16 Nisan Referandumu’nda HDP’nin güç kaybettiği, AKP’nin Kürt coğrafyasında güçlenmiş olduğu söylemi için henüz çok erken olduğunu söyleyebiliriz
16 Nisan Referandumu’nda HDP’nin güç kaybettiği, AKP’nin Kürt coğrafyasında güçlenmiş olduğu söylemi için henüz çok erken olduğunu, HDP’nin en güçlü olduğu 12 ilde 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile 2015 milletvekili seçimleri arasında elde ettiği yeni seçmeni elinde tutmayı başaramadığı, ancak 2014 seçimlerinde desteğini aldığı seçmenini elinde tuttuğunu söyleyebiliriz
16 Nisan Anayasa Referandumu sona erdi ancak YSK’nin almış olduğu tartışma yaratan kararlar zaten eşit olmayan koşullarda yapılan referandumu daha da şaibeli hale getirdi. 2,5 milyon kadar oyun şaibeli olduğu ileri sürülüyor ki bu da 49 milyon oy içinde yüzde 5’lik bir orana karşılık geliyor.
Referandum sonuçlarının şaibeli olmasına karşın açıklanan sonuçları üzerinden seçmen eğilimlerine dair bazı tespitler yapmak yine de mümkün. Referandumda yurt içi ve dışındaki toplam 58.366.647 seçmenin 49.799.163’i sandığa gitti ve katılım yüzde 85,32’ye ulaştı. Yurtiçinde sandığa gitme oranı ise yüzde 87,31 oldu.
Referandumda Kürt oylarının belirleyici olduğu, dindar Kürtlerin Erdoğan’a başkanlığı hediye ettiği, HDP’nin 450 bin oy kaybettiği şeklinde değerlendirmeler yapıldı. Acaba bu değerlendirmeler doğru mu ya da ne oranda doğru, ne oranda yanlış? Bunu anlayabilmek için referandum sonuçlarını daha detaylı şekilde incelemeye çalışalım.
Referandum sonuçlarına ilişkin ilk bakışta Kürt seçmenin yaşadığı yerlerde katılımın düşüklüğü göze çarpıyor. Zaten çeşitli yayın organlarında da HDP’ye destek veren seçmenin yüzde 4 oranında sandığa daha az gittiği yazıldı. Bu yüzden incelemeye öncelikle sandığa gitme oranlarını ele alarak başlayalım. Bunun için referandumda en az sandığa giden 12 ile bakalım.
Yukarıdaki katılım tablosu gerçekten de sandığa en az giden illerin ağırlıklı olarak Kürt illeri olduğunu gösteriyor. Ancak Gümüşhane ve Bayburt gibi illerin de bu tablonun içinde yer alması (Tablonun devamında 14 ve 15. sırada Ordu ve Giresun yer alıyor) başka bir soruyu daha gündeme getiriyor. Bu tablo aynı zamanda Türkiye’nin refah seviyesi en düşük olan illerine uyan bir tablo gibi görünüyor. Dolayısıyla katılımın az olmasını politik bir tercihten çok mevsimlik işçilik ve öğrencilik gibi nedenlerle bölge dışında olmaya ya da yaşam koşulları gibi başka nedenlere bağlamak mümkündür. Bir başka dikkat çeken nokta ise bu illerde 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılım yüzde 72 iken, 2014’te yüzde 82’ye ulaşmış, 2017’de bir miktar gerileyerek yüzde 78 civarında kalmış. Siyasi tercihleri farklı dahi olsa (Ardahan dışındaki) tüm iller bu dalgalanmaya uygun bir şekilde 2015’de yükselen 2017’de düşen bir katılım izlemişler.
Katılımdaki bu dalgalanmanın genel bir eğilim olup olmadığını anlayabilmek için 81 ilin tümünde son üç seçimde (2014 Cumhurbaşkanlığı, 1 Kasım 2015 Milletvekili seçimleri ve 2017 Anayasa Referandumu’nda) seçime katılım oranlarının ortalamasını aldık ve ortalamada en az katılım gösteren iller neredeyse yukarıdaki tablo ile birebir uyumlu çıktı. Bu rakamlara, katılımın yine yüzde 87 düzeyinde olduğu 2011 milletvekili seçimlerindeki katılım oranlarını da ekledik ve Tablo 2’yi elde ettik.
