Akkuyu Nükleer Santrali’ni inceleyen bilirkişi heyeti santralin koruma altındaki alana zarar vereceğini, canlı türlerini yok edeceğini söyledi; yine de santralin yapımını savundu
Akkuyu Nükleer Santrali için açılan davada bilirkişi heyeti santralin uluslararası sözleşmelerle koruma altına alınan alana zarar vereceğini, nesli tükenmekte canlı türlerini yok edeceğini söyledi fakat yine de santralin yapılması gerektiğini savundu
Dünya nükleer santralden vazgeçerken peş peşe nükleer santral projelerine giren AKP, insan sağlığındaki ölümcül sonuçlarına ve doğada yarattığı katliama karşın nükleer ısrarından vazgeçmiyor. Özel ve tüzel kişilerden oluşan 82 kurumun Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na Mersin Akkuyu Nükleer Santrali ile ilgili açtığı davada bilirkişi heyeti yağma ve talan düzenine uygun bir rapora imza attı.
Cumhuriyet’in haberine göre; temeli Nisan 2015’te atılan santraline açılan dava için Danıştay 14. Dairesi bilirkişi raporu istedi. Bilirkişi, Büyükeceli’deki santral alanında 11 Temmuz 2016’da inceleme yaptı. Keşif günü 500’e yakın yaşam savunucusu da alandaydı. Bilirkişilerden Prof. Dr. Ali Osman Öncel’in darbe girişimi sonrasında kamu görevinden ihraç edilmesi üzerine inceleme 5 Aralık 2016’da tekrarlandı.
15 kişilik bilirkişi heyeti 208 sayfalık raporunu 15 Şubat’ta mahkemeye sundu. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın ÇED raporuna atıfla kıyı alanlarındaki balıkların ve diğer canlı yumurtlama alanlarının korunması istenirken, uluslararası sözleşmelerle koruma altına alınan Göksu deltasındaki nesli tükenmekte türlerin de korunması gerektiği belirtildi. Raporda şu ifadeler yer aldı:
Santral sahası etki alanında bulunan nesli kritik derecede tehdit altında olan Akdeniz fokunun 1. derece sit alanı olan Beşparmak adasındaki yaşam alanlarının korunması konusunda gerekli hassasiyet gösterilmelidir. Akkuyu nükleer enerji santralinin inşaat dönemindeki deniz trafiği ve işletme aşamasındaki soğutma suyu nedeniyle özellikle Beşparmak adası mevkinde yer alan üreme mağarası ve çevresine tehdit oluşturması kaçınılmazdır. Bu bölgede yapılacak olan her türlü faaliyet Akdeniz fokunun bulunduğu bölgeyi terk etmesine neden olacaktır.
Tespitlerin ardından önlemler alınması gerektiğini söyleyen rapor, yine de bu tespitlerin santral projesine engel oluşturmayacağını ve ÇED raporunu sakatlamayacağını savundu. Raporun sonucunda ÇED raporunun hukuka uygun olduğu ifade edildi ve iptalini gerektirecek bir koşul olmadığı ileri sürüldü.
Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Kampanya Sorumlusu Av. Deniz Bayram ise bilirkişi raporuna tepki gösterdi. Bilirkişi heyetinin nükleerin sevimsiz nostaljik yolculuğundan çıkamamış olduğunu gördüklerini söyleyen Bayram, heyetin uzmanlık alanı olmamasına karşın genel enerji politikaları ve ekonomi alanında da atıflar yaptığını, raporun uluslararası güvenilirliği olmayan verilerle donatıldığını aktardı.
Bayram koruma alanlarına ilişkin ise şöyle konuştu:
Akdeniz fokları umarsızca şirkete emanet edilmiştir. Buna göre Akkuyu şirketi, patlatma yapmadan önce mağarada fok olup olmadığını kontrol edecek, patlatmayı olmadığı zamanda yapacaktır. Türkiye, taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ile Akdeniz foklarını korumakla yükümlüdür. Akdeniz foklarının, hiçbir bağımsız denetimi olmayan, Akkuyu projesinin sahibi şirkete emanet edilmesi, Türkiye’nin bu uluslararası sözleşmeler ile belirlenen pozitif yükümlülüklerine aykırıdır.
Özellikle Fukuşima nükleer kazası sonrasında, birçok ülkenin nükleer yatırımlarından vazgeçmesi ve nükleer santrallerini kapatmaya başlamasına rağmen, bilirkişi raporu, bu durumu görmezden gelerek, dünyadaki nükleer yatırımlara dair değerlendirmeler yapmıştır.
Sendika.Org