Boylarını, kilolarını bilmiyoruz; 90-60-90 ölçüsünde miydiler, yoksa daha mı tombuldular, daha mı zayıftılar bilmiyoruz. Ama birisi haddimiz olmak
Boylarını, kilolarını bilmiyoruz; 90-60-90 ölçüsünde miydiler, yoksa daha mı tombuldular, daha mı zayıftılar bilmiyoruz. Ama birisi haddimiz olmak üzere bildiğimiz bir şeyler var
Adlarını bilmiyoruz…
Nereli olduklarını, nereden geldiklerini, kaç yaşında olduklarını, dillerini, tenlerinin rengini de bilmiyoruz.
Boylarını, kilolarını bilmiyoruz; 90-60-90 ölçüsünde miydiler, yoksa daha mı tombuldular, daha mı zayıftılar bilmiyoruz.
Ama bildiğimiz 4 şey var:
Birincisi, hepsi işçi kadındı, tekstil fabrikasının yükünü çekiyorlardı, elleri nasırlıydı, muhtemelen ellerinin dışı çatlak çatlaktı.
İkincisi, hepsinin akciğerlerinde, nefes borularında sorunlar vardı, çünkü fabrikanın kirini tozunu soluyarak çalışıyorlardı, benizleri vitaminsizlikten solgundu.
Üçüncüsü, hepsi aç ve yoksuldu çünkü patronlar işçinin emeğini sömürmeyi öğreneli çok olmuştu.
Dördüncüsü, hepsinin ayaklarında, bacaklarında ağrı, sızı, varis filan vardı çünkü mesaiye bir başladılar mı 16 saat kesintisiz ayakta durup çalışıyorlardı!
Yanlış okumadın, 16 saat!
***
İşte o kadınlar, 1857’de greve çıktı.
Amerika Birleşik Devletleri’nin patronları, senatörleri çıldırdı; o güne kadar onlarca madenciyi katlederek grev kırmaya alışmışlardı, Amerikan polisini saldırgan it sürüsü gibi kullanılırlardı, bu grevde de kullandılar, saldılar polisi grevci kadınların üzerine.
Kadınlar dağılmadı, polis sıkıştırdı, kadınlar dağılmadı, polis sıkıştırdı, sonunda bir fabrikaya sıkıştı yüzlerce işçi kadın. Polis fabrikanın kapılarını kilitledi.
Fabrika yandı!
129 kadın işçi, bugün dünyanın dört bir yanında ağır ellerini toprağa basıp doğrulmasını hasretle beklediğimiz o sınıfın en yiğit 129 neferi, yanarak öldü.
***
New Yorklu kadın işçilerin, 10 saatlik işgünü ve biraz da ekonomik haklar uğruna öldürülmesinden 51 yıl sonra, 1908’de, New Yorklu kadın işçiler hem onları anmak, hem de benzer talepleri dile getirmek için eylem yaptı, günlerden 8 Mart’tı.
New Yorklu kadın işçilerin, 10 saatlik işgünü ve biraz da ekonomik haklar uğruna öldürülmesinden 53 yıl sonra, 1910’da Almanya sosyalistlerinden Clara Zetkin, 8 Mart’ın, Dünya Kadınlar Günü olmasını önerdi. Sosyalist Kadınlar Konferansı kabul etti.
1911’de ilk 8 Mart eylemleri yapıldı; kadınlar hem 8 saatlik işgünü talebini, hem oy kullanma hakkı talebini alanlarda haykırmaya başladı.
New Yorklu kadın işçilerin, 10 saatlik işgünü ve biraz da ekonomik haklar uğruna öldürülmesinden 64 yıl sonra, 1921’de 8 Mart’ın adı Dünya Emekçi Kadınlar Günü oldu. Aynı yıl Türkiye’de de kadınlar 8 Mart’ı kutladı.
***
Ve sıkı durun…
New Yorklu kadın işçilerin, 10 saatlik işgünü ve biraz da ekonomik haklar uğruna öldürülmesinden 160 yıl sonra, 2017 yılında, MHP’li Tarsus Belediye Başkanı Şevket Can, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlamaları kapsamında güzellik yarışması yapacaklarını duyurdu.
Hem güzellik yarışmasını kazanan kadına para ödülü de verilecekti!
***
New Yorklu kadın işçilerin, 10 saatlik işgünü ve biraz da ekonomik haklar uğruna öldürülmesinden 160 yıl sonra…
Adlarını bilmiyoruz…
Nereli olduklarını, nereden geldiklerini, kaç yaşında olduklarını, dillerini, tenlerinin rengini de bilmiyoruz.
Boylarını, kilolarını bilmiyoruz; 90-60-90 ölçüsünde miydiler, yoksa daha mı tombuldular, daha mı zayıftılar bilmiyoruz.
Ama bildiğimiz 2 şey var:
Birincisi, New York’tan Berlin’e, İstanbul’dan Moskova’ya, Zonguldak’tan Liverpool’a, Atina’dan Güney Afrika’ya işçi sınıfının tarihini, geçmişte ve bugün ve hâlâ şu dakikada greve çıkan işçilerin katledildiğini biliyoruz…
İkincisi, haddimizi biliyoruz, burjuvaların, toprak ağalarının özel günlerinde güzellik yarışması falan filan yapmıyoruz!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.