28 Kasım’da Adana’nın Aladağ ilçesinde bulunan lise ve ortaokul öğrencilerinin kaldığı özel bir kız öğrenci yurdunda çıkan yangında 11 kız öğrenci ve yurtta çalışan görevli hayatını kaybetmişti. Tarihin her zaman tekerrürü onlara göre “kader” olsa da bize göre ihmalin, yetersizliğin neden olduğu bir katliam. İhmalin bir diğer örneği de Konya’nın Taşkent ilçesinde 1 Ağustos 2008 […]
28 Kasım’da Adana’nın Aladağ ilçesinde bulunan lise ve ortaokul öğrencilerinin kaldığı özel bir kız öğrenci yurdunda çıkan yangında 11 kız öğrenci ve yurtta çalışan görevli hayatını kaybetmişti. Tarihin her zaman tekerrürü onlara göre “kader” olsa da bize göre ihmalin, yetersizliğin neden olduğu bir katliam. İhmalin bir diğer örneği de Konya’nın Taşkent ilçesinde 1 Ağustos 2008 yılında Özel Boğaziçi Öğrenci Yurdu’nda, LPG tankından sızan gazın bir öğrencinin elektrik düğmesine basması sonucu patlamasıyla 3 katlı binanın yerle bir olması ve 17 öğrenci hayatını kaybetmesi.
Ülkemizde genelde nüfusun dağınık olduğu bölgelerde Yatılı Bölge İlkokulu-Ortaokulu (YİBO) adı altında bölgedeki öğrencilerin yatılı olarak eğitim gördüğü okullar bulunmaktaydı. YİBO’lar Karadeniz ve Güneydoğu’da daha sık görülmekle birlikte Türkiye genelinde 589 YİBO’da120 bin öğrencisi kalıyordu. YİBO’lar 2013 yılında Tayyip Erdoğan’ın emriyle ‘’güvenlik’’ gerekçesiyle kapatılmaya başlandı. Kademeli olarak kapatılan YİBO’lara şuan ülke genelinde tek-tük rastlanmakta, kapatılan okuldaki öğrenciler taşımalı eğitim ile yakındaki okullara gönderiliyor.
Adana’daki yangında çocuğunu kaybeden velinin ‘’burada devlet yurdunu yıktılar, Süleymancıların yurduna gönderdiler’’ açıklamasındaki devlet yurdu, Yatılı Bölge Yurdu. YİBO’lar kapanmaya başlandıktan sonra yurt binaları ihtiyacı olan kurumlara bırakılmaya başlandı. YİBO’ların 2013’ten itibaren kapatılması ile birlikte köy ve kasabalarda eğitim-öğretim eksikliğinden kaynaklı öğrenim gören öğrenci sayısında azalma görülüyor.
2013 sonrasında tarikatlar, öğrencilerin “barınamama” sorunu sonucu eğitim alamamasını bahane ederek bölge merkezlerinde çoğalmaya başlamıştır. Kapı kapı dolaşarak ‘’çocuğunun geleceği için’’ diyerek velileri kandıranlar hiçbir güvenliği olmayan, kaçak kat çıkılmış bu yurtlarda onlarca öğrenciye hem eğitim hem de ilmi bilgi vermektedir.
Bu tarikatlardan en büyüğü olan Süleymancıların yurt sorumlusu Hasan Sütçü “3 bin yurdumuz, 1 buçuk milyon yıllık gelirimiz, 500 bin talebemiz var” diyerek açıklama yapmış, devlet-tarikat işbirliğini göstermiştir. Hiçbir güvenliği olmayan, öğrenciler üzerinde ciddi psikolojik-fiziksel şiddetin uygulandığı bu yurtlar YİBO’ların kapatıldığı bölgelerde açılarak mağdur öğrencileri daha kolay kandırabilmektedir. Aynı zamanda bazı liselerinde içinde bulunan okula ait yurtlarda da öğretmenler ‘’okul yurdu yetersiz’’ diyerek öğrencileri tarikat yurtlarına teşvik ediyor.
Yapılan görüşmelerde, yurttan gelen yetkililerin velilere imanlı gençliğin önemini vurgulayıp yalvararak öğrencilerini aldıklarını belirtmiştir. Öğrencilerin çoğu eve geldiklerinde ailelerine oraya gitmek istemediklerini söyleseler bile ‘’eğitim’’ almak için gitmek zorunda bırakılmaktadır.
AKP hükümeti köy ve kasabalardaki yetersizliği göz önünde bulundurmadan YİBO’ları kapattırmış, mağdur olan öğrencilere gereken çözümü bulmayarak öğrencileri tarikatların kucağına atmıştır. Denetlenmeyen bu yurtlarda ihmaller sonucu onlarca öğrenci ölmüş, yüzlerce öğrenci baskıya dayanamayıp kaçmıştır. Nitelikli barınma hakkımızı yine tekrarlayarak, bizleri ‘’kaderimizle’’ baş başa bırakanlara ve gericiliğe bizi mahkum etmeye çalışanlara karşı tüm Türkiye’nin başta Aladağ olmak üzere tüm niteliksiz yurtlara ses olması gerekmektedir.
Devlet tarafından açıklama yapılması gereken bir konu daha var. 3. köprü’yle, Avrasya Tüneli’yle övünüp 1453 kamyonla şov yapanların okul-yurt olmayan köylere yurt yapmaması devlet ve tarikatlarla yapılan ekonomik-politik yeni eğitim planları mıdır?
Geçtiğimiz günlerde görülen davayı takip ederken dikkatimi çeken bir kaç anekdot bu yazının güncelliğini koruduğunu gösterdi bizlere.
İlçe Milli Eğitim Müdürü’nün velilere ve öğrencilere bu yurdu tavsiye etmesi devlet-tarikat ilişkisinin gün yüzüne çıkmasını sağlamıştır. (Açıkcası biz bu kadar yukarıdan bir tavsiye beklemiyorduk.)
Yurt görevlilerinin “namus” diyerek kilitledikleri kapının aslında açık olduğu, öğrencilerin oynarken kolunu düşürmüş olabilecekleri ihtimali üzerine savunma yapması yurdun denetimsizliğinin en net örneklerinden biri. Kaçak kat çıkılan ve devletin “sözde” izniyle işletilen onlarca öğrencisi olan bir yurdun her gün kontrol edilmesi gerekmez mi?
Kendi ihmallerinin üstünü “İtfaiye ekiplerinin sepetli merdiveni yoktu” diyerek örtmeye çalışanların adliye çıkışı ailelere saldırmasının nedenide çok açık. Yolun sonuna gelmiş olmanın verdiği saldırganlık hissi.
Devletin yurdu kapatması ve çocuklarını yoksulluktan ve mecburiyetten gönderen velilerin “Hepsi benim davam” demesi bizlere çok açık birşey göstermiştir: Köşeye sıkıştılar!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.