Muhafazakar camia içerisinde kendine tanınan sınırlar içinde kurduğu korunaklı hayatına müdahale olacağı endişesi, muhafazakar kadınlara da sorular sordurmaya başlamış
Tuhaf geliyor değil mi; son derece şık türbanı, elinde son model cep telefonu, altında arabası, muhafazakar camia içerisinde kendine tanınan sınırlar içinde kurduğu korunaklı hayatına müdahale olacağı endişesi muhafazakar kadınlara da sorular sordurmaya başlamış
Uzunca yıllardır ilk defa çeşitli siyasi tercihlerde bulunan kadınlar (bilinçli ya da bilinçsiz) aynı kaygıları ve endişeleri paylaşıyorlar
Erdoğan’ı başkan yapacak anayasa değişikliği teklifi meclisten geçti, Erdoğan tarafından onaylandı ve bu teklifin referandum ile halkın oyuna sunulması farklı kimlik ve politik tercihlerdeki kadınların dünyasında hiç tahmin etmediğimiz bir biçimde ortak bir duyguyu yaratmış görünüyor.
Bugüne kadar hiçbir biçimde temas edemediğimiz, ya da tüm temas çabalarını reddeden muhafazakar kadınlar aynı kaygılarla bizimle yan yana gelebiliyor, konuşabiliyorlar.
Yıllardır oturduğum mahallede referandum gerekçesiyle bir araya geldiğim kadınlarla yaşadıklarım benim için epey öğretici oldu sanırım olmayada devam edecek, bunların bir kısmını sizinle paylaşmak istiyorum.
Daha önceki süreçlerde hayatlarını bir birlerine açmayan, politik tartışmalardan kaçınan, politik alanı kişisel, özel tercihler diyerek tartışmak istemeyen kadınlar, şimdi ürkerek, kısık sesle öyle etrafa çaktırmadan sorular soruyorlar, endişelerini dile getiriyorlar, şimdiye kadar sola, sol söyleme kapılarını kapatan kadınlar eşlerinden gizli facebook sayfalarında solcu kadınlar ne tartışıyor neye itiraz ediyorlar diye bakıyorlar.
Peki ama şimdiye kadar özellikle kadınların hayatlarına dair yaşanan, erkek şiddetinin, kadın cinayetlerinin, tacizin, tecavüzün, kürtaj yasası, çocuk istismarı ve erken yaşta evlilik gündemlerinde sesi çıkmayan, belki bazı yasal düzenlemeleri destekleyen bu kadınlar neden endişeye kapılıyorlar? İktidar aynı iktidar, partileri aynı parti, ne değişti de şimdi etraflarına bakmaya başladılar?
Öyle ya 15 yıldır sesleri çıkmayan hatta iktidar olmanın olanaklarını tepe tepe kullanan ve bundan son derece memnun görünen bu kadınlar (özellikle eğitimli orta sınıftan olanlar) şimdi niye endişeliler. Hadi bizim birçok nedenimiz var. Kişisel özgürlüklerimizin kısıtlanması, hayata dair tercihlerimiz, çalışma yaşamındaki kazanımlarımız, uzun yıllar içinde bulunduğumuz kurumlar ve çeşitli kadın örgütleriyle birlikte yürüttüğümüz mücadeleler sonucu elde ettiğimiz kazanımlarımız ve daha niceleri… Hepsi de çok bedeller ödenerek elde edilmiş kazanımlar. Şimdi ben bunları yazınca kimileri “Başörtüsü mücadelesi verdi bu kadınlar da” diyecek eminim ama o tartışmaya girmeyeceğim şimdi; belki başka bir zaman.
Sonuç olarak iktidarın onlara sunduğu tüm imkanları sonuna kadar kullanan bu kadınların koşulsuz olarak bu iktidarın peşinden gitmeleri gerekirdi ama öyle değil durum. Özellikle eğitimli ve eğitimsiz orta sınıf kadınlar için durum çok kaygı verici bir hal almış vaziyette.
Neden mi korkuyorlar? Burada sıkı durun. Belki inanmak zor gelecek ama hayat tarzlarına müdahale (buradaki hayat tarzı, laik seküler modern bir yaşam tercihi değil) olacağı endişesini ve korkusunu muhafazakar kadınlar da yaşıyor.
