AKP iktidarı referandum sürecinde sadece AKP karşıtlarının değil bugüne kadar başka partiye oy vermemiş “AK Partililerin” de itirazıyla karşı karşıya
AKP iktidarı referandum sürecinde sadece AKP karşıtlarının değil bugüne kadar başka partiye oy vermemiş “AK Partililerin” de itirazıyla karşı karşıya. OHAL döneminde muhafazakar kesimden milyonları etkileyen mağduriyetler, yoksul emekçi kesimleri hiçe sayan ekonomi politikaları, Erdoğan’a yönelik güven yitimi ve kadın düşmanlığı bu iç aşınmanın başta gelen sebepleri
Bu fotoğraf Mart 2016’da Zaman gazetesine yönelik polis saldırısı sırasında çekildi. “Başörtülü bacıma saldırdılar” sözü, AKP iktidarının Cemaat’e karşı galip geldiği kavgasında belgeli bir gerçeğe dönüştü. Ve 15 Temmuz darbe girişimi sonrası milyonları etkileyen kayyumlar, KHK’lar, açığa almalar, polis operasyonları, tutuklamalar, ihraçlar derken muhafazakarlar, 28 Şubat dönemi dahil Cumhuriyet tarihi boyunca “yaşadık” dedikleri baskının kat be kat fazlasını AKP iktidarıyla tanıdı.
15 Temmuz sonrası ağırlıkla sağ tabanı etkileyen tasfiye operasyonları, emekçi halkın geçim sorularını hiçe sayan ekonomi politikaları, Erdoğan’ın en yakınındakilere dahi güven vermeyen keyfi yönetim anlayışı ve erkek egemenliğine karşı toplumun bütün kesimleri ile birlikte İslamcı camiayı da içine alan kadın itirazı AKP tabanında da “Hayırcı” kesimlerin seslerini bugüne kadar görülmemiş biçimde yükseltmesine yol açtı.
Bu bahsettiklerimiz, birtakım kamuoyu araştırmalarıyla ya da politik analizlerle de ortaya konabilir. Bugüne kadar pek çok seçim öncesinde benzer beklentiler dile getirildi ancak bu, AKP karşıtlarının hüsnü kuruntusu olmaktan öteye geçemedi.
Şimdi ise iktidar partisinin tabanında itirazlar olduğu tespiti, AKP karşıtları tarafından değil bizzat “AK Partililer” tarafından die getiriliyor. Aşağıdaki üç örnek, henüz referandum sonucuna dair net bir şey söylemese de, “Evet”çilerin gidermeye, “Hayır”cıların ise çoğaltmaya çalışacağı üç ayrı eleştiri kategorisini ortaya koyuyor.
AKP’nin, doğrudan yandaş medya tarafından da dile getirilen en büyük sorunlardan biri 15 Temmuz darbe girişimi sonrası FETÖ bağlantılı olduğu iddiasıyla tutuklanan ya da kamudan tasfiye edilen yüz binlerce kişinin mağduriyetinin yol açtığı geniş tepki. Yakın çevreleriyle birlikte milyonları bulan bir topluluktan söz ediyoruz. Çoğu AKP’li olan bu insanlar büyük bir şok ve hayal kırıklığı içinde partilerine tepkili.
İstanbul Times kanalının sokak röportajlarında izlediğimiz bir kadın bu kategoriye dair çarpıcı bir örnek. “Bugün referandum olsa kararınız ne olur” sorusunu “Hayır” diye yanıtlayan kadın gerekçelerini şöyle anlatıyor:
“15 senedir AK Partiliydim, başka hiç kimseye oy vermedim. Bir zamanlar Refah’a oy veriyordum. Refah’tan sonra Tayyip Bey bu tarafa dönünce, biz de onunla döndük bu tarafa. Ama Tayyip Bey bizleri hiç görmedi. Benim çocuğum askeri öğrenciydi, Hava Harp Okulu’nda okuyordu. Komutanları kandırmış, almışlar götürmüşler. Belirli yerlere bırakmışlar.“
“Dedim ki cumhurbaşkanım beni duyarsa asla koymaz buralarda. Maddiyat istemiyorduk. Kapısına gittik, bizi reddetti. Bizi FETÖ’cü etti. Biz FETÖ’cü değiliz. Benim çocuğum FETÖ’cü değil. Hiçbir yerden bize sahip çıkmadı. Zaten şu an fakire fukaraya bir şey yok açıkçası.”
“Hastayım malulen emekli olmaya başvuruyorum. 5 yerde fıtığım var. 4 bin günüm var, emekli yapmıyorlar. Onları istemedim zaten. Ama benim çocuğum… Zorluklarla okutuyordum. Elimden aldılar, Silivri’ye attılar.”
“‘Hayır’ diyorum. Cumhurbaşkanıma ‘hayır’ diyorum. Ben onu çok seviyordum ama sevmiyorum artık, duysun. Ben onu ölümüne seviyordum. Benim yüzüme kimse ‘onu sevmiyorum’ diyemezdi. Sevmiyorum şimdi. Benim çocuğum çok kıymetli. Çok zor büyüttüm ben çocuğumu.”
Benzer kırgınlıkların darbe girişimi tutuklularının dışında kamudan ihraç edilen yüzbinler için de söz konusu olduğu söylenebilir.
Pek çoğumuzun sosyal medyadan aşina olabileceği aşağıdaki örnek de yoksul emekçilerin hoşnutsuzluğunu yansıtıyor.
