 10 milyon dolar, Cumhuriyetçilerden 1 milyon dolar daha fazla, para aldılar.
Peki İnternet kullanıcıları karşı koymak için ne yapabilirler?
Gizliliğinizi korumak için alabileceğiniz belirli teknik önlemler var. İlki, tarayıcınızı, ziyaret ettiğiniz web sitelerinin güvenli sürümünü görüntülemeye zorlayan HTTPS Everywhere (her yerde HTTPS) gibi bir tarayıcı eklentisi kurmanız. Güvenli sürüm, HTTPS adı verilen ve siteyle olan bağlantınızı şifreleyen bir protokol kullanır. Bugün, tüm İnternet trafiğinin yarısından fazlası HTTPS ile şifreleniyor ve Kongre yeni yasayı onayladıktan sonra, porno devleri PornHub ve YouPorn bile HTTPS ekleyeceklerini açıkladı.
HTTPS, İSS’lerin hangi siteleri ziyaret ettiğinizi görmelerini engellemez, ancak bu sitelerde yaptıklarınızı görmelerini engeller. Mesela İSS’niz PornHub’u ziyaret ettiğinizi bilir, ancak izlediğiniz videoları değil. Bir sonraki adım, trafiğinizin tamamını başka bir sunucuyla güvenli bir bağlantı yoluyla yönlendiren bir sanal özel ağ (İngilizcesi: virtual private network, kısaltması: VPN) kullanmak olacaktır. Ardından, İSS’niz iletişiminizin içeriğini veya iletişim kurduğunuz siteleri göremez. Yalnızca VPN’ye bağlı olduğunuzu görebilir. VPN’ler yararlı araçlardır, ancak kaliteleri çok çeşitlidir. Seçeneklerinizi dikkatle inceleyin ve İSS’niz gibi verilerinizden para kazanması muhtemel “ücretsiz” VPN’lerden kaçının.
Teknoloji, şirketlerin verilerinizden bazılarını ele geçirmesinden korunmaya yardımcı olabilir. Bununla birlikte, daha sağlam bir cevap, politikaya ihtiyaç duyacaktır. Kısa vadede, bu, Kongre tarafından yürürlükten kaldırılan gizlilik korumasını geri getirmek ve ağ tarafsızlığı ile ortak taşıyıcı sınıflandırmasını daha kapsamlı olarak korumak için harekete geçmeyi içermektedir. Bu kazançlar halkın seferberliği ile kazanıldı ve şimdi halkın seferberliği ile savunulması gerekiyor. FCC 2014 yılında ağ tarafsızlığı kurallarını ilk tasarladığında, rekor kıran 3,7 milyon yorum aldı. Önümüzdeki yıllarda benzer bir şey gerekecek.
FCC’nin düzenleme zaferleri korumaya değer olmakla birlikte, bizim siyasi tahayyül ufkumuzu tanımlamamalı. Obama’nın FCC’si Trump’ın FCC’sinden daha iyiydi, fakat yeterince uzağa gitmedi. Kuruluş İSS’leri yeniden sınıflandırınca,”kuralcı, endüstri genelindeki tarife düzenlemesi”ni açıkça reddeden ‘hafif dokunuşlu düzenleme çerçevesi’“ vaat ederek 1934 Haberleşme Anlaşması’nın çoğu hükmünden muaf tuttu, Kuruluş ayrıca; ağın ana hatlarına sahip olan “omurga” sağlayıcılarını ve bu hatlar boyunca akan çoğu içeriğin sahibi olan Netflix, Facebook ve Google gibi “yan” sağlayıcıları düzenlemeyi reddederek İnternet’in büyük kısımlarını dokunulmamış bıraktı.
Elbette, bu endüstrilerde bir ölçüde demokratik denetimi uygulatma girişimi arkasında büyük bir hareketi gerektirir. Fakat bu yalnızca yeterli siyasi güç oluşturma mevzusu değil. Aynı zamanda İnternet yönetimine daha iddialı bir yaklaşımı sürdürebilen yeni fikirler ve metaforlar geliştirme meselesidir. Her şeyden önce, bu ağ tarafsızlığının ötesine geçmek demektir.
Ağ tarafsızlığı siyasal olarak kullanışlı bir kavramdır. Toplu talep, slogan olarak, İnternetin şirket tahakkümüne dikkat çekmekte ve önemli düzenleyici ilerlemelere rehberlik etmektedir. Fakat dijital dünyayı demokratikleştirmeye yönelik daha uzun mücadele için yeterince uygun olmayan bir çerçeve oluşturan ciddi sınırları bulunuyor.