Yukarıdaki tablodan da görüleceği gibi bu iller seçimlere katılım konusunda genel olarak Türkiye ortalamasına yaklaşamamakta, her zaman 5 ile 13 puan daha aşağıda kalmaktalar, dolayısıyla katılım oranındaki düşüklüğün nedeni sosyal sorunlar olmalıdır. Bu yüzden katılım oranlarından yola çıkarak politik bir değerlendirme yapmak ve Kürt seçmeninin politik bir tercih yaparak seçimlere gitmediğini söylemek pek kolay görünmüyor. Kaldı ki, son seçimlerden bu yana geçen iki yıl içerisinde bazı Kürt illerinde aylar süren askeri operasyonlar yapıldı, bazı şehirler yerle bir edildi ve çok sayıda insan yaşadıkları yerlerden ayrılmak zorunda kaldı. Bunların ne ölçüde bir demografik değişim yarattığına bakmadan katılım üzerinden politik eğilim saptamak pek olanaklı değil.
İkinci olarak HDP’nin en yüksek oranda oy aldığı illere bakacağız. Çıkan tablo Tablo 1 ve 2 ile çok benzer bir tablo oluyor. HDP‘nin 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminde ve 1 Kasım 2015 milletvekili seçimlerinde en çok oy aldığı 12 il aynı iller, sadece bu illerin sıralamalarında değişiklik olmuş. Bu 12 il Şırnak, Hakkari, Diyarbakır, Mardin, Batman, Ağrı, Van, Muş, Siirt, Tunceli, Iğdır ve Bitlis.
Tablo 3 ve Tablo 4’de HDP’nin en çok oy almış olduğu bu 12 ildeki referandum sonuçlarını 1 Kasım 2015 milletvekili ve 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile karşılaştırıyoruz. Tablo 3 referandum ile 2015 karşılaştırmasını verirken, Tablo 4 referandum ile 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin karşılaştırmasını veriyor. Tablolar HDP+CHP oyları veya Demirtaş+İhsanoğlu ile “hayır” oyları arasındaki fark oranına göre sıralanmış durumda.
1 Kasım 2015 seçimleri ile referandumu karşılaştırdığımızda (Tablo3) “hayır” oylarının HDP ve CHP’nin toplam oylarına göre 333.451 yani yüzde 9,14 oranında gerilemiş olduğunu görüyoruz. 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile referandumu karşılaştırdığımızda (Tablo 4) ise “hayır” oylarının HDP ve CHP’nin toplam oylarına göre 102.243 artmış olduğunu, ancak bu artışın yüzdelik oranda da bir artış anlamına gelmediğini, tersine yüzde 4 azalma anlamına geldiğini görüyoruz. Bunun nedeni seçime katılım oranındaki dalgalanmadır. Zira bu 12 ilde 2015 seçimlerine katılım rekor seviyeye ulaşıp 2017’de tekrar bir miktar düşmüş. Benzer şekilde bazı illerde de “hayır” cephesinin oy miktarı artmış olmasına karşın oy oranları azalmış görünüyor. Örneğin Iğdır’da 2014’de Demirtaş ve İhsanoğlu toplam 51.561 oy almışken, 2017’de bu rakam 57.736’ye yükselmiş ancak oy oranı 73.11’den 65.20’ye gerilemiş durumda. Benzer şekilde Siirt’te yaklaşık 70 bin oy 74 bine çıkmasına rağmen yüzdelik oran 5.38 gerilemiş durumda.