“Tarım bakanım. Siz koltuk peşinde koşmaktan birçok şeyi bilmiyorsunuz. Mazot olmuş 4.85. Benzin olmuş 5.5 lira. Gazımız olmuş 3 lira. Teşekkür ederiz, gübre 65 lira. Yemimiz olmuş 58 lira. Sütümüz olmuş 85 kuruş. Sağolun, çok güzel.”
“Biz de az çok geçinmeye çalışırken açıktan süt satıyorduk, onu da engellediniz. Artık almış olduğunuz 30-40 bin liralık maaşınızdan bize de geçerken bir lira iki lira bir sadaka atarsınız artık. Köprü altlarında dileneceğiz çünkü.”
“Şimdi bu referandum oyuna gelince, ben de bir Ak Partili olarak ‘hayır’ diyorum ve tüm bakanlarımın, milletvekillerimin hepsini kınıyorum.”
AKP’li gazeteci Ali Tarakçı ise, referanduma sunulan değişik teklifinin AKP’nin kendisi için de büyük riskler içeren, objektif olarak savunulamayak bir yönetim modeli öngördüğünü belirterek “Hayır” diyeceğini söylüyor.
“Bu 18 maddelik anayasal değişikliğini, Kılıçdaroğlu için, Bahçeli için, Perinçek için, Selahattin Demirtaş için ister misiniz? Davutoğlu ve Abdullah Gül için isterler mi? Samimi yanıt verin.”
“Bu anayasaya evet verecek olsaydım sırf iktidar hayır diyenleri terörist diye nitelediği için hayır oyu kullanırdım.”
“Bugün Ak Parti’ye oy veren insanların yüzde 10’u hayırcı. Çok rastladım. Kendimi söyleyeyim. Ben Haziran ve Kasım seçimlerinde Ak Parti’ye oy vermiş, Erdoğan’a Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde evet vermiş bir yurttaşım. Bugün tekrar seçim olsa Ak Parti’ye oy veririm, bugün tekrar Cumhurbaşkanlığı meselesinde önüme tercih gelse Erdoğan’ı tercih ederim hiç tartışmasız. Ama bu referandumda hayır vereceğim. Bunu çevremde görüyorum. Ben bu hayırın Cumhurbaşkanı Erdoğan için hayırlı olacağını düşünüyorum. 2010 referandumundaki evetin Erdoğan’ın zararına olduğunu görüyorsunuz. Mutlak iktidar zaaflara neden oluyor. Denetlenemeyen her iktidar duvara çarpar. Bu coğrafyada güç tapılan bir şey. Denetlenmesi gerekiyor. Denetlenemeyen hiçbir şey demokratik bir şey olmuyor? Denetlenmesi o gücün sahibi için de iyi bir şey.”
AKP içindeki en önemli fay hattı ise kadın-erkek fay hattı. Çok farklı biçimlerde açığa çıksa da AKP’li kadınlar arasında yer yer meydan okumaya varan güçlü bir “hayır” eğiliminin bulunduğu gözlemleniyor. Aşağıdaki sokak röportajı bu meydan okuyuşun medyaya yansımalarından küçük bir örnek. Kendini çevreleyen “evet”çi erkek ordusunun itirazlarını tek başına yanıtlayan kadın ülkenin kaderinin tek adama teslim edilemeyeceğini söylüyor.
Bir sokak röportajında muhabirin sorularını yanıtlayan AKP’li kadın, neden “hayır” diyeceğini anlattı. Kendini çevreleyen “evet”çi erkek ordusunun itirazlarını tek başına yanıtlayan kadın ülkenin kaderinin tek adama teslim edilemeyeceğini söyledi.
Kadın sözlerine şöyle başlıyor: “Ben şimdi AK Partili biriyim. Bu zamana kadar da AK Parti’ye çalıştım, doğru mu kardeşim? Ama 2019’da “evet” derim yine AK Parti’ye veririm oyumu, başımın tacıdır. Ama Tek Adam’ı ben getirip de başa koyamam.”
“O adamın kafası rahat değil de ülkeyi savaşa soktu, ne olacak? Ne yapacağız o zaman? Suriye nasıldı, Tek Adam’a verildi, doğru mu?”
Bunun üzerine etraftaki kalabalık erkek grubundan itirazlar yükseliyor. “Dinleyin beni” diyen AKP’li kadın, milletin seçimle yanlış kararları engelleyebileceği yönündeki sözlerine de “[seçim] 5 yılda bir olacak” diye yanıt veriyor, “5 yıl adamın tozutmadığını nereden bileceksin?”
Erkekler gürültüyle kadını susturmaya çalışıyor, kadın “Ben sözümü bitireyim, ondan sonra konuş” diye uyarıyor ve devam ediyor: “Başka biri geldi, dengesiz biri geldi, ne olacak?”
Yine itirazlar yükseliyor, erkekler Kılıçdaroğlu’nun adını geçirerek sataşmayı sürdürüyor. Kadın devam ediyor: “Bu ne Ak Parti meselesi, ne CHP meselesi, bu Türkiye meselesi.”
“Bakın kardeşlerim, oraya gideceğiz, inşallah, Allah’ın izniyle. 2019’a kadar başta kalacak inşallah. Kalsın. Ben istiyorum ki, tek insana yetki verilmez. Osmanlı devri gitti kardeşim. Sandığa gidin. Allah rızası için, sandığa gideceğiz, ‘hayır’ diyeceğiz. Tek insana yetki vermeyeceğiz.”
“Hayır”cı kadın daha sonra Tayyip Erdoğan’ın kandırılma öykülerinden örnek vererek tek adama neden evet denemeyeceğini anlatıyor. Son olarak da Erdoğan’ın kamuya açık tartışmalarda yanına hiçbir muhalifi yaklaştırmamasına dikkat çekiyor.
Sendika.Org