Belki de ağ tarafsızlığının en bariz sorunu doğrusunu söylemek gerekirse olanaksızlığıdır. İnternet üzerindeki verileri aynı şekilde ele almak ne uygulanabilirdir ne de arzu edilebilir… Farklı uygulamaların hız ve bant genişliği açısından farklı ihtiyaçları vardır ve İnternet’in altyapısını yürüten şirketler ağın bütününün yararını gözetecek şekilde, ister istemez, bir tür pakete diğerlerine göre öncelik verir.
Doğrusu, şu var ki ağ tarafsızlığı savunucuları hiçbir zaman dar bir yorumlamada ısrar etmemektedir. İnternet’in mimarlarından biri olan Vint Cerf, ağ tarafsızlığının vurgusunun, sağlayıcıların “her pakete aynı davranması” konusunda aşırı bir ısrardan çok “rekabet karşıtı davranışa ve tüketici karşıtı davranışa kalkışmaması” gerektiği fikri olduğunu söylemektedir. Bu duygu; tabirin fikir babası ve ağ tarafsızlığını çoğu kez “eşit düzeyler alanı”nı garantileyen bir ilke olarak tanımlayan Tim Wu’da yansımıştır.
Bu savunular, ağ tarafsızlığını kesin olarak, geçmişi yirminci yüzyılın başlarına kadar giden tröst karşıtı liberal bir gelenek içine yerleştirmektedir. Bu geleneğin özü, yalnızca doğru miktarda rekabet olursa, pazarın toplumsal olarak faydalı çıktılar oluşturacağı inancıdır. Bu bakışa göre İnternet ile ilgili sorun, İnternet mülkiyetinin, alanı kendi lehlerine çevirebilecek büyük şirketlerin avucunda olmasıdır. Buna karşılık, “tarafsız” bir ağ, sonradan ortaya çıkan sağlayıcılar ve platformlara daha elverişli bir ekosistemi teşvik ederek herkesin aynı kurallarla oynamasını gerektirecektir.
Maalesef, rekabet daha iyi bir İnternet oluşturmak için kusurlu bir araçtır. Büyük İSS’leri rekabete zorlamanın, tüketicilerin maliyetlerini düşürmede yardımcı olabileceği doğrudur. Fakat bu mantık yalnızca bir yere kadar gidebilir: İnternet işleyeceği çok fazla altyapı gerektirir ve giriş engellemelerinin yüksek kalması muhtemeldir. Daha da önemlisi, büyüklüğe üstünlükler vardır: özellikle İnternet gibi büyük, dağıtık ve karmaşık sistemler söz konusu olduğunda ölçek ekonomileri, gerçek verimliliği üretir.
Günümüzde, yaklaşık dört şirket İSS pazarına hakimdir, yedi ile on iki arasında değişen sayıda şirket İnternet omurgası pazarına hakimdir ve yoğun saatlerde ABD’li kullanıcılara yönelik veri akışının yarısından fazlası yalnızca otuz şirketten gelmektedir. Netflix tek başına üçte birinden fazlasından sorumludur. Eğer bu her bir pazarda daha fazla rekabet olsaydı, ortalama İnternet kullanıcısı daha mı iyi durumda olacaktı? Eğer on Comcasts veya on iki Facebook’umuz olsaydı? Muhtemelen, ama zorunlu değil. Yalnızca bir örneği ele alalım; Facebook’un tekel olma durumu açıkça kendisini kullanışlı yapan şey: on iki Facebook arasında kullanıcıları dağıtmak platformun hedefini yok edecekti.
İnternet ile ilgili sorun onu kontrol eden şirketlerin büyüklüğü değildir. İnternet ile ilgili sorun, sırf özel kâr için işleyen bir sistemin antidemokratik doğasıdır. Ağ tarafsızlığı; büyüklüğü düşman ve çözümü rekabet olarak gören bir liberalizme dayanmaktadır. İnternet yönetimi için sol bir gündem bu dar ufku, sorunu özel mülkiyet ve çözümü demokrasi olarak gören sosyalist bir gelenek doğrultusunda aşmalıdır.
Retorik açısından, bu, tüketicinin tercih dilinden ve haklar dili doğrultusunda uzaklaşma anlamına gelir. Müşteriler hakkında değil, yurttaşlar hakkında konuşmalıyız. Tüm Amerikalılar yüksek-hız ve düşük maliyetli İnternet hakkına sahiptir. Bunun nedeni, sadece, İnternet erişiminin ülkenin sosyal ve ekonomik yaşamına tam katılımı için temel bir ön koşul olması değil. Ayrıca İnternet’i inşa edenin paramız olması ve en kârlı şirketlerin parasal kaynağını bizim verimizin sürdürmesidir.