Tablo 4’de verdiğimiz 2017 referandumu ile 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimi karşılaştırmasında HDP’nin en büyük kaybı ilk 3 il olan Hakkari, Muş ve Şırnak’ta yaşanmış görünüyor. Diğer illerde ise ya küçük bir miktarda kayıp, ya aynı düzeyde ya da daha fazla destek almış görünüyor. Bu 3 ilin seçim sonuçlarına biraz daha yakından bakalım. Tablo 5 ve Grafik 1 HDP ve AKP’nin bu illerde 2011 ile 1017 arasındaki oy seyrini gösteriyor. HDP, 2015 öncesinde seçimlere bağımsız adaylarla girmiş olduğu için 2011 milletvekili seçimlerini de dahil edebilmek için bağımsız adayları HDP oyları olarak kabul ettik.
Görüldüğü gibi HDP oyları 2011’den başlayarak 2014 ve 2015’de düzenli olarak artış göstermişken, 2017’de birden bire düşmüş, tersine AKP oyları bu üç ilde düzenli olarak azalma gösterirken 2017’de birdenbire artmış. 2017 referandumunda birdenbire ortaya çıkan bu değişimin nedenini anlamak için bu illerin özelliklerini ve yaşanan siyasi sorunları daha yakından bilmek gerek. Ayrıca HDP milletvekili Burcu Çelik’in Muş’ta 70 sandıkta toplu oy kullanıldığı ve çeşitli biçimlerde ihlaller yaşandığı, CHP Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan’ın açıkladığı “Referandum sürecinde yaşanan hak ihlalleri ve usulsüzlükler raporu”ndan Hakkari Yüksekova’da 212 sandığın tümünde AKP üyelerinin görevlendirildiği gibi açıklamalar bu illerdeki şaibeleri artırıyor.
1 Kasım 2015 seçimlerinden hemen önce başlayıp 2016 yılında devam eden hendek savaşlarını HDP seçmeninin desteğinde azalmanın sorumlusu olarak görmek mümkün. Ancak aynı süreci yaşayan Diyarbakır ve Mardin’de benzer şekilde bir kayıp görünmüyor olması başka nedenlerin de söz konusu olabileceğini düşündürtüyor.
Bütün bu dalgalanmalara rağmen 2017 Referandum sonuçlarının 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile karşılaştırılması HDP’nin referandumda önemli bir kayıp yaşamadığını gösteriyor. Ancak aynı karşılaştırma 2015 milletvekili seçimleri ile yapılırsa “hayır” cephesinin ele aldığımız 12 ilde yüzde 9,41 (Tablo 3) kayıp yaşamış olduğu görülmekte. Bu 12 ilde CHP’nin ortalama oy oranının yüzde 1,91 olduğu (sadece Tunceli’de yüzde 28,23) göz önüne alınırsa kaybın asıl olarak HDP cephesinde olduğu kabul edilmelidir.
Kamuoyunda yapılan yorumlarda Kürt oylarının artış ve azalışına ilişkin yapılan değerlendirmeler çoğu kez sadece 1 Kasım 2015 seçim sonuçlarına göre yapılıyor. 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerini de birlikte düşünmenin yararlı olacağını düşünüyoruz, zira seçimlere katılım oranı bu illerde 2014, 2015 ve 2017’de sırayla yüzde 72, 82 ve 77 olarak gerçekleşti. Bu 12 ilde 2014’de 1.734.011 oy alan HDP, 2015’de 2.169.705’e yükselirken 2017’de 1.836.254 oy aldı. Bu açıdan HDP’nin hendek operasyonları sonucunda zayıflamış olduğu, AKP’nin Barzani çizgisinde yeni bir Kürt partisi ile süreci yönlendireceği şeklinde yapılan yorumlar fazla bir gerçeklik taşımıyor.
