Onlar referandumun dikkat çekici meclislerindendi. Yürüttükleri “hayır” çalışmasıyla atı alanın Üsküdar’ı geçmesine izin vermediler. Şimdi bir araya geldikleri ortak paydayı büyütmeyi hedefliyorlar
Onlar referandumun dikkat çekici meclislerinden biriydi. İnsanların Üsküdar’a dair algılarını yıktılar, enerjileri, yaptıkları işlerle yüzde 53,4’lük “hayır” oranına ulaştılar. Hayır Üsküdar ile referandum sonrasını değerlendirdik, önümüzdeki dönemi konuştuk. Erdoğan’ın aksine atı alanın Üsküdar’ı geçemediğini söyleyen Hayır Üsküdar Meclisi, 2019 ya da aday isim tartışması yürütülmesine tepki gösterip, halihazırda kendilerine dayatılan kalıplara sığmayan insanlarla bir araya gelmeyi, kazandıkları moral ve güveni daha geniş bir örgütlülüğe dönüştürmeyi hedefliyorlar
“Hayır bitmedi” diyerek 16 Nisan’dan sonra sokağa çıktık. Eylemler bir şekilde sonlandı, peki bu irade ne yapacak?
Hülya Şen: Bir mektup projemiz var, onu dağıtacağız. Yeniden o insanlarla temas etmek istiyoruz. Yalnızca Hayır Üsküdar değil, “hayır”cıların genelinde şu irade çok net olarak görülüyor: İnsanlar sahaya bir tohum ektiklerini biliyorlar ve bunu yaşatmak için ellerinden ne geliyorsa yapacaklar. Belki eylemler bitmiş olabilir ama sahada var olma iradesinden vazgeçmiş bir “hayır”cı olduğunu düşünmüyorum.
Durna Şahin: Referandum sonrasında bizim zaten bir arada oluşumuz devam etti. Bir meclis toplantısı yaptık, bir biçimde koordinasyon toplantılarını devam ettirdik. Senin de söylediğin gibi “Hayır daha bitmedi.” Biz bunu Üsküdar’da ete kemiğe bürünmüş bir biçimde yapmak için mahallelerle organik bağlarımızı oluşturabileceğimiz bir metot arıyoruz. Bunun için bir mahalle çalışmasına ihtiyacımız var diye düşünmüştük.
Hatice Özköse: Bir kere insanların YSK kararını sindirmemesi bunu her gün kendi eylemi haline getirmesi gerekiyor. Siyasi muhalefetin de sokaktaki halkın da bunu hiçbir gün unutmaması gerekiyor. Burada seçimi tanınmaz hale getirmeyi eksik bırakıyoruz. “Seçim bitti gitti, hadi önümüze bakalım” eğilimi yaygın. Oysa önerilen anayasa değişikliğinin sıkıntısı bir yana, bu değişikliğin YSK’nin kararıyla nasıl geçtiği apayrı bir sıkıntı. Bunu sindirip “Hadi bakalım cumhurbaşkanı kim olacak” tartışmasına başlandığı anda zaten büyük bir yanlışın içine giriyoruz. Dünkü referandum tanınmazsa 2019’daki seçim nasıl tanınacak? O zaman ben niye gireceğim seçime? Bunun bir anlamı yok.
Bunun için birleşik bir “hayır” meclisinin, muhalefet cephesinin olması gerekiyor. Daha hâlâ o noktaya gelinmiş değil ne yazık ki. Ben çok merak ediyorum; acaba eskiden bildiğimiz gibi bir seçimimiz daha olacak mı? 16 Nisan bir referandum değildi. Sindirirsen. Üzerine bir de anayasa değişikliği geldi. Onu da sindirirsen. E niye çalışacağım?
Yiğithan Kavukçu: Türkiye’de siyaset denildiğinde 4-5 yılda bir gidip sandığa oy vermek anlaşılıyor. Bu da dayatılmış bir şey. “Makbul vatandaş olarak 4 yılda bir git oyunu kullan, bunun ötesine de fazla karışma.” Ama şu anda hem memleket rejim değişikliği açısından çok kritik bir yerde hem de insanlar artık kendilerine verilen kalıbın içine sığmaz vaziyetteler. Yani “hayır” diyen bir partinin tutumunu bugün o partinin mensupları da yeterli bulmuyor. Kendi partilerinin bile onların enerjisini sönümlendirmeye çalıştığı, “Önümüze bakalım” dediği noktada insanlar bunu kabul etmiyorlar. Belki eylemler sönümlendi ama -zaten hiçbir eylem ilelebet sürmez- mesele bu kararlılığı bir sürekli hareket içerisine katabilmek.
