“Evet” diyenler mi, yoksa “hayır” diyenler mi işinden ediliyor? Kovulmuş olmandan dolayı “mağduriyet” peşinde koşmak siyasi bir düşünce davranışı değil, ahlaki bir erozyon tavrıdır
Dön de ülkede olan bitene bir bak bakalım. “Evet” diyecek olanların mı? Yoksa “hayır” diyeceğini ilan edenler mi işinden ediliyor? Gönderilmiş ya da kovulmuş olmandan dolayı “mağduriyet” peşinde koşmak siyasi bir düşünce davranışı değil, ahlaki bir erozyon ve değersizlik hissi tavrıdır
Rıdvan Dilmen’in başlattığı “evetçiler” kampanyasına (bkz. 1, 2, 3) ve kervanına dolaylı veya dolaysız daha bir külhanca katılan Alpay Özalan bir gündem oluştururken kendisi de günden olmuş oldu. Gündem olmasının nedeni mevcut iktidar tarafında yer alıyor olması şeklinde belirirken, asıl üzerinde durulması gereken konulardan birisinin de eski-yeni futbolcu grubu içindeki kişilerin böylesi bir tavır eğilimlerinin nedenselliği üzerine olmalıdır.
İnsanların yaptıkları iş ne olursa olsun bir tercihlerinin veya siyasi bir düşüncelerinin olmasından doğal bir şey yoktur elbette. Ama bunların yaptığı tamamen siyaset piyasasına yönelik bir örgütlülük güdüsü ile hareket eden bir karakter arz ettiği için doğal ve normal karşılanamaz elbette.
Alpay Özalan, Soma Linyitspor’da başlayan profesyonel futbol yaşamını sırasıyla Altay, Beşiktaş, Fenerbahçe, İngiltere takımlarından Aston Villa, kısa bir süre Güney Kore takımı olan Incheon United, Japonya’nın Urawa Red Diamonds ve Almanya’nın Köln takımında oynayarak tamamladı.
2008’de futbolu oyunculuğunu sonlandırıp, ilk teknik adamlık kariyerine 2016 yılı itibariyle Eskişehirspor kulübünde başladı.
Aradan geçen yaklaşık sekiz aylık süreçten sonra Eskişehirspor ile yolları ayrılan Alpay Özalan’ın ilk demeçlerinden birisinin, belki de birinci demecinde olan biteni güncel siyaset ile ilişkilendirmesi belki kendisi adına değil ama Türkiye futbolu adına olumsuz ve çirkin oldu doğrusu.
Çok parlak, yaratıcı ve yıldız bir oyuncu olmasa da futbolculuk kariyeri bağlamında yabana atılmayacak önemli bir kariyere sahip bir futbol insanı için kendisi açısından ileriye yönelik yatırımın bir parçası olan açıklamaları, futbolun gündelik siyaset ile birlikte sarmaş dolaş olmasından hoşlanmayan futbolseverler için kabul edilemez bir durumdur. Bir kişinin ilk teknik adamlık serüveninin ardından güncel siyasetin belli bir kalıbına bu denli bulaşmış ve bu denli taraf olması futbola ihanetten başka bir şey değildir. Ama bilinmelidir ki bu açıklamalar aslında içinde bulunduğumuz futbol toplumunun niteliği ve futbolun egemen siyasete tesliminin fotoğrafı gibidir. Yani anlayacağımız Rıdvanlar, Alpaylar, Ardalar, Buraklar birkaç kişiden ibaret kişiler değiller. Bunlar futbol toplumunun görünen ve görünmeyen aktörleri ile Türkiye siyasetinin on yıllardır dümen suyundan kurtulamamış yıllarının sonuçlarıdırlar.
Özetle Alpay Özalan yaşı itibariyle yeni teknik adam jenerasyonu içinde yer alsa da anlayış, duruş ve geleceğe ilişkin “geniş görüşlülük” bakımından var olanın bir devamı ve bazı “ağabeylerinin” veya “reislerinin” izinde olan futbol klanlığının önemli üye adaylarından birisi olduğunu göstermiştir.
Eskişehirspor teknik direktörlüğünden ayrılmasının, daha doğrusu gönderilmesinin ardından verdiği demeçte, referandum sürecinde kendisinin “evet” kampanyasına verdiği destekten dolayı istenmediğini ifade eden Özalan, “Referandum sürecinde kendi fikir ve düşüncelerimi söyledikten sonra benim üzerime burada, özellikle de sosyal medyada bir linç girişimi kampanyası başlatıldı. Ben Manisaspor karşılaşmasına çıkarken benim aleyhimde tezahüratlar yapılacağını, bana kötü sözler söyleneceğini bir hafta önceden biliyordum, kulağıma da geliyordu. Çünkü böyle bir organizasyonun içerisinde olan bazı teşkilatlar vardı. Biz yine dik duruşumuzu yapıyoruz. Bana sordukları zaman, ‘Son maçtaki ağır yenilgiden sonra istifa etmeyi düşündünüz mü?’ dedikleri zaman, ‘Kesinlikle öyle bir düşüncem yok, yönetim öyle bir karar alırsa saygı duyarım’ diye bir açıklamam vardır. Çünkü ben düşüncemden ve fikirlerimi özgürce söylemekten dolayı hiçbir zaman hiçbir yerden kaçmam. Aksine daha çok içine girerim. Dik duruşumu neyse sergilerim”…”Sportif başarısızlıktan değil, siyasi düşüncelerimden dolayı gönderildim” şeklindeki ifadeleri, sadece içinde bulunduğu duygu halinin değil, mevcut durumu nasıl ve nereye tahvil edeceğine ilişkin rantiyeci bir futbol adamlığı davranışı gibidir.
Biz de bir futbolsever ve futbol okuryazarı olarak ve hatta bazı müsabakalarda kendisini alkışlamış birisi olarak kısa başlıklar halinde Alpay Özalan’a “sahip olduğunu söylediği şeyin siyasi bir düşünce” olmadığını söyleme hakkımızı kullanmak isteriz.
(2) http://sendika14.org/2017/01/biz-ridvanin-degil-ali-ismailin-fenerbahcesini-seviyoruz-inonu-alpat/
(3) http://sendika14.org/2017/01/spor-dunyasinin-turnusol-gunleri-volkan-agir-gazete-duvar/
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.