Gizli açlık çekiyoruz. Gıdaya erişemiyoruz. Çok yiyoruz. Gıdaya bağlı olarak hastayız hasta. Arpa, karda kışta kıyamette samana karıştırılarak koyun yemi olarak kullanılır(dı). 2002’de 3 milyon 600 bin hektarlık araziye arpa ekiyorduk. 2016’da 2 milyon 640 bin hektar alanda ancak ekim yapabiliyoruz. 2002’deki arpa üretimimiz 8 milyon 300 bin ton iken, 2016’da 6 milyon 800 bin […]
Gizli açlık çekiyoruz. Gıdaya erişemiyoruz. Çok yiyoruz. Gıdaya bağlı olarak hastayız hasta.
Arpa, karda kışta kıyamette samana karıştırılarak koyun yemi olarak kullanılır(dı). 2002’de 3 milyon 600 bin hektarlık araziye arpa ekiyorduk. 2016’da 2 milyon 640 bin hektar alanda ancak ekim yapabiliyoruz. 2002’deki arpa üretimimiz 8 milyon 300 bin ton iken, 2016’da 6 milyon 800 bin tona kadar geriledi.
Hükümet koyunculuk yerine sığırcılığı desteklemeye başladı. Bu yüzden koyun yetiştiriciliği yapan köylülerimizin çoğu koyunculuktan vazgeçti. Sığır yetiştiriciliğine yöneldi.
Ama sığırlar yaz kış içerde yemleniyor. Sığır yemi olarak da, arpa yerine çoğunluğu GDO’lu olan soya ve mısır karışımlı yemler kullanılmaya başlandı.
Beslenme kültürümüz de, koyunculuktan sığırcılığa geçişe bağlı olarak değişti. Koyun eti yerine GDO’lu yemlerden imal edilmiş sığır eti tüketir olduk. Sağlık endişemiz arttı.
Et fiyatı füze hızıyla yükseldi. Yoksullar ete erişemez oldu. Et fiyatının yükselmesinden dolayı erişemeyenler hayvansal proteinden mahrum kaldı.
Evine et alamayanlar bu kez baklagillere yöneldi. Protein ihtiyacını baklagillerden sağlamaya çabaladı. Ancak baklagil üretiminde uygulanan yanlış politikalar nedeniyle yeterliliği çoktan kaybetmiştik. İthal etmek zorunda bırakıldık. Baklagil olarak ana tüketim kalemimiz olan fasulye, nohut, mercimek fiyatları bu yüzden hızla yükseldi. Yoksulların çoğu fasulye, nohut ve mercimeği de alamaz duruma geldi. Protein eksikliği yaşamaya başladık. Yani gizli açlık çekenlerimiz çoğaldı. Bu yüzden bağışıklık sistemimiz dayanıksızlaştı, gelsin hastalıklar…
Yoksullar karnını et ve baklagil destekli doyuramayınca çareyi sebzelerde arar oldu ürettiğimiz sebzelerin çoğu ihraç edildiği ülkelerden üzerindeki ilaç kalıntıları var gerekçesiyle geri çevrildi. Geri çevrilen sebze ve meyvenin elbette ki akıbetini bilmiyoruz. Ama bizim insanlarımız başka ülkelerin sağlık için zararlı dediği, geri gönderdiği sebzelerin muadilini içerde denetimden yoksun olduğu için zaten tüketiyor. Sadece sebze ile karnını doyurmaya çalışan halkımız dengesiz beslenmeden ötürü hastalıklara karşı dirençsiz kaldı. İlaç kalıntısı dirençsiz vücudu kolay tuşa getirmeye başladı. Ne gam! Hasta olabilir. Canlı cenaze gibi dolaşabilir. Nefes alıyor ya…
Dönem dönem enflasyon rakamları açıklanır. Her enflasyon rakamlarının açıklandığı dönemlerde bir sebzemiz zam şampiyonu olur. Şampiyon sebzemiz günah keçisi ilan edilir. Kah biber, kah patlıcan, kah salatalık o dönemin enflasyonunu azdıran olur. Gazeteler onu yazar. Televizyonlar onlardan söz eder, durur. Azan enflasyonu azdıran, sebzedir. Yönetenlerimizin bir yönetim kusuru yoktur. Hükümet o dönemin günah keçisi sebze üzerinden aklanır.
Sanırsınız memleketin tarım politikalarını, biber, patlıcan, domates ve hıyar belirliyor ve uyguluyor.
Sebze yemekleriyle karnını doyurmaya çalışan halk her zamlanan sebzeyi o dönem alamadığı, yani almaya bütçesi el vermediği için onun yemeğini yapamadığından yarı aç yarı tok gezer, öyle yaşamaya devam eder.
Yarı aç yarı tokluğun verdiği dirençsizlikle hastalıklara kolaylıkla yakalanır.
Kısacası, biber, hıyar, soğan, patlıcanın, domatesin yönettiği memleketim insanı; ya sağlık konusunda endişeli, ya proteinsizlikten gizli aç ya da hastalıklara karşı dirençsiz hasta olmaya aday.
Sizi gidi sizi, biber, patlıcan, hıyar, domates, patates sizi…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.