Bizim bundan sonra önümüze koyacağımız her proje; mektup dağıtmak, farklı farklı mahallelere gitmek, “hayır” sürecinde yaratılan doğrudan demokrasi olanağının devam etmesini sağlar. Başka bir siyaset yapma anlayışı yaratmaya çalışıyoruz, işimiz bundan sonra bu mantığı örgütlemek diye düşünüyorum.
Mektup fikri nasıl ortaya çıktı?
Cemre Cemri: Üsküdar’da yüzde 53 küsür bir “hayır” çıktı. Bu, bugüne kadar yaratılan algı ve AKP’nin de referandum çalışması boyunca kullandığı “Üsküdar AKP’nin kalesidir” iddiasını kırdı. Büyükşehirlerle birlikte Üsküdar’da da yenilgi aldı. Biz burada bu kadar “hayır” çıkmasında Hayır Üsküdar’ın da etkisi olduğunu düşünüyoruz. Referandum sürecinde çok fazla insanla temas ettik. Bunu kaybetmemek için insanlara “Hadi gelin, meclise katılın, beraber yerelliğimize dair fikirler üretelim” diyen bir mektup yazalım dedik. Bu mektubu da tıpkı referandum sürecinde olduğu gibi kapı kapı dağıtacağız, “Gelin beraber yapalım” diyeceğiz.
Durna Şahin: Bu meclis “hayır”ı örgütlemek üzere bir araya gelen bir meclisti. Şimdi “Biz de ne yapacağız?” diye tartışıyoruz. Bizim ilk hedefimiz bu anayasanın geçmemesiydi. Tabi bir taraftan da her iki duruma da hazırlıklı olmak lazım diye konuşuyorduk. “Hayır” çıkması durumunda ne talep edeceğiz, bizim kendi anayasa talebimiz nedir üzerine tartışıyorduk. Zorla dayatılan “evet” sonrasına ilişkin de şimdi tartışmaya başlıyoruz. Bazı şeyler var aklımızda onları hayata geçireceğiz ama mektuptan daha başka şeyler de yapmak istiyoruz.
Referandum öncesinde ve sonrasında Üsküdar’da neler değişti?
Durna Şahin: Örneğin Üsküdar’ın mahallelerindeki oy dağılımlarına baktık. Bir analiz hazırladık. 2015 seçimlerinde ne oyu verilmiş, referandumda ne çıkmış vs. Bu verilerle mahalleleri analiz etmeyi düşünüyoruz. Üsküdar’ın Yavuz Selim Mahallesi hariç, o da 0,02’lik bir artış var, diğer tüm mahallelerinde “hayır” cephesinin oyları artmış. Bence “Gazi semtimiz Üsküdar” söyleminin ve İstanbul’da çıkan “hayır”la 15 Temmuz sonrası yaratılan baskının tutmadığının göstergesidir bu sonuçlar. 15 Temmuz’da Üsküdar’da çok fazla insan öldü ona rağmen “hayır” oyları hep yukarıda çıktı. Kısıklı’da bile “hayır” çıktı.
Partiler başkan adayı tartışmalarına başladı. Peki “hayır” iradesi bu konuda ne düşünüyor?
Hatice Özköse: Bu çok komik bir şey.
Hülya Şen: Çok komik. Bu tartışmayı nefretle karşılıyorum. En çok başkan adayı söyleminin de “hayır” cephesinden çıkıyor olmasını kendime yapılmış bir ihanet olarak görüyorum.
Durna Şahin: Biz bu anayasa topyekun “hayır” dedik. “Hayır”ı da çıkarttık ama YSK’nin eliyle çalındı. Bundan sonraki seçimlerde ben niye sandığa gideyim ki? Sandığa gitmenin artık bir anlamı bile kalmıyor. “Bir adayı konuşalım” lafı boş bence, karşılığı yok. Çünkü her türlü hukuksuzluğu yapabilecek bir iktidar var karşımızda.