Tuhaf geliyor değil mi, son derece şık türbanı, elinde son model cep telefonu, altında arabası muhafazakar camia içerisinde kendine tanınan sınırlar içinde kurduğu korunaklı hayatına müdahale olacağı endişesi bu kadınlara sorular sordurmaya başlamış.
Tek adam iktidarı ya da partili cumhurbaşkanlığı sistemi adına ne derlerse desinler kadınlar bu değişimin kendi hayatları üzerinde çok ciddi etkileri olacağını düşünüyor ve kaygılanıyorlar.
Mesela bu kadınlardan biri “Benim türbanlı olmam illa şeriat istediğim anlamına gelmiyor; ben inancım gereği başımı kapatıyorum ama kendi kızımın aynı şekilde yaşamasını istemem” diyebiliyor. “Şimdi türbanımla işe gidebiliyorum ya da kızıma müdahale ettirmiyorum ama yarın bu iş başka bir şeye döner ve ne benim ne de kızımın hiçbir hakkı olmaz” diyor. Bir başkası “Bizim şimdiye kadar kısmi özgürlüklerimiz vardı eşim işteyken ben istediğim yere, istediğim arkadaşıma gidebiliyorum. Eşim izin verdikten sonra kimse karışamaz bana. Ama yarın bu yasa geçerse o zaman herkesin bize karışma hakkı olacak, şimdi bir denge var o yüzden çok ileri gidilmiyor” diyor.
Bir diğeri “İki çocuğum var. Biri genetik mühendisliği, bir diğeri bilgisayar mühendisliği okudu. Şimdi işsiz ikisi de. Şimdi iş bulamayan bu çocuklar tek adamın iktidar olduğu bir sistemde hiç iş bulamazlar; çocuklarımızın geleceğini yarını belli olmayan ne yapacağı da belli olmayan bir kişiye teslim edemem. Tayyip’e güveniyoruz ama bugün var yarın yok. Ayrıca ne kadar güvenirsek güvenelim bu tek adamlık işi doğru değil. Şimdi de istediklerini yapabiliyorlar, önlerinde engel yok. Burada niyet başka, eşim bu referandumda evet diyecek ama ben Hayır diyeceğim. Ama bunu ne eşime ne de kendi çevremde bir başkasına söyleyemiyorum,” diye kaygılarını dile getiriyorlar.
Öyle ulu orta yapılmıyor bu tartışmalar biraz korsanvari, gizli saklı, kendi ifadeleriyle “biraz aklına güvendikleri” hemcinsleriyle konuşuyorlar.
Yani “Kadın kadını dinler” lafı boş bir laf değil. Gerçekten kadın kadına güveniyor ve kadın kadını dinliyor, anlamaya çalışıyor. Çünkü farklı mahallelerin kadınları da olsak geleceğimize, hayatımıza dair saldırıları bunca yılda yaşayadığımız deneyimlerle daha rahat ve daha çabuk kavrayabiliyoruz.
Şimdi bizim bu kadınlara ulaşmak için biraz çaba harcamamız gerekiyor. İşimiz zor bas bas bağıran erkeklerin sesleri arasında kendi sesimizi, kendi rengimizi, kendi taleplerimizi ifade etmek. Yaşadığmız yerlerde kadınlara ulaşmak için özel organizasyonlar yapmak, dipten bir faaliyeti örgütlemek için hızlıca harekete geçmeliyiz.
Açık kitle faaliyetlerine eylem etkinlik ve toplantılara katamayacağımız bu kadınlara sözümüzü ulaştırmanın çeşitli yolların bulmamız lazım, mahallelerde gün mü yaparız, kahve falı mı bakarız, ev ev dolaşır mıyız artık, her ne yöntem bulacaksak… Ya da hepsini de yaparak başlamalıyız.
Bizi bölen birçok sebep bugün bizi bir araya getirmenin olanaklarını da sunuyor bizlere işte tam burada ustalık bize düşüyor. Önyargılarımızı bir tarafa bırakarak, ezberlerimizi, dilimizi yeniden kurarak dikta rejimine karşı birlikte durmanın yollarını bulmak ve soru sormaya başlayan hemcinslerimizle birlikte mücadele etmenin imkanlarını yaratmak zorundayız. Hepimiz biliyoruz ki her şey bir soru sormakla başlıyor.
Bu soruya yanıtı onlar değil biz vermek zorundayız.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.