Referandumun ardından yapılan çeşitli yorumlarda “evet”in mimarının Kürtler olduğu ilan edildi. T24’te çıkan bir yazıda bu değerlendirmelerin bir derlemesini bulmak mümkün. (“Evet” sonucunu MHP ile işbirliği değil, Kürt oyları mı getirdi? )
Örneğin siyaset bilimci Tanju Tosun şöyle diyor:
16 Nisan’ın ‘Evet’inin mimarı, Kürtlerdir. Kürt seçmen, Kürt nüfusun yoğun olduğu illerde 1 Kasım seçimlerindeki AK Parti – MHP oylarında artış dikkat çekiyor. Buna karşılık çoğu ilde özellikle MHP’nin 1 Kasım’da oylarının yüksek olduğu illerde bir düşme var. ‘Evet”in mimarı, Kürt seçmen. Bu anlamda önemli bir seçmen. 1 Kasım’daki AK Parti ve MHP oylarının üzerinde bir evet oyu dikkat çekiyor. Özellikle Güneydoğu’da Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı illerde.
Batman’a bakalım, yüzde 29,9 oy almış iki parti 1 Kasım’da. 16 Nisan’da yüzde 36,5. Van’a bakalım, 1 Kasım’da yüzde 32 almış iki parti. Yüzde 42,8 ‘evet’ çıkmış. Siirt’e bakalım. Yüzde 38,9 almış AKP, MHP 1 Kasım’da. Yüzde 47,9 ‘evet’ var.
Katılımda da keskin bir düşme yok, 1-2 puanlık bir azalma var katılımda. Bundan kaynaklanan bir durum değil. AK Parti’nin Kürt seçmeninin kendisine yetecek kadar bir kısmını ‘evet’ yönünde mobilize ettiği sonucu gösteriyor bize.
Tosun, sadece 1 Kasım seçimlerini baz almış. Biz 2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerini de ekleyerek bu üç ilin politik eğilimini çıkardık.
2014 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonuçları da eklenince görüldüğü gibi AKP’nin (belki de Erdoğan’ın demek daha doğru olur) 1 Kasım’da kaybetmiş göründüğü oyları geri alarak 2014 oranlarına geri dönmüş olduğu görünüyor. Sadece Siirt’te bu oranı aşmayı başarmış durumda (Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde MHP, CHP ile ortak aday göstermiş olsa da bu üç ilde İhsanoğlu’nun aldığı oy sırayla yüzde 1,98, yüzde 2,85 ve yüzde 3,51 olduğu için oranlarda önemli bir değişiklik yapmıyor).
Yine aynı yazıda Dicle Üniversitesi’nden hukukçu Doç. Dr. Vahap Coşkun’un aşağıdaki yorumuna yer verilmiş:
Kürt bölgesine bakınca da, AKP’nin aldığı oylardan yüksek evet oyu çıktı. 1 Kasım’da Diyarbakır’da AKP yüzde 21 oy almıştı ama şimdi yüzde 33 evet çıktı. Dolayısıyla bu referandumda uca ucuna elde edilmiş bir evet başarısı varsa, bu artışı Kürtler kazandırdı, MHP ile yapılan işbirliği değil.
AKP Diyarbakır’da 1 Kasım 2015’de yüzde 21 oy almıştı, ancak 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise yüzde 33,48 oy almıştı. Eğer 2014 seçimleri de göz önüne alınırsa, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı seçiminde aldığı desteği 1 Kasım’da AKP’nin kaybettiği ya da almayı başaramadığı, bu desteğin 16 Nisan Referandumu’nda yeniden döndüğünü gösteriyor. Bu illerde yüzde 10’a yakın oranda bir seçmenin parti seçiminde kalıcı olmayan bir seçmen olduğu anlaşılıyor.
Sonuç olarak 16 Nisan Referandumu’nda HDP’nin güç kaybettiği, AKP’nin Kürt coğrafyasında güçlenmiş olduğu söylemi için henüz çok erken olduğunu, HDP’nin en güçlü olduğu 12 ilde 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile 2015 milletvekili seçimleri arasında elde ettiği yeni seçmeni elinde tutmayı başaramadığı, ancak 2014 seçimlerinde desteğini aldığı seçmenini elinde tuttuğunu söyleyebiliriz.
* Referandum sonuçlarına ait rakamlar Anadolu Ajansı rakamlarını kullanan NTV sitesinden, önceki seçimlere ilişkin rakamlar ise YSK’nin seçim arşivinden alınmıştır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.