Üsküdar CHP Gençlik Kolları’nın CHP Genel Merkezi’ne yönelik mektubunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yiğithan Kavukçu: Üsküdar’da sadece gençler değil birçok parti üyesi rahatsız. Sokağa çıkanları gayri meşru gösteren değil aksine sokağa çıkanların arkasında durduğunu söyleyen ve referandumun geçersiz olduğu sözünü daha kararlı, kitlelerin o talebine yanıt veren, ona uygun davranan bir duruş bekliyor insanlar. CHP’li arkadaşlar da “Kol kırılır yen içinde kalır” demek yerine tavırlarını ortaya koydular. Ben şahsen hayırlı buluyorum bu çıkışı.
Hatice Özköse: Gençlerin açıklamalarını hepimiz alkışladık. Ama CHP’de açılması gereken pencere; gençlerin ne dediği ve ne yapılması gerektiği konusu açılmadı.
Nail Yıldız: CHP eğer gerçek bir parti olsaydı bu Hayır Meclisleri’ne ihtiyaç olmazdı.
Hülya Şen: Ben bu tepkinin Üsküdar Gençliği’nden çıkmasını tesadüf bulmuyorum. Orada bizim mutlaka payımız var. Sahada insanların ne olduğunu, nasıl var olduğunu, nasıl çalıştığını gençler gördüler. Oradaki hatayı da gördüler ve reaksiyon vermek istediler.
Hayır Üsküdar bundan sonra neler yapacak?
Cemre Cemri: Biz referandum sürecinde çalışma yürütürken 5-6 mahallede meclisimiz vardı. Bundan sonraki süreçte mahalle meclislerimiz devam ettirmek işlerimizden biri olacak. Kadın meclisi kurmak gibi bir planımız var. Üsküdarlı kadınlar olarak bir şeyler yapmak istiyoruz.
Yiğithan Kavukçu: İçinde bulunduğumuz duruma örgütsüz olduğumuz için geldik. Ama artık Gezi’den kalan gençliğin yenilgi tanımazlığı ve geçmişten gelenlerin deneyimi var elimizde. Bu, bugüne kadar yapamadığımız şeyler yapmak için son şansımız diye düşünüyorum. Referandumdan resmi sonuçlara göre “evet” çıktı belki ama referandumdan üç ay önce hepimizin morali daha kötüydü. Ne yapacağız endişesi büyük bir endişeydi. Ama sahada farklı görüşlerden insanların birlikte çalıştığını ve bunun da bir işe yaradığını gördükçe herkesin kendine olan morali de güveni de, memleketin geleceğine dair güveni de arttı. O saatten sonra resmi sonucun ne olarak açıklandığı o kadar önemli değil. Kabul etmedikçe yenilgiyi yenilmeyeceğimizi de gördük. Çok da zaman kaybetmeden bu moral üstünlüğüyle örgütlülüğümüzü nasıl büyüteceğimizi konuşmalıyız.
Hatice Özköse: Ben bu birlikteliğin devam etmesini önemsiyorum. Bunun dışında ilçemize yönelmek ve sahaya inmeye devam etmemiz gerekir. Örneğin Üsküdar’daki okur yazar oranını artırmak, eğitimdeki yanlışlara müdahale etmek gibi şeyler yapmalıyız. Bir eğitim komisyonu kurmalıyız. Nasıl bir anayasa istediğimizi tartışmaya başladık. Şahsen engellilerle alakalı çalışılması gerektiğini düşünüyorum.
Hülya Şen: İnsanlar sahaya indiler. Daha evvel siyaset yapmamış, kapı çalmamış insanlar; tahmin ettiği gibi toplumla karşılaşmadı. Kapı çalarken ürküyordu “Kovulur muyum?” diye ama bizim insanımızın hâlâ güzel, misafirperver ve sağduyu sahibi olduğunu gördü. Sahayı terk etmemesinin sebebi de bu. Topluma dair umut büyüdü içinde ve bu toplumdan bir şey olmaz diye kafamıza oturan fikrin yıkıldığını ben gördüm. Bu toplumdan bir şey olur, bu toplumun mayası sağlam, hamuru sağlam hissiyatı oluştu.
Sendika.Org
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.