Sol, İnternet’in, 1990’larda hızlı bir şekilde ve tamamen özelleştirilmesinden önce muazzam kamusal harcamalarla hükümet tarafından oluşturulduğunu insanların hiçbir zaman unutmasına izin vermemelidir Modern İnternet’i oluşturan teknoloji, altyapı ve hatta birçok bireysel şirketi kamu parası finanse etti. Bugünün şirket denetimli ağı, doğrudan özelleştirmenin mirasıdır. Bu mirası tersine döndürmek demek, müşterek olarak yarattığımız sistem üzerindeki haklarımızı yeniden talep etmek demektir. Yalnızca İnternet’e erişim haklarımızı değil; Google, Facebook ve diğerlerinin kazançlı amaçlar uğruna kullanmakta olduğu, üzerinden geçen kişisel verilerin denetim hakkımızı da talep etmektir.
Solun bu hakları garanti etmek için kullanacağı politika araçları değişecektir. Bir olasılık; daha büyük şirketleri daha küçüklere ayırmayı değil de halka ait hakimiyeti ve demokratik sorumluluğu güçlendirmeyi hedefleyen daha güçlü, kamu hizmeti tarzında düzenlemedir. Örneğin İSS’ler için fiyat listesini ayarlama veya kâr amaçlı kişisel veri madenciliğini kontrol eden mevzuatı kabul ettirme…
Nihai hedef sadece özel firmaları daha saldırgan bir şekilde düzenlemek değil, bununla birlikte onların yerine kamusal ve müşterek alternatiflerini koymaktır. Neyse ki, bu tür alternatifleri zaten yerel düzeyde mevcuttur: işçilerin sahip olduğu platform kooperatifleri kendi zeminini bulmaya başladı ve kamusal mülkiyetli geniş bantlardaki deneyimlerin çılgın gibi halka hitap ettiği kanıtlanıyor. Comcast ülkedeki en nefret edilen ISP ise, en fazla sevilen de 2010 yılında kentin sakinlerine uygun fiyatlı yüksek hızlı İnternet hizmeti satmaya başlayan kent mülkiyetli kamu hizmet kuruluşu olan Chattanooga’nın Electric Power Board’udur (Elektrik Güç Kurulu – EPB). Tüketici Raporları Amerika’nın en popüler İSS’si olarak EPB’ye yer verdi ve dünyadaki en hızlı konut hızlarından bazılarını sunuyor. Gerçekten de başarısı, benzer girişimleri sınırlandırma veya yasaklama için yasama organlarına yönelik lobi faaliyetinde bulunan telekom endüstrisini korkutuyor.
Eğer küçük piyasası olan kentsel geniş bant ve temel gizlilik korumaları böylesine güçlü bir endüstri tepkisini kışkırtıyorsa; devletin, İnternet’in şirketlerce fethine karşı koymaya yeltenmesi durumunda ne tür bir gazabın salıverileceğini hayal edebilirsiniz. Sermayeye meydan okuyan herhangi bir şey gibi, böyle bir adım için arkasında seferber olmuş toplumsal bir çoğunluk gerekir. Bugünün siyasal ortamında bu, uzak bir olasılık gibi görünebilir. Fakat tam da bu uğrakta, Sol’un önüne, merkezin ürkekliği ve Sağ’ın nihilizmine büsbütün karşıt olarak büyük, ütopyacı talepler koymaya ihtiyacı var.
Ve eğer İnternet’in kamulaştırılması mümkün görünmüyorsa, her şeyden önce İnternet’in imkansızlığını hatırlamaya değer. 1960 yılında İnternet’i bir bilgisayar bilimciye açıklamaya çalışmak, 1860’ta otomobili bir demiryolu mühendisine anlatmaya çalışmaya benzerdi. Bu, bir delinin veya bir şarlatanın zihninden gelmiş gibi açıkça saçma gelecekti. İnternet’i hayata geçirmek yalnızca kamusal bütçe değil geleneksel sağduyuya karşı koyan hayalgücü de gerektirmiştir. Sol’un bizim siyasi tahayyülümüzü açmaya ve sadece en az kötü görünen geleceği değil tüm olası dünyaların en iyisini tasavvur etmemizi bulup çıkarmak için mücadele ettikçe böylesine yaratıcı, aykırı ruh bugün yararlı olabilir.
[jacobinmag.com’da yayımlanan 4 Nisan 2017 tarihli İngilizce orijinalinden Enes Ateş ve İlker Kalaycı tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